SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’L-AHKAM

<< 2355 >>

DEVAM: 24- (ALIM SATIMDA ALDATILMAKLA) MALINI ZARARA SOKAN KİMSEYİ MALINDA TASARRUF ETMEKTEN MEN ETME BABI

 

حدّثنا أَبُو بَكْرِ بْنِ أَبِي شَيْبَةَ. ثنا عَبْد الأَعْلَى عَنْ مُحَمَّد بْنِ إِسْحَاقَ، عَنْ مُحَمَّد ابْنِ يَحْيَى بْنِ حبَّانٍ قَالَ: هُوَ جَدِّي مُنْقِذُ بْنُ عَمْرٍو. وَكَانَ رَجُلاً قَدْ أَصَابَتْهُ آمَّةٌ فِي رَأْسِهِ فَكَسَرَتْ لِسَانَهُ. وَكَانَ لاَ يَدَعُ، عَلَى ذلِكَ، التِّجَارَةَ. وَكَانَ لاَ يَزَالُ يُغْبَنُ. فَأَتَى النَّبِّي فَذَكَرَ ذَلِكَ لَهُ. فَقَالَ لَهُ:

 ((إِذَا أَنْتَ بَايَعْتَ فَقَلْ: لاَخِلاَبَةَ. ثُمَّ أَنْتَ فِي كُلِّ سِلْعَةٍ ابْتَعْتَهَا بِالخِيَارِ ثَلاثَ لَيَالٍ. فَإِنْ رَضِيتَ فَأَمْسِكْ، وَإِنْ سَخِطْتَ فَارْدُدْهَا عَلَى صَاحِبِهَا)).

 

في الزوائد: في إسناده مُحَمَّد بْنِ إسحاق، وهو مدلس، وقد عنعنه.

 

Muhammed bin Yahya bin Habbân (r.a.)'den; Şöyle demiştir: O, benim dedem Münkız bin Amr'dır. (Bir savaşta) beynine kadar varan bir baş yarası almıştı ve bu yara onun dilini kırmıştı (ağırlaştırmıştı.) Kendisi buna rağmen ticâreti bırakmazdı ve (alış verişte) devamlı aldatıhrdı. (Bir gün) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanına gelip durumunu O'na arzetti. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), kendisine: «Sen alış veriş ettiğin zaman: (İslâm dininde) aldatmak yoktur, de. Sonra sen, satın aldığın her maltı geri vermek) hususunda üç geceye kadar muhayyersin. (Bu üç günlük süreden) sonra rızan olursa malı tut ve arzulamazsan malı sahibine geri ver,» buyurdu,

 

Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Muhammed bin İshak bulunur. Kendisi tedlisçidir ve bu hadisi an'ane ile rivayet etmiştir.

 

AÇIKLAMA:    Zevaid türünden olan bu hadisi Darekutni de rivayet etmişlerdir.

Amme: Beyne kadar varan baş yarasıdır. Hılabet: aldatmaktır. Resul-i Ekrem (s.a.v.)'e müracaat eden zatın kimliğinin tesbiti hususunda alimler ihtilaf etmişlerdir. Buradaki ifade tarzına göre bu zat Münkız bin Amr (r.a.)'dır. Çünkü Habban (r.a.), Münkız'ın oğludur. Elde mevcut sünen nüshaları böyledir. Yani ilgili cümle; .... şeklindedir. Zamir, Habba'a raci kılınırsa mana: "Habban, dedem Münkız bin Amr'dır." biçiminde olur ki mana bozulur. Çünkü biraz önce belirttiğim gibi Habban, Münkız'ın oğludur. Zamir için merci olmaya elverişli başka bir keilme geçmediği için merciin Habban olması muhtemeldir. Mananın bozulmaması için cümlede bir kelime eksikliğinin bulunduğunu söylemek durumu doğar ki, böyle bir şey söylemem de

mümkün değildir. Eğer cümle; .... şeklinde olsaydı manası şöyle olurdu: "Habban, dedem ibn-i Münkız bin Amr'dır. "

 

Böyle bir eksikliğin bulunduğunu ve bir kalem hatasının olabildiğini söylemek cesaretinde bulunamıyacağım için cümleyi "O, benim. dedem Münkız bin Amr'dır" diye terceme ettim. Bu şekilde terceme etmek mümkündür. Şöyle ki: Resul-i Ekrem (s.a.v.)'e müracaat eden zattan bahsedilmiş olabilir. Bu arada ravi Muhammed bin Yahya bin Habban "O, benim dedem Münkız bin Amr'dır ... " diyerek hadisi rivayet etmiştir.

 

Bazı alimler, Resul-i Ekrem (s.a.v.)'e muracaat eden zatın Habban bin Münkız bin Amr olduğunu söylemişlerdir. İbn-i Carud, Hakim ve başka zatlar böyle demişlerdir. Müslim'in şerhinde Nevevi de bu görüştedir. Habban sahabi oğlu sahabidir. Ensar-i Kiram'dandır. Uhud ve bundan sonraki savaşlarda bulunmuştur. Osman (r.a.)'ın halifeliği döneminde vefat etmiştir. Resul~i Ekrem (s.a.v.) ile beraber bir savaşta bir kale'ye hücum ederken başından ağır yaralanmış ve bu yaranın etkisi ile dilinde bir ağırlık ve aklında bir zayıflık doğmuştur. Bu nedenle de alış verişlerde aldatılıyordu. Vaki müracaatı üzerine Resul-i Ekrem (s.a.v.) kendisine:

«Sen alış veriş ettiğin zaman (İslamiyet'te) aldatmak yoktur, de»" emir ve tavsiyesinde bulunmuştur.

 

Bundan önce geçen Enes (r.a.)'ın hadisinde sözü edilen zatın da Habban (r.a.) olduğu görüşü kuvvetlidir. Zayıf bir kavle göre o hadiste sözü edilen zat Habban'ın babası Münkiz bin Amr'dır ..

Hadisin «Sen alış veriş ettiğin zaman (İslamiyet'te) aldatmak yoktur» cümlesi ile ilgili gerekli bilgi o bundan önceki hadisin izahı bölümünde verilmiştir.

 

Hadisin bu cümlesinden sonra gelen kısımda Resul-i Ekrem (s.a.v.) bu zat'a, satın aldığı bir malı kabul veya geri vermesi için üç günlük bir muhayyerlik hakkını vermiştir.

Ahmed ve bazı Malikiler bu hadisi delil göstererek rayıcı bilmeyen bir müşteri aldatılarak o yüksek fiyatla satın aldığı bir malı geri verebilir, demişlerdir. Fakat Cumhur, Hanefiler ve Şafiiler: Hadiste verilen müsaade belirli bir olaya ve özel bir duruma münhasır olup, umumi bir hüküm ifade etmez. Müşteri, rayıctan yüksek bir fiyatla satın aldığını sonradan anladığı bir malı geri veremez, demişlerdir.

 

Bir mal kusuru gizlenerek sağlam imiş gibi satıldığı takdirde kusuru gören müşteri bunu geri verebilir. Bu durum bundan önceki hadis bölümünde de belirtildi. Keza Bey-i garar nevine giren .satışlar yolu ile yapılan aldatmalar da yasak olup satışlara ait akidler geçersizdir. Buna ait geniş bilgi ise 2194 - 2195 nolu hadisler bölümünde anlatılmıştır. Başka bablarda da buna değinilmiştir. Oralara müracaat edilebilir.

 

Keza satış akdi yapılırken muhayyerlik şartı konulabilir. Böyle şart konulduğu takdirde ilgili taraf koşulan şartın ışığı altında satış akdini feshedebilir. Ebu Hanife, Şafii ve Hanefiler'den Züfer'e göre şartlı muhayyerlik süresi üç gündür. Ebu Yusuf ile Muhammed'e göre bu süre bir iki ay olabilir. Ahmed'e göre süresiz olabilir. Malikiler'e göre ticaret eşyasında bu süre 3 - 5 gündür. Gayri menkul eşyada 36 - 38 gündür. Hayvanlarda değişik süreler vardır. Bu hususta geniş bilgi edinmek fıkıh kitabIarına baş vurmak gerekir.