DEVAM: 18- SİLAH BABI
حدّثنا
عِبْدِ
الْرَّحْمِنِ
بْنُ إِبْرَاهِيمَ
الدِّمَشْقِيُّ.
ثنا
الوَلِيْدُ
بْنُ
مُسْلِمٍ. ثنا
الأَوْزَاعِيُّ.
حدّثَنِي سُلَيْمَانُ
بْنُ
حَبِيبٍ؛
قَالَ:
دَخَلْنَا
عَلَى أَبِي
أُمَامَةَ.
فَرَأَى فِي
سُيُفِنَا
شَيْئَاً
مِنْ
حِلْيَةِ
فِضَّةً.
فَغَضِبَ وَ
قَالَ: لَقَدْ
فَتَحَ
الفُتُوحُ
قَوْمٌ، مَا
كَانَ
حِلْيَةُ
سُيُوفِهِمْ
مِنَ
الذَهَبِ وَالفِضَّةِ.
وَلَكِنِ
الآنُكُ
وَالحَدِيدُ
وَالعَلاَبِيُّ.
قَالَ أَبُو
الحَسَنِ
القَطَّانُ: العَلاَبِيُّ
العَصَبُ.
Süleyman bin
Habîb (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Biz (bir gün Humus'ta) Ebû Ümâme (r.a.)'ın
yanına girdik. Kendisi, kılıçlarımızda gümüşten bir parça süs görünce kızdı ve:
(And olsun ki) kılıçlarının süsü altından ve gümüşten olmayıp kalay, demir ve
sırım olan bir cemâat (ki Nebi (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm)'ın sahâbîleridir)
bir çok fetihleri başardılar, dedi.
Ebü'l-Hasan
el-Kattân dedi ki: El-Alâbî, (bir nevî) sinirdir.
AÇIKLAMA: Bu hadisi Buhari de rivayet etmiştir. Hadisin ravisi Süieyman bin
el-Habib el-Muharibi, halife' Ömer bin Abdilaziz zamanında Şam kadısı idi.
Hicretin 120. yılı veya daha sonra vefat etmiştir. El-Hafız'ın beyan ettiğine
göre Süleyman'ın Ebu Ümame ile mülakatı Humus'ta vukli bulmuş ve bu hadis o
mülakat esnasında rivayet olunmuştur.
Hadiste geçen
bazı kelimeleri açıklayayım: Anük: Beyaz kalaydır. Bir kavle göre siyah
kalaydır. Diğer bir kavle göre katkısız kalaydır.
Hadid:
Demirdir.
Alabi: İlba'ın
çoğuludur. İlba: Devenin boynunda bulunan sarı renkli bir sinirdir. Devenin
boynunda iki tanesarı renkli sinir bulunur. Bu sinir taze ve yaş iken
kılıçların kabzalarına ve kınlarına sarılır. Keza çatlayan mızraklara sarılır.
Sonra kuruyunca sabitleşir. Bu bir süs oıduğu gibi sarıldiğı kılıç kabzasını,
kınını ve mızrakı kuvvetlendirir. Ebu'l-Hasan el-Kattan da Alabi'yi bu şekilde
açıklamıştır.
El-Hafız'ın
beyanına göre Evzai bu kelimeyi tabaklanmamış deri, diye yorumlamıştır. Hattabi
ise bunu devenin boynundaki sarı sinir, diye yorumlamıştır. Davud i ise bunu
kalayın bir nevi olarak yorumlamıştır.
El-Hafız bu
hadisten çıkarılan hükümler konusunda özetle şu bilgiyi verir: "Bu hadis,
kılıç ve diğer savaş aletlerinin altın ve gümüşten başka şeylerle süslenmesinin
daha iyi olduğuna delalet eder. Silahların altın ve gümüşle süslenmesinin mübah
olduğuna hükmeden alimler bu hadise cevaben demişler ki: Kılıçların altın ve
gümüşle süslenmesi düşmanları korkutmak için meşru kılınmıştır. Ashab-i kiram
iman bakımından çok kuvvetli, kahraman ve cesur olduklarından dolayı düşmanlarını
korkutmak için kılıçlarını altın ve gümüşle süslemeye ihtiyaç duymuyorlardı.
Hanefi alimler
savaş silahlarının altın ve gümüşle kaplanmasında ve süslenmesinde sakınca
görmemişlerdir. Ancak kılıç kabzasının elle tutulan kısmına altın veya gümüş parçalarının
takılmasını sakıncalı görmüşlerdir. Daha ayrıntılı bilgi için fıkıh kitabIarına
baş vurulmalıdır.
Şafiiler de
savaş silahlarının gümüşle kaplanmasında ve süslenmesinde bir sakınca
görmemişlerdir.
Malikiler ise kılıcın
altın ve gümüşle süslenmesinin caiz olduğuna fakat diğer silahların altın veya
gümüşle süslenmesinin haram olduğuna hükmetmişlerdir.