DEVAM: 2. LUKATA BABI
حدّثنا محيد
بْنُ
بَشَّارٍ. ثنا
أَبُو بَكْرٍ
الحَنَعِيُّ.
ح وَ
حَدَّثَنَا
حَرْمَلَةُ بْنُ
يَحْيَى ثنا
عَبْدُ اللهِ
بْنُ وَهبٍ، قَالاَ:
ثنا
الضَّحَّاكُ
بْنُ
عُصْمَانَ القُرَشِيُّ.
حَدَّثّنِي
سّالِمٌ
أَبُو
النَّضْرِ،
عَنْ بِشْرِ
ابْنِ
سَعِيدٍ،
عَنْ زَيْدِ بْنِ
خَالِدٍ
الجُهَنِيِّ؛
أَنَّ
رَسُولَ اللهِصلى
الله عليه
وسلم سُئِلَ
عَنِ الُّلقَطَةِ
فَقَالَ
((عَرِّفْهَا
سَنَةً.
فَإِنِ اعتُرِفَتْ،
فَأَدِّهَا.
فِإنْ لَمْ
تُعْتَرَفْ،
فَاعْرِفْ
عِفَاصَهَا
وَوِعَاءَهَا
هُمَّ كُلْهَا.
فَإِنْ جَاءَ
صَاحِبُهَا،
فَأَدِّهَا
إِلَيْهِ)).
Zeyd bin Hâlid
el-Cüheni (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Lukata hükmü Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e soruldu. Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu; Bir yıl
ilân et Eğer evsâfı anlatılırsa bunu ver. Şayet (anılan şekilde) evsâfı
anlatılmazsa bunun ifâsını (kapağını, ağız bağını) ve vıâsını (kab, torba,
dağarcık, kese ve hurç gibi içinde bulunduğu zarfını) hıfzet (belle). Sonra
bunu ye. Daha sonra sahibi (kanıtlayıcı bilgi ile) gelirse bunu ona öde.»
AÇIKLAMA: Süveyd (r.a.)'ın hadisini Kütüb-i Sitte sahipleri ile Tahavi ve Ebu
Davud-i Tayalisi de rivayet etmişlerdir. Tirmizi bunun hasen - sahih olduğunu
söylemiştir. Hadis metni bazı rivayetlerde kısadır.
Hadiste geçen
el-Uzeyb, Kufe'ye bir konak mesafede bulunan bir çayın ismidir. Bu çayın Beni
Temim kabilesine aid olduğu Tekmile'de ifade edilmiştir. Süveyd ve hadiste ismi
geçen iki arkadaşının bir savaşa gittikleri ve bu seferde Süveyd'in yitik
kamçıyı aldığı Ebu Davud'un rivayetinde belirtilmiştir. Yine Ebu Davud'un
rivayetinde Süveyd'in savaştan dönüldüğünde Hacca gittiği ve bu vesile ile
Medine'de Übey (r.a.) ile görüşüp ondan bu hadisi rivayet ettiği ifade
edilmektedir.
Bu hadisin
zahirine göre yitik malın üç yıl müddetle ilan edilmesi gereklidir. Fakat Ebu
Davud ile Ebu Davud-i Tayalisi'nin rivayetlerinde ravi Seleme bin Küheyl'in şu
ilavesi vardır: ... ''Ve Seleme dedi ki: Ben pek bilemiyorum. Resul-i Ekrem
(s.a.v.), (Übey bin Kab'a): ''Bunu ilan et'' sözünü üç defa mı bir defa mı
söyledi?''
Gerek
Seleme'nin bu sözü ve gerekse Zeyd bin Halid (r.a.)'ın 2507 ve 2504 nolu
hadisleri karşısında fıkılıçılar yitik malın bir yıl ilan edilmesinin yeterli
olduğuna hükmetmişlerdir.
Zeyd (r.a.)'ın
hadisini Buhari, Müslim, Ahmed, Ebu Davud, Tirmizi, Tahavi, ve Beyhaki de
rivayet etmişlerdir. Bu hadiste, yitik malın bir yıl ilan edilmesi ve bundan
sonra sahibi çıkmadığı takdirde bulan tarafından yiyilmesi emredilmiştir. Fakat
daha sonra sahibi çıkarsa yine ona ödeme yapılmasının gerekliliği ifade
buyurulmuştur.
İKİ HADİSİN
FIKIH YÖNLERİ VE ALİMLERİN KONUYA İLİŞKİN GÖRÜŞLERİ
1. Lukata'yı
yani yitik malı gereğini yapmak üzere yerden alıp götürmek caizdir. Buna dair
şer'i hükümler bu kitabın girişinde anlatıldı.
2. Alınan
lukatanın sahibini bulmak için ilan yapmak gereklidir. İlan şöylece
erçekleştirilir: Yitik malın bulunduğu yerde. çarşıda, caddelerde, camilerin
önünde ve halkın toplandığı benzeri yerlerde "Kimin bir şeyi kaybolmuş ise
bana müracaat etsin. Çünkü benim yanımda yitik bir mal vardır" şeklinde
ilan yapılır.
3. İlk hadisin
zahirine göre ilan süresi üç yıldır. Son hadis ise ilan süresinin bir
yılolduğuna delalet eder. Yukarda da işaret ettiğim gibi ilk hadisin ravisi Seleme
ilanın bir defa mı üç defa mı yapılmasının emredildiğini pek bilemiyorum,
demiştir. Ebu Davud'un diğer bir rivayetine göre Seleme: Resul-i Ekrem
(s.a.v.)'in Übey bin Ka'b'a ''Bunu bir yıl süre ile ilan et'' diye üç defa
verdiği emirleri bir yılda mı üç yılda mı verdiğini pek bilemiyorum"
demiştir. Yukarda da kısaca belirttiğim gibi gerek muhtelif rivayetlerde
bulunan ve Seleme'nin tereddüdünü ifade eden bu ilave ve gerekse Zeyd (r.a.)'ın
hadisleri muvacehesinde fıkıhçılar ilan süresinin bir yıl olduğu yolunda
ittifak halindedir, denilebilir.
Bu hükümle
ilgili olarak Tekmile yazarı özetle şöyle der: " Nevevi: Yitik malın bir
yıl ilan edilmesinin yeterliliği üzerine alimler ittifak halindedir. Hiç birisi
üç yıl ilan edilmesinin gerekliliğine hükmetmemiştir. Ömer bin el-Hattab
(r.a.)'ın ilanın üç yıl süreyle yapılmasının gerekliliğine hükmettiği rivayet
olunmuş ise de bu rivayetin sabit olmadığı umulur, demiştir. İbnü'l-Münzir de
Ömer (r.a.)'den üç yıl, bir yıl, üç ay ve dört gün ilan edilir, şeklinde dört
rivayet nakletmiştir. İbn-i Hazm da Ömer (r.a.)'den dört ay ilan edilmesi
şeklinde beşinci bir rivayette bulunmuştur. Bu muhtelif rivayetleri yitik malın
büyüklüğüne ve küçüklüğüne hamletmek mümkündür.
İlan süıesi
hakkındaki ilmi görüşler:
a) Hanefi
mezhebinin fetvaya esas olan görüşüne göre mal sahibinin yitik malını arıyacağı
umulan sürece ilan yapılır. Aramadan vazgeçtiği kanaatı hasıl olunca ilana son
verilir. Yaş meyva ve yiyecek maddeleri gibi pek dayanamayan maddeler ise
bozulması endişesi duyuluncaya kadar ilan edilir. Bu endişe belirince ilana son
verilir. Ebu Hanife'den yapılan bir rivayete göre yitik mal 10 dirhem'den az
ise birkaç gün ilan edilir. Yitik mal 10 dirhem veya daha fazla ise bir yıl
ilan edilir.
b) Malikiler'e
göre yitik mal önemli ise mesela 10 dinardan fazla ise bir yıl ilan edilir. Bir
dinar veya daha az bir şey ise birkaç gün ilan edilir. Değeri bir dirhemden az
ise veya sahibi tarafından aranmıyacağı kanaatı hasıl olan baston, kamçı az
mikdarda kuru üzüm gibi bir şey ise ilana gerek yoktur. ilan edilmeden
yeyilebilir. Ancak sahibi çıktığı zaman ona verilir veya değerı ödenir.
cl Şafiiler
yitik malı büyüklüğüne ve küçüklüğüne göre ayrı hükümlere bağlamışlardır.
Kıymetli olan yitik mal bir yıl süreyle ilan edilir. Pek değeri olmayan yitik
mal daha az bir süre ilan edilir. Pek değeri olmayan malın ölçüsü bir rivayette
bir dinar, diğer bir rivayette dinarın dörtte biri, başka bir rivayette bir
dirhemdir. Şafii mezhebinin en sıhhatli görüşü şöyledir: Kişinin, kaybettiği
malı için uzun boylu üzülmediği sanıldığı takdirde onun aramaya son verdiği
kanaatı hasıl olan bir süreyle ilan yapılır. Nevevi: Kişinin bulduğu yitik mal
pek önemsiz değil ise ve bulan şahıs bunun sahibi çıkmadığı takdirde yemek
niyetinde ise bir yıl süreyle ilan edilmesinin vacibliği üzerine tüm
müslümanlar icma etmişlerdir. Yitik bulan kişi bunu sahibi için hıfzetse bile
yine ilan etmesi gereklidir. Çünkü ilan etmediği takdirde sahibi malının nerede
ve kimin yanında olduğunu nasıl bilecektir. Pek önemli olmayan mal için
yapılacak ilan süresine gelince o değerde bir yitik mal örf ve adete göre ne
kadar zaman aranıyorsa o kadar süreyle ilan edilmesi gereklidir. Yukardaki
hüküm değeri olan mallar hakkındadır. Bir tane kuru hurma, kuru üzüm gibi
kıymetsiz bir şey bulan şahıs bunu ilan etmeden de yiyebilir.
d) Hanbeliler'e
göre yitik mal bir dirhem veya daha fazla ise ya da bu değerde bir mal ise bir
yıl ilan edilir. Fakat bir parça ekmek, bir tane kuru hurma, değnek, bez
parçası gibi önemsiz bir şey ise ilan edilmeyebilir ve ilan edilmeden onda
tasarruf edilebilir.
4. Yitik malı
bulan kimse bizzat ilan işini yürütür. Yani devlet yetkilileri aracılığıyla
ilan etme zorunluğu yoktur. Kişi, ilan için başka kimseyi de görevlendirebilir.
Bu işi ücretsiz yapacak kimseyi bulamadığı takdirde ücreti kendisine aid olmak
üzere ücretle adam tutar. Tuttuğu adama ödediği ücret Ahmed, Şafii ve rey
ehline göre kendisine aittir. Mal sahibine aid değildir. Ebu'l-Hattab'a göre
adam bulduğu malı sahibine ulaştırmak üzere alıp bu niyetle hıfzederse sahibini
bulduğu zaman ilan masrafını ondan alabilir. İbn-i AkiI'den de böyle bir kavil
rivayet edilmiştir.
5. Yitik malın
kabı, ağız bağı ve miktarı gibi alametleri onu bulan şahıs tarafından bellenir.
Bunu bellemeye aid emrin hikmeti bulan şahsın bunun alametlerini unutmaması ve
buna sahip çıkacak kimselerin doğru veya yalan söylediklerini tesbit etmesi ve
bilmesidir. Bu hükme aid "Belle. tanı" cümlesi yerine bazı
rivayetlerde; "Hıfzet. sakla" cümlesi bulunmaktadır. Bu iki cümlenin
anlamları birbirine yakın olmakla beraber aralarında bir farklılık vardır.
Birinci cümle de yitik malın sayısının, kabının ve ağız bağının tanınması,
bellenmesi ve unutulmaması emredilmektedir. İkinci cümlede ise bunların
muhafaza edilmesi ve saklanması emredilmektedir. Şu halde bunların hem iyice
bilinip bellenmesi hem de saklanması gereklidir. Yitik malın sayısı saklanmalı
ve bulan kişinin malına karıştırılmamalıdır. Onun kabı ve ağız bağı gibi
alametleri de saklanmalı ve atılmamalıdır. Bu hükme aid emir, alimlerin
ekserisine göre vaciblik içindir. Yani yitik mal bulan kimsenin anılan
alametleri bellemesi ve saklaması vacibtir. Bazı alimlere göre bu emir
mendubluk içindir. Diğer bir kısım alimlere göre yitik mal yerden alınırken bu
alametleri bellemek vacibtir. Daha sonra da bu bilgiyi korumak müstehabtır.
6. Yitik malın
sahibi olduğunu iddia edip evsafını doğru anlatmak suretiyle kanıtlayıcı bilgi
verene mal verilir. Kendisinden şahidler istenmez. Malik, Ahmed, Davud, El-Leys
bin Sa'd ve Buhari'ye göre anlatılan adama malı teslim etmek vacibtir. Şahid
getirmeye zorlanamaz.
Hanefiler,
Şafii ve Cumhur'a göre yitik malın evsafını doğruca anlatan kişinin bu malın
sahibi olduğuna kanaat getirildiği takdirde malı bulan kişi bundan şahid
istemeden malı verebilir. Fakat vermeye mecbur değildir. Gerektiğinde malın
kendisine aid olduğunu şahidlendirmesini isteyebilir. Bu grubtaki alimlere göre
hadisteki: "Malı ona ver" mealindeki emir mübahlık içindir. Yani malı
ona verebilirsin. Veya bu emir mendubluk içindir. Yani malı ona vermen iyidir.
7. Yitik mal
bulan kişi zengin olsun fakir olsun emrolunan sürece ilan ettikten sonra mal
sahibi çıkmazsa malı mülkiyetine geçirebilir ve yiyebilir. Çünkü ilk hadis
ravisi Übey bin Ka'b (r.a.) Ensar-ı Kiram'ın zenginlerinden idi. Resulullah
(s.a.v.) bu hadiste anılan dinarları ilandan sonra mülkiyetine geçirmesini
emretti. Şafii, Ahmed ve bir rivayetinde Malik böyle hükmetmişlerdir.
Hanefiler ise:
Yitik mal bulan şahıs zengin ise yitik malı mülkiyetine geçiremez. Sahibi
çıkmadığı takdirde fakirlere sadaka olarak vermek durumundadır. Fakat bulan
şahıs fakir ise mülkiyetine geçirebilir, demişlerdir. Hanefiler bu hadise
cevaben: Übey (r.a.) o günlerde zenginlerden değildi, fakirdi. Nitekim Buhari
ve Müslim'in Enes (r.a.)'den rivayet ettikleri bir hadise göre; ''Sevdiğiniz
şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça iyiliğe erişemezsiniz'' (Al-i İmran 92)
ayeti inince Ebu Talha (r.a.): "Rabbımızın malımızın bir kısmını
harcamamızı istediği kanaatına vardım. Ya Resulallah sen şahid ol. Ben Beriha
arazimi Allah için verdim, dedi. Bunun üzerine ResuluIlah (s.a.v.) de: ''Bunu
yakınlarına ver,'' buyurdu, Ebu Talha da bunu Hassan bin Sabit ile Übey bin
Ka'b'a tahsis etti,"
Bu hadis Übey
(r.a.)'ın o esnada fakir olduğuna delalet eder. Muhtemelen bundan bir süre
sonra Übey zenginleşti.
8. Yitik mal
bulan kimse ilandan sonra sahibi çıkmazsa malı mülkiyetine geçirir de daha
sonra mal sahibi çıkarsa mal sahibine verilir. Cumhur: Mal duruyor ise aynen
iade edilir. Harcanmış ise bedeli ödenir, demiştir. Zeyd bin Halid (r.a.)'ın
hadisi bunun en açık delilidir.
Malik ve Davud:
Çölde bulunan koyun ve keçinin sahibi çıkmadığı için bulan kişi tarafından
yiyildikten sonra sahibi çıksa bile artık bir hakkı olamaz, diyerek 2504 nolu hadisi
delil göstermişler ise de 2507 nolu hadis onların görüşünü reddeder. Bu
itibarla kuvvetli görüş cumhurun görüşüdür." (Tekmile'den özetlenerek
alınan bilgi bitti)