DEVAM: 6- MÜSLÜMANLARIN
MÜSLÜMAN OLMAYANLARA MIRASÇI OLMALARI (HÜKMÜNÜN BEYANI) BABI
حدّثنا
أَبُو
مُحَمَّدُ
بْنُ رُمْحٍ.
أَنْبَأَنَا
ابْنُ
لَهِيْعَةَ
عَنْ خَالِدِ
بْنِ زَيْدٍ؛
أَنَّ
الْمُثَنَّى بْنَ
الصَّبَّاحِ
أَخْبَرَهُ
عَنْ عَمْرِو
بْنِ
شُعَيْبٍ،
عَنْ
أَبِيهِ،
عَنْ جَدِّهِ؛
أَنَّ
رَسُولَ
اللهِ صلى
الله عليه
وسلم قَالَ: ((لاَ
يَتَوَارَثُ
أَهْلُ
مَلَّتَيْنِ)).
Amr bin Şuayb'ın
dedesi (Abdullah bin Amr) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur; «İki milletin insanları
biribirine mirasçı olamazlar.»
AÇIKLAMA: Üsame (r.a.)'ın ilk hadisi Kütüb-i Sitte'nin hepsinde rivayet edilmiştir.
İkinci hadisi Tirmizi dışında kalan mezkur kitab sahipleri tarafından rivayet
olunmuştur.
Amr'ın hadisini
Ebu Davud ve Nesai de rivayet etmişlerdir.
Üsame'nin
ikinci hadisinde geçen "Riba" birkaç odalı daire veya birkaç evi
muhtevi mesken manasınadır. "Dür" kelimesi de "Dar"ın
çoğuludur. Dar da ev ve bina manasınadır.
Kirmani'nin
dediğine göre bazı ilim ehli: Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in bu hadiste sözünü
ettiği ev Peygamber (s.a.v.)'in dedelerinden Abd-i Menaf'ın oğlu Haşim'in idi.
Haşim vefat edince ev, oğlu Abdülmuttalib'e kaldı. Abdüimuttalib de evi çocukları
arasında taksim etti ve Resul-i Ekrem (s.a.v.) de babası Abdullah'ın hissesini
aldı. Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in bu evde dünyaya geldiği rivayet olunmuş,
demiştir.
Resul-i Ekrem
(s.a.v.)'in: ''Akil bize evden, barktan bir şey mi bıraktı?'' buyruğuyla ilgili
olarak Hattabi: Ebu Talib vefat ettiği zaman oğlu Akil henüz müslüman olmadığı
için ona mirasçı oldu. Ali (r.a.) ile Ca'fer (r.a.) o tarihten önce müslüman
oldukları için mirasçı olmadılar. Akil böylece malik olduğu dedesi
Abdulmuttalib'in evini sattı. Resul-i Ekrem (s.a.v.) bunu ifade etmek
istemiştir, diye bilgi verir.
Şu ihtimal de
vardır: Hicretten sonra Ebu Süfyan mühacirlerin bıraktıkları evlerde tasarruf
ettiği gibi Akil de Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in Mekke'deki evinde tasarruf
etmişti. Resul-i Ekrem (s.a.v.) bunu anlatmak istemiştir.
Ebu Talib'in
oğulları Akil ile Talib onun malına mirasçı olmuşlardı. Talib'in Bedir
savaşında öldürülmesi neticesinde Akil onun hissesinede mirasçı olmakla Ebu
Talib'in bütün malını almış oldu. Akil, Hudeybiye olayından önce müslüman oldu.
Mekke'nin fethinden sonra Resul-i Ekrem (s.a.v.), müslüman olan Kureyş
müşriklerinin cahiliyet devrine ait muamelelerini ve tasarruflarını, gönülleri
İslamiyet'e yatışsın diye geçerli saymıştı. Bu nedenle Akil'in Abdulmüttalib'den
ve Ebu Talib'ten kalma mallarında yapmış olduğu tasarruflar geçerli sayılmıştı.
ÜSAME (r.a.)'in
HADİSLERİNDEN ÇIKARILAN HÜKÜMLER
1. Müslüman
kimse, kafir olan yakınlarına mirasçı olamaz.
2. Kafir kimse,
müslüman olan yakınlarına mirasçı olamaz. Nevevi bu hadisin şerhinde şöyle der:
"Kafirin müslüman yakınına mirasçı olamıyacağı müslümanların icmaı vardır.
Fakat
müslümanın kafir mirasçı olup olamıyacağı hususunda ihtilaf vardır:
Sahabilerin,
tabiilerin ve bunlardan sonra gelenlerin cümhuruna göre müslüman kimse kafir
bir kimseye mirasçı olamaz.
Muaz bin Cebel,
Muaviye, Said bin el-Müseyyeb ve Mesruk ile diğer bazı zatlara göre müslüman,
kafire mirasçı olur. Bunların delilii ''İslamiyet üste çıkar ve üstüne
çıkılmaz'' hadisidir. Cümhurun delili ise bu babtaki sahih ve hükmü apaçık olan
hadistir. Diğer grubun delil gösterdikleri hadiste miras konusuna değinilmemiş
olup kasdedilen mana İslamiyet'in diğer dinlere üstünlüğü ve faziletidir. Bu
itibarla hükmü apaçık olan bir nass bırakılıp başka şeyle amel edilemez.
Mürted:
Müslüman iken dinden çıkıp kafir olan kişiye denilir.
Mürted kişi ile
yakını olan müslüman kimse arasında mirasçılık durumu meselesine gelince,
mürted kimsenin müslüman kimseye mirasçı olamıyacağı hususunda icma vardır.
Fakat müslüman kimsenin mürted olan akrabasına mirasçı olup olmaması hususunda
yine ihtilaf vardır. Şöyle ki: Malik, Şafii, Rebia, İbn-i Ebi Leyla ve başka
bazı ilim ehline göre müslüman kimse mürted kimseye mirasçı olamaz.
Ebu Hanife' ye
göre mürted kişinin, müslüman iken elde etmiş olduğu mal, onun müslüman
mirasçılarına aittir. Onun mürtedlik halinde elde etmiş olduğu mal ise devlet
hazinesine aittir.
AMR'IN
HADISİNDEN ÇIKARILAN HÜKÜM
Bu hadis iki
ayrı milletin insanlarının biribirlerine mirasçı olamıyacaklarına delalet eder.
Hadisin zahirine göre iki milletten birisi . kafir, diğeri müslüman veya ikisi
de kafir milletler olabilir. Fakat cumhur: Hadisteki iki milletten maksad
müslüman millet ile müslüman olmayan millet manası kasdedilmiştir, der. Yani
tüm müslümanlar bir millet sayılır. Müslüman olmayan bütün milletler de tek bir
millet sayılır. Hadis böyle yorumlanınca Üsame'nin hadisi gibi olur.
Kafir
milletlerin biribirine mirasçı olmalarına gelince, mesela: Yahudinin
Hristiyana, Hristiyanın Yahudiye, Mecusinin bunlara ve bunların mecusilere
mirasçı olmaları hususunda ihtilaf vardır: Ebu Hanife, Şafii ve diğer bazı ilim
ehline göre kafir milletler biribirine mirasçı olurlar.
Malik ve
Evzai'ye göre ise kafir milletler biribirine mirasçı olmazlar. Mesela bir
Yahudi bir Hristiyana veya bir Hristiyan bir Yahudiye mirasçı olamaz. Diğer
milletler de böyledir. Şafii'ye göre şu da vardır:
Bir zimmi, yani
İslam ülkesinde vatandaşlık hakkı verilen Yahudi veya Hristiyan kimse, harbi,
yani küfür ülkesinde oturan bir gayri müslüme mirasçı olamaz. Harbi kimse de
zimmi mirasçı olamaz. Şafii mezhebine göre, biribiriyle savaş halinde bulunan
iki kafir ülke vatandaşı olan gayri müslimler de biribirine mirasçı olamazlar.
ilk iki hadisin
ravisi Üsame (r.a.)'ın hal tercemesi 795 nolu hadis bölümünde geçmiştir.