SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’L-HUDUD

<< 2579 >>

DEVAM: 20- (MÜSLÜMANLARLA) SAVAŞAN VE YER YÜZÜNDE BOZGUNCULUK ÇIKARMAYA ÇALIŞANLAR (HAKKINDA GELEN HADİSLER) BABI

 

حدّثنا مُحَمَّد بْنُ بَشَّارٍوَمُحَمَّدُ بْنُ المُثَنَّى؛ قَالاَ: ثنا إِبْراهِيمُ بْنُ أَبِي الوَزيرِ ثنا الدَّرَاوَردِيُّ، عَنْ هِشَامِ بْنُ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَائِشَةَ؛ أَنَّ قَومَاً أَغَرُوا عَلضى لِقَاحِ رَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم. فَقَطَعَ النَّبِّي صلى الله عليه وسلم أَيْدِيَهُمْ وَأَرْجُلَهُمْ وَسَمَلَ أَعْيُنَهُمْ.

 

Aişe (r.anha)'dan; Şöyle demiştir: Bir güruh insan Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ıin sağım develerine baskın yapıp kaçırdılar. Sonra Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (yakalattığı bu vahşî) topluluğun ellerini ve ayaklarını kestirdi ve gözlerini oydurdu.

 

 

AÇIKLAMA:     İlk hadis, Buhari, Müslim. Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai tarafından da riva,yet edilmiştir. İkinci hadis ise Nesai tarafından da rivayet edilmiştir .

 

Hadislerde geçen bazı kelimeleri açıklayalım: İctiva: Ceviy kökündendir. Ceviy, göğüs hastalığı, mide hastalığı ve benzeri iç hastalıklara tutulma, manasına gelir. İctiva ise böyle bir hastalıktan dolayı yemekten, içmekten kesilmek ve bir yeri beğenmemek gibi manaJara gelir. Burada Medine-i Münevvere'nin suyuna ve havasına alışamamak, olumsuz yönden etkilenmek ve hoşlanmamak demektir.

 

Zevd: Sayısı üçten dokuza kadar olan deve sürüsüdür.

Semere, mazi fiilidir. Bu kelime Semmere, şeklinde de okunabilir. Her iki fiilin manası "Çiviledi'' demektir. Burada ateşte kızdırılmış çivi ile gözleri sürmelemek, dağlamak manası kasdedilmiştir.

 

Harre: Medine-i Münevvere şehrinin dışında kara taşlı bir arazi ismidir. Yezid bin Muaviye zamanında vukü bulan Harre olayı bu yerde vukü buldUğu için buna ''Harre olayı'' ismi verilmiştir.

 

İkinci hadiste geçen Semele de mazi fiilidir. Oydu, demektir, Likah: Sağım develeridir.

 

Hadiste sözü edilen vahşi mürtedler tarafından kaçırılan develer bazı rivayetlere göre hazine malı olan develerdir. Bazı rivayetlerde bunun zekat develeri olduğu belirtilmektedir. Bazı rivayetlere göre ise bu develer Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in develeridir. Bazı alimler: Bu rivayetler arasında ihtilaf yoktur. Çünkü develerin bir kısmının Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in ,bir kısmının da zekat develeri olması mümkündür, derler.

Hadislerde sözü edilen mürted vahşiler hakkında Ebu K ıl ab e şu bilgiyi de verir: "Bu hunhar adamlar, develer çalan, çobanı öldüren, müslümanlıktan küfre dönen ve Allah'ın Resulüne savaş açan bir topluluktur,"

 

Nevevi bu hadisin, yani 2578 nolu hadisin izahı bölümünde özetle şöyle der:

"Bu hadis, Müslümanlarla savaşanların cezası hakkında bir esas teşkil eder. Bu hadis Maide süresinin aşağıda yazılı 33. ayetine de uygun durumdadır.

 ''Allah ile ve Resulü ile savaşanlarm ve yer yüzünde bozgunculuk edenlerin cezası şüphesiz ancak öldürülmeleri veya asılmalan ya da ellerinin ve ayaklarmın çaprazca kesilmesi ve yerden sürülmeleridir. Bu, onlar için dünyada bir zillettir, onlar için ahirette de çok büyük bir azab vardır."

 

Alimler bu ayetten kasdedilen mana husüsunda ihtilaf etmişlerdir. Şöyle ki:

 

1. Malik: Ayette sıralanan cezalar hususunda hakim ve devlet yetkilisi serbesttir. Müslümanlarla savaşan suçlu kimseyi öldürmemiş ise hüküm vermeye yetkili zat, ayette sıralanan cezalardan uygun gördüğünü tatbik eder. Fakat suçlu, bir kimseyi öldürmüş ise onun cezası mutlaka ölümdür, demiştir.

 

2. Ebu Hanife ve Mali kiler'den Ebu Mısab: Savaşan suçlular, adam öldürmüş olsalar bile devlet yetkilisi ayette sıralanan cezalardan uygun gördüğünü uygular. Yani öldürmeden başka cezalar da verebilir, demişlerdir.

 

3. Şafii ise: Ayette sıralanan cezalar muhayyerlik için olmayıp suçluların işledikleri suçlara taksim içindir. Şöyle ki, suçlular adam öldürme suçunu işlemişler ve kimsenin malına tecavüz etme'mişler ise bunlara verilecek ceza ölüm cezasıdır. Şayet suçlular katil suçunu işledikleri gibi müslümanlar:uf malına da tecavüz etmişler ise öldürülüp asılacaklardır. Eğer suçlular müslümanların mallarını alıp kimseyi öldürmemişler ise elleri ve ayakları çapraz ca kesilir. Şayet suçlular yolları tehlikeli hale getirmekle beraber kimsenin malını almamış ve kimseyi öldürmemişler ise tazir cezasına çarptırılmak üzere yakalanırlar. Bizce ayette geçen sürgünden maksad bunları yakalatıp tazir etmektir. (Bilindiği gibi tazir cezası, suçluyu dövmek, teşhir etmek, tahkir etmek ve hapsetmek gibi yollarla gerçekleşir.> Bizim arkadaşlarımız: Yukarda anlatılan suçların zararları değişiktir, bu nedenle cezalar da değişik olmalıdır. Bu itibarla ayette sıralanan cezalar suç nevilerine tevzi mahiyetini taşır, demiştir.

 

Nevevi sözlerine devamla şöyle der: Müslümanlarla savaşmak için çalışanlara ait yukardaki hükümler bu savaşı sahrada, yani meskun saha dışındaki yerlerde sürdü• renler hakkındadır. Bu hükümlerin şehirlerde benzeri suçları işleyenler hakkında da uygulanıp uygulanmıyacağı hususuna gelince bu hususta ihtUM vardır. Ebu Hanife' ye göre bu hükümler uygulanmaz. Malik ve Şafiilere göre aynen uygulanır.

 

Kadı iyaz: Bu hadisin manası hususunda alimler ihtilaf etmişlerdir: Selef alimlerinden bir kısmı: Bu hadisin hükmü, hadlar (cezalar) hakkındaki hükümlere ait ayetlerin ve Muharebe ayeti, yani yukarıya alınan Maide süresinin 33. ayetinin iniş inden önce ve suçluların uzuvlarının tahribinin yasaklanmasına ait hadislerin buyurulmasından evvelki zamana aitti, demişlerdir. Diğer bir kısım alimler ise: Hayır bu hadisin hükmü neshedilmemiş olup yürürlüktedir ve Muharebe ayeti de bu hadiste sözü edilen vahşiler hakkında nazil olmuştur, derler.

 

RESUL-İ EKREM (Sallallahu aleyhi ve Sellem) CANİLERE NEDEN BU AĞIR CEZAYI VERDİ

 

Nevevi sözlerine devamla şöyle der: Resul-i Ekrem (Aleyhi's-salatü ve'sselam)'ın bu canilere anılan ağır cezayı vermesinin sebebi, bunların Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in çobanlarına benzer işkenceleri yapmış olmalarıdır. Bunlar bu fiilleri işledikleri için onlara bir misilleme olarak, ilahi vahye dayanılarak anılan cezalar verildi. Nitekim bunların bu fiilleri işledikleri, Müslim' in bazı rivayetlerinde belirtildiği gibi Tirmizi, İbn-i İshak, Musa bin Ukbe ve siyer bilginleri tarafından ifade ve rivayet edilmektedir.

 

DEVELERİN İDRARINI İÇME EMRİNE GELİNCE

 

Nevevi bu hususta da şöyle der; Malik'in arkadaşları ve Ahmed bu hadisi delil göstererek: Eti yenen hayvanların idrarı ve tersi temizdir, necis değildir, demişlerdir. Bunun necis olduğuna hükmeden alimler ve bizim arkadaşlarımız onlara cevaben: Anılan kişiler develerin idrarını tedavi içih içmişlerdir. Şarab ve sarhoşluk veren diğer maddeler hariç ,diğer necis maddelerle tedavi olmak caizdir.

 

Hadisin bazı rivayetlerinde belirtildiği gibi' develer zekat malı iseler bunların sütlerini içmek için bu heriflere Resul-i Ekrem (s.a.v.) nasıl izin verdi? şeklinde bir soru hatıra gelebilir. Bunun cevabı şöyledir: Zekat develerinin sütleri fakir müslümanlara verilir. Bu adamlar da oraya gönderildiklerinde muhtaç müslümanlardan idi. (Nevevi'nİn sözü bitti.)

 

Yukardaki soruya şöyle de cevap verilebilir: Bazı rivayetlerde belirtildiği gibi sözü edilen develer Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in idi. Yani develerin bir kısmı zekat malı, diğer bir kısmı Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in idi. O, kendi malı olan develerin sütünü onlara vermiş olabilir .