SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’L-FERAİZ

<< 2731 >>

DEVAM: 6- MÜSLÜMANLARIN MÜSLÜMAN OLMAYANLARA MIRASÇI OLMALARI (HÜKMÜNÜN BEYANI) BABI

 

حدّثنا أَبُو مُحَمَّدُ بْنُ رُمْحٍ. أَنْبَأَنَا ابْنُ لَهِيْعَةَ عَنْ خَالِدِ بْنِ زَيْدٍ؛ أَنَّ الْمُثَنَّى بْنَ الصَّبَّاحِ أَخْبَرَهُ عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ جَدِّهِ؛ أَنَّ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ:  ((لاَ يَتَوَارَثُ أَهْلُ مَلَّتَيْنِ)).

 

Amr bin Şuayb'ın dedesi (Abdullah bin Amr) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur; «İki milletin insanları biribirine mirasçı olamazlar.»

 

 

AÇIKLAMA:     Üsame (r.a.)'ın ilk hadisi Kütüb-i Sitte'nin hepsinde rivayet edilmiştir. İkinci hadisi Tirmizi dışında kalan mezkur kitab sahipleri tarafından rivayet olunmuştur.

 

Amr'ın hadisini Ebu Davud ve Nesai de rivayet etmişlerdir.

 

Üsame'nin ikinci hadisinde geçen "Riba" birkaç odalı daire veya birkaç evi muhtevi mesken manasınadır. "Dür" kelimesi de "Dar"ın çoğuludur. Dar da ev ve bina manasınadır.

 

Kirmani'nin dediğine göre bazı ilim ehli: Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in bu hadiste sözünü ettiği ev Peygamber (s.a.v.)'in dedelerinden Abd-i Menaf'ın oğlu Haşim'in idi. Haşim vefat edince ev, oğlu Abdülmuttalib'e kaldı. Abdüimuttalib de evi çocukları arasında taksim etti ve Resul-i Ekrem (s.a.v.) de babası Abdullah'ın hissesini aldı. Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in bu evde dünyaya geldiği rivayet olunmuş, demiştir.

 

Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in: ''Akil bize evden, barktan bir şey mi bıraktı?'' buyruğuyla ilgili olarak Hattabi: Ebu Talib vefat ettiği zaman oğlu Akil henüz müslüman olmadığı için ona mirasçı oldu. Ali (r.a.) ile Ca'fer (r.a.) o tarihten önce müslüman oldukları için mirasçı olmadılar. Akil böylece malik olduğu dedesi Abdulmuttalib'in evini sattı. Resul-i Ekrem (s.a.v.) bunu ifade etmek istemiştir, diye bilgi verir.

 

Şu ihtimal de vardır: Hicretten sonra Ebu Süfyan mühacirlerin bıraktıkları evlerde tasarruf ettiği gibi Akil de Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in Mekke'deki evinde tasarruf etmişti. Resul-i Ekrem (s.a.v.) bunu anlatmak istemiştir.

 

Ebu Talib'in oğulları Akil ile Talib onun malına mirasçı olmuşlardı. Talib'in Bedir savaşında öldürülmesi neticesinde Akil onun hissesinede mirasçı olmakla Ebu Talib'in bütün malını almış oldu. Akil, Hudeybiye olayından önce müslüman oldu. Mekke'nin fethinden sonra Resul-i Ekrem (s.a.v.), müslüman olan Kureyş müşriklerinin cahiliyet devrine ait muamelelerini ve tasarruflarını, gönülleri İslamiyet'e yatışsın diye geçerli saymıştı. Bu nedenle Akil'in Abdulmüttalib'den ve Ebu Talib'ten kalma mallarında yapmış olduğu tasarruflar geçerli sayılmıştı.

 

 

ÜSAME (r.a.)'in HADİSLERİNDEN ÇIKARILAN HÜKÜMLER

 

1. Müslüman kimse, kafir olan yakınlarına mirasçı olamaz.

2. Kafir kimse, müslüman olan yakınlarına mirasçı olamaz. Nevevi bu hadisin şerhinde şöyle der: "Kafirin müslüman yakınına mirasçı olamıyacağı müslümanların icmaı vardır.

Fakat müslümanın kafir mirasçı olup olamıyacağı hususunda ihtilaf vardır:

Sahabilerin, tabiilerin ve bunlardan sonra gelenlerin cümhuruna göre müslüman kimse kafir bir kimseye mirasçı olamaz.

 

Muaz bin Cebel, Muaviye, Said bin el-Müseyyeb ve Mesruk ile diğer bazı zatlara göre müslüman, kafire mirasçı olur. Bunların delilii ''İslamiyet üste çıkar ve üstüne çıkılmaz'' hadisidir. Cümhurun delili ise bu babtaki sahih ve hükmü apaçık olan hadistir. Diğer grubun delil gösterdikleri hadiste miras konusuna değinilmemiş olup kasdedilen mana İslamiyet'in diğer dinlere üstünlüğü ve faziletidir. Bu itibarla hükmü apaçık olan bir nass bırakılıp başka şeyle amel edilemez.

 

Mürted: Müslüman iken dinden çıkıp kafir olan kişiye denilir.

 

Mürted kişi ile yakını olan müslüman kimse arasında mirasçılık durumu meselesine gelince, mürted kimsenin müslüman kimseye mirasçı olamıyacağı hususunda icma vardır. Fakat müslüman kimsenin mürted olan akrabasına mirasçı olup olmaması hususunda yine ihtilaf vardır. Şöyle ki: Malik, Şafii, Rebia, İbn-i Ebi Leyla ve başka bazı ilim ehline göre müslüman kimse mürted kimseye mirasçı olamaz.

 

Ebu Hanife' ye göre mürted kişinin, müslüman iken elde etmiş olduğu mal, onun müslüman mirasçılarına aittir. Onun mürtedlik halinde elde etmiş olduğu mal ise devlet hazinesine aittir.

 

AMR'IN HADISİNDEN ÇIKARILAN HÜKÜM

 

Bu hadis iki ayrı milletin insanlarının biribirlerine mirasçı olamıyacaklarına delalet eder. Hadisin zahirine göre iki milletten birisi . kafir, diğeri müslüman veya ikisi de kafir milletler olabilir. Fakat cumhur: Hadisteki iki milletten maksad müslüman millet ile müslüman olmayan millet manası kasdedilmiştir, der. Yani tüm müslümanlar bir millet sayılır. Müslüman olmayan bütün milletler de tek bir millet sayılır. Hadis böyle yorumlanınca Üsame'nin hadisi gibi olur.

 

Kafir milletlerin biribirine mirasçı olmalarına gelince, mesela: Yahudinin Hristiyana, Hristiyanın Yahudiye, Mecusinin bunlara ve bunların mecusilere mirasçı olmaları hususunda ihtilaf vardır: Ebu Hanife, Şafii ve diğer bazı ilim ehline göre kafir milletler biribirine mirasçı olurlar.

 

Malik ve Evzai'ye göre ise kafir milletler biribirine mirasçı olmazlar. Mesela bir Yahudi bir Hristiyana veya bir Hristiyan bir Yahudiye mirasçı olamaz. Diğer milletler de böyledir. Şafii'ye göre şu da vardır:

 

Bir zimmi, yani İslam ülkesinde vatandaşlık hakkı verilen Yahudi veya Hristiyan kimse, harbi, yani küfür ülkesinde oturan bir gayri müslüme mirasçı olamaz. Harbi kimse de zimmi mirasçı olamaz. Şafii mezhebine göre, biribiriyle savaş halinde bulunan iki kafir ülke vatandaşı olan gayri müslimler de biribirine mirasçı olamazlar.

 

ilk iki hadisin ravisi Üsame (r.a.)'ın hal tercemesi 795 nolu hadis bölümünde geçmiştir.