DEVAM: 11- KAB'IN SENİN
TARAFINA YAKIN OLAN YERİNDEN YEMEK YEMEN BABI
حدّثنا
مُحَمَّدُ
بْنُ
بَشَّارٍ.
حدّثنا الْعَلاَءُ
بْنُ
الْفَضْلِ
بْنِ عَبْدِ
الْمَلِكِ
بْنِ أَبِي
السَّوِيَّةِ.
حَدَّثَنِي عُبَيْدُ
اللهِ بْنُ
عِكْرَاشٍ
عَنْ أَبِيهِ
عِكْرَاشِ
بْنِ
ذُؤَيْبٍ؛
قَالَ: أُتِيَ
النَّبِيُّ
صلى الله عليه
وسلم
بِجَفْنَةٍ كَثِيرَةِ
الثَّرِيدِ
وَالْوَدَكِ.
فَأَقْبَلْنَا
نَأْكُلُ
مِنْهَا.
فَخَبَطْت
يَدِي فِي
نَوَاحِيهَا.
فَقَالَ ((يَاعِكْرَاشُ!
كُلْ مِنْ مَوْضِعٍ
وَاحِدٍ،
فَإِنَّهُ
طَعَامٌ وَاحِدٌ))
ثُمَّ
أُتِينَا
بِطَبَقٍ
فِيهِ أَلْوَانٌ
مِنَ
الرُّطَبِ.
فَجَالَتْ
يَدُ رَسُولِ
اللهِ صلى
الله عليه
وسلم فِي
الطَّبَقِ وَقَالَ
((يَاعِكَراشُ!
كُلْ مِنْ
حَيْثُ شِئْتَ.
فَإِنَّهُ
غَيْرُ
لَوْنٍ
وَاحِدٍ)).
İkrâş bin Züeyb
(r.a.)'den; Şöyle demiştir: (Bir defa) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e,
içinde bol mıkdarda yağlı tirit bulunan büyük bir çanak getirildi. Biz de
(çanağa yönelip) ondan yemeye başladık. Ben elimi düzensiz biçimde çanağın her
tarafına soktum. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Yâ
İkrâş, tek bir yerden ye. Çünkü, bu, tek bir (çeşit) yemektir, buyurdu. Sonra
bize, içinde çeşitli yaş hurma nevileri bulunan bir tabak getirildi. Bu kere
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in eli tabakta dolaştı ve: Yâ İkrâş,
dilediğin taraftan ye. Çünkü bu, çeşit (yemek) değildir, buyurdu.
AÇIKLAMA: İbn-i Ömer (r.a.)'ın hadisi Zevaid nevindendir. İkraş (r.a.)'ın hadisini
Tirmizi de rivayet etmiştir,
Cefne: Büyük
çanaktır. Serid de; Ekmeği küçük parçalar halinde doğrayıp et suyunda ıslatmak
işine denildiği gibi içine ekmek doğranmış et suyuna da denir. Buna tirit
denilir. Vedek: Et yağı, hayvanın iç yağı ve yağlı et manalarına gelir. Burada
bu manaların herhangi birisinin kasdedilmiş olması muhtemeldir. Yani içine
ekmek doğranmış et suyunun yağlı oluşu veya et suyu içinde yağlı küçük et
parçalarının bulunuşu ya da et suyu içinde hayvanın iç yağı parçalarının
varlığı ifade edilmek istenmiş olabilir.
Tirmizi' nin
rivayetinde "Vedek" kelimesi yerine "Vezr" kelimesi
bulunur. Tuhfe yazarı; Vezr, vezre'nin çoğuludur, küçük parçalar halinde
doğranmış kemiksiz et manasınadır, der.
HADİSLERDEN
ÇIKAN HÜKÜMLER:
1. Sofrada
yalnız bir çeşit yemek bulunduğU zaman herkes kendi tarafına en yakın yerden
yemeli ve diğerlerinin önünden yememelidir.
2. Sofrada
çeşitli meyveler bulunduğu zaman arzu edilen çeşit başkasına daha yakın olsa
bile ona -el uzatılabilir. Yemek de böyledir.
3. Sofradaki
meyve tek çeşit ise, tek çeşit yemek gibidir.
4. Yemek adabına
riayet etmeyen ve usülü bilmeyen kimseleri eğitmek meşrüdur.