DEVAM: 10- HAYATTA OLAN
BİR KİMSE HACC'A GİTMEYE VÜCUTÇA GÜCÜ YETMEDİĞİ ZAMAN ONUN YERİNE HAC ETME
(HÜKMÜNÜN BEYANI) BABI
حدّثنا
عَبْدُ
الرَّحْمنِ
بْنُ
إِبْرَاهيِمَ
الدِّمَشْقِيُّ.
حدّثنا
الْوَليدُ
بْنُ
مُسْلِمٍ.
حدّثنا
الأَوْزَأعِيُّ
عَنِ
الزُّهْرِيِّ
عَنْ
سُلَيَمْاَنَ
بْنِ
يَسَارٍ،
عَنِ ابْنِ
عَبَّاسٍ،
عَنْ أَخِيهِ
الْفَضْلِ؛
أَنَّهُ
كَانَ رِدْفَ
رَسُولِ
اللهِ صلى
الله عليه
وسلم غَدَاةَ
النَّحْرِ:
فَأَتَتْهُ
امْرَأَةٌ
مِنْ خَثْعَم
فَقَالَتْ: يَا
رَسُولَ
اللهِ! إِنَّ
فَرِيضَةَ
اللهِ فِي الْحَجِّ
عَلَى
عِبَادِهِ،
أَدْرَكَتْ
أَبِي
شَيْخاً
كَبِيراً،
لاَ
يَسْتَطِيعُ
أَنْ
يَرْكَبَ.
أَفَأَحُجُّ
عَنْهُ؟ قَالَ
((نَعَمْ.
فَإِنَّهُ
لَوْ كَانَ عَلَى
أَبِيك
دَيْنٌ
قَضَيْتِهِ)).
İbn-i Abbâs'ın
kardeşi el-Fadl (bin Abbâs) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Kendisi (Veda
hacc'ında) Kurban bayramının ilk günü sabahı Nebi (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'in redif'i idi (Yâni Nebi s.a.v.'in devesinin arkasına binmişti). Bir
ara Has'am (kabilesin) den bir kadın Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in
yanına vararak: Yâ Resülallah! Allah'ın kulları üzerinde hac hususundaki
farizası babama çok yaşlı ve ihtiyar hâlinde erişti (Yâni babama bu halde iken
hac farz oldu). Babam (hayvana) binemez (deve üstünde duramaz) haldedir. Ben
ona bedel olarak hac edebilir miyim? diye sordu. Resûl-i Ekrem (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem): Evet, (edebilirsin!) Çünkü eğer babanın zimmetinde bir (kul)
borcu olsaydı sen onu öderdin,» buyurdu.
AÇIKLAMA: Has'am kabilesine mensup kadının, hacc'a gidemeyecek durumdaki babası
yerine kendisinin hacc'a gidip gidemeyeceğine dair sorusu ile buna Resül-i
Ekrem (s.a.v.) tarafından verilen cevaba ait 2907 ve 2909 nolu iki hadisin
meali ve ifade ettikleri hükümler hemen hemen aynidir. Bu iki hadis arasındaki fark
birincisinin ravisinin AbduIlah bin Abbas ve ikineUnin ravisinin ise el-Fadl
bin Abbas (r.a.) olmasıdır. Bu iki hadis Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi,
Nesai, Malik, Şafii ve Darimi tarafından da rivayet edilmiştir. Tirmizi bu
hadisi el-Fadl (r.a.)'den rivayet ettikten sonra; Bu hadis Abdullah bin Abbas
(r.a.)'dan da rivayet edilmiştir. Buhari bu konuda yapılan rivayetlerin en
sıhhatlisi AbduIIah bin Abbas'ın el-Fadl bin Abbas aracılığıyla Peygamber
(s.a.v.)'den olan rivayetidir, dedi, diyerek bilgi verir.
El-Hafız da;
Buhari'nin el-Fadl (r.a.)'den olan rivayeti tercih etmesi sebebi şudur: Hadiste
sözü edilen kadın, Peygamber (s.a.v.)'e müracaat ettiğinde el-Fadl (r.a.)
Peygamber (s.a.v.)'in beraberinde ve O'nun devesi üstünde O'nun arkasında kalan
tarafa binmiş durumda idi. İbn-i Abbas ise o sıralarda hasta hacılarla beraber
Müzdelife'den Mina'ya gitmişti. Bu itibarla bu hadisi bilahare el-Fadl bin
Abbas, kardeşi AbduIiah'a rivayet etmişti, der.
Has'am: Yemen tarafında bir kabile ismidir.
HADİSTEN
ÇIKARILAN FIKIH HÜKÜMLERİ
1. Binek
hayvanı kuvvetli oldUğU takdirde ona iki kişinin beraber binmesi caizdir.
2. Büyük
zatların beraberinde ayni hayvana binmek caizdir.
3. Hac
yolculuğunda binerek gitmek yaya yürümekten efdaldır.
4. Hadiste baba
ve anneye hizmet etmeye, ihtiyaçlarını gidermeye, borçlarını ödemeye ve güçleri
yetmediği takdirde onlara bedelolarak hac etmeye teşvik vardır.
5. Kadın, bir
erkek yerine bedelolarak hac edebilir.
6. Hayat
boyunca devam edecek bir engelden dolayı hacc'a gidemeyen bir kimseye
bedelolarak hacc'a gitmek meşrüdur.
ALİMLERİN BU
HUSUSTAKİ GÖRÜŞLERİ
Tekmile yazarı
bu konuda şöyle der:
1. Giderilmesi
umulmayan bir engel nedeniyle hacc'a gitmeye gücü yetmeyen bir kimseye
bedelolarak hacc'a gitmek caizdir. Bu hadis bunun delilidir. Hanefiler. Şafii.
Sevri, Ahmed, İshak. Ebü Sevr, Davüd, İbnü'l-Münzir ve Malikiler'den İbn-i
Habib böyle hükmetmişlerdir. Bu gruba göre, hacc'a gitmeye mani hal ister
hacc'ın kişiye farz olmasından sonra meydana gelsin, ister daha evvel meydana
gelsin, fark yoktur. Mesela: Adamın sağlığı yerinde iken kendisine hac farz
olur. Fakat adam hacc'a gitmez. Bilahare sağlığı bozulur ve artık hacc'a gitmek
sağlık durumu elverişli olmaz, tutulduğu hastalığın geçmesi de umulmaz. Işte
durumu böyle olan kimseye de bedel gitmek caizdir. Bunun aksine bir adamın
sağlığı yerinde iken ona hac farz olmaz. Sonra daimi bir hastalığa tutulur ve
iyileşmesi ümidi kalmaz. Adam bu duruma düştükten sonra mali durumu iyileşir ve
hac kendisine farz olur. Böyle bir kimseye de bedelolarak hacc'a gidilebilir.
Ancak bu grubtan Ebu Hanife'ye göre böyle bir kimseye bedelolarak gidilemez.
Hanefi mezhebinin özeti şöyledir: Hac ibadeti bir kimseye farz olduğu zaman
sağlığı yerinde olup bizzat hacc'a gitmeye güçlü olduğuna rağmen gitmez ve
sonra takattan düşer veya ölünceye kadar şifa bulması umulmayan bir hastalığa
tutulur. Böyle bir kimseye bedelolarak hacc'a gidilebilir. Şayet hacc'a gitmeye
bedeni müsaid iken kendisine hac farz olmaz ve yukarda anlatılan bir engel
meydana geldikten sonra mali yönden kendisine hac farz olursa buna bedelolarak
hac farzı ifa edilemez. Fakat nafile hac bedel yoluyla yapılabilir. Kendisine
bedel farz hac yapılabilen kimseye de nafile hac bedel yoluyla yapılabilir.
Bedelolarak
giden kimse ihrama girerken bedelolduğu kimse adına niyet etmekle mükelleftir.
Bu şartı yerine getirmesi gerekir. Ayrıca Lebbeyke duasını okurken o kimse
adına okumalıdır. Bedel olan şahsın hür, erkek, menasiki, yani hacc'ın
hükümlerini ve yapacağı işleri bilen ve kendi şahsı için daha önce hac
ibadetini ifa etmiş bir kimse olması efdaldir. Kölenin, kadının ve kendi nefsi
için hac etmemiş bir kimsenin bedelolarak gitmesi ise mekruhtur. Amir, yani
adına hac yapılacak kimsenin izin ve müsaadesi olmaksızın bedel giden şahsın
hac ibadetini başkasına yaptırması caiz değildir. Hatta bedel giden adam hac
yolculUğunda hastalansa bile hüküm budur. Ancak amir, bedel giden adama: Sen
istediğin gibi yapabilirsin demiş ise o zaman bedel giden adamın, başkasını vekil
etmesi mümkündür. Bedel giden şahıs, bu takdirde sağlıklı da olsa başkasını
kendine vekil edebilir.
2. Malik ve
El-Leys'e göre kimse kimseye bedel hacc'a gidemez. Ancak zimmetinde hac
farizesi bulunan bir ölü, bedel gönderilmesini vasiyyet etmiş ise onun adına
bedel gönderilebilir. Bu iki alime göre hac ibadeti vücutça hac yolculuğuna
muktedir kimselere farzdır. Vücüdu hac yolculuğuna müsaid olamayan kimseye hac
farz değildir. Keza hac ibadetini yapmaya muktedir olan bir kimse bunu
başkasına yaptıramaz. Gücünü yitirdiği zaman da bunu başkasına yaptıramaz. Hac
da namaz gibidir. Namaz vekalet yoluyla ifa edilemediği gibi hac da ifa
edilemez.
Bu iki alimin
delili ve birinci grubun verdiği cevabı öğrenmek isteyenler hadis kitablannın
şerhlerine başvurabilirler.
BEDEL GÖNDEREN
KİŞİNİN ŞİFA BULUP HACC'A GİDEBİLİR DURUMA GELMESİ HALİNDE BU KERE BİZZAT
GİTMESİ FARZ OLUR MU?
Alimlerin
ekserisine göre böyle bir kimse bilahare hacc'a gidebilir sağlığa kavuşursa
hacc'a gitmesi farzdır. çünkü mazereti ve engeli kalkmıştır. Gitmesine mani bir
durum yoktur. Bizzat hac etmesi gerekir. Ahmed ve İshak'a göre ise artık onun
hacc'a gitmesi zorunluğu kalmamış olur. Çünkü gitmesi gerekir, denilirse bir
kişiye iki hacc'ın farz olduğuna hükmedilmiş olur. Fakat bu görüş reddedilmiştir.
Çünkü bunlardan birisi nafile sayılır.