31- HİCR-İ (İSMAİL'İ)
ZİYARET ETMEK BABI
حدّثنا
أَبُو بَكْرِ
بْنُ
شَيْبَةَ.
حدّثنا عُبَيْدُ
اللهِ بْنُ
شَيْبَانُ
عَنْ أَشْعَثَ
ا بْنِ أَبِي
الشَّعْثَاءِ،
عَنِ الأَسْوَدِ
بْنِ
يَزِيدَ،
عَنْ عَائِشَةَ؛
قَالَتْ:
سَأَلْتُ
رَسُولَ
اللهِ صلى الله
عليه وسلم
عَنِ
الْحِجْرِ. فَقَالَ
((هُوَ
الْبَيْتَ))
قُلْتُ: مَا مَنَعَهُمْ
أَنْ
يُدْخِلُوهُ
فِيهِ؟ قَالَ
((عَجِزَتْ
بِهِمْ
النَّفَقَةُ))
قُلْتُ: فَمَا
شَأْنُ
بَابِهِ
مُرْتَفِعاً،
لاَيُصْعَدُ
إِلَيْهِ
إِلاّ بِسُلَّمٍ؟ قَالَ
((ذلِكِ
فَعْلُ
قَوْمُكِ.
لِيُدْخِلُوهُ
مَنْ شَاءْوا
وَيَمْنَعُوهُ
مَنْ شَاءُوا.
وَلَوْلاَ
أَنَّ
قَوْمَكِ
حَدِيثُ
عَهْدٍ
بِكُفْرٍ،
مَخَافَةَ
أَنْ تَنْفِرَ
قُلُوبُهُمْ،
لَنَظَرْتُ
هَلْ أُغَيَّرُهُ
فَأْدْخِلَ
فِيهِ مَا
انْتَقَصَ
مِنْهُ، وَجَعَلْتُ
بَابَهُ
بِالأَرضِ)).
Âîşe
(r.anha)'dan; Şöyle demiştir: Ben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e
Hicr-i (ismail'in Ka'be'den olup olmadığını) sordum. Resûl-i Ekrem (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem): O, Ka'be'den (bir parça)dır, buyurdu. Ben: Kureyş'in Hicrt-i
İsmail)'i Ka'be'ye idhâl etmelerine engel olan şey ne idi? diye sordum. Resûl-î
Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Kureyş'in bütçesi Hicr(-i İsmail)'i
Ka'be'ye dâhil etmeye yetmedi, (bu yüzden Ka'be'yi daralttılar) diye cevab
verdi. Ben: Peki, Ka'be'nin kapısı niçin bu kadar yüksektir, ancak bir
merdivenle kapıya çıkılabilir? diye sordum. Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem): O, senin kavminin işidir. Dilediklerini Ka'be'ye dâhil etmek,
dilediklerini de oraya sokmamak içindir. Eğer senin kavminin küfüre
yakınlıkları (müslümanhğa girişlerinin yeniliği), gönüllerinin kırılması
endişesi olmasaydı Ka'be'nin bir parçası olup (dişarıda bırakılan) noksan
kısmını Ka'be'ye eklemek üzere onda bir değişiklik yapmaya gücümün yetip
yetmeyeceğine bakacaktım ve kapısını zemin seviyesine indirecektim, buyurdu.
AÇIKLAMA: Bu hadisi Buhari ve Müslim de rivayet etmişlerdir.
Ebu Davud.
Malik, Şafii, Tahavi ve başkaları da bunun benzerini rivayet etmişlerdir.
Hicr-i İsmail,
Ka'be-i Muazzama'nın kuzey cephesinde bulunan bir sahanın ismidir. Hicr
kelimesi sözlükte, men'etme, akıl ve himaye gibi manalara gelir. İbrahim
(Aleyhisselam)'ın oğlu İsmail (a.s.) bu sahada yetiştirilip himaye edildiği
için bu isim verilmiştir.
Hicr-i İsmail,
131 cm. yüksekliğinde ve yarım daire biçiminde bir duvarla çevrilidir. Bu
duvarla Ka'be-i Muazzama arasında kalan sahaya Hicr-i İsmail denilir. Duvarın
bir köşesi Ka'be'nin Rükn-i Iraki denilen köşesinin hizasındadır ve iki köşe
arasında 230 cm. genişliğinde bir boşluk var. Bu boşluktan Hicr'e girilip
çıkılır. Duvarın diğer köşesi ise Ka'be'nin Rükn-i Şami denilen köşesinin
hizasındadır. Bu iki köşe arasında da 223 cm. lik bir boşluk bulunur. Buradan
da Hicr'e girilip çıkılır: Yarım daire biçimindeki duvarın iki köşesi
arasındaki mesÜfe ise 800 cm. dir. Kabe'nin kuzeyindeki duvarının ortası ile
Hicr'in yarım daire biçimindeki duvarın ortası arasında kalan mesafe de 844 cm
dir.
Müellifimizin
ri vayetinin zahirine göre Hicr-i İsmaiI,tienilen sahanın tamamı Ka'be'den
sayılır. Fakat bazı rivayetlere göre bu sahanın bir kısmı Ka'be'dendir. Bir
kısım rivayetlerde Kabe'den olan kısmın 6 zira olduğu belirtilmiştir. 6 zira.
yaklaşık olarak 3 metreye tekabül eder.
Hicr-i
İsmail'in bir kısmının Ka'be'den bir parça olduğu kesin olduğundan Ka'be tavaf
edilirken Hicr-i İsmail'in etrafındaki mevcut duvarın arkasından dolaşmak
gerekir. Bir kimse tavaf ederken Hicr-i İsmail ile Ka'be duvarı arasındaki bir
girişten girip diğer girişten çıkmak suretiyle dolaşırsa ta vaf sahih değildir.
Çünkü Ka'be'nin içinden geçmiş olur. Malik, Şafii ve Ahmed böyle
hükmetmişlerdir.
Hanefiler'e
göre ise tavafın anılan duvarın arkasından yapılması vacibtir. Hicr'in içinden
geçmek suretiyle tavaf eden kimse, tavafını yenilemekle mükelleftir. Şayet
yenilemeden Mekke'den çıkıp giderse ceza kurbanını kesmekle mükellef olur.
Hicr-i
İsmail'in en az 3 metresinin Ka'be'den olduğu kesinlik kazandığına ve bu kısım
Ka'be duvarının bitişiği olduğuna göre bu kısım da namaz kılan bir kimse
Ka'be'nin içinde namaz kılmış olur. Nitekim Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai'nin
rivayet ettikleri bir hadiste Aişe (r.anha): "Ben Ka'be'nin içine girip
orada namaz kılmayı çok arzuluyordum. Bunun üzerine Resiılullah (s.a.v.)
elimden tutup beni Hicr-i İsmail'e koydu ve: Ka'be'ye 'girmek istediğin zaman
Hicr-i İsmail'de namaz kiL. Çünkü Hicr-i İsmail, Ka'be'den bir parçadır. Senin
kavmin Ka'be'yi (tekrar) bina ettikleri zaman daraltıp Hicr'i ondan çıkardılar,
buyurdu, demiştir."
Ka'be-i
Muazzama'nın İbrahim (a.s.) tarafından inşa edildiği nassla sabittir. O'ndan
önce ilk defa melekler tarafından yapıldığı, daha sonra Adem (Aleyhisselam)
tarafından yenilendiği rivayetleri de vardır. Fakat o rivayetler sabit
görülmemiştir.
İbrahim (a.s.)'dan
sonra sırayla Amalika. Haris bin Mudad-ı Asgar, Kusay bin Kilab tarafından
yenilenmiş ve daha sonra Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in peygamberliğinden beş yıl
önce, yani Resul-i Ekrem (s.a.v.) 35 yaşlarında iken KureyŞ tarafından
yenilenmiştir. Hadiste anılan inşaat bu sonuncusudur. Arablar öteden beri
Ka'be-i Muazzama'ya saygı duyagelmiş ve Ka'be inşaatına ve onarımına helal para
harcamanın lüzumuna inanmışlardır. Bu itibarla Kureyş yenileme işine
başladıkları zaman helal paraları yetmediği için Hicr-i İsmail denilen kısmı
Ka'be'nin dışında bırakmak suretiyle Ka'be'yi daraltmışlardı. Hadiste bu durum
belirtilmiştir.
Resul-i Ekrem
(s.a.v.) Kureyş tarafından Ka'be dışında bırakılan kısmı Ka'be'ye dahil etmek
ve Ka'be kapısını zemin seviyesine indirmek istemiş. Fakat hadiste belirtildiği
gibi müslümanlığı yeni kabullenmiş olan Kureyş'in gönüllerinin kırılmasından
endişe duyduğu için bu ta'dilatı yapmaya teşebbüs etmemiştir. Kureyş'in
gönüllerinin kınlması onların böyle bir ta'dilatı yanlış değerlendirmeleri
yüzünden olabilirdi. Çünkü Kureyş kabilesi Ka'be inşaatını büyük bir iftihar
vesilesi ederler ve yaptıkları inşaatla övünürlerdi. Eğer Resul-i Ekrem
(s.a.v.) onların yaptığı binada anılan değişikliği yapsaydı onlar; Muhammed
(s.a.v.) kendi nefsine münhasır bir şeref elde etmek için böyle davrandı,
diyebilirlerdi. Böyle yanlış bir yorumlama ve değerlendirme endişesi Resül-i
Ekrem (s.a.v.)'in arzuladığı değişikliğe teşebbüs etmesine engelolmuştur.