DEVAM: 43- (BİR ŞEYİ)
UĞURLU SAYMAKTAN HOŞLANAN VE (BİR ŞEYİ) UĞURSUZ SAYMAKTAN HOŞLANMAYANIN BABI
حدّثنا
أَبُو بَكْرِ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ. حدّثنا
عَلِيُّ بْنُ
مُسْهِرٍ،
عَنْ مُحَمَّدِ
بْنِ عَمْرٍو؛
عَنْ أَبِي
سَلَمَةَ،
عَنْ أَبِي
هُرَيْرَةَ؛
قَالَ: قَالَ
رَسُولُ
اللهِ صلى الله
عليه وسلم: ((لاَيُورِدُ
الْمُعْرِضُ
عَلَى الْمُصِحِّ)).
Ebû Hureyre
(r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu, demiştir: «Hasta develeri olan kimse bu develerini sağlıklı deve
sahibinin develerine uğratmasın.»
AÇIKLAMA: İbn-i Abbas (r.a.)'nın İbn-i Ömer (r.a.)'ın hadisleri Zevaid nevindendir.
Ebu Hureyre (r.a.)'ın hadisi Buhari, Müslim ve Ebu Davud tarafından da rivayet
edilmiştir.
Bu hadislerde
geçen bazı kelimeleri açıklayalım: Adva: Hastalığın bir kimseden başkasına
bulaşması demektir. Tıyere: Bundan önceki hadislerin izahı bölümünde açıklandı.
Hame: Cahiliyyet devri insanlarının uğursuz saydıkları bir gece
kuşu veya
baykuşa denilir.
Safer: Kameri
aylardan birinin ismidir, Hicri tarihin ikinci ayı-
dır. Cahiliyet
devri Arapları bu ayı uğursuz sayarlardı.
Cereb : Uyuz
hastalığıdır.
Mumrid :
Develeri hasta olan kimsedir. Musıh: Develeri sağlıklı olan kimsedir.
Bu babın 2, 4
ve 5. hadislerinde hastalığın bulaşıcılığının olmadığı bildirilmektedir. Son
hadiste ise hasta develerin sağlıklı develere uğratılmaması emredilmektedir.
Bundan sonra gelen "Cüzzam hastalığı" babındaki birinci hadiste
Resül-i Ekrem (s.a.v.)'in cüzzamlı bir hasta ile aynı kabtan yemek yediği ve
son hadiste onun cüzzamlı bir kimse ile tokalaşmadığı rivayet edilmektedir.
Buhari'nin cüzzam bahsinde Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet ettiği bir hadiste;
"ve cüzzamlı kimseden arslandan kaçtığın gibi kaç" huyurulmuştur.
Yukarıda işaret
edilen hadislerin bir kısmında uyuz hastalıgı gibi bazı hastalıkların bulaşıcı
olduğu anlamı açıkça çıkar. Bu itibarla hastalığın bulaşıcılığının olmadığını
ifade eden hadislerden kasdedilen mananın şöyle olduğu alimlerce belirtilmiştir:
Cahiliyyet
devri insanları bazı hastalıkların Allah'ın takdiri olmaksızın bir kimseden
başka bir kimseye, başka bir deyimle bir canlıdan başka bir canlıya geçtiğini
sanıyorlardı. Halbuki bulaşıcı hastalığa yakalanan kimse ise temasta bulunmak
hastalığın ona bulaşması için adi bir sebeptir. Te'siri ise ancak Allah'ın
takdiri He dir. İslam inancına göre sebepler kendi başlarına bir şeyin meydana
gelmesi için yeterli değildir. Allah'ın takpiri ve hükmü gerekir. Mesela ateş
yakıcıdır, ama yaktıran Allah'tır, yakma fiilinin yaratıcısı ancak O'dur. İşte
hadisin bu cümlesi cahiliyet devrinin batıl inanışını reddeder.
3540. hadiste
Resül-i Ekrem'in "hastalığın bulaşıcılığı yoktur" buyurunca bir adam:
Ya Resülallah! Deve uyuz olur, sonra deve sürüsü ondan uyuz olur, demiş.
Resül-i Ekrem (s.a.v.) de buna cevaben: Bu kader'dir. Yoksa ilk deveyi kim uyuz
etti, buyurmakla ilk devenin uyuz olmasının bir bulaşıcılık nedeniyle olmayıp
Allah'ın takdiriyle Olduğunu belirtmiş ve uyuz hastalığının başka develere
geçmesinin de Allah'ın takdiriyle olduğunu söylemek istemiştir.
3541. hadiste
hastalıklı develerin sağlıklı develere uğratılmaması emredilmiştir. Bu emir
muhtelif şekillerde yorumlanmıştır. Onlardan biri şöyledir: Hastalıklı
develerin sağlıklı develere uğratılması ve karıştırılması Allah'ın takdiriyle
sağlıklı develerin hastalanmasına sebep olabilir. Ama Allah takdir etmezse
hastalık sağlıklı develere geçmez. Bu inanç, İslam'daki tevhid akidesinin
gereğidir. İkinci yorum şekli ise şöyledir: Her canlının hastalanması ancak
Allah'ın takdiriyle olduğuna rağmen hastalıklı develerin sağlıklı develere
kanştırılması sağlıklı deve sahibinin zihnini karıştırabilir ve bir hastalığın
vukü halinde Allah'ın takdirini unutarak bunu tamamen hastalıklı develerden
sanır. Böylece tevhid akidesi sarsılmış olur.
Bundan sonra
gelen cüzzam hastalığı babında rivayet edilen hadislerin izahı bölümünde de
aynı konuya değinilecektir.