DEVAM: 2-
ÜMMEHATÜ'L-EVLAD (YANİ SAHİBİNDEN ÇOCUĞU OLAN) CARİYELER BABI
حدّثنا
أحَمَدُ بْنُ
يَوسُفَ. نا
أَبُو عَاصِمٍ،
ثنا أَبو
بَكْرٍ،
يَعْنِي
النَّهْشَلِيَّ،
عَنِ
الحُسَيْنِ
ابنِ عَبْدِ
اللهِ، عَنْ
عِكْرِمَةَ،
عَنِ ابْنِ
عَبَّاسٍ؛ قَالَ:
ذُكِرِتْ
أُمُّ
إِبْرَاهِيمَ
عِنْدَ رَسُولِ
اللهِ صلى
الله عليه
وسلم.
فَقَالَ: ((أَعْتَقَهَا
وَلَدُهَا)).
في الزوائد:
في إسناده
الحسين بْنُ
عَبْد الله،
وقد تقدم فيه
الكلام آنفا.
(Abdullah} bin
Abbas (r.a.)'den: Şöyle demiştir; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in
huzurunda (oğlu) İbrahim'in anası (ve Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'in cariyesi olan Mâriye) (r.anha)'dan söz edildi. Resul-i Ekrem (Sallalîahu Aleyhi ve Sellem); «Onu, oğlu
(İbrahim) âzadladı» buyurdu.
Not: Zevaid'de
şöyle denilmiştir: Bunun senedinde el-Hüseyn bin Abdillah vardır. Bu ravi'nin
durumu demin anlatıldı. (2515'te)
AÇIKLAMA: İbn-i Abbas (r.a.)'ın ilk hadisini Ahmed • Hakim, Darimi ve Beyhaki
değişik senedlerle rivayet etmişlerdir. İkinci hadisini Darekutni de rivayet
etmiştir. Bu iki hadislerden çıkan hüküm şudur: Adamın cinsel ilişkide
bulunduğu cariyesinden çocuğu olunca adam öldükten sonra cariye azadIanmış
olur.
Resul-i Ekrem
(s.a.v.)'in Mariye (r.anha) isimli cariyesi var idi. Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in
İbrahim isimli oğlu bu cariyeden idi. Bu nedenle Mariye Ümmü'l-Veled sayılır.
Yani Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in vefatından sonra azadIanmış sayılırdı. Hadisin
''Onu oğlu azadIadı'' cümlesinin manası bu olabilir. Yani oğlu onun
azadIanmasına sebep oldu. Kanaatime göre hadisin manası böyledir. Çünkü
cariyenin sahibinden olma çocuk doğurmasıyla derhal azadlandığına hükmeden ilim
adamını bilmiyorum. Keza doğan çocuğun babasının cariyesini azadIama yetkisi de
yoktur.
Kaldı ki
Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in oğlu İbrahim henüz iki yaşını doldurmadan vefat
ettiği rivayet olunmaktadır. İbrahim'in doğumundan sonra Mariye'nin
azadlandığına dair bir bilgi de edinemedim. Bu itibarla hadisi yukardaki
şekilde yorumlama yoluna gittim.
Avnü'l-Mabud
yazarı "Ümmehatü'l-Evlad'ın azadIanması babında el-Hafız'dan naklen şu
bilgiyi verir: "Ümmü'l-Veled yani sahibinden olma çocuk doğuran cariyenin
azadIanması ve onun satılmasının caizliği hususunda selef ve halef alimler
ihtilaf etmişlerdir. Şöyle ki:
1. Ömer
(r.a.)'ın bu nevi cariyeyi satmanın caiz olmadığına hükmettiği sabittir. Osman
(r.a.) ile Ömer bin Abdülaziz'in de böyle hükmettikleri rivayet olunmuştur.
el-Hasan, Ata, Mücahid, Salim, İbn-i Şihab ve İbrahim gibi zatlar dahil,
tabiilerin ekserisi de böyle hükmetmişlerdir. Ebu Hanife, Malik, Şafii, Sevri,
Evzai ve el-Leys de böyle hüküm vermişlerdir. Ebu Hanife'nin arkadaşları da
böyle demişlerdir. (el-Hafız bu arada başka alimlerin isimlerini de
vermektedir)
2. Ebu Bekr-i
Sıddik. Ali bin Ebi Talib, İbn-i Abbas, İbn-i Zübeyr, Cabir ve Ebu Said-i Hudri
(r.a.) ise bu durumdaki cariyeyi satmayı caiz görmüşlerdir. Yani sahibi dilerse
onu satabilir. Davud-i Zahiri de böyle demiştir.
İbnü'l-Hümam da
el-Hidaye'nin şerhinde: Ümmü'l-Veled o cariyeye deniliyor ki, onun tamamına
veya bir kısmına malik olan adamdan çocuğu vardır. Bu nevi cariye satılamaz,
hibe edilemez ve başkasına temlik edilemez. Sahibi onu azadIamadan ölürse o
azadlanmış olur. Sahibi öldüğü zaman malı onun borcunu karşılayamaz durumda
olsa bile hüküm budur. Ashab-i Kiram ile Tabiilerin ve fıkıhçıların cumhurunun
görüşü budur. Bazıları böyle cariye satılabilir diyerek Cabir (r.a.)'ın - 2517
nolu - hadisini delil göstermişlerdir. Bu mezheb, Ebu Bekir, Ali, İbn-i Abbas,
Zeyd bin Sabit ve İbn-i Zübeyr'den de rivayet edilmiştir. Lakin İbn-i Mes'ud
ile İbn-i Abbas'tan yapılan sahih bir rivayette bu iki zat: Bu cariye, oğlunun
hissesine mahsuben azatlanır, demişlerdir. Bu rivayet gösteriyor ki eğer bu iki
zatın yukardaki görüşleri sabit olsa bile bundan dönüş yapmışlardır."