DEVAM: 33- HAD (CEZASI
İŞLENEN SUÇA) KEFARETTİR. BABI
حدّثنا
هارُونُ بْنُ
عَبْد اللهِ
الحَمَّالُ.
ثنا حَجَّاجُ
بْنُ محمد.
ثنا يُونُسُ
بْنُ أَبِي
إِسْحَاقَ
عَنْ أَبِي
إِسْحَاٌ،
عَنْ أَبِي
حُحَيْفَةَ،
عَنْ
عَلِيٍّ؛
قَالَ: قَالَ
رَسُولُ اللّهِ
صلى الله عليه
وسلم: ((
مَنْ أَصَابَ
ف} الدُّنْيَا
ذَنْباً،
فَعُوقِبَ
بِهِ،
فَاللهُ
أَعْدَلُ
مِنْ أَنْ
يُثَنِّيَ
عُقُوبَتُهُ
عَلَى
عَبْدِهِ.
وَمَنْ
أَذٍنَبَ
ذَنْباً فِي
الدُّنْيَا،
فَسَتَرَهُ
اللهُ
عَلَيْهُ، فَاللهُ
أَكْرَمُ
مِنْ أَنْ
يَعُودَ فِي
شَيْءٍ قَدْ
عَفَا
عَنْهُ)).
Ali (bin Ebî
Tâlib) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Kim dünyada (küfürden başka) bir günah işler
de (had veya ta'zîr) cezası infaz edilirse Allah, kuluna azabını
çiftleştirmekten çok daha âdildir. (Yâni âhirette ikinci kez ona azab etmez.)
Ve kim dünyada bir günah işler de Allah onun o günahını (insanların
gözlerinden) örterse Allah bağışladığı bir şey (den dolayı cezalandırmayla
dönüş yapmaktan pak, çok kerem ve afıv sahibidir.»
AÇIKLAMA: Ubade (r.a.)'ın hadisini Buhari, Müslim ve Tirmizi de rivayet
etIIlişlerdir. Buhari ve Müslim'deki hadis metni uzundur. Müellifimiz bunun son
kısmını rivayet etmiştir. Metnin tamamının meali şöyledir:
''(Ey
sahabilerim) Allah'a hiç bir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık etmemek, zina
etmemek, evladınızı öldürmemek, kendiliğinizden uyduracağınız hiç bir yalanla
(kimseye) iftira etmemek ve maruf (dini emir)e isyan etmemek için bana ahidde
bulununuz. Sizden ahdine vefa (ve sadakat) gösterenin mükafatı Allah'a aittir.
Bu dediğim günahlardan (küfrün dışında kalan) bir günah işleyip de dünyada (had
veya tazir) cezasına çarptınlırsa bu ceza ona kefarettir. Bunlardan birini
yapıp da işlediği fiili Allah (insanlardan) örterse işi Allah'a kalır: Allah
dilerse onu bağışlar, dilerse tazib eder.''
Bu hadiste
geçen ''Had'' kelimesi dünyaca verilen ceza manasına kullanılmış olabilir. Bu
kelimenin had cezasını gerektiren suç manasına yorumlanması da mümkündür.
Ehlinin malumu olduğu üzere bu takdirde had kelimesi, mecaz en sebebi anlamında
kullanılmış olur. Buna göre hadisin baş kısmının tercemesi şöyle olur: ''Kim
(had cezasını gerektiren) bir günah işler de bunun cezası dünyada verilirse ...
''
HADİSTEN
ÇIKARILAN HÜKÜM ŞUDUR:
Had cezaları,
bu cezaya sebep olan günahın bağışlanmasına vesile olup buna kefarettir. Yani
müslüman kimse o suçtan dolayı ahirette ayrıca azab görmez. Mürted olan kimseye
verilen ölüm cezasına had ismi verilmez, diyen alimlere göre mürtedlik günahını
işleyen kimse bu hükmün şümulüne girmez. Fakat mürted kişiye verilen ölüm
cezasına da had denilir, diyenlere göre mürted de zahiren bu hükme girer.
Halbuki mürted kafir olarak öldüğü için kendisine verilen ölüm cezası onun
mürtedlik günahına kefaret olmaz ve o ebedi olarak cehennemliktir. Bu itibarla
mürted bu hükümden müstesnadır, denilir. Bu hükmün hususileştirilmesinin delili
ise; ''Şüphesiz Allah kendisine ortak
koşulma günahını bağışlamaz ... " ayetidir.
Nevevi'nin
beyanına göre Kadı iyaz: Alimlerin ekserisi bu hadisi delil göstererek hadların
günahlara kefaret olduğunu söylemişler, der.
El-Fetih yazarı
da bu hadisin şerhinde uzun izahlar ve geniş bilgiler verdikten sonra bu
hadisteki bağışlamanın Allah hakkıyla ilgili olması ve kul hakkının suçlunun
boynunda kalması yolunda yorum yapmaya taraftar çıkmaktadır. Buna misalolarak
da şöyle der: Hırsızın eli kesilince Allah hakkı bağışlanmış olur. Ama malı
çalınan tarafın hakkı kalır. Eğer hırsız bu ceza ile beraber çaldığı malı da
sahibine verirse o zaman kul hakkı da ödenmiş olur.
Hadisten
çıkarılan diğer bir hüküm ise haddi gerektiren bir suç işleyip had cezası
verilmeyen müslümanın işinin Allah'a; kalmasıdır. Yani Allah'a ortak koşmaktan
başka bir günah işleyip had veya tazir cezası çekmeden ölen bir müslüman
Allah'ın dilemesine göre muamele görecektir. Allah dilerse onu bağışlar,
dilerse onu tazib eder. Ehl-i Sünnet mezhebi de böyledir. Harici mezhebine göre
mü' min kimse şirkten başka günahla da kafir olur. Mutezile mezhebine göre bu
kişi kafir olmaz. Ama ebedi olarak cehennemde kalır.
Ali (r.a.)'ın
hadisini Tirmizi ve Hakim de rivayet etmişlerdir. Bu hadis de had cezasının
günaha kefaret olduğuna delalet eder. Had cezasını çekmeden ölen kimseye
gelince, Allah Teala dünyada onun günahını halkın gözlerinden saklamış, suçu
gizli kaldığı ve kendisi de itiraf etmediği için had cezasına çarptırılmamış
olduğu gibi ahirette de Allah'ın onun günahını bağışlaması umulur. Yani dünyada
günahının gizli kalması, ahirette bağışlanmasının bir aıametidir.
Abdurrahman
el-Cezeri de el-Fıkıh Ala'l-Mezahib el-Erbaa adlı kitabının Hudüd bölümünde
beyan ettiğine göre had cezaları hem suçlular için günahlara kefaret olur, hem
de toplumu bozgunculuktan ve kötülüklerden temizletir, korur. Selef alimlerinin
cumhüru ve dört mezheb imamlarının görüşü budur.