DEVAM: 24- (TEDAVİ
MAKSADI İLE) DAĞLANAN. BABI
حدّثنا
عَلِيُّ بْنُ
أَبِي
الْخَصِيبِ.
حدّثنا
وَكِيعٌ عَنْ
سُفْيَانَ،
عَنْ أَبِي الزُّبَيْرِ،
عَنْ جَابِرِ
ابْنِ عَبْدِ
اللهِ؛ أَنَّ
رَسُولَ
اللهِ صلى
الله عليه
وسلم كَوَى
سَعْدَ بْنَ
مُعَاذٍ فِي
أَكْحَلِهِ،
مَرَّتَيْنِ.
Câbir bin
Abdullah (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) Sa'd bin Muaz (r.a.)'ın ekhal (denilen kol damarı) nı İki defa dağladı.
AÇIKLAMA: Bu babın ilk hadisinin başkaca kim tarafından rivayet edildiğini tesbit
edemedim. Bu hadiste geçen Zübaha ve Zübha bir nevi boğaz hastalığıdır.
En-Nihaye'de: Bu hastalık boğazda bir yara biçiminde gelişir ve nefesin
çıkmasına engelolacak şekilde boğazı tıkar. Bazılanna göre bu hastalık kanın
boğazda birikimi ve boğazın şişmesi şeklinde gelişir ve nefes alıp vermeyi
engellemekle öldürür, diye bilgi verilmiştir.
Sa'd bin Zürare
(r.a.)'ın durumunu nakleden ravi Yahya bin Sa'd bin Zürare'nin sahabiliği
meselesi ihtilaflıdır. Ravisi ise kardeşinin oğlu Muhammed bin Abdirrahman bin
Sa'd bin Zürare" dir. Hadisin sened kısmında Muhammed, amcası Yahya
hakkında "Bizden ona benzeyen bir adama yetişmedim" demekle onun ilmi
faziletini ve kudretini belirtmek istemiş olabilir. Sa'd bin Zürare (r.a.)'ın
Muhammed bin Abdirrahman'ın ana tarafından dedesi olduğu ifade ediliyor. Bunda
müşkil bir nokta var: Eğer Muhammed, Abdurrahman'ın öz oğlu Abdurrahman da Sa'd
'ın öz oğlu ise Sa'd. Muhammed . in ana tarafından değil de baba tarafından
dedesi olur. Ancak Tirmizi'nin şerhi Tuhfe'de Muhammed'in baba ve dedeleri
şöyle sıralanmıştır: Muhammed bin Abdirrahman bin AbdiIlah bin Abdirrahman bin
Sa'd bin Zürare. Durum böyle olursa müşkil çözümlenmiş sayılır.
Hülasa'nın
beyanına göre Yahya'nın hadtsini yalnız müellifimiz rivayet etmiştir. Bu durum,
mezkür hadisin Zevaid nevinden olduğunu gösterir. Fakat Zevaid nevinden
olduğuna dair Sindi'nin notu yoktur.
Cabir (r.a.)'ın
ilk hadisinin benzeri Müslim ve Ahmed, ikinci hadisi Müslim ve Ebü Davud
tarafından da rivayet edilmiştir.
Her iki hadiste
geçen "Ekhal" kolda olup, ondan kan almaya müsaid bir damardır.
Müslim' in bir rivayetinde Cabir (r.a.). Übey bin Ka'b (r.a.)'ın Ahzab günü,
yani Hendek savaşı günü (düşman tarafından) atılan bir ok ile kolur un Ekhal
denilen damarından yaralandığı ve (kanını durdurmak için) Nebi (s.a.v.)'in onun
o damarını yaktığını rivayet etmiştir.
Übey (r.a.) bu
yaradan kurtulmuş ve iyileşmiştir. Hz. Osman (r.a.)'ın hilMeti zamanına kadar
yaşamıştır.
Sa'd bin Muaz
(r.a.) ise Hendek savaşında aldığı yaradan kurtulamamış olup fazla kan
kaybetmesi neticesinde şehidlik şerbetini içmiştir.
Bu bab ta
rivayet olunan hadisler, gerektiğinde son çare olarak tedavi maksadı ile ve
Allah'tan şifa beklemek üzere dağlamanın ve dağlanmanın caizliğine delalet
eder.