DEVAM: 2- FERAA VE
ATİRE BABI
حدّثنا
مُحَمَّدُ
بْنُ أَبِي
عُمَرَ الْعَدَنِيُّ.
حدّثنا
سُفْيَانُ
بْنُ
عُيَيْنَةَ
عَنْ زَيْدِ
بْنِ
أَسْلَمَ،
عَنْ أَبِيهِ،
عَنِ ابْنِ
عُمَرَ؛
أّنَّ
النَّبِيَّ
صلى الله عليه
وسلم قَالَ
((لاَفَرَعَةَ
وَلاَ
عَتِيرَةَ)). قَالَ
ابْنُ
مَاجَةَ: هذَا
مِنْ
فَرَائِدِ الْعَدَنِيِّ.
في الزوائد:
إسناد حديث
ابْنِ عمر
صحيح، ورجاله
ثقات.
İbn-i Ömer
(r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«(İslâm'da) ne feraa, ne de atîre vardır» buyurmuştur.
İbn-i Mâceh dedi
ki: Bu hadîs (şeyhim) el-Medenî'nin tek başına rivayet ettiği hadîslerdendir.
Not: Bu hadisin
isnadı sahih ravileri sikadır.
AÇIKLAMA: Nübeyşe (r.a.)'ın hadisini Ebü Davüd, Nesai, Ahmed ve Beyhaki de rivayet
etmişlerdir.
Ebü Hureyre
(r.a.)'ın hadisi Tirmizi hariç diğer Kütüb-i Sitte yazarları tarafından rivayet
edilmiştir.
Nübeyşe
(r.a.)'in hadisinde geçen "Saime" yılın çoğunda otlanmakla geçinen,
yani yemlenmeksizin idare edebilen deve, sığır ve davar nevilerine denilir.
Aynı hadiste
geçen Maşiye de deve, sığır ve da var sürüsüne denilir.
Fera' ve feraa
aslında deve yavrusundandır. Ancak Nesai'nin rivayetinde; ''Her davar sürüsünde
senin davarlarının beslediği bir fera' vardır'' buyurulduğu için fera' sığır,
koyun ve keçiden de olabilir. Tercemede bu durum dikkate alınmıştır.
Hadiste geçen
"istihmal" yük taşıma çağı manasına gelebildiği gibi erkek hayvanın
dölolma çağı ve dişi hayvanın gebe kalma çağına varma manasına da gelebilir. Bu
kelime iki manaya da yorumlandığı için bu duruma da işaret edilmiştir.
Fera' kelimesi
deve yavrusu manasına yorumlandığı zaman İstilımal kelimesi yukardaki iki
manaya da yorumlanabilir. Fera'ın kuzu ve keçi oğlağı manasına da şümullü
olarak yorumlandığında bu iki hayvan açısından istilımal kelimesinin çiftIeşme çağı
manasına yorumIanması daha uygun olur. Çünkü koyun ve keçinin yük taşıma çağı
pek düşünülmez.
NÜBEYŞE
(R.A.)'IN HADİSİNİN FIKIH YÖNÜ
Resül-i Ekrem
(s.a.v.)'i atire ismi verilen kurban ile fera' adı verilen kurbanı kökünden iptal
etmemiştir. Ancak atire'nin sırf Receb ayına tahsisini ve bunu putlar adına
kesilmesini iptal buyurmuştur. Fera'ın da devenin ilk yavrusundan olmasını ve
putlar adına boğazlanmasını iptal buyurmuştur. Şu halde atire ve fera' ismi
verilen kurbanlar yılın herhangi bir zamanında sırf Allah rızası için
kesilebilir. Şafiiler ile Hanbeliler böyle hükmetmişlerdir. Tahavi'nin beyanına
göre İbn-i Ömer (r.a.) atire kurbanı Allah rızası için boğazlardı. İbn-i Sirin
de Receb ayında bu kurbanı keserdi.
Bu gruba dahil
ilim adamları "fera' ve atire yoktur'' mealindeki 3168, 3169 nolu hadisler
ile benzeri hadisleri bunların vacib olmadığı anlamında yorumlamışlardır. Şafii
böyle yorumladığı gibi, aşağıdaki şekilde yorumlayanlar da vardır: Hadislerden
maksad anılan Imrbanların putlar adına kesilmesinin iptal edilmesidir. Diğer
bir ihtimal anılan kurbanlar sırf Allah rızası için kesildiğinde müstehabhk
veya kan dökme sevabı açısından Kurbanbayramında boğazlanan kurban gibi
olmamasıdır. Fakirlere
Allah rızası
için et dağıtmaya gelince, bu hayır ve sadakadan başka bir şey değildir. Hatta
Şafii Eğer kolayolursa her ay kurban kesmek güzel şeydir, demiştir.
Hanefiler,
Malikiler ve bunlardan başka bir grub ilim ehline göre atire ve feraa ismi
verilen kurbanları kesmek hükmü 3168 nolu Ebu Hureyre (r.a.)'ın hadisi ile
benzeri hadislerle mensuhtur. Çünkü Ebu Hureyre (r.a.), hicretin yedinci yılı
müslüman olmuştur. Atire ve feraa isimli kurbanları boğazlama tatbikatı ise bu
tarihten öncedir. Kadı iyaz da fera' ve atire'nin meşruluğuna dair hükmün
mensuhluğu hususunda alimlerin Cumhurunun ittifak ettiklerini iddia etmiştir.
El-Hazimi de böyle demiş ise de Şafiiler ile Hanbeliler'in bu görüşe
katılmamaları bu iddiayı çürütür.
Daha geniş
bilgi için Kütüb-i Sitte'nin şerhlerine müracaat edilebilir.