16- MİRASLARIN TAKSİM
NEVİLERİ BABI
حدّثنا
مُحَمَّدُ
بْنُ رُمْحٍ.
أَنْبَأَنَا
عِبْدُ اللهِ
بْنُ
لَهِيعَةَ،
عَنْ عَقِيلٍ؛
أَنَّهُ
سَمِعَ
نَافِعِاً
يُخْبِرُ عَنْ
عِبْدِ الله
بْنِ عُمَرَ؛
أَنَّ رَسُولَ
اللهِ صلى
الله عليه
وسلم قَالَ: ((مَاكَانَ
مِنْ
مِيْرَاُثٍ
قُسِمَ فِي
الْجَاهِلِيَّةِ،
فَهُوَ عَلَى
قِسْمَةِ
الْجَاهِلِيَّةِ.
وَمَا كَانَ
مِنْ مِيْرَاثٍ
أَدْرَكَهُ
اْلإِسلاَمُ،
فَهُوَ عَلَى
قِسْمَةِ
الإِسلاَمِ)).
Abdullah bin Ömer
(r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurmuştur: «Câhiliyet devrinde taksim edilmiş olan miras malı,
câhiliyet devrindeki taksim şekli üzerinde (geçerli) dir. İslâmiyet'in
yetiştiği miras malı da İslâmiyet'in taksim şekli üzerinde (geçerli)dir.»
Not: Zevaid'de
şöyle denilmiştir: Ravi İbn-i Lehia'nın zayıflığı nedeniyle bu sened zayıftır.
AÇIKLAMA: Zevaid yazarı bu hadisi Zevaid türünden saymış ise de bunu Ebu Davud da
rivayet etmiştir. Ancak şu noktadan Zevaid türünden sayılabilir: Buradaki hadis
İbn-i Ömer (r.a.) tarafından rivayet edilmiştir. Ebu Davud'un süneninde ise
müellifimiz de İbn-i Abbas (r.a.)'nın hadisini 2485 numarada rivayet etmiştir.
İbn-i Abbas'ın hadisindeki sened değişiktir ve notta zayıflığı belirtilen ravi İbn-i
Lehia o senedde yoktur.
Hattabi bu
hadisin, yani İbn-i' Abbas'ın Ebu Davud tarafından olan rivayetinin açıklaması
bölümünde özetle şöyle der: Bu hadis, cahiliyet devrinde olmuş bulunan nikahlar
ve mali konularla ilgili hükümlerin geçerli sayıldığına, cahiliyet devrinde bu
hükümlerIe amel eden kimseler sonra müslüman olunca evvelce işlemiş oldukları
bu nevi hükümlerinin red edilmiyeceğine, fakat müslümanlığı kabul edenlerin
İslamiyet'e girdikten sonra bu nevi hükümleri uyguladıkları takdirde bunların geçersiz
sayılacağına ve İslami hükümlere uydurulmasının gerekliliğine delalet eder.
BU HADİSTEN
ÇıKARILAN MİRAS HÜKMÜ ŞUDUR
Bir miras malı
cahiliyet devrine göre henüz taksim edilmemiş iken mirasçıların tamamı veya bir
kısmı müslüman olurlarsa artık taksimat İslami hükümlere göre yapılır. Fakat
mirasçılar müslüman olmadan önce mal cahiliyet devri usulüne göre taksim
edilmiş ise artık o taksimat geçerli sayılır.
İbnü'l-Kayyim
bu konu hakkında şu bilgiyi verir: Bir kafir ölür ve malı henüz taksim edilmemiş
iken mirasçılarmdan biri müslüman olur ise: Ömer bin el- Hat tab, Osman, İbn-i
Mes'ud ve el-Hasan bin Ali (r.a.)'a göre müslüman olan mirasçı İslam'a göre
hissesini alır. Cabir bin Zeyd, El-Hasan, Mekhul, Katade, Humeyd, İyas bin
Muaviye, İshak bin Raheveyh ve bir rivayete göre Ahmed bin Hanbel de böyle
demişlerdir. Ahmed'in arkadaşlarının ekserisi de bu görüştedir. Fakat
fıkıhçıların büyük ekseriyeti ve diğer üç mezheb imamları: Müslüman olan kişi
mirasçı olamaz. Mal taksim edildikten sonra müslüman olduğu takdirde mirasçı
olmadığı gibi, mal taksiminden önce de müslüman olduğunda yine mirasçı olamaz,
demişlerdir. Çünkü mirasçı ile ölen yakını arasında din ayrılığı vardır. Din
aynlığı ise mirasçılığa manidir.