SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’Z-ZEBAİH

<< 3178 >>

DEVAM: 5- HAYVANIN NE İLE BOĞAZLANABİLECEĞİNİN BEYANI BABI

 

حدّثنا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللهِ بْنِ نُمَيْرٍ. حدّثنا عُمَرُ بْنُ عُبَيْدٍ الطَّنَافِسِيُّ عَنْ سَعِيدِ بْنِ مَسْرُوقٍ، عَنْ عَبَابَةَ بْنِ رِفَاعَةَ، عَنْ جَدِّهِ رَافِعِ بْنِ خَديجٍ؛ قَالَ: كُنَّا مَعَ رَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم فِي سَفَرٍ. فَقُلْتُ: يَا رَسُولَ اللهِ! إِنَّا نَكُونُ فِي الْمَغَازِي، فَلاَ يَكُونُ مَعَنَا مُدًى. فَقَالَ:

 ((مَا أَنْهَرَ الدَّمَ، وَذُكِرَ اسْمُ اللهِ عَلَيْهِ، فَكُلْ. غَيْرَ السِّنِّ وَالظُّفْرِ. فَإِنَّ السِّنَّ عَظْمٌ، وَالظُّفْرَ مُدَى الْحَبَشَةِ)).

 

Râfi bin Hadîc (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Biz bir yolculukta Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in beraberinde idik. Ben (bir ara): Yâ Resulallah, biz savaşlarda oluruz ve beraberimizde bıçaklar bulunmaz, (Acaba keskin taş veya keskin değnek parçasıyla hayvan boğazlayabilir miyiz?) dedim. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Üzerine Allah'ın ismi anılarak kam iyice akıtan bir şey ile boğazlanan hayvan etini ye, fakat diş veya tırnakla boğazlanam yeme. Çünkü diş, bir kemiktir. Tırnak da (kafir olan) Habeşistan halkının bıçaklarıdır» buyurdu.

 

 

AÇIKLAMA:     Bu babın ilk hadisini Ebu Davud, Nesai ve Ahmed de rivayet etmişlerdir. İkinci hadis Nesai tarafından da rivayet edilmiştir. Üçüncü hadis: Ebu Davud, Nesai ve Ahmed tarafından da rivayet edilmiştir. Şon hadis ise Küıüb-i Sitte'nin hepsinde rivayet edildiği gibij Malik. Şafii ve Ahmed tarafından da rivayet olunmuştur. Bazı rivayetlerdeki metin kısa bazıları ise müellifimizinkinden daha uzundur.

 

Bu hadislerde geçen baZı kelimeleri açıklayayım: Merve: Beyaz bir taş nevidir. Bundan bıçak gibi keskin aletler yapılır. Bir kavle göre bu, bir parçası diğer bir parçasına vurulduğu zaman ateş çıkaran taş nevidir.

 

Asa: Değnek ve baston, demektir. Şıkk: Bumm uzunlamasına yanlmasıyla elde edilen parçasıdır. Böyle bir parça bıçak gibi keskin olduğu takdirde hayvan boğazlamada kullanılabilir.

 

Zırar: Sert ve keskin bir nevi taştır. Bu da boğazlama işinde kullanılabilir.

Müda: Müdye ve midye'nin çoğuludur, bıçaklar demektir. İnhar: Kanı iyice akıtmaktır.

Son iki hadiste hayvanın yeyilebilmesi keskin bir aletle boğazlanması ve boğazlarken Allah'ın adının anılması şartlarına bağlanmıştır.

 

Tırnak ve kemikten başka keskin olan herhangi bir aletle boğazlanan hayvanın yenmesi meşruluğu hususunda alimler ittifak halindedir.

 

Ebu Hanife ve Malik bu ve benzeri hadisleri de delil göstererek; boğazlama sırasında unutulmazsa Allah'ın ismini anmak şarttır, demişlerdir. Bu konu ile ilgili gerekli izah bundan önceki babta verilmiştir.

 

Son hadiste kemik veya tırnakla boğazlamanın yasaklığı beyan buyurulmuştur. Tırnakla boğazlamanın yasaklığı hikmeti de belirtilmiştir. Şöyle ki: Habeşistan halkı kafir idi. Biz kafirlere özgü hususlarda onlara benzememekle emrolunmuşuz. Hayvanları tırnakla boğazlamak Habeşistan halkının adeti olduğu için bize yasak kılınmıştır. El-Hafız'ın beyanına göre Habeşistan halkı koyun ve keçinin boğazını tırnaklarıyla kanatıp sıkmak suretiyle boğarlardı.

 

Dişle boğazlamanın yasaklığı hikmetine gelince, kemiği pisletmek, yani şer'an necis etmek yasaktır. Nitekim Resül-i Ekrem (s.a.v.) kemikle taharetlenmeyi yasaklarruş ve kemiklerin cinlerin azığı olduğunu bildirmiştir. Taharetlenme işinde kullanılan kemik şer'an pis ve necis sayıldığı ve cinler bundan tiksindiği için taharetlenmede kullanılması yasaktır, Kemik boğazlama işinde kullanıldığı zaman, kanın bulaşmasıyla necis ve şer'an pis olmuş sayılır. Bu nedenle kemikle boğazlama yasaklanmıştır: El-Hafız'ın bey,inına göre bÜzıları bu iki madde ile boğazlamanın yasak kılınması hikmeti hakkında şöyle demişlerdir: Bu iki madde ile bogazlama, hayvana azab verınek demektir, çoğu zaman bunlarlaboğazlamaya kalkışıldığı zaman hayvan normal biçimde boğazlanmaz da bogulur.

 

HADİSLERDEN ÇIKAN FIKIH HÜKÜMLERi

 

1. Dini bir meseleyi bilmeyen kimse, bilenlere müracaatla bilgi almalıdır.

2. Boğazlanan hayvanın kanını iyice akıtmak ve üzerine Allah'ın ismini anmak gerekir.

3. Tırnak ve diş hariç, keskin olup boğazlamaya elverişli olan herhangi bir Ületıc hayvanı bogazlamak meşrüdur.

 

4. Tırnakla veya dişle hayvanı buğazlamak meşrÜ degildir. Alimlerin Cumhüru, hadis fıkıhçıları, Nehai, el-Hasan bin Salih, el-Leys uin Sa'd, Ahmed, lshiık, Ebu Sevr ve Davüd ile Şafii mezhebi alimleri bu hadislerin hülunünü tutınuşlardll'. Yani diş veya tırnak insanların olsun, hayvanların olsun, vücud üzerinde bulunsun, vücuddan ayrılmış olsun boğazlamada kullanılmaz.

 

Hanefiler'e göre ise, tırnak veya diş sahibinin vücüdu Üzerinde. iken bOğaziama işinde kullanılamaz, Ama vücÜttan ayrılmış durumda ise ve boğazlamaya elverişli biçimde keskin ise, boğazlamada kullanılabilir. Malik'den muteaddid rivayetler vardır. En meşhur rivayete göre kemikle bogazlama caizdir. Fakat dişle caiz degildir.

 

5, Tavşanın etini yemek meşrudur. Birinci hadisin nivisi ile ilgili bir hususu belirtmek uygun olur kanısındayım, Şöyle ki: Müellifimizin elde mevcut üç sÜnen nüshasının hepsinde bu ravinin ismi, Muhammed bin Sayfi olarak yazılıdır,

 

Ebu Davud'un rivayetinde ise bu hadisin nivisinde Muhammed bin Safvan veya Safvan bin Muhammed. diye tereddÜd edildiği belirtilmektedir, Tirmizi, Muhammed bin Safvan şeklindeki rivayelin daha sıhhatli olduğunu söylemiştir, Tekmile yazarının beyünına göre Ahmed'in MÜsned'indo ve Nesai ile ibn-i Mace'nin sünenlerinde bu ravi Muhammed bin Safvan olarak geçmektedir, Tekmile yazarı daha sonra bu ravinin Muhammed bin Sayfi oldugu da söylenir, der. El-Hafız. Tehzibü'l-Tehzib'te Muhammed bin Sayfi ile Muhammed bin Safvan'ın ayrı ayrı zÜtlar olması ihtiınÜli kuvvetlidir, der. Taberani de dogrusu Muhammed bin Safvan'dır, der,

 

Muhammed bin Safvan (r.a.). Malik bin Evs ogullarından olup Ensar'dandır. Bundan başka hadisi bilinmemektedir. Ebu Davud; Nesai ve İbn-i Mace onun bu hadisini rivayet etmişlerdir,

 

Bulllsa'dan anlaşıklığına göre de bu Üç sÜnen sÜhiblerinin rivayet ettikleri bu hadisin ravisi Muhammed bin Safvan veya Safvan bin Muhammed el-Ensari'dir,