DEVAM: 20-
(MÜSLÜMANLARLA) SAVAŞAN VE YER YÜZÜNDE BOZGUNCULUK ÇIKARMAYA ÇALIŞANLAR
(HAKKINDA GELEN HADİSLER) BABI
حدّثنا
مُحَمَّد
بْنُ
بَشَّارٍوَمُحَمَّدُ
بْنُ
المُثَنَّى؛
قَالاَ: ثنا
إِبْراهِيمُ
بْنُ أَبِي
الوَزيرِ ثنا
الدَّرَاوَردِيُّ،
عَنْ هِشَامِ
بْنُ
عُرْوَةَ،
عَنْ أَبِيهِ،
عَنْ
عَائِشَةَ؛
أَنَّ
قَومَاً
أَغَرُوا
عَلضى
لِقَاحِ
رَسُولِ
اللهِ صلى
الله عليه
وسلم.
فَقَطَعَ
النَّبِّي
صلى الله عليه
وسلم
أَيْدِيَهُمْ
وَأَرْجُلَهُمْ
وَسَمَلَ
أَعْيُنَهُمْ.
Aişe
(r.anha)'dan; Şöyle demiştir: Bir güruh insan Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) ıin sağım develerine baskın yapıp kaçırdılar. Sonra Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) (yakalattığı bu vahşî) topluluğun ellerini ve ayaklarını
kestirdi ve gözlerini oydurdu.
AÇIKLAMA: İlk hadis, Buhari, Müslim. Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai tarafından da
riva,yet edilmiştir. İkinci hadis ise Nesai tarafından da rivayet edilmiştir .
Hadislerde
geçen bazı kelimeleri açıklayalım: İctiva: Ceviy kökündendir. Ceviy, göğüs
hastalığı, mide hastalığı ve benzeri iç hastalıklara tutulma, manasına gelir.
İctiva ise böyle bir hastalıktan dolayı yemekten, içmekten kesilmek ve bir yeri
beğenmemek gibi manaJara gelir. Burada Medine-i Münevvere'nin suyuna ve
havasına alışamamak, olumsuz yönden etkilenmek ve hoşlanmamak demektir.
Zevd: Sayısı
üçten dokuza kadar olan deve sürüsüdür.
Semere, mazi
fiilidir. Bu kelime Semmere, şeklinde de okunabilir. Her iki fiilin manası
"Çiviledi'' demektir. Burada ateşte kızdırılmış çivi ile gözleri
sürmelemek, dağlamak manası kasdedilmiştir.
Harre: Medine-i
Münevvere şehrinin dışında kara taşlı bir arazi ismidir. Yezid bin Muaviye
zamanında vukü bulan Harre olayı bu yerde vukü buldUğu için buna ''Harre
olayı'' ismi verilmiştir.
İkinci hadiste
geçen Semele de mazi fiilidir. Oydu, demektir, Likah: Sağım develeridir.
Hadiste sözü
edilen vahşi mürtedler tarafından kaçırılan develer bazı rivayetlere göre
hazine malı olan develerdir. Bazı rivayetlerde bunun zekat develeri olduğu
belirtilmektedir. Bazı rivayetlere göre ise bu develer Resul-i Ekrem
(s.a.v.)'in develeridir. Bazı alimler: Bu rivayetler arasında ihtilaf yoktur.
Çünkü develerin bir kısmının Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in ,bir kısmının da zekat
develeri olması mümkündür, derler.
Hadislerde sözü
edilen mürted vahşiler hakkında Ebu K ıl ab e şu bilgiyi de verir: "Bu
hunhar adamlar, develer çalan, çobanı öldüren, müslümanlıktan küfre dönen ve
Allah'ın Resulüne savaş açan bir topluluktur,"
Nevevi bu
hadisin, yani 2578 nolu hadisin izahı bölümünde özetle şöyle der:
"Bu hadis,
Müslümanlarla savaşanların cezası hakkında bir esas teşkil eder. Bu hadis Maide
süresinin aşağıda yazılı 33. ayetine de uygun durumdadır.
''Allah ile ve Resulü ile savaşanlarm ve yer
yüzünde bozgunculuk edenlerin cezası şüphesiz ancak öldürülmeleri veya
asılmalan ya da ellerinin ve ayaklarmın çaprazca kesilmesi ve yerden
sürülmeleridir. Bu, onlar için dünyada bir zillettir, onlar için ahirette de
çok büyük bir azab vardır."
Alimler bu
ayetten kasdedilen mana husüsunda ihtilaf etmişlerdir. Şöyle ki:
1. Malik:
Ayette sıralanan cezalar hususunda hakim ve devlet yetkilisi serbesttir.
Müslümanlarla savaşan suçlu kimseyi öldürmemiş ise hüküm vermeye yetkili zat,
ayette sıralanan cezalardan uygun gördüğünü tatbik eder. Fakat suçlu, bir
kimseyi öldürmüş ise onun cezası mutlaka ölümdür, demiştir.
2. Ebu Hanife
ve Mali kiler'den Ebu Mısab: Savaşan suçlular, adam öldürmüş olsalar bile
devlet yetkilisi ayette sıralanan cezalardan uygun gördüğünü uygular. Yani
öldürmeden başka cezalar da verebilir, demişlerdir.
3. Şafii ise:
Ayette sıralanan cezalar muhayyerlik için olmayıp suçluların işledikleri
suçlara taksim içindir. Şöyle ki, suçlular adam öldürme suçunu işlemişler ve
kimsenin malına tecavüz etme'mişler ise bunlara verilecek ceza ölüm cezasıdır.
Şayet suçlular katil suçunu işledikleri gibi müslümanlar:uf malına da tecavüz
etmişler ise öldürülüp asılacaklardır. Eğer suçlular müslümanların mallarını
alıp kimseyi öldürmemişler ise elleri ve ayakları çapraz ca kesilir. Şayet
suçlular yolları tehlikeli hale getirmekle beraber kimsenin malını almamış ve
kimseyi öldürmemişler ise tazir cezasına çarptırılmak üzere yakalanırlar. Bizce
ayette geçen sürgünden maksad bunları yakalatıp tazir etmektir. (Bilindiği gibi
tazir cezası, suçluyu dövmek, teşhir etmek, tahkir etmek ve hapsetmek gibi
yollarla gerçekleşir.> Bizim arkadaşlarımız: Yukarda anlatılan suçların
zararları değişiktir, bu nedenle cezalar da değişik olmalıdır. Bu itibarla
ayette sıralanan cezalar suç nevilerine tevzi mahiyetini taşır, demiştir.
Nevevi
sözlerine devamla şöyle der: Müslümanlarla savaşmak için çalışanlara ait
yukardaki hükümler bu savaşı sahrada, yani meskun saha dışındaki yerlerde
sürdü• renler hakkındadır. Bu hükümlerin şehirlerde benzeri suçları işleyenler
hakkında da uygulanıp uygulanmıyacağı hususuna gelince bu hususta ihtUM vardır.
Ebu Hanife' ye göre bu hükümler uygulanmaz. Malik ve Şafiilere göre aynen
uygulanır.
Kadı iyaz: Bu
hadisin manası hususunda alimler ihtilaf etmişlerdir: Selef alimlerinden bir
kısmı: Bu hadisin hükmü, hadlar (cezalar) hakkındaki hükümlere ait ayetlerin ve
Muharebe ayeti, yani yukarıya alınan Maide süresinin 33. ayetinin iniş inden
önce ve suçluların uzuvlarının tahribinin yasaklanmasına ait hadislerin
buyurulmasından evvelki zamana aitti, demişlerdir. Diğer bir kısım alimler ise:
Hayır bu hadisin hükmü neshedilmemiş olup yürürlüktedir ve Muharebe ayeti de bu
hadiste sözü edilen vahşiler hakkında nazil olmuştur, derler.
RESUL-İ EKREM
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) CANİLERE NEDEN BU AĞIR CEZAYI VERDİ
Nevevi
sözlerine devamla şöyle der: Resul-i Ekrem (Aleyhi's-salatü ve'sselam)'ın bu
canilere anılan ağır cezayı vermesinin sebebi, bunların Resul-i Ekrem
(s.a.v.)'in çobanlarına benzer işkenceleri yapmış olmalarıdır. Bunlar bu
fiilleri işledikleri için onlara bir misilleme olarak, ilahi vahye dayanılarak
anılan cezalar verildi. Nitekim bunların bu fiilleri işledikleri, Müslim' in
bazı rivayetlerinde belirtildiği gibi Tirmizi, İbn-i İshak, Musa bin Ukbe ve
siyer bilginleri tarafından ifade ve rivayet edilmektedir.
DEVELERİN
İDRARINI İÇME EMRİNE GELİNCE
Nevevi bu
hususta da şöyle der; Malik'in arkadaşları ve Ahmed bu hadisi delil göstererek:
Eti yenen hayvanların idrarı ve tersi temizdir, necis değildir, demişlerdir.
Bunun necis olduğuna hükmeden alimler ve bizim arkadaşlarımız onlara cevaben:
Anılan kişiler develerin idrarını tedavi içih içmişlerdir. Şarab ve sarhoşluk
veren diğer maddeler hariç ,diğer necis maddelerle tedavi olmak caizdir.
Hadisin bazı
rivayetlerinde belirtildiği gibi' develer zekat malı iseler bunların sütlerini
içmek için bu heriflere Resul-i Ekrem (s.a.v.) nasıl izin verdi? şeklinde bir
soru hatıra gelebilir. Bunun cevabı şöyledir: Zekat develerinin sütleri fakir
müslümanlara verilir. Bu adamlar da oraya gönderildiklerinde muhtaç müslümanlardan
idi. (Nevevi'nİn sözü bitti.)
Yukardaki
soruya şöyle de cevap verilebilir: Bazı rivayetlerde belirtildiği gibi sözü
edilen develer Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in idi. Yani develerin bir kısmı zekat
malı, diğer bir kısmı Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in idi. O, kendi malı olan
develerin sütünü onlara vermiş olabilir .