SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’R-REHİN

<< 2483 >>

DEVAM: 20- DERELERDE (AKAN SULARDA)N ŞİRB (YANİ ZİRAATI SULAMAK İÇİN SUDAN YARARLANMA NÖBETİ) VE SUYU (EKİNDE - BAHÇEDE) TUTMA MİKTARI BABI

 

حدّثنا أَبُو المُغَلِّسِ. ثنا فُضَيْلُ بْنُ سلَيْمَانَ. ثنا مُوسى بْنُ عُقبَةَ، عَنْ إِسحاقَ ابْنِ يَحْيَى بنِ الوَلِيدِ، عَنْ عُبادَةَ بْنِ الصَّامِتِ؛ أَنَّ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم قَضى ، فِي شُرْبِ النَّخْلِ مِنَ السِّيْلِ، أَنا الأَعْلَى فَالأَعْلَى يَشْرَبُ قَبْلَ الأَسْفَلِ، وَيُتْرَكُ المَاءُ إِلَى الكَعْبَيْنِ، ثَمَّ يُرْسَلُ المَاءُ إِلَى الأَسْفَلِ الَّذِي يَلِيهِ ، وَكَذلِكَ، حَتَّى تَنْقَضِيَ الحَوَائطُ أَوْ يَفْنَى المَاءُ.

 

في الزوائد: في إسناد إسحاق بن يحيى، قَالَ ابن عديَ: يروى عَنْ عبادة ولم يدركه. وكذا قَالَ غيره.

 

Ubade bin es-Samit (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hurmalıkların akar sudan sulanması hakkında şöyle hükmetti: «En yukardaki (hurmalık), sonra yukardaki (hurmalık) aşağıdaki (hurmalık) dan önce sulanır ve su, ayak topuklarına varıncaya kadar (üstteki hurmalıkta) bırakılır. Sonra su bunun arkasında gelen aşağıdaki (hurma bahçesi) ne salıverilir. Bahçeler bitinceye veya su tükeninceye kadar böyle (yapılır).»

 

Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun isnadında İshak bin Yahya bulunur. İbn-i Adiy: İshak, Ubade (r.a.)'a yetişmediği halde ondan rivayette bulunur, demiştir. Adiy'den başkası da böyle söylemiştir.

 

AÇIKLAMA:     Sa'lebe (r.a.) ile Ubade (r.a.)'ın hadisleri Zevaid türündendir. Amr bin Şuayb'ın dedesinin hadisini Ebu Davud da rivayet etmiştir.

 

Mehzur: Hicaz'da Beni Kurayza isimli yahudi kabilesine ait bir dere ismidir. el-Bekri'nin el-Mucem'de beyan ettiğine göre Medine'de• bir deredir. Diğer bir kavle göre Medine-i Münevvere çarşısının olduğu yerin ismidir. İbnü'l-Esir ile el-Münziri'nin dediklerine göre Medine çarşısının olduğu yerin ismi Mehzur'dur.

 

Avnü'l-Mabud yazarı şöyle der: "Hadisteki "A'la"dan maksad suyun çıktığı yere en yakın alandır. (Buna göre hadisteki "Esfel"den maksad da suyun çıktığı yere A'la'ya nazaran yakın olmayan demektir)

 

Bu hadisler, arazisi suyun çıktığı yere yakın olan kimsenin arazisini sulama hakkına sahip olduğuna, suyu insan ayağının topuklarına varıncaya kadar arazisi içinde tutabildiğine ve bundan sonra suyu aşağıdaki komşusuna salıvermesinin gerektiğine delalet eder. Bu hüküm derelerde akan sular, sel suları ve kuyu (yani sahipsiz olan kuyu) suları hakkındadır.

 

İbnü't-Tin: Tarla ve bahçe sahibinin suyu tutma mikdarı hakkında Cumhurun görüşü suyun insan ayağı topuklarına varıncaya kadar tarlada birikmesidir. İbn-i Kinane ise bu mikdarı hurmalıklara ve ağaçlara tahsis ederek: Ekinlere gelince su ayakkabı bağlarına - nalin tasmasına - varıncaya kadar tutulabilir. Bundan sonra salıverilir, demiştir. Taberi de şöyle demiştir: Araziler değişiktir. Her arazi için yetecek mikdar tutulur, diye bilgi vermiştir.

 

MÜSLÜMANLARIN ORTAK OLDUKLARI SULAR

 

Denizler, göller ve Fırat, Dicle gibi büyük nehirler ile kimsenin mülkiyeti altında olmayan yerlerden çıkan küçük nehirler ve pınarlar müslümanların ortak oldukları sulardır. Derelerde akan yağmur ve kar suları da böyledir. Herkes bundan içebilir, hayvanlarını suvarabilir. Sahipsiz yerden çıkan pınarlar dere suları ve sahipsiz kuyuların sularından arazinin sulanmasına gelince bu babta rivayet edilen hadislerin hükmü uygulanır. Yani suyun çıktığı yere en yakın araziden başlamak suretiyle sulamaya başlanılır. Su nerede biterse daha aşağıdaki- araziler için bir hak talep edilemez.

 

Şahısların sahipsiz arazide kazıp meydana çıkardıkları kuyular ile kişilerin arazisi içinde çıkan pınarlardan sulama işi bundan önceki babta anlatıldı.

 

Hanefi fıkıh kitabıarından ed-Dürrü'l-Muhtar'm İhyaü'l-Mev... kitabının Şirb faslında özetle şöyle denilir: "Herkes denizden ve Dicle, Fırat gibi büyük nehirlerden arazisini sulama hakkına sahiptir. Umuma zarar vermemek kaydiyle herkes bunlardan kanal açmak suretiyle arazisini sulayabilir ve değirmen inşa edebilir. Fakat başkasının kuyusundan, pınarından ve su depolarından izinsiz olarak araziyi sulamak caiz değildir.

 

İbn-i Abidin de: Sular dört nevidir: Birincisi deniz suyudur.

Bundan içmek, hayvanları suvarmak ve araziyi sulamak hakkı herkes için mevcuttur. Herkes dilediği gibi bundan yararlanabilir. İkincisi Seyhun nehri gibi büyük derelerin suyudur. Herkes bundan içmek ve hayvanlarım suvarmak hakkına sahibtir. Umuma zarar vermemek kaydiyle herkes bundan arazisini de sulayabilir. Üçüncüsü belirli bir grubun mülkiyeti altındaki kanallara ve arklara giren sulardır. Bu gibi sulardan herkes içebilir ve (su yollarını bozmamak kaydiyle) hayvanlarını suvarabilir. Dördüncüsü (fıçı, küp ve benzeri) kablara alınmış olan sulardır. Bu gibi sularda başkasının hakkı yoktur. Gerekli bilginin tamamı el-Hidaye'de vardır, der."

 

Şafii fıkıh kitablarından Minhacü't-Talibin'in İhyaü'l-Mevat kitabının ikinci faslında özetle şu bilgi veriliyor: "(Nil, Fırat ve Dicle gibi) derelerde akan mübah, yani kimsenin mülkiyeti altında olmayan sular ve (kimsenin mülkiyetinde olmayan) dağlardan akan pınarlar halkın ortak malı sayılır. Herkes bundan yararlanmak hususunda eşittir. Bir grup insan, arazilerini böyle bir su ile sulamak ister de su mikdarı hepsine yetecek durumda değil ise en yukardaki adam kendi arazisini sular. Sonra yukardaki adam arazisini sular ve arazi sahipleri bu sıraya göre sulama hakkına sahip olurlar. Yukardan aşağıya doğru her arazi sahibi suyu, ayak topuklarına varıncaya kadar kendi arazisi içinde tutar. Bundan sonra suyu komşusuna salıverir.

 

Bir adam mülk edinmek için değil de yararlanmak ve ihtiyaçlarında kullanmak üzere mevat yani sahipsiz bir arazide bir kuyu kazar ise onun suyundan öncelikle yararlanma hakkına sahiptir. (Yani içme, hayvanlarım suvarma ve arazisini sulama hususunda onun için öncelik hakkı vardır.) Adam oradan göçünce öncelik hakkı düşmüş olur.

 

Bir adam mülk edinmek niyetiyle mevat bir arazide kuyu kazarsa veya kendi mülkü içinde bir kuyu kazar ve su çıkanrsa onun suyuna malik olmuş olur.

 

Her iki meselede yani mülk edinsin veya edinmesin adam kendi içme, içirme ve sulama ihtiyacından artan suyu başka kimselerin arazilerininsulama işleri için bedava vermek mecburiyetinde değildir. Fakat (Suyun yakınında bir mera bulunup' başka da su bulunmadığı takdirde) başkalarının hayvanlan için su vermek mecburiyetindedir."

 

Konu hakkında gerekli bilgi edinebilmek için fıkıh kitabIanna müracaat etmek tavsiye olunur. Ben özlü bilgi ile yetinmek durumundayım.