DEVAM: 1- RESULULLAH
(SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM) VASİYYET ETTİ Mİ? BABI
حدّثنا
عَلِيُّ بْنُ
مُحَمَّد. ثنا
وَكِيعٌ عَنْ
مَالِكِ بْنِ
مِغْولٍ،
عَنْ
طَلْحَةُ بْنُ
مُصَرِّفٍ؛
قَالَ: قُلْتُ
لِعَبْدِ
اللهِ بْنِ
أَبِي
أَوْفِى:
أَوْصى
رَسُولُ اللَهِ
صلى الله عليه
وسلم بِشيء؟
قَالَ: لاَ.
قُلْتُ:
فَكَيْفَ
أَمَرَ
المُسْلِمِينَ
بِالوَصِيَّةِ؟
قَالَ: أَوْصى
بِكِتَابِ
الهِ. قَالَ
مَالِكٌ:
وَقَالَ
طَلْحَةُ
بْنُ مُصَرِّفٍ:
قَالَ
الهزَيْلُ
بْنُ
شُرِحْبِيلَ:
أَبُو بَكْرٍ
كَانَ
يَتَأَمَّرُ
عَلَى وَصِيِّ
رَسُولُ
اللَهِ صلى
الله عليه
وسلم؟ وَدَّ أَبُو
بَكْرٍ
أَنَّهُ
وَجَدَ مِنْ
رَسُولُ اللَهِ
صلى الله عليه
وسلم
عَهْداً،
فَخَزَمَ
أَنْفَهُ
بِخِزَامٍ.
Talha bin
Musarrif'ten rivayet edildiğine göre kendisi şöyle demiştir: Ben Abdullah bin
Ebî Evfâ (r.a.)'a: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir şey vasiyyet
etti nü? diye sordum. Abdullah: Hayır, (etmedi) dedi. Ben: Öyle ise O,
müslümanlara nasıl vasiyyet etmelerini emretti? dedim. Abdullah: O, Allah'ın
Kitâb'ı ile (amel edilmesini) vasiyyet etti, dedi.
Mâlik dedi ki:
Talha bin Musarrif, el-Huzeyl bin Şürahbîl'in şöyle dediğini söyledi: Ebû Bekir
(r.a.), Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in vasîsî (yâni Şîîler'in
iddia ettiği gibi) hilâfeti verdiği Ali (r.a.) başında halîfe olmaya (mı)
kalkıştı? Ebû Bekir, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den (herhangi bir
sahâbî'nin halifeliği yolunda) bir ahdini bulup da kendini, onun hükmü altına
almayı çok arzu etti.
AÇIKLAMA: Talha bin Musarrif'in Abdullah bin Ebi Evfa (r.a.)'den rivayet ettiği
kısım Kütüb-i Sitte'nin hepsinde rivayet olunmuştur, Fakat onun el-HüzeyI'den
rivayet ettiği eser kısmına başka kitabIarda rastlamadım,
Talha bin
Musarrif, Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in bir şey vasiyyet edip etmediğini sorunca
Abdullah bin Ebi Evfa (r.a.) bu sorunun özel bir vasiyyete ait olduğunu sandığı
için, hayır diye cevap vermiş olması kuvvetle muhtemeldir. Abdullah, Resul-i
Ekrem (s.a.v.)'in hiç bir tavsiye de bulunmadığını söylemek istememiştir.
Nitekim ikinci soruya verdiği cevapta müslümanların Kur'an-ı Kerİm'e
sarılmalarını tavsiye buyurduğunu söylemiştir. Buhari'nin şerhinde Ayni: ilk
sorunun cevabında İbn-i Ebi Evfa, Şiiler'in hilafetle ilgili iddia ettikleri
vasiyyet durumunun asılsız olduğunu söylemek istediği mümkündür. demiştir.
Sünenimizde
hadisin sonunda Talha'nın el-Huzeyl'den naklettiği eser de bu ihtimali
kuvvetlendirir.
Bilindiği gibi
Şiiler, Resul-i Ekrem CAleyhi's-salatü ve'sselam)'in Hz. Ali'ye bazı sırları ve
dini emirleri özelolarak öğrettiğini ve başka sahabilerin bunlardan haberdar
edilmediğini iddia etmişlerdi. Yine onların iddialarına göre Resul-i Ekrem
(s.a.v.) Ali'yi vasi tayin etmişti. Şiiler'in bu dedikodusu o devirde yaygın
olduğu için İbn-i Ebi Evfa ilk sorudan bu meseleyi anlamış olabilir.
Şiiler'in bu
iddiası tutarsızdır. Hiç bir dayanağı yoktur.
Onların ileri
sürdükleri hadisler mevzudur. Bir çok sahih hadisler bu iddianın asılsız
olduğunu ispatlamıştır. 1626 ve 2658 nolu hadisler de bu iddiayı reddeden
delillerdendir.
İbn-i Ebi Evfa'nın,
ilk sorunun mali vasiyyete ait olduğunu zan etmiş olması ihtimali de vardır. Bu
nedenle, hayır diye cevaplamıştır.
Talha'nın
ikinci sorusuna gelince bundan maksadı şudur: Peygamber (s.a.v.) vasiyyette
bulunmadığına göre bunu müslümanlara emretmesinin hikmeti nedir?
İbn-i Ebi Evfa
bu soruya karşı, Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in Kur'an-ı Kerim'i tavsiye ettiğini
yani Kur'an-ı Kerim'e sarılmayı, O'nunla amel edilmesini tavsiye buyurduğunu
açıklamıştır.
Nevevi de
özetle şöyle der: "İbn-i Ebi Evfa (r.a.) Peygamber (s.a.v.)'in, malının
üçte birisiyle vasiyyet etmediğini kasdetmiş olabilir. Çünkü O, geriye mal
bırakmamıştı. Arazisini hayatında sebil etmişti. Silah, katır ve benzeri
eşyasının da varislerine ait olmayıp hepsinin sadaka olduğunu hadisleriyle
beyan buyurmuştu. Bu nedenle vasiyyet edilecek mal yoktu. İbn-i Ebi Evfa'nın
ilk cevapla Ali (r.a.)'a halifeliği ile ilgili bir vasiyyetin bulunmadığını
beyan etmek istemiş olması da muhtemeldir."
Müslümanların
Allah'ın kitabına sarılmaları vasiyyeti en önemli olanı olduğu için İbn-i Ebi
Evfa bunu açıklamakla yetinmiştir. Çünkü yukarda açıkladığım gibi Resul-i Ekrem
(s.a.v.)'in başka vasiyyetleri de vardır.
El-Hüzeyl bin
Şürahbil'in eserinde geçen ""Hızam" devenin burnuna takılan halka
demektir. Devenin burnuna bir halka takılıp buna yular bağlanınca artık istenen
yöne götürülür ve deve yulan çekenin emrine kesinlikle uyar. Bu cümle mecazi
manada Ebu Bekir (r.a.) hakkında kullanılmıştır. Yani eğer Reslil-i Ekrem
(s.a.v.) hilafet için Ali (r.a.) veya başka bir sahabiyi tavsiyede bulunmuş
olsaydı, Ebu Bekir burnuna Hızam denilen halka takılan deve gibi o zata tabi
olacaktı ve böyle bir şeyin olmasını canu gönülden isterdi. Şiiler'in iddia
ettiği gibi Ali'ye böyle bir vasilik verilmiş iken Ebu Bekir'in hilafeti
kabullenmesi mümkün değildi. Çünkü o takdirde maazallah Ebu Bek ir, Reslil-i
Ekrem (s.a.v.)'in emrine karşı gelmiş olmaz mı idi. Haşa ve keııa. Böyle bir
davranış, değil Ebu Bek ir, hiç bir sahabiden meydana gelmez. Allah bizleri onların
komşuluğuna kavuştursun.