DEVAM: 32- NAZAR DEĞME
İŞİ, BABI
حدّثنا
هِشَامُ بْنُ
عَمَّارٍ.
حدّثنا سُفْيَانُ
عَنِ
الزُّهْرِيِّ،
عَنْ أَبِي
أُمَامَةَ
بْنِ سَهْلِ
بْنِ
حُنَيْفٍ؛
قَالَ: مَرَّ
عَامِرُ بْنُ
رَبَيعَةَ
بِسَهْلِ بْنِ
حُنَيْفٍ،
وَهُوَ
يَغْتَسِلُ.
فَقَالَ: لَمْ
أَرَ
كَالْيَوْمِ،
وَلاَ جِلْدَ
مُخَبَّأةٍ.
فَمَا لَبِثَ
أَنْ لُبِطَ
بِهِ. فَأُتِيَ
بِهِ
النَّبِيَّ
صلى الله عليه
وسلم. فَقِيلَ
لَهُ:
أَدْرِكْ
سَهْلاً
صَرِيعاً.
قَالَ:
((مَنْ
تَتَّهِمُونَ
بِهِ؟))
قَالُوا: عَامِرَ
بْنَ
رَبِيعَةَ.
قَالَ
((عَلاَمَ
يَقْتُلُ أَحَدُكُمْ
أَخَاهُ؟
إِذَا رَأَى
أَحَدُكُمْ
مِنْ أَخِيهِ
مَا
يُعْجِبُهُ،
فَلْيَدْعُ
لَهُ
بِالْبَرَكَةِ))
ثُمَّ دَعَا
بِمَاءٍ.
فَأَمَرَ
عَامِراً
أَنْ
يَتَوَضَّأَ.
فَغَسَلَ
وَجْهَهُ
وَيَدَيْهِ
إِلَى الْمِرْفَقَيْنِ.
وَرُكْبَتَيْهِ
وَدَاخِلَهَ
إِزَارِهِ. وَأَمَرَهُ
أَنْ يَصُبَّ
عَلَيْهِ.
قَالَ
سُفْيَانُ:
قَالَ
مَعْمَرٌ
عَنِ الزُّهْرِيِّ:
وَأَمَرَهُ
أَنْ
يَكْفَأَ
الإِنَاءَ
مِنْ
خَلْفِهِ.
Sehl bin
Huneyf'in oğlu Ebu Ümâme (r.a.)'dan; Şöyle demiştir: (Babam) Sehl bin Huneyf
yıkanırken yanından Âmir bin Rebia geçti ve (onun vücûdunun güzelliğini
kasdederek): Henüz evlenmemiş örtülü genç kızın cildi dâhil bugünkü gibi (hiç
bir güzel) görmedim, dedi. Bu lâftan hemen sonra Sehl bin Huneyf yere yıkıldı.
Bunun üzerine Sehl, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e götürülüp O'na:
(Yâ Resulallah)!
Nazar çarpması nedeniyle yere yıkılmış vaziyette Sehl'e yetiş, denildi. Resûl-i
Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Kimden şüpheleniyorsunuz?» buyurdu.
Onlar: Âmir bin Rebia, dediler. Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
(Âmir'i azarlayarak): «Neye binâen biriniz (din) kardeşini öldürüyor? Biriniz
(din) kardeşinden beğendiği - hayran kaldığı bir şey gördüğü zaman ona mübarek
olması için duâ etsin» buyurdu.
Sonra bir mikdar
su istedi ve Âmir'e abdest almasını emretti. Âmir de yüzünü, dirseklerine kadar
kollarını, dizlerini ve peştemalının içindekini (yâni belden aşağıyı) yıkadı ve
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (bir kabta biriken bu suyu) başına dökmesini
Âmir'e emretti.
(Râvilerden)
Süfyân demiştir ki: Mamer'in Zührî'den rivayetine göre: Ve Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) o kabı onun arkasında ters çevirip yere koymasını Âmir'e
emretti.
AÇIKLAMA: Amir bin Rabia (r.a.)'ın hadisinin başkaca kim tarafından rivayet
edildiğini tesbit edemedim. Ebü Hureyre (r.a.)'ın hadisi Buhari, Müslim ve Ebü
Davud tarafından da rivayet edilmiştir. Aişe (r.anha)'nın hadisi notta
belirtildiği gibi Zevaid nevindendir. Ebü Umame (r.a.)'ın hadisi Nesai, Ahmed
ve Malik tarafından da rivayet edilmiştir.
Nazar
değmesinin hak oluşundan maksad, bunun bir takım elemlere, hastalıklara, hatta
ölümlere sebebiyet vermesinin gerçek olduğunu ifade etmektir.
Ebu Davud'un
rivayet ettiği bir hadiste; Aişe (r.anha) şöyle demiştir: "Nazar değdiren
kişi getirilirdi. Kendisi abdest alırdı. Sonra nazara uğratılan şahıs o su ile
vücudunun tamamını yıkardı."
Aişe
(r.anha)'nın bu hadisi nazar değdiren kişinin kullandığı suyun, nazara
uğratılan kişinin başına döküldüğüne ve böylece vücudunun ıslatıldığına delalet
eder. Bu itibafla müellifimizin rivayet ettiği Ebu Umame (r.a.)'ın hadisinin
son kısmındaki ifadenin buna göre manalandınıması gerektiği kanaatındayım.
Şöyle ki: Müellifimizin rivayet ettiği Ebu Umame (r.a.)'ın hadisinin sonundaki;
............. cümlesi iki şekilde ma-
nalandınımaya
müsaittir. Birincisi: ''Ye Resulüllah o suyu Sehl'in üzerine dökmeyi Amir'e
emretti.İkinci ve bence kasdedilen mana şudur: ''Ve Resülullah (s.a.v.) Amir'e
o suyu kendi başına dökmesini emretti..
Aişe
(r.anha)'nın hadisi ikinci mananın kasdedildiğini te'yid ettiği gibi, yıkama
usulünü anlatan Nevevi ve Hafız' ın ifadelerinden de bu mana anlaşılır.
Dolayısıyla; söz konusu su kabının da, nazara uğratılan kişinin arkasında ters
çevirilip yere konulması emredilmiş olur.
Nevevi,
Müslim'in şerhinde Tıb kitabının girişinde nazar değdiren kişinin yıkanması
usulü ile ilgili olarak özetle şöyle der: Nazar değdiren kişinin abdest alma
usulü alimlerce şöyle tarif edilmiştir: Bir kap su getirilir ve kap yere
konulmaz. Nazan olan şahıs bundan bir avuç su alıp ağzını çalkaladıktan sonra
kaba döker. Sonra kabtan bir mikdar su alıp yüzünü yıkar. Daha sonra sol avucu
ile su alıp sağ elini bileğine kadar yıkadıktan sonra bu kere sağ eliyle bir
avuç su alıp sol elini bileğine kadar yıkar. Sonra sol avucuyla su alıp sağ
dirseğini yıkar ve bunun akabinde sağ avucuyla su alıp sol dirseğini yıkar.
Bundan sonra dirsekleri ile omuzları arasını yıkar.
Sonra sağ
ayağını, sol ayağını, sağ dizini, sol dizini sırayla ve yukarda anlatılan
şekilde yıkar. Daha sonra peştemalının içini, yani sağ böğüründen aşağlja doğru
yıkar. Bütün bu organlarını yıkamada kullandığı su o kaota biriktirilir. Nazar
değdiren kişi bu işi tamamladıktan sonra su kabını alıp nazara uğratılan şahsın
arkasında durup onun başına' döker.
Yukarda
anlatılan işlemin; anlamını, hikmetini anlatmak mümkün değildir. Bilinen bir
çok hükümlerindeki sırlarını çözmek akıl gücünün dışında kalır. Sır ve
hikmetinin bilinmemesi o hükümleri reddetmeyi gerektirmez.
Nazarı olan
kişinin yukarda anlatılan yıkanma işine icbar edilip edilemeyeceği hususunda
ihtilaf vardır. El-Maziri: Bence sıhhatli olan görüş bu işin ona vacib
olmasıdır. Hele nazara uğrayan şahsın ölmesi tehlikesi bulunup ve Şer-i Şerif
bu konuda genel bir hüküm koymuş veya nazar değdiren kişinin anılan şekilde
abdest almasıyla nazara uğratılan kişinin iyileşmesi gelenek halini almış ise
ve de nazara uğrayan kişinin kurtuluşu ancak nazar değdiren şahsın abdest
almasına bağlı görülüyorsa anılan yıkanmanın vacibliği hükmü hususunda bir
ihtilaf olmamalıdır. Çünkü bu takdirde ölüm tehlikesi ile karşı karşıya kahn
bir insanı kurtarmak için tek çare ilgili şahsın yıkanmasıdır, der.
Nevevi bu arada
Kadı iyaz'dan naklen bazı bilgiler veriyor. Kadı iyaz bu arada: Sonra elinde su
kabı bulunan şahıs, nazara uğratılan kişinin arkasına geçerek suyu onun başına
ve vücudunun her tarafına döker, sonra kabı ters çevirip onun arkasında yere
bırakır, der.
Nazar değdiren
kişinin yıkanma usulü, bildiğimiz abdest alma şeklinden farklı olmakla beraber
buna bir nevi abdest denilmiştir.
Konu hakkında
daha geniş bilgi almak isteyenler Nevevi . nin Müslim şerhine müracaat
edebilirler.
Kadı iyaz: Bazı
ilim adamları demişler ki: Bir kimse nazar değdirmekle biliniyor ise ondan uzak
durulmalı ve sakınılmalıdır. Yetkili devlet adamları da böyle kimselerin halkın
arasına girmesine mani olmalı ve evine çekilmesini sağlamalıdır. Hatta fakir
ise geçimi devlet tarafından sağlanmakla halkın arasına girmesine izin
verilmemelidir. Çünkü böyle bir kimsenin zararı soğan - sarımsak gibi fena
kokulu şeyler yemiş kimsenin cem aa ta rahatsızlık verme zararından büyüktÜr.
Halbuki Nebi (s.a.v.) soğan - sarımsak gibi hoşlanılmayan kokulu bir şey yiyen
kimseleri meseidIere girmelçten menetmiştir. Keza Ömer (r.a.) cüzzamlı kimsenin
halkın arasına girmesine izin vermemiştir. Ömer (r.a.)'den sonra gelen alimler
de aynı şeyi yapmışlardır. Zararlı davarların tecridi emredilmiştir. Nazar
değdiren kişinin zararı yukarda anlatılanların zararlarından betM?ıHr. Bu ilim
adamlarının görüşü doğrudur ve tek çaredir. Buna muhalif görüş beyan edeni
bilmiyorum, der.
El-Hafız da
el-Fetih'te Ebu Hureyre (r.a.)'ın hadisinin izahını yaparken konu ile ilgili
bazı hadisleri ve ilim adamlarının gürüşlerini nakleder ve bu arada: Söz konusu
yıkanma usulü sahabiler arasında malumdu. Resul-i Ekrem (Aleyhi'ssalatü
ve's-selam) yıkanma arzusu karşısında ilgili şahsın bundan imtina etmemesini
emretmiştir. Yıkanmanın en az faydası mevcut şürıheyi gidermektir. Yıkanma,
nazarın ilgilide tesir yapıp yerleşmesi halinde uygulanacak son çaredir. İş
henüz bu raddeye gelmemiş ise nazar sahibi, nazarının etkisiz kalması için
baktığı kişiye bereket duasını okumalıdır. Res(ıl-i Ekrem (s.a.v.) ona bu yolu
göstermiştir. Çünkü Sehl bin Huneyf (r.a.) olayında ''... O kimseye bereket
duasında bulunsun'' buyurulmuştur. Bezzar'ın rivayet ettiği Enes (r.a.)'ın
hadisinde Resulullah (s.a.v.): ''Kim bir şey görup de onu beğenir ve;
'MaşaAllahu la kuvvete illa billahi'' derse ona zarar vermez,. buyurmuştur.
HADİSLERDEN
ÇIKARILAN HÜKÜMLER:
1. Nazar değme
işi gerçek olup birtakım hastalıklara, hatta ölüme sebep olabilir.
2. Nazar değme
tehlikesinden korunmak için Allah'a sığınmall.
3. Nazar
değdirme durumunda olan kişi bir kimsenin bir şeyini beğendiği zaman ona zarar
vermemek için bereket duasında bulunmalı, beğendiği şeyin sahibine mübarek
olmasını dilemelidir. Veya yukarda yazılı duayı okumalıdır.
4. Nazar
değdirmek bir, çekememezlik, kıskançlık veya İmrenme duygusu ile beraber
olabildiği gibi böyle bir duygu olmaksızın da olabilir. Bu itibarla balolan
şahıs bakanın ahbabı, yakını da olsa aynı zarar gelebilir. Keza bakan kişi
takva ve salahat sahibi de olsa nazarı dokunabilir.
5. Nazar
bakılan şahsı öldürebilir.
6. Nazar eden
kişi tanındığı takdirde yukarda anlatılan biçimde yıkanması istenebilir. O da
buna uymalıdır.
7. Vücudunun
yıkanması işinde kullanılmış olan bir su pis ve necis sayılmaz.
Hafız,
el-Fetih'te yukardaki hükümleri beyan ettikten sonra sözlerine devamla şöyle
der:
Nazarı ile başkasını
zarara sokan kişiye bu zararın ödetHip ödetilmemesi hususunda ilim adamları
ihtilM etmişlerdir. Kurtubi: Nazar sahibi, baktığı kişiyi bir zarara soktuğu
takdirde azaran ödemekle mükelleftir ve nazarı ile insanları öldürdüğü
defalarca sabit ise, ceza olarak kısas yoluyla öldürülür veya diyet ödemesine
hükmedilir, demiştir. Şafiiler kısasa hükmetmemişler ve bilakis buna karşı
çıkmışlardır. Nevevi, er-Ravda'da: Nazar işinde ne diyet var, ne de keffaret,
demiştir.
Bu sahabiye
nazan değen sahabilerden Amir bin Rabia (r.a.)'ın hal tercemesi ise 907. hadis
bölümünde geçmiştir.
Ebu Ümame Es'ad
bin Se hı bin Huneyf (r.a.) ınki de 2533. hadis bölümünde geçmiştir.