SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’L-LUKATA

<< 2507 >>

DEVAM: 2. LUKATA BABI

 

حدّثنا محيد بْنُ بَشَّارٍ. ثنا أَبُو بَكْرٍ الحَنَعِيُّ. ح وَ حَدَّثَنَا حَرْمَلَةُ بْنُ يَحْيَى ثنا عَبْدُ اللهِ بْنُ وَهبٍ، قَالاَ: ثنا الضَّحَّاكُ بْنُ عُصْمَانَ القُرَشِيُّ. حَدَّثّنِي سّالِمٌ أَبُو النَّضْرِ، عَنْ بِشْرِ ابْنِ سَعِيدٍ، عَنْ زَيْدِ بْنِ خَالِدٍ الجُهَنِيِّ؛ أَنَّ رَسُولَ اللهِصلى الله عليه وسلم سُئِلَ عَنِ الُّلقَطَةِ فَقَالَ ((عَرِّفْهَا سَنَةً. فَإِنِ اعتُرِفَتْ، فَأَدِّهَا. فِإنْ لَمْ تُعْتَرَفْ، فَاعْرِفْ عِفَاصَهَا وَوِعَاءَهَا هُمَّ كُلْهَا. فَإِنْ جَاءَ صَاحِبُهَا، فَأَدِّهَا إِلَيْهِ)).

 

Zeyd bin Hâlid el-Cüheni (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Lukata hükmü Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e soruldu. Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu; Bir yıl ilân et Eğer evsâfı anlatılırsa bunu ver. Şayet (anılan şekilde) evsâfı anlatılmazsa bunun ifâsını (kapağını, ağız bağını) ve vıâsını (kab, torba, dağarcık, kese ve hurç gibi içinde bulunduğu zarfını) hıfzet (belle). Sonra bunu ye. Daha sonra sahibi (kanıtlayıcı bilgi ile) gelirse bunu ona öde.»

 

 

AÇIKLAMA:     Süveyd (r.a.)'ın hadisini Kütüb-i Sitte sahipleri ile Tahavi ve Ebu Davud-i Tayalisi de rivayet etmişlerdir. Tirmizi bunun hasen - sahih olduğunu söylemiştir. Hadis metni bazı rivayetlerde kısadır.

 

Hadiste geçen el-Uzeyb, Kufe'ye bir konak mesafede bulunan bir çayın ismidir. Bu çayın Beni Temim kabilesine aid olduğu Tekmile'de ifade edilmiştir. Süveyd ve hadiste ismi geçen iki arkadaşının bir savaşa gittikleri ve bu seferde Süveyd'in yitik kamçıyı aldığı Ebu Davud'un rivayetinde belirtilmiştir. Yine Ebu Davud'un rivayetinde Süveyd'in savaştan dönüldüğünde Hacca gittiği ve bu vesile ile Medine'de Übey (r.a.) ile görüşüp ondan bu hadisi rivayet ettiği ifade edilmektedir.

 

Bu hadisin zahirine göre yitik malın üç yıl müddetle ilan edilmesi gereklidir. Fakat Ebu Davud ile Ebu Davud-i Tayalisi'nin rivayetlerinde ravi Seleme bin Küheyl'in şu ilavesi vardır: ... ''Ve Seleme dedi ki: Ben pek bilemiyorum. Resul-i Ekrem (s.a.v.), (Übey bin Kab'a): ''Bunu ilan et'' sözünü üç defa mı bir defa mı söyledi?''

 

Gerek Seleme'nin bu sözü ve gerekse Zeyd bin Halid (r.a.)'ın 2507 ve 2504 nolu hadisleri karşısında fıkılıçılar yitik malın bir yıl ilan edilmesinin yeterli olduğuna hükmetmişlerdir.

Zeyd (r.a.)'ın hadisini Buhari, Müslim, Ahmed, Ebu Davud, Tirmizi, Tahavi, ve Beyhaki de rivayet etmişlerdir. Bu hadiste, yitik malın bir yıl ilan edilmesi ve bundan sonra sahibi çıkmadığı takdirde bulan tarafından yiyilmesi emredilmiştir. Fakat daha sonra sahibi çıkarsa yine ona ödeme yapılmasının gerekliliği ifade buyurulmuştur.

 

İKİ HADİSİN FIKIH YÖNLERİ VE ALİMLERİN KONUYA İLİŞKİN GÖRÜŞLERİ

 

1. Lukata'yı yani yitik malı gereğini yapmak üzere yerden alıp götürmek caizdir. Buna dair şer'i hükümler bu kitabın girişinde anlatıldı.

 

2. Alınan lukatanın sahibini bulmak için ilan yapmak gereklidir. İlan şöylece erçekleştirilir: Yitik malın bulunduğu yerde. çarşıda, caddelerde, camilerin önünde ve halkın toplandığı benzeri yerlerde "Kimin bir şeyi kaybolmuş ise bana müracaat etsin. Çünkü benim yanımda yitik bir mal vardır" şeklinde ilan yapılır.

 

3. İlk hadisin zahirine göre ilan süresi üç yıldır. Son hadis ise ilan süresinin bir yılolduğuna delalet eder. Yukarda da işaret ettiğim gibi ilk hadisin ravisi Seleme ilanın bir defa mı üç defa mı yapılmasının emredildiğini pek bilemiyorum, demiştir. Ebu Davud'un diğer bir rivayetine göre Seleme: Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in Übey bin Ka'b'a ''Bunu bir yıl süre ile ilan et'' diye üç defa verdiği emirleri bir yılda mı üç yılda mı verdiğini pek bilemiyorum" demiştir. Yukarda da kısaca belirttiğim gibi gerek muhtelif rivayetlerde bulunan ve Seleme'nin tereddüdünü ifade eden bu ilave ve gerekse Zeyd (r.a.)'ın hadisleri muvacehesinde fıkıhçılar ilan süresinin bir yıl olduğu yolunda ittifak halindedir, denilebilir.

 

Bu hükümle ilgili olarak Tekmile yazarı özetle şöyle der: " Nevevi: Yitik malın bir yıl ilan edilmesinin yeterliliği üzerine alimler ittifak halindedir. Hiç birisi üç yıl ilan edilmesinin gerekliliğine hükmetmemiştir. Ömer bin el-Hattab (r.a.)'ın ilanın üç yıl süreyle yapılmasının gerekliliğine hükmettiği rivayet olunmuş ise de bu rivayetin sabit olmadığı umulur, demiştir. İbnü'l-Münzir de Ömer (r.a.)'den üç yıl, bir yıl, üç ay ve dört gün ilan edilir, şeklinde dört rivayet nakletmiştir. İbn-i Hazm da Ömer (r.a.)'den dört ay ilan edilmesi şeklinde beşinci bir rivayette bulunmuştur. Bu muhtelif rivayetleri yitik malın büyüklüğüne ve küçüklüğüne hamletmek mümkündür.

 

İlan süıesi hakkındaki ilmi görüşler:

 

a) Hanefi mezhebinin fetvaya esas olan görüşüne göre mal sahibinin yitik malını arıyacağı umulan sürece ilan yapılır. Aramadan vazgeçtiği kanaatı hasıl olunca ilana son verilir. Yaş meyva ve yiyecek maddeleri gibi pek dayanamayan maddeler ise bozulması endişesi duyuluncaya kadar ilan edilir. Bu endişe belirince ilana son verilir. Ebu Hanife'den yapılan bir rivayete göre yitik mal 10 dirhem'den az ise birkaç gün ilan edilir. Yitik mal 10 dirhem veya daha fazla ise bir yıl ilan edilir.

 

b) Malikiler'e göre yitik mal önemli ise mesela 10 dinardan fazla ise bir yıl ilan edilir. Bir dinar veya daha az bir şey ise birkaç gün ilan edilir. Değeri bir dirhemden az ise veya sahibi tarafından aranmıyacağı kanaatı hasıl olan baston, kamçı az mikdarda kuru üzüm gibi bir şey ise ilana gerek yoktur. ilan edilmeden yeyilebilir. Ancak sahibi çıktığı zaman ona verilir veya değerı ödenir.

 

cl Şafiiler yitik malı büyüklüğüne ve küçüklüğüne göre ayrı hükümlere bağlamışlardır. Kıymetli olan yitik mal bir yıl süreyle ilan edilir. Pek değeri olmayan yitik mal daha az bir süre ilan edilir. Pek değeri olmayan malın ölçüsü bir rivayette bir dinar, diğer bir rivayette dinarın dörtte biri, başka bir rivayette bir dirhemdir. Şafii mezhebinin en sıhhatli görüşü şöyledir: Kişinin, kaybettiği malı için uzun boylu üzülmediği sanıldığı takdirde onun aramaya son verdiği kanaatı hasıl olan bir süreyle ilan yapılır. Nevevi: Kişinin bulduğu yitik mal pek önemsiz değil ise ve bulan şahıs bunun sahibi çıkmadığı takdirde yemek niyetinde ise bir yıl süreyle ilan edilmesinin vacibliği üzerine tüm müslümanlar icma etmişlerdir. Yitik bulan kişi bunu sahibi için hıfzetse bile yine ilan etmesi gereklidir. Çünkü ilan etmediği takdirde sahibi malının nerede ve kimin yanında olduğunu nasıl bilecektir. Pek önemli olmayan mal için yapılacak ilan süresine gelince o değerde bir yitik mal örf ve adete göre ne kadar zaman aranıyorsa o kadar süreyle ilan edilmesi gereklidir. Yukardaki hüküm değeri olan mallar hakkındadır. Bir tane kuru hurma, kuru üzüm gibi kıymetsiz bir şey bulan şahıs bunu ilan etmeden de yiyebilir.

 

d) Hanbeliler'e göre yitik mal bir dirhem veya daha fazla ise ya da bu değerde bir mal ise bir yıl ilan edilir. Fakat bir parça ekmek, bir tane kuru hurma, değnek, bez parçası gibi önemsiz bir şey ise ilan edilmeyebilir ve ilan edilmeden onda tasarruf edilebilir.

 

4. Yitik malı bulan kimse bizzat ilan işini yürütür. Yani devlet yetkilileri aracılığıyla ilan etme zorunluğu yoktur. Kişi, ilan için başka kimseyi de görevlendirebilir. Bu işi ücretsiz yapacak kimseyi bulamadığı takdirde ücreti kendisine aid olmak üzere ücretle adam tutar. Tuttuğu adama ödediği ücret Ahmed, Şafii ve rey ehline göre kendisine aittir. Mal sahibine aid değildir. Ebu'l-Hattab'a göre adam bulduğu malı sahibine ulaştırmak üzere alıp bu niyetle hıfzederse sahibini bulduğu zaman ilan masrafını ondan alabilir. İbn-i AkiI'den de böyle bir kavil rivayet edilmiştir.

 

5. Yitik malın kabı, ağız bağı ve miktarı gibi alametleri onu bulan şahıs tarafından bellenir. Bunu bellemeye aid emrin hikmeti bulan şahsın bunun alametlerini unutmaması ve buna sahip çıkacak kimselerin doğru veya yalan söylediklerini tesbit etmesi ve bilmesidir. Bu hükme aid "Belle. tanı" cümlesi yerine bazı rivayetlerde; "Hıfzet. sakla" cümlesi bulunmaktadır. Bu iki cümlenin anlamları birbirine yakın olmakla beraber aralarında bir farklılık vardır. Birinci cümle de yitik malın sayısının, kabının ve ağız bağının tanınması, bellenmesi ve unutulmaması emredilmektedir. İkinci cümlede ise bunların muhafaza edilmesi ve saklanması emredilmektedir. Şu halde bunların hem iyice bilinip bellenmesi hem de saklanması gereklidir. Yitik malın sayısı saklanmalı ve bulan kişinin malına karıştırılmamalıdır. Onun kabı ve ağız bağı gibi alametleri de saklanmalı ve atılmamalıdır. Bu hükme aid emir, alimlerin ekserisine göre vaciblik içindir. Yani yitik mal bulan kimsenin anılan alametleri bellemesi ve saklaması vacibtir. Bazı alimlere göre bu emir mendubluk içindir. Diğer bir kısım alimlere göre yitik mal yerden alınırken bu alametleri bellemek vacibtir. Daha sonra da bu bilgiyi korumak müstehabtır.

 

6. Yitik malın sahibi olduğunu iddia edip evsafını doğru anlatmak suretiyle kanıtlayıcı bilgi verene mal verilir. Kendisinden şahidler istenmez. Malik, Ahmed, Davud, El-Leys bin Sa'd ve Buhari'ye göre anlatılan adama malı teslim etmek vacibtir. Şahid getirmeye zorlanamaz.

 

Hanefiler, Şafii ve Cumhur'a göre yitik malın evsafını doğruca anlatan kişinin bu malın sahibi olduğuna kanaat getirildiği takdirde malı bulan kişi bundan şahid istemeden malı verebilir. Fakat vermeye mecbur değildir. Gerektiğinde malın kendisine aid olduğunu şahidlendirmesini isteyebilir. Bu grubtaki alimlere göre hadisteki: "Malı ona ver" mealindeki emir mübahlık içindir. Yani malı ona verebilirsin. Veya bu emir mendubluk içindir. Yani malı ona vermen iyidir.

 

7. Yitik mal bulan kişi zengin olsun fakir olsun emrolunan sürece ilan ettikten sonra mal sahibi çıkmazsa malı mülkiyetine geçirebilir ve yiyebilir. Çünkü ilk hadis ravisi Übey bin Ka'b (r.a.) Ensar-ı Kiram'ın zenginlerinden idi. Resulullah (s.a.v.) bu hadiste anılan dinarları ilandan sonra mülkiyetine geçirmesini emretti. Şafii, Ahmed ve bir rivayetinde Malik böyle hükmetmişlerdir.

 

Hanefiler ise: Yitik mal bulan şahıs zengin ise yitik malı mülkiyetine geçiremez. Sahibi çıkmadığı takdirde fakirlere sadaka olarak vermek durumundadır. Fakat bulan şahıs fakir ise mülkiyetine geçirebilir, demişlerdir. Hanefiler bu hadise cevaben: Übey (r.a.) o günlerde zenginlerden değildi, fakirdi. Nitekim Buhari ve Müslim'in Enes (r.a.)'den rivayet ettikleri bir hadise göre; ''Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça iyiliğe erişemezsiniz'' (Al-i İmran 92) ayeti inince Ebu Talha (r.a.): "Rabbımızın malımızın bir kısmını harcamamızı istediği kanaatına vardım. Ya Resulallah sen şahid ol. Ben Beriha arazimi Allah için verdim, dedi. Bunun üzerine ResuluIlah (s.a.v.) de: ''Bunu yakınlarına ver,'' buyurdu, Ebu Talha da bunu Hassan bin Sabit ile Übey bin Ka'b'a tahsis etti,"

 

Bu hadis Übey (r.a.)'ın o esnada fakir olduğuna delalet eder. Muhtemelen bundan bir süre sonra Übey zenginleşti.

 

8. Yitik mal bulan kimse ilandan sonra sahibi çıkmazsa malı mülkiyetine geçirir de daha sonra mal sahibi çıkarsa mal sahibine verilir. Cumhur: Mal duruyor ise aynen iade edilir. Harcanmış ise bedeli ödenir, demiştir. Zeyd bin Halid (r.a.)'ın hadisi bunun en açık delilidir.

 

Malik ve Davud: Çölde bulunan koyun ve keçinin sahibi çıkmadığı için bulan kişi tarafından yiyildikten sonra sahibi çıksa bile artık bir hakkı olamaz, diyerek 2504 nolu hadisi delil göstermişler ise de 2507 nolu hadis onların görüşünü reddeder. Bu itibarla kuvvetli görüş cumhurun görüşüdür." (Tekmile'den özetlenerek alınan bilgi bitti)