DEVAM: 18- DENİZ
AVINDAN BİR SEBEP OLMAKSIZIN ÖLÜP SU YÜZÜNDE DURAN (KISIM HAKKINDA GELEN
HADİSLER) BABI
حدّثنا
أَحْمَدُ
بْنُ
عَبْدَةَ.
حدّثنا يَحْيَى
بْنُ
سُلَيْمٍ
الطَّائِفِيُّ.
حدّثنا إِسْمَاعِيلُ
بْنُ
أُمَيَّةَ
عَنْ بِي
الزُّبَيْرِ،
عَنْ جَابِرِ
بْنِ عَبْدِ
اللهِ؛ قَالَ:
قَالَ
رَسُولُ
اللهِ صلى
الله عليه
وسلم ((مَا
أَلْقَى
الْبَحْرُ
أَوْ جَزَرَ عَنْهُ
لَكُلُوهُ.
وَمَا مَاتَ
فِيهِ فَطَفَا،
فَلاَ
تَأْكُلُوهُ)).
قَالَ
الدميريّ: هو
حديث ضعيف باتفاق
الحفاظ لا
يجوز
الاحتجاج به.
فإنه من رواية
يحيى بْنُ
سليم
الطائفيّ.
Câbir bin
Abdillah (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Deniz suyunun sahile attığı ve geri çekilmekle
sahilde bıraktığı avı yiyiniz. Denizde ölüp de su yüzüne çıkan (av)ı
yemeyiniz."
Not: Ed-Dümeyri
şöyle demiştir: Bu hadis, hafızların ittifakı ile zayıftır, delil olmaz. Çünkü
Yahya bin Süleym et-Taifi'nin rivayetindendir.
AÇIKLAMA: Ebu Hureyre (r.a.)'ın hadisi Malik, Ebu Davud, Nesai, Tirmizi, Ahmed,
İbn-i Hibban, Hakiın, Beyhaki, Darekutni ve başkaları tarafından da rivayet
edilmiştir.
Cabir (r.a.)'ın
hadisini Ebu Davud da rivayet ederek: Bu hadisi Süfyan-i Sevri, Eyyub ve Hammad
da Ebü'z-Zübeyr'den rivayet ederek Cabir üstünde durdurmuşlardır. Yani mevkuf
olarak rivayetle bu eseri Cabir'in sözü olarak rivayet etmişlerdir. Bu hadis,
başka bir zayıf senedIe de İbn-i Ebi Zi'b aracılığıyla Cabir'den rivayet
edilerek Nebi (s.a.v.)'in buyruğu biçiminde nakledilmiştir, der.
Tafi, yani
sebebsiz olarak denizde ölüp su yüzüne çıkan ve karın kısmı yukarda kalmak
suretiyle su yüzünde duran balık etinin yenip yenmeyeceği hakkındaki ilmi
görüşlere gelince Avnü'l-Mabfıd yazarı konu hakkında özetle şöyle der:
"Hattabi: Birden fazla sahabinin Tafi balığın helal olduğuna hükmettiği
sabittir. Ebu Bekr-i Sıddik ile Ebu Eyyub el-Ensari (r.a.)'nın böyle hükmeden
sahabilerden olduğu sabittir. İbn-i Ebi Rabah, Mekhul, İbrahim-i Nehai, Malik,
Şafii ve Ebu Sevr böyle hükmetmişlerdir.
Cabir bin
Abdillah ile İbn-i Abbas (r.a.)'ın Tafi balığın etini ):"emenin
mekruhluğuna hükmettikleri bilinmektedir. Cabir bin Zeyd, Tavus ve re'y ehlinin
de böyle hükmettikleri malumdur. (Hanefiler re'y ehlidir.'' diye bilgi
vermiştir."
EI-Menhel
yazarı da "Deniz suyu ile abdest almak" babında Ebu Davud'un rivayet
ettiği Ebu Hureyre (r.a.)'ın 3246. hadisinin izahı bölümünde özetle şu bilgiyi
verir: Hanefiler'e göre Tafi balığın eti yenmez. Tafi balık: Bir sebeb
olmaksızın denizde öldükten sonra su yüzüne çıkıp karnı yukarıda duran
balıktır. Sırtı yukarda duran balık ise Tafi sayılmaz ve eti yenir. Suyun
soğukluğu ve sıcaklığı gibi bir sebebten dolayı. ölen balığın eti de yenir. Bu
hükmün dayanağı Ebu Davud'un Atima kitabında rivayet ettiği Cabir (r.a.)'ın hadisidir.
- 3247. hadisimiz -
Tafi balığın
helal olduğuna hükmedenlerin delili ise Ebu Hureyre (r.a.)'ın hadisidir. -
3246. hadisimiz - Sahabilel'in ve tabiilerin Cumhuru da; "Deniz avı ve
taamı siZİn için heHil kılındı" ayetindeki "Taam" kelimesini bir
sebep olmaksızın ölüp de su yüzüne çıkan balık manasına yorumlamışlardır. Bu da
Tafi balığın helallığına hükmedenler için bir dayanaktır.
Ebu Hureyre
(r.a.)'den rivayet edilen hadisteki "Meyte" şer'i usule göre
boğazlanmaksızın ölen hayvan manasınadır.
Hadisteki Tahür
da abdestsizlik halini giderici ve necaseti, yani pisliği giderici anlamınadır.
Bu hadisten
çıkan fıkıh hükümleri ise: Deniz suyunun abdest ve boy abdesti almakta keza
necaseti gidermekte kullanmaya dinen elverişli olduğuna delalet eder. Yani
deniz suyu ile abdest alınır, gusül edilir ve pisliği giderir. Diğer bir hüküm
de, deniz avı boğazlanmadan yenir, murdar sayılmaz.
Müellifimizin
386 - 388 nolu hadisleri bu hadisin benzeri olup yukardaki hükümlerle ilgili
izah orada yapıldığı için burada tekrarlamaya gerek yoktur.
CABİR (r.a.)'IN
HADİSİNDEN ÇIKAN HÜKÜMLER:
1. Deniz
suyunun sahile attığı ve sahilde ölen deniz avı helaldır, murdar sayılmaz.
2. Deniz
suyunun geri çeldımesi suretiyle sahilde susuz kalıp ölen deniz avı helaldır,
murdar sayılmaz.
3. Tafi balık,
yani suda sebebsiz olarak ölüp su yüzünde kalan balık helal değildir. Bu
hükümle ilgili bilgi ve ilim ehlinin görüşleri yukarda anlatıldı.