18- (KAFİR) ADAM
(MÜSLÜMAN) ADAMIN ELLERİ ÜZERİNE MÜSLÜMAN OLUR, BAB!
حدّثنا
أَبُو يَكْرٍ
بْنُ أَبِي
شَيِبَةَ. ثنا
وَكِيْعُ
عَنْ عِبْدِ
الْعَزِيْزِ
بْنِ عُمَرَ،
عَنْ عِبْدِ
اللهِ ابْنِ
مَوْهِبٍ؛
قَالَ:
سَمِعْتُ
تَمِيمَاً
الدَّارِيَّ
يَقُولُ:
قُلْتُ يَا
رَسُولَ
اللهِ! مَا
الْسُّنَّةُ
فِي
الرَّجُلِ
مِنْ أَهْلِ
الْكِتَابِ،
وَيُسْلِمُ
عَلَى يَدَيِ
الرَّجُلِ؟ قَالَ: ((هُوَ
أَولَى
النَّاسِ
بِمَحْيَاهُ وَمَمَاتِهِ)).
Temin ed-Dârî
(r.a.)'den; Şöyle demiştir: Ben (bir defa): Yâ Resûlallah! (Müslüman) adamın
elleri üzerine müslümanlığı kabul eden Ehl-i Kitâb'tan olan adam hakkındaki
sünnet (şer'i hüküm) nedir? diye sordum. Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) buyurdular ki: «(Müslüman) adam, müslümanlığı kabul edene, hayatında ve
ölümünde herkesten evlâ (fazla
yakın)dır.»
AÇIKLAMA: Bu hadisi Tirmizi, Ebu Davud, Nesai, Ahmed ve Darimi de rivayet
etmişlerdir. Müellifimizin rivayetinde Ehl-i Kitab, yani Hristiyan veya Yahudi
iken müslümanlığı kabul edenin durumu sorulmuştur. Bazı rivayetlerde
''Müşriklerden bir kimse müslümanlığı kabul edince ... '' tabiri
kullanılmıştır. Diğer bir kısım rivayetlerde de ''Bir adam müslümanlığı
kabul.'' ifadesi bulunuyor. Bu değişik rivayetlerden çıkan sonuç şudur; Hadiste
buyurulan hüküm umumidir. Yani müslümanlığı kabul edecek kimse ister Ehi-i
Kitab'tan olsun, ister diğer kafirlerden olsun hüküm aynidir.
Bazı alimler bu
hadisi şöyle yorumlamışlardır: Bir kafirin müslümanlığına vesile olan mü'min
ona herkesten fazla yakındır. Yani mü'min, müslümanlığı kabul edene hayatı
boyunca iyilik etmelidir ve mühtedi öldüğü zaman o mü'min ona mirasçı olur. Bir
kavle göre hadisin zahir manası budur.
Cumhura göre bu
hadis ''Vela hakkı ancak azadIamakla oluşur'' mealindeki hadisle mensuhtur.
Yani kişi, ancak azadIadığı kişiye mirasçı olabilir. Kişi, İslamiyet'i kabul
etmesine vesiyle olduğu kimseye mirasçı olamaz.
Bir kavle göre
hadisten kasdedilen mana şudur: Kişi, hidayetine vesiyle olduğu kimseye, hayatı
boyunca yardımcı olmalı, iyilik etmelidir. Mühtedi kişi öldüğü zaman da, hi day
etine vesiyle olan mü'min onun cenaze namazını kıldırmak hususunda öncelik
hakkınıit sahiptir.
Hattabi bu
hadisin izahı bölümünde şu bilgiyi verir: "Müslüman kimse, elleri üzerine
müslümanlığı kabul eden kafire mirasçıdır, diyen alimler bu hadisi delil
göstermişlerdir. Re'y ehli bu görüştedirler. Ancak buna şu şartı eklemişlerdir:
Sözü edilen müslüman ile hidayetine vesile olduğu kişi arasında Muvalat akdinin
yapılmış olması gerekir. (Muvalat akdi şöyle olur: Mühtedi kişi, hidayetine
vesile olan mü'min'e: Ben bir cinayet işlediğim zaman benim diyetimi sen öde ve
ben öldüğüm zaman mirasçım sen ol, der. Mü'min de bu sözleşmeyi kabul eder!
Şayet taraflar arasında bu ak id yapılmamış ise, mü'min kişi, hidayetine vesile
olduğu kimseye mirasçı olamaz.
İshak bin
Raheveyh de Re'y ehli gibi hükmetmiştir.
Fakat taraflar
arasında Muvalat akdinin yapılması şartını koşmamıştır.
Hadiste bu
grubun görüşüne delil olacak bir açıklık yoktur. Çünkü hadiste mirasçılık
ifadesi yoktur. ''Herkesten fazla yakınlık ve evla olmak'' ifadesi mirasçılık
manasına yorumlanabildiği gibi iyilik etmek, yardımcı olmak ve yakınlık
göstermek gibi manalara da yorumlanabilir. Diğer taraftan bu hadis mirasçılık
manasına yorumlandığı takdirde; ''vela (mirasçı olma hakkı) azadIayana aittir''
hadisine ters düşer.
Fıkıhçıların ek
serisi ne göre mü'min, hidayetine vesile olduğu kafir'e mirasçı olmaz.
Ahmed bin Hanbe
İbu hadisi zayıf saymıştır. Abdülaziz de: Bu hadisin ravileri hıfız ve itkan
ehli değildir, demiştir."
Hanefi
alimlerinden Ebu'l-Berekat en-Nesefi de; Muvalat akdi meşrudur (Muvalat'ın ne
demek olduğunu yukarda parantez içi ifage ile anlattım. Şöyle de tarif
edilebilir: İki müslüman arasında şöyle bir sözleşme yapmaktır: Önce hangimiz
bir suç işlerse gerekli diyet karşı taraftan ödenecek ve hangimiz ölürse diğeri
mirasçı olacaktır. Muvalat yoluyla mirasçı olabilmek için diğer mirasçılardan
kimsenin bulunmaması gerekir) Muvalat yoluyla mirasçı olmak sabittir. Tüm
sahabiler bu görüştedir. Hanefiier'in görüşü de budur. Bu hadisin yorumu da
şöyledir: Bir erkek veya bir kadın müslümanlığı kabul eder ve hiç bir mirasçısı
yoktur. AzadIanmış durumu da yoktur. Müslümanlığı kabul eden kişi, başka bir
müslümana: :inayet işlediğim zaman diyetimi ödemen ve öldü,ğüm zaman mirasçım
olman üzere seninle muvalat akdini yaptım, der. Karşı taraf da bunu kabul
ederse bu ak id kesinleşmiş olur. Müslüman adam, mühtediye mirasçı olma hakkını
kazanmış olur.
el-Mazhar da:
Bir müslümanın elleri üzerine -bir kafirin müslüman olması, müslümanın
mühtediye mirasçı olması hakkını kazandırmaz. Ebu Hanife, Şafii, Malik ve Sevri
böyle demişlerdir. Ömer bin Abdilaziz, Said bin el- Müseyyeb ve Amr bin
el-Leys'e göre mirasçılık hakkını kazandırır. Yani vela hakkı doğar. Bu grup,
bu hadisi delil göstermiştir, der.
Hadisin sıhhati
konusundaki ihtilafa dair gerekli bilgi için Avnü'l-Mabüd'a veya Tuhfe'ye
bakılabilir. el-Hafız, el-Fetih'te ve Ayni el-Ümde'de daha geniş bilgi
vermişlerdir.
Cihad: Arab
dilinde güçlük manasına gelen Cehd kelimesinden alınmadır. Şeriat ıstılahında
ise, Allah adını yüceltmek için kafirlerle savaşmak manasına gelir. Allah
yolunda cihad, nefisle mücadele manasına da gelir. Bu Kitabda Allah yolunda
savaşma ile ilgili hadisler rivayet edilmiştir. Allah'ın adını yüceltmek
maksadıyla kafirlerle savaşmak veya buna hazırlanmak farz-ı kifaye'dir. Fakat
din düşmanı olan kafirler İslam ülkesine girdikleri zaman onlarla savaşmak
farzı ayn olur. Biz bu kadarlık bilgi ile yetinelim. Kimlere farz olduğu,
kimlerin bundan muaf tutulduğu hususu ve benzeri meseleler fıkıh kitabIarında
etraflıca anlatılmaktadır.
EBU DAVUD RİVAYETİ VE İZAH İÇİN BURAYA
TIKLAYIN