41- BİAT BABI
حدّثنا
عَلِيٌّ بْنُ
مُحَمَّدٍ.
حدّثنا عَبْدُ
اللهِ بْنُ
إِدْرِيسَ،
عَنْ
مُحَمَّدِ بْنِ
إِسْحَاقَ؛
وَيَحْيَى
ابْنُ
سَعِيدٍ،
وَعُبَيْدُ
اللهِ بْنُ
عُمَرَ،
وَابْنُ عَجْلاَنَ
عَنْ عُبَادَةَ
بْنِ
الْوَليِدِ
بْنِ
الصَّامِتِ،
عَنْ
أَبِيهِ،
عَنْ
عُبَادَةَ
بْنِ الصَّامِتِ؛
قَالَ:
بايَعْنَا
رَسُولَ
اللهِ صلى الله
عليه وسلم
عَلَى
السَّمْعِ
وَالطَّاعَةِ
فِي
الْعُسْرِ
وَالْيُسْرِ،
وَالْمَنْشَطِ
وَالْمَكْرَهِ
وَالأَثَرَةِ
عَلَيْنَا.
وَأَنْ لاَ نُنَازِعَ
الأَمْرَ
أَهْلَةُ.
وَأَنْ
نَقُولَ
الْحَقَّ
حَيْثُمَا
كُنَّا. لاَ نَخَافُ
فِي الله
لَوْمَةَ
لائم.
Ubade bin
es-Samıt (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Biz Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'e şöyle biat ettik: Zor ve kolay hallerimizde, neş'eli ve kederli
zamanlarımızda ve başkalarının biz (Ensariler)e tercih edilmesi durumunda (bile
Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından verilecek) emirleri
dinlemek vo itaat etmek, ehil emir'e karşı emirlik konusunda nidalaşmamak ve
nenle olursak hakkı söyleyip Allah uğrunda hiçbir kıııayanın kınamasından
korkmamak (yâni bu korkuyla hakkı bırakmamak) üzere. (Fakat emirin açık küfrünü
görüp, küfrü hakkında Allah'ın kitab'ından elinizde kuvvetli deliliniz olursa o
takdirde emirliği konusunda nida edersiniz.)
AÇIKLAMA: Bu hadisi Buhari, Müslim, Nesai, Ahmed ve İbn-i Hibban da rivayet
etmişler. Hadiste geçen bazı kelimeleri açıklayalım:
Ösr: Zorluk,
darlık ve sıkıntı manasınadır. Yüsr: Kolaylık, genişlik ve bolluk manasınadır.
Menşat: Neş'e
zamanı, yeri ve neş'eli olmak manalarına gelir. Mekrah: Hoşnutsuzluk zamanı,
yeri, hoşnutsuzluk işi, kederli ol-
mak zamanı,
yeri ve kederli olmak işi gibi manalara gelir. Burada Menşat ile beraber
anıldığı için kederli zaman manasına terceme ettim. Çünkü Menşat'ı neş'eli
zaman şeklinde terceme ettim.
Esere: İstisar
masdarından isimdir. İstisar bir şeyi tercih etmek istemek demektir. Bu
kelimenin kullanıldığı cümleden maksad:
Emir, halife ve
yetkili devlet adamları başkalarını veya kendi arzularını bize tercih etseler,
maddi yardım, iknlm, devlet hizmetlerine atama ve diğer haklar husüsunda farklı
muamele etseler bile bu duruma sabretmeye ve isyan çıkarmamaya söz vermektir.
Sindi bu manayı tercih ederek: Çünkü bir hadiste buyurulduğu gibi Resül-i Ekrem
(s.a.v.), Ensar'a şöyle bir tavsiyede bulunmuştu: "Benden sonra size karşı
bir takım tercihler yapılacaktır. Siz bu duruma sabrediniz." Yani emirler
maddi yardımlar, hediyeler. ikramlar amirlikler ve bir takım haklar
husüslarında başka kimseleri siz Ensar'a tercih edecekler. Siz bu durumlara
karşı sabrediniz. Nitekim Hulefa-i Raşidin yani hak yolda yürüyen halifeler
devrinden sonraki emirler'in dönemlerinde bu durum vukü buldu ve E n sar - i K
ira m (r.a.) bu duruma karşı sabrettiler, diye bilgi vermiştir.
Bu hadis,
seçimle iktidar olan devlet adamlarına itaat etmek ve isyan ile. ihtilal
çıkarmamak, kardeş kanının dökülmesine sebep olmamak husüsunda bir nassdır.
Ancak bu itaatın bir sınırı vardır ki bu sınır Buhari 'nin rivayetinde
belirtilmiştir. Biz de bu ilaveyi parantez içinde ifade ettik. Bu sınır, emirin
apaçık kafir olması sınındır. Yani böyle kafir bir emire itaat ve emirlerine
uymak yoktur. Zaten bu babtan önceki babta rivayet edilen hadislerde Allah'a
isyan hususunda hiçbir yaratığın emrine uyma ve itaatın söz konusu olamayacagı
belirtilmiştir.
Hadisin;
............ cümlesinin manası hakkında da
Sindi: Yani
devletin bir yetkilisi ehil bir kimseye verilmiş iken o yetkinin ondan alınarak
ehil olan bir başkasına verilmesi için de nizaa girmemeye söz veriyoruz, diye
bilgi vermiştir.
Kötü ve zalim
devlet adamlarına karşı takınılacak ta vrın ne olacağı hususunda D a v ü d i
özetle şöyle der: Alimlerin bu nokta hakkındaki görüşleri şöyledir: Bir fitne ve
zulüme sebebiyet ve meydan vermeden o devlet yetkilisinin işine son verilmesi
ve işgal ettiği mevkiden indirilmesi mümkün ise bu yola gidilir. Fakat bu yolla
görevden alınması mümkün görülmediği takdirde yapılacak şey, sabretmektir.
Bazıları da şu görüşü beyan etmişlerdir: Fasık ve zalim bir kimsenin emirlik
gibi devlet makamına baştan seçilmemesi gerekir. Kendisine biat edilirken
adaletli olup, sonradan sapıtıp zulüm ve haksızlık yapmaya başlayan emir küfrü
benimsemedikçe ona karşı isyan ve ihtilal yoluna gidilemez. Dinsizliği ve küfrü
kabullenince artık ona karşı çıkmak ve onu o mevkiden indirmek için başka
çarelere başvurmak vacib ve meşru olur.
Hadisin son
kısmında ise hakkı ve gerçeği söylemek hususunda hiç kimseye taviz verilmemesi
ve hiç kimsenin kınaması, ayıplaması endişesiyle bundan geri kalınmaması
emrediliyor. Şartlar ne olursa olsun, yani hayati tehlike olmadıkça, müslüman,
hakkı ve gerçeği söy lemelidir .