DEVAM: 21- ASPUR
(DENİLEN BİTKİ) İLE BOYANMIŞ ELBİSENİN ERKEKLERE MEKRUHLUĞU BABI
حدّثنا
أَبُو بَكْرٍ.
حدّثنا عِيسى
بْنُ يُونُسَ
عَنْ هِشَامِ
بْنِ
الْغَازِ،
عَنْ عَمْرِو
بْنِ
شُعَيْبٍ،
عَنْ أَبِيهِ،
عَنْ
جَدِّهِ؛
قَالَ:
أَقْبَلْنَا
مَعَ رَسُولِ
اللهِ صلى
الله عليه
وسلم مِنْ ثَنِيَّةِ
أَذَاخِرَ.
فَالْتَفَتَ
إِلَيَّ. وَعَلَيَّ
رَيْطَةٌ
مُضَرَّجَةٌ
بِالْعُصْفُرِ.
فَقَالَ: ((مَاهذِهِ؟))
فَعَرَفْتُ
مَاكَرِهَ. فَأَتَيْتُ
أَهْلِي
وَهُمْ
يَسْجُرونَ
تَنُّورَهُمْ.
فَقَذَفْتُهَا
فِيهِ. ثُمَّ
أَتَيْتُهُ
مِنَ الْغَدِ
فَقَالَ
((يَاعَبْدَ
اللهِ!
مَافَعَلَتِ
الرَّيْطَةُ؟))
فَأَخْبَرْتُهُ.
فَقَالَ
((أَلاَ
كَسَوْتَهَا
بَعْضَ أَهْلِكَ!
فَإِنَّهُ
لاَبَأْسَ
ذلِكَ لِلنِّسَاءِ)).
Amr bin Şuayb'ın
dedesi (Abdullah bin Amr bin el-Âs) (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Biz, Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile bareber Ezâhır dağ yolundan geliyorduk. Bir
ara Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana dönüp baktı. Benim üstümde
aspurla boyanmış dikişsiz bir car (veya ince yumuşak bir elbise) vardı.
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (üstümdeki elbiseye işaretle): «Bu
nedir?» buyurdu. Ben Onun bundan hoşlanmadığını anladım. Sonra ev halkımın
yamna vardım. O sırada onlar tandırlarını ateşleyerek kızdırıyorlardı. Ben o
elbiseyi tandıra attım. Ertesi gün O'nun huzuruna gittim. O: «Yâ Abdullah! O
elbiseyi ne yaptın ?» buyurdu. Ben de O'na (durumdan) haber verdim. Bunun
üzerine buyurdu ki: «O elbiseyi aile ferdlerinin bâzısına giydirmeliydin. Çünkü
kadınların böyle elbiseyi giymelerinde bir günah yoktur» buyurdu.
AÇIKLAMA: Bu hadisi Ebü Davud ve Ahmed de rivayet etmişlerdir. Hadiste geçen
Seniyye dağ yolu demektir. Seniyyet-i Ezamr. Mekke ile Medine arasında bir dağ
yolunun ismidir.
Reyta: Tek
desenle dokunmuş çarşaf, örtü ve ihram gibi bürünülen dikişsiz ve bir parçadan
ibaret libasa denir. Yumuşak ve ince elbiseye de Reyta denilir.
Usfur,
aspurdur. Boyadığı elbiseyi kırmızılaştırır.
Bu hadis
aspurla boyanmış elbisenin erkeklere caiz olmadığına ve kadınlara caiz olduğuna
delalet eder. Bundan önceki hadisler de bu boya ile boyannuş elbisenin
erkeklere yasak olduğuna delalet eder.
Tirmizi'nin
"Aspurla boyanmış elbisenin erkeklere kerahiyeti" babında rivayet
olunan Ali (r.a.)'ın hadisinin şerhi bölümünde Tuhfe yazarı özetle şöyle der;
Muasfar,
aspurla boyanmış şeydir. Lügat kitabIarı ve hadis şerhleri bunu
belirtmişlerdir. Aspur da kırmızı boya ile boyar. Bu hadis, aspurla boyanmış
elbisenin erkeklere haram olduğuna delalet eder. Çünkü yasaklamada asılolan,
haram hükmüdür. ŞevkanI, en-Neyl'de; Tercihe şayan görüş aspurla boyanmış
elbisenin haramlığıdır. Bu hadis, Resül-i Ekrem (s.a.v.)'in kırmızı elbise
giydiğine dair hadis ile çelişkili değildir. Çünkü aspur kırmızı boya veriyor
ise de bunun hakkında özel bir hüküm konulmuş olur. Bunun yasaklığı, kırmızı
olan her elbisenin yasaklığını gerektirmez, demiştir.
Nevevi de
Müslim ' in şerhinde aynı konuda özetle şöyle der; Aspurla boyanmış elbise
hakkında ihtilaf olmuştur. Sahabilerin, tabiilerin ve onlardan sonra gelenlerin
cumhüru, bunun mübahlığına hükmetmişler. Ebü Hanife, Şafii ve Malik de böyle
hükmetmişlerdir. Lakin bir rivayete göreMali k; başka elbise tercih
edilmelidir, demiştir. Diğer bir rivayete göre evlerde ve ev çevresinde bunu
giymeyi caiz görmüş, fakat çarşıda ve toplantılarda giymeyi mekruh saymıştır.
Alimlerden bir
cemaata göre bu nevi elbise giymek tenzihen mekruhtur. Onlar bu hadislerdeki
yasağı böyle yorumlamışlardır. Delilleri ise Resül-i Ekrem (s.a.v.)'in kırmızı
bir kat elbise giydiğinin sabit olmasıdır. Ayrıca O'nun sarı boya ile boyandığı
İbn-i Ömer (r.a.) tarafından rivayet edilmiştir.
Beyhaki bu
meseleyi iyice tetkik etmiş olup bu arada konu hakkında rivayet olunan
hadisleri nakleder ve : Eğer Şafii bu hadislerden haberdar olsaydı bunlarla
hükm8derdi. Yani aspurla boyanmış elbisenin yasaklığına hükmederdi. Çünkü O;
Nebi (s.a.v.)'in hadisi benim söylediğim hükmün hilafına hükmettiği zaman
hadisle amel ediniz ve benim fetvamı bırakınız, demiştir, der.
Fıkıh
alimlerinin Ç)ğu aspurla boyanmış elbisenin mekruhluğu görüşündedir.
Abdurrahman el-Cezeri dört mezheb fıkhına ait kitabında; Şafii. Maliki ve
Hanbeli mezheblerine göre bunun mekruh olduğunu belirtmiştir. Hanefi
fıkıhçıların bir kısmı da aynı görüştedir.
Daha geniş bilgi
için hadis şerhlerine ve fıkıh kitablarına bakılmalıdır.