DEVAM: 2- EVLADIN
(MIRAS) HİSSELERİ BAB!
حدّثنا
عَلِيُّ بْنُ
مُحَمَّدٍ.
ثنا وَكِيعٌ.
ثنا
سُفْيَانُ
عَنْ قَيْسٍ
اْلأَوْديِّ،
عَنْ
الْهُزَيْلِ
ابْنِ
شُرَحْبِيلَ؛
قَالَ: جَاءَ
رَجُلٌ إِلَى
أَبِي مُوسَى
الأَشْعَرِيِّ
وَسَلَمَانَ بْنِ
رَبِيَعَةَ
الْبَاهِلِيِّ.
فَسَأَلَهُمَا
عَنِ
ابْنَةٍ،
وَابْنَةِ
ابْنٍ، وَأُخْتٍ
لأَبٍ
وَأُمٍّ.
فَقَالاَ:
لِلاِبْنَةِ
النِّصْفُ.
وَمَابَقَيَ،
فَلِلأُخْتِ.
وَائْتِ
ابْنَ
مَسْعُودٍ،
فَسَيُتَابِعُنَا.
فَأَتَى
الرَّجُلُ
ابْنَ
مَسْعُودٍ
فَسَأَلَهُ،
وَأَخْبَرَهُ
بِمَا قَالاَ.
فَقَالَ
عِبْدُ اللهِ:
قَدْ
ضَلَلْتُ
إِذاً وَمَا
أَنَا مِنَ
المُهْتَدِيْنَ.
وَلَكِنِّي
سَأَقْضِي
بِمَا قَضَى
بِهِ رَسُولُ
اللهِ صلى
الله عليه
وسلم لِلإِبْنَةِ
النِّصْفُ
وَلاِبْنَةِ
الاِبْنِ
السُّدُسُ.
تَكْمِلَةَ
الثُّلْثَيِنِ.
وَمَا بَقَيَ فَلِلإُخْتِ.
el-Hüzeyl bin
Süıahbîl (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Bir adam (Kufe valisi) Ebû Mûsâ el-Eş'arî
ile (Kufe kadısı) Selmân bin Rebîa el-Bâhilî (r.a.)'ın yanlarına gelerek, ölen
kimsenin bir kızına, bir oğlunun kızına ve ana baba bir tek kız kardeşine ait
miras hisselerini sordu. Ebû Mûsâ ile Selmân: Ölünün kızına terekenin yarısı
vardır. Kalan (yarısı) da ölünün kız kardeşinedir. (Böylece ölünün oğlunun
kızına bir şey yoktur), dediler. (Ebû Mûsâ, soru sahibine:)
Sen (Abdullah)
bin Mes'ûd'a da git (Ona da sor) O da (kanaatımca) bizim fetvamıza uygun cevap
verecektir, dedi. Bunun üzerine adam Abdullah bin Mes'ûd (r.a.)'a giderek
meseleyi ona sordu ve Ebû Mûsâ ile Selmân'ın söyledikleri sözleri ona anlattı.
Abdullah; Ben onların verdikleri fetvaya uygun cevap verdiğim zaman delâlete
gitmiş olurum ve hidâyet üzerinde onlardan olmam. Ve lâkin ben Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in hükmü ile hükmedeceğim. (O da şudur:) ölünün
kızına terekenin yarısı var. Ölünün oğlunun kızına, terekenin üçte ikisini
tamamlamak üzere altıda bir var. Kalan (üçte biride ölünün kızkardeşinedir.
AÇIKLAMA: Buhari, sünen sahipleri, Tahavi ve Darimi de bu hadisi rivayet
etmişlerdir. Ebu Musa (r.a.) halife Osman (r.a.) devrinde Kufe valisi iken bu
soru kendisine ve o zamanın Kufe kadısı Selman (r.a.)'a sorulmuştu. Abdullah
İbn-i Mes'ud (r.a.) ise Ebu Musa'nın selefi sayılır. Çünkü Ömer (r.a.) halife
iken İbn-i Mes'udu Kufe valiliğine tayin etmişti. Osman (r.a.) halife olduktan
sonra İbn-i Mes'ud'u bu görevden alıp yerine Ebu Musa'yı atamıştı. Ebu Musa ile
Selman sorulan soruya kendi ictihadlarına göre cevap vermekle beraber teyid
için soru sahibini İbn-i Mes'ud'a göndermişlerdi. Onların verdikleri cevaba
göre terekenin yarısı ölünün kızına, diğer yarısı da ölünün kız kardeşine
verilir. Ölünün oğlunun kızı ise mahrumdur. Soruya verilen cevab ve İbn-i
Mes'üd'un da bu cevabı teyid edeceği haberi alınca İbn-i Mes'üd verilen cevabın
yanlış olduğunu, bunu teyid etmenin kendisi için bir delalet sayıldığını ve
doğru yol üzerinde bulunanların dışına çıkmasına sebebiyet vereceğini
bildirdikten sonra Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in ayni mesele hakkında verdiği hükmü
bildirerek aynisiyle hükmettiğini ifade etmiştir. Resul-i Ekrem
(Aleyhi's-salatü ve'sselam) 'den rivayet ettiği hüküm şudur: Ölünün kızına
terekenin yarısı, ölünün oğlunun kızına terekenin altıda biri verilir. Bu iki
kızın aldıkları hisselerin toplamı dört bölü altıdır. Başka bir deyimle
terekenin tamamının üçte ikisidir. Kız çocukların hepsinin alacakları miras
hissesinin azamisi terekenin üçte ikisidir. Ölünün tek kızı bulunduğu için
hissesi terekenin yarısıdır. Üçte ikiyi tamamlamak için altına bir hisseye
ihtiyaç vardır. Bu nedenle Ölünün oğlunun kızına altıda bir hisse verilmiştir.
Bu hisse için ''Tekmiletü's-Sülüseyn = İki sülüsü tamamlamak'' tabiri
kullanılır. Ölünün kız kardeşleri, ölünün kızlarıyla beraber oldukları zaman
asaba sayılırlar. Kızlar, varsa diğer pay sahipleri kendi paylarını aldıktan
sonra artakalan mal bunlara verilir. Bu meselede de böyle olmuştur.
Kızkardeşlerin,
kızlarla beraber oldukları zaman asaba sayılacaklarına delalet eden delillerden
birisi bu hadistir. Bütün sahabiler, tabiiler ve tüm fıkıhçılar bu hadise uygun
hükmederek: Ölünün kızlarıyla beraber bulunan kız kardeşler asabadır,
demişlerdir. Yalnız İbn-i Abbas (r.a.) bu hükme muhalif kalarak: Bir kimse
öldüğü zaman geriye bir kız çocuğu ve baba ana bir kız kardeş bıraktığı
takdirde terekenin yarısı kızınadır. Fakat kız kardeşe bir şey yoktur,
demiştir.
İbn-i Mes'üd
(r.a.) yukarda rivayet olunan hükmü açıklayınca ve durum Küfe valisi Ebu
Müsa'ya ulaşınca Buhari'nin rivayetinde belirtildiği gibi ''Ebu Müsa (r.a.) :
Bu alim
aranızda bulunduğu müddetçe bana soru sormayınız'' demekle İbn-i Mes'üd'un yüce
ilmini takdir etmiştir.
HADİSTEN
ÇIKARILAN HÜKÜMLER
1. Bir kimse
öldüğünde oğlan evladı olmayıp yalnız bir kızı varsa o kızın miras hakkı
terekenin yarısıdır.
2. Bir kimse
ölüp de evladından yalnız bir kız, ve oğlunun bir kızı var ise kızına terekenin
yarısı ve oğlunun kızına terekenin altıda biri verilir.
3. Bir kimse
öldüğünde geriye kız evlad veya oğlunun kız evladından bir veya daha çok sayıda
mirasçı bırakır ve bunların yanında ölünün baba ve ana bir veya baba bir kız kardeşleri
varsa, bunlar kızlarla asaba durumuna düşmüş olurlar. Belirli pay sahipleri
paylarını aldıktan sonra artakalan mal var ise bunlara verilir.
4. Müctehid
alim, içtihad ederek bir fetva verdiğinde, tereddüdü olmasa bile görüşünü teyid
bakımından soru sahibini emsali olan veya daha üstün olduğu kanaatını taşıdığı
zatlara göndermelidir. Fetva veya hüküm veren alim devlet yetkilisi olup,
diğerinde resmi yetki olmasa bile hüküm budur.
5. Bir alim
müctehid ve devlet yetkilisi olarak hatalı fetva veya ictihadda bulunduğunun
farkına varan ilim ehli susmayıp gerçeği apaçık bir şekilde açıklamalıdır.
Hatalı hüküm veya fetva veren zatın maKam ve etiketi ne olursa olsun sonuç
değişmez.
6. Müctehid
dahil, bir alim yanlış fetva veya hüküm verdiğinin farkına vardığı zaman bundan
rücu edip hak olana uymak durumundadır. (Bu son hüküm Buhari' deki rivayetten
alınmadır.)
Bu hadiste
isimleri geçen İbn-i Mes'ud'un hal tercemesi 137 - 139, Ebu Musa'nınki 88 ve
Selman'ınki 2506 nolu hadislerin izahı bölümlerinde geçmiştir. Allah
cümlesinden razı olsun.