DEVAM: 10- DENİZ SAVAŞI
FAZİLETİ (NİN BEYANI) BABI
حدّثنا
عُبَيْدُ
بْنُ يُوسُفَ
الْجُبَيْريُّ.
ثنا قَيْسُ
بْنُ
مُحَمَّدُ
الْكِنْديُّ.ثنا
عُفَيْرُ
ابْنُ
مَعْدَانَ
الشّاميُّ،
عَنْ
سُلَيْمِ
بْنِ عَامِرٍ؛
قَالَ:
سَمِعْتُ
أَبَا
أُمَامَة يَقُولُ:
سَمِعْتُ
رَسُولُ
اللهِ صلى
الله عليه وسلم
يَقُولُ:
((شَهِيدُ
الْبَحْرِ
مِثْلث
شَهِيدي الْبَرِّ.
وَالمَائِدُ
في البَحْرِ
كَالْمُتَشَحِّطِ
في دَمِهِ في
البَرِّ.
وَمَا بَيْنَ
المَوْجَتَيْنِ
كَقَاطِعِ
الدُّنْيا في
طَاعَةِ
اللهِ.
وَإِنَّ
اللهِ عزَّ
وجَلَّ وَكَلَ
مَلَكَ
الْمَوْتِ
بِقَبْضِ
الأَرْواحِ.
إِلاَّ
شَهِيدَ
الْبَحْرِ،
فإِنَّه يَتَوَلَّى
قَبْضَ
أَرْوَاحِهمْ.
وَيَغْفِرُ
لِشَهِيدِ
الْبَرِّ
الذُنُوبَ
كُلَّهَا
إِلاَّ
الدِّيْنَ.
وَلِشَهِيدِ
الْبَحْرِ
الذُّنُوبَ
وَالْدِّيْنَ)).
Ebi Ümâme
(r.a.)'den; Şöyle demiştir: Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i
şöyle buyururken işittim: «Deniz (savaşı) şehidi (sevab bakımından) iki kara
(savaşı) şehidinin mislidir. Ve deniz (savaşın)da başı dönen (gazi), kara (savaşın)
da kanı içinde kıvranan kimse gibidir. Denizin iki dalgası arasındaki mesafe
(yi kateden gazi) de Allah'a ibâdet (yolun) da dünyayı (bir baştan bir başa)
kateden kimse gibidir. Şüphesiz Allah (Azze ve Celle), ruhları almak görevini
ölüm meleğine — Azrail'e — vermiştir. Ancak deniz şehidini bu hükmün dışında
tutmuştur. Çünkü deniz şehidlerinin ruhlarını bizzat Allah alır. Ve Allah, kara
şehidinin bütün günahlarını bağışlar, yalnız borç (unu ödememe) günahını
bağışlamaz. Deniz şehidinin de tüm günahlarını ve borç (unu ödememe) günahını
bağışlar.»
AÇIKLAMA: Ebu Derda (r.a.)'ın hadisi Zevaid türündendir. Ebu Ümame (r.a.)'ın hadisi
Zevaid türünden sayılmamış ise de Kütüb-i Sitte'nin diğerlerinde göremedim.
Ancak Sindi'nin Suyuti'den naklen verdiği bir ifade bu hadisin Tirmizi
tarafından da rivayet edildiğine işaret eder.
Maid ve Sadir
denizde başı' dönen anlamını ifade eder. Bilindiği gibi deniz bazı kimseleri
tutar. Böylelerinde baş dönmesi, bulantı ve kusma görülebilir. Her iki hadis
deniz savaşına katılan müslümanın geçirdiği baş dönme sıkıntısının savaşta
yaralanıp kan içinde kıvranmaya benzediğine delalet eder. Yani baş dönme
sıkıntısı da gaziler için büyük sevablara vesile olur.
Yine her iki
hadis, deniz şehidinin sevabının kara şehidinin sevabından fazla olduğuna
delalet eder. Deniz savaşının üstün faziletine dair diğer hususlar tercemeden
rahatlıkla anlaşıldığı için ayrıntılarına girmeye gerek görmüyorum. Ancak şu
noktayı belirtmekle yetineceğim :
Son hadis kara
şehidinin kullara ait borcunu ödememesi günahının bağışlanmadığına, fakat deniz
şehidinin bu tür günahı dahil tüm günahlarının bağışlandığına delalet eder.
Sindi'nin dediği gibi açık olan hüküm şudur ki, kişi kul borcunu ödemeye güçlü
olup durumu buna müsaid olduğuna rağmen borcunu ödememesi günahtır. Hadisten bu
mananın kasdedildiği umulur.
Sindi 'nin
beyanına göre; Suyuti, Tirmizi'nin haşiyesinde bazı ilim adamlarından şunu
nakletmektedir: Bu hadis, y'ani Ebu Ümame'nin hadisi kul haklarının
bağışlanmayacağına dikkatları çekmektedir. Çünkü kul hakları çekişme ve
sıkıştırma konusudur. İlgili hak sahipleri davacı durumundadır. Bu hadisin
günah sayılan borçlar manasına yorumlanması mümkündür. Bu nevi borçlar, gayri
meşru yollarla zimmete geçirilmiş borçlardır. Mesela dolandırıcılık, hırsızlık,
gasp gibi yollarla tecavüz edilen kul hakkı bu nevi borçlardandır. Keza
ödememek niyet ve kararıyla alınan borçlar da böyledir. Fakat meşru yollarla
alınan borçlar ise bu yoruma göre söz konusu edilmemiş olur. Artık bu nevi
borcu bulunan kara şehidi veya diğer müslümanların bundan dolayı muahaza edilip
edilmiyeceği belirtilmemiş olur. Allah dilerse alacaklıların alacaklarını kendi
hazinesinden ödemek suretiyle borçluları kurtarır.
Borçlu olarak
ölen kimsenin durumu hakkındaki gerekli bilgi 2412 - 2416 nolu hadisler
bölümünde verilmiştir. Geniş bilgi için oraya bakılabilir.
Deniz şehidinin
kullara olan borcunun da bağışlandığına dair bu hadis, alacaklı durumundaki
kimselerin haklarının zayi edileceği manasını taşımaz. Böyle bir şey hatıra da
gelmemelidir. Çünkü Allah hiç birkuluna zulüm etmez. Şu halde Allah. Teala
deniz şehidinin kullara olan borcunu bağışlayınca alacaklılara kendi
hazinesinden haklannı öder ve böylece şehidi de borçlu durumundan kurtanr.