DEVAM: 4- BİR RİKAZ'A
(DEFİNE'YE) RASTLAYAN KİMSEYE AİT BAB
حدثنا
أحمَدُ بْنُ
ثضابِتٍ
الجَحْدَرِيُّ.
ثنا
يَعْقُوبُ
بْنُ
إِسْحَاقَ
الحَضْرَمِيُّ.
ثنا
سُلَيمَانُ
ابْنُ
حيَّانَ.
سَمِعْتُ
أَبِي يُحَدِّثُ
عَنْ أَبِي
هُرَيْرَةَ،
عَنِ النَّبِيِّ
صلى الله عليه
وسلم قَالَ:
((كَانَ فِيمَنْ
كَانَ
قَبْلَكُمْ
رَجُلٌ
اشْتَرَى
عَقَاراً.
فَوَجَدَ
فِيهَا
جَرَّةً مِنْ
ذَهَبٍ. قَقَالَ
اشْتَرَيْتُ
مِنْكَ
الأرضَ، وَلضمْ
أَشْتَرِ
مِنْكَ
الذَّهَبَ.
فَقَالَ الرَّجُلُ:
إِنَّمَا
بِعْتُكَ
الأرْضَ
بِمَا فِيهَا.
فَتَحَاكَمَا
إِلَى رَجثلٍ.
فَقضالَ:
أَلَكُمَا
وَلَدٌ؟
قَقَالَ
أَحَدُهُمَا:
بِي غُلاَمٌ.
وقَالَ
الآخَرُ: لِي
جَارِيَةٌ.
قَالَ: فَأَنْكِحَا
الغُلاَمَ
الجَارِيَةَ.
وَلُنْفِقَا
عَلَى
أَنْفُسِهِمَا
مِنهُ،
وَلْيَتَصَدَّقَا.))
Ebû Hureyre
(r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur: «Sizden öncekilerde bir akar (ev) alan bir adam vardı. (Satın
aldığı) akarda içi altm dolu bir cürre (küp veya testi) buldu. Bunun üzerine
(satıcıya): Ben senden toprak aldım, senden altın almadım, dedi. Adam da: Şüphesiz ben sana bu toprağı, içindeki ile
beraber sattım, dedi. Sonra satıcı ile alıcı bir adama baş vurup muhakeme
oldular. Kendisine baş vurulan adam,:
Sizin oğlunuz ve kızınız var mı? diye sordu. Bunlardan birisi: Benim bir
oğlum var, dedi. Diğeri dâ: Benim bir kızım var, dedi. Kendisine müracaat
edilen adam: Şu halde oğlana kızı nikâh ediniz. Oğlan ile kız bü altından
kendilerine harcasınlar ve sadaka versinler, diye hükmetti.»
Diğer tahric:
Bu hadisi Buhari, Müslim ve Ahmed de rIvayet etmişlerdir.
AÇIKLAMA: el-Hafız, EI-Fetih'te özetle şöyle der: "Bu hadiste sözü edilen
satıcı ile alıcının isimlerine rastlamadı• ğım gibi hüküm için baş vurdukları
zatın ismin e de rastlamadım. Ancak Vehb bin Münebbih'in el-Mübteda adlı
kitabında bu iki adamın baş vurdukları zatın peygamberlerden Davud
(Aleyhisselam) olduğunu söylemiştir. İshak bin Bişr'in el-Mübteda'sında ise
hüküm için baş vurulan zatın Zülkarneyn'in hakimlerinden olduğu nakledilmiştir.
Akar: Ev, arsa,
hurmalık, kıymetli ev eşyası gibi değişik manalara gelir. Burada ev manası
kasdedilmiştir. Çünkü Vehb bin Münebbih'in rivayetinde satılan malın ev olduğu
belirtilmiştir.
Satıcı ile
alıcı arasında yapılan satış akdinin yalnız akar için olduğu hadisin metninden
açıkça anlaşılıyor. Satıcı evde bulunan malın da dolaylı olarak satılmış
olduğuna inanıyor, alıcı ise bunun aksine inanıyor. Aralarındaki il:.tilaf
konusu budur. Satış akdinin şekli hakkında ihtilafları yoktur. Hadisin zahirine
göre alıcı, içinde al• tın bulunan Cerre'yi yani küp veya testiyi evin içinde
yani yere gömülü olmaksızın bulmuştur. Dinimize görebu durumda alıcmın sözü
müteberdir ve altın satıcının malıdır.
Tarafların
satış akdinin şekli hakkında ihtilafa düşmüş oldukları muhtemeldir. Şöyle ki
muhtemelen alıcı: Sen satarken evi ve içindekini sattım, demedin der. Satıcı
ise: Hayır ben evi ve içindekini sana sattım, der. İhtilaf konusu bu ise Şer-i
Şerif'teki hüküm şudur:
İki taraf
sözlerinde doğru olduklarına yemin ederler ve satılan ev geri verilir.
Alıeının evi
aldıktan sonra evde tadilat yaparken defineye rastlamış olması da muhtemeldir.
İshak bin Bişr'in rivayeti bu ihtimali teyid eder. Çünkü bu rivayete göre
müşteri: Ben ev aldım. Bunu tamir ederken bir define buldum, der. Satıcı da
altınlan teslim almaya davet edilirken: Ben evime altın gömmedim ve böyle bir
şeyden haberim de yoktur, der ... Olay böyle olursa Şer'i hüküm şöyledir: Bu
definenin kafirler dönemine ait olduğu bilinirse Rikaz hükmüne tabidir.
Müslümanlar devrine ait bir define olduğu bilinirse Lukata hükmüne tabidir.
Müslümanların veya kafirlerin devirlerine ait olduğu bilinmezse bu define
devlet hazinesine devredilir. Hadiste anılan devirdeki şeriat hükmü yukarda
anlatılan şeriatımızın hükümleri gibi olmadığı için başvurulan kişinin hadiste
anlatıldığı şekilde hüküm verdiği umulur.
Hadisin
zahirine göre tarafların baş vurdukları şahıs resmi hakim değil, taraflarca
hakem tayin edilmiş bir kimsedir. Fakat İshak bin Bişr'in rivayetinde baş
vurulan zatın resmi hakim olduğu belirtilmiştir. Eğer bu rivayet sabit ise
tarafların hakem tayin etmeleri ve hakemin verdiği hükmün geçerliliği caizdir
diyen alimler için bu hadis delil olmaz. Davalı ve davacının kendi aralarında
bir hakem tayin edip verdiği hükme uyulmasının caiz olup olmaması ihtilaflı bir
meseledir. Hakem tayin edilen şahsın bu işe liyakatlı olması ve hakkaniyetle
hükmetmesi şartı tahakkuk ederse verilen hüküm Malik ve Şafii'ye göre caiz ve
geçerlidir. Bu hüküm memleketin hakiminin görüşüne uygun olsun veya olmasın
mliteberdir. Şafii ceza ile ilgili meseleleri bunun dışında tutmuştur.
Ebu Hanife ise
hakemin verdiği hükmün o memleketin hakiminin görüşüne uygun olmasını şart
koşmuştur." El-Fetih'ten yapılan nakil bitti.)
Buhari'nin rivayetinde
hakem -veya hakim-in verdiği hükme ait cümle şöyledir; Oğlana kızı nikah
ediniz. Bu altınlardan bunlara harcayınız ve (bundan) sadaka veriniz."
Define ile
ilgili geniş bilgi bundan önceki hadislerin izahı bölümünde verildiği için
burada bu hususla ilgili geniş bilgi vermeye gerek görmüyorum.