DEVAM: 4- KOMŞULUK
HAKKI BABI
حدّثنا
عَلِيُّ بْنُ
مُحَمَّدٍ.
حدّثنا وَكِيعٌ.
حدّثنا
يُونسُ بْنُ
أَبِي
إِسْحَاقَ، عَنْ
مُجَاهِدٍ،
عَنْ أَبِي
هُرَيْرَةَ؛ قَالَ
رَسُولُ
اللهِ صلى
الله عليه وسلم
((مَازَالَ
جِبْرَائِيلُ
يُوصِينِي
بِالْجَارِ
حَتَّى
ظَنَنْتُ
أَنَّهُ
سَيُوَرِّثُهُ)).
في الزوائد:
الحديث
إسناده صحيح،
رجاله ثقات.
Ebu Hureyre
(r.a.)'den rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu demiştir: «Cebrail komşu'yu bana o kdar devamlı tavsiye etti ki
nihayet komşuyu mirasçı yapacağını zannettim.»
Not: Zevaid'de
şöyle denilmiştir; Bu hadisin senedi sahih olup ravileri güvenillr zatlardlır.
AÇIKLAMA: Ebu Şürayh (r.a.)'ın hadisini Buhari, Müslim, Nesai ve Ahmed de rivayet
etmişlerdir. Aişe (r.anha}'nın hadisi ise Buhari, Müsliın, Tirmizi ve Ebu Davud
tarafından da rivayet olunmuştur. Zevaid nevinden olan son hadis İbn-i Hibban
tarafından da rivayet edilmiştir.
Ebu Şürayh
(r.a.)'ın hadisinde komşuya iyilik etmenin, misafire ikramda bulunmanın ve
ağızdan çıkan sözlerin hayırlı olmasının önemi belirtilmektedir. Bu hadiste
geçen iman'dan maksad kamil ve olgun imandır.
Hadiste
belirtilen ve teşvik edilen hasletlerin kökleştirilmesi için insanın
yaratılışına ve akibetine işaret edilmek üzere Allah'a ahiret gününe iman kaydı
konulmuştur. Yani kendisini yoktan var eden Allah'a ve işlediği amellere göre
mukafat veya ceza göreceğine iman eden olgun ve kamil mü'min bu güzel
hasletleri kaçırmasın.
Hadisin ilk
cümlesinde komşuya iyilik edilmesi tavsiye olunmuştur.
Buhari'nin
"Kim Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsa komşusuna eziyet etmesin"
başlıklı babında rivayet olunan hadislerin izahı bölümünde el-Hafız.
el-Fetih'te bir kaç yolla rivayet olunan hadisleri derleyip sonunda şöyle der:
Bu hadislere
göre sahabiler; Ya Resulallah! Komşunun komşu üzerindeki hakkı nedir? diye
sordular. Resül-i Ekrem (Saliallahü Aleyhi ve Sellem)
Komşu senden
bir şey ödünç isterse, ödünç olarak vereceksin, senden yardım dilerse ona
yardım edeceksin, hastalanırsa ziyaret edersin, ihtiyacı olursa yardım edersin,
hayırlı bir işi olursa tebrik edersin, başına bir musibet gelirse taziyet ve
tesellide bulunursun, öldüğü zaman cenazesine iştirak edersin, meskeni hava
alamayacak biçimde bitişiğinde ondan izin almadan meskeninden yüksek bina
yapmazsın, tencerenin yemek kokusuyla ona eziyet etmezsin meğer ki yemekten ona
da sunsan, meyve alırsan ona da hediye et. Şayet hediye etmeyeceksen meyveyi
(ona göstermeden) gizlice eve götür de senin çocuğun meyveyi dışarı çıkarmasın
ki komşunun çocuğu görmesin.''
El-Hafız
müteaddid hadislerden derlediği ve mealieri yukarda yazılı metinleri
naklettikten sonra: Bu hadislerin senedIeri zayıf ise de muhtelif yollarla
rivayet olunmuş olmalan bunun bir aslının bulunduğunu kanıtlar. Komşuya ikram
ve iyilik etmek şahıslara ve durumlara göre değişir. Bazan farz-ı ayn olur,
bazan farz-ı kifaye olur. Bazan da müstehap olur. Hülasa komşuya iyilik etmek,
jyi davranmak İslam'ın fazilet-i ahlakiyesindendir, der.
Hadisin ikinci
cümlesinde misafire ikramda bulunma tavsiye edilmektedir. Bununla ilgili
gerekli izah bundan sonra gelen babtaki hadislerin açıklaması bölümünde
verilecektir.
Hadisin son
cümlesinde ise mü'min kişinin ya hayır söylemesi veya susması tavsiye
buyurulmuştur. Nevevi bu buyruğun izahı ile ilgili olarak aşağıdaki bilgiyi
vermiştir;
Bu buyruğun
manası şudur: Mü'min kişi konuşmak istediği zaman düşünmelidir. Şayet
konuşacağı şey vacib veya mendub olup muhakkak hayır ve sevaba vesile alacaksa
konuşsun. Eğer konuşacağı şeyde bir sevap ve hayır görmüyorsa konuşmasın.
Konuşacağı şey haram veya mekruh olduğu zaman konuşmaktan kaçınacağı gibi mübah
şeyleri konuşmaktan da çekinmelidir. Şu halde hadis ne mekruh ne de mendub olan
konuşmayı bırakmanın müstehablığına delalet eder. çünkü mübah bir kenuşmaya
başlandıktan sonra çoğu zaman mekruh veya haram laflara dalınabilir. Halbuki
Allah Teala; ''İnsan ne söylerse (onu yazmakla görevli) hazır bir mürakıp onun
üzerinde vardır'' (Kaf 18) buyurur.
İnsanın ağzından
çıkan ve ne sevab ne de ceza gerektirmeyen mübah sözler de görevli melekler
tarafından yazılır mı, yoksa bu nevi konuşmalar yazılmayıp da yalnız sevab veya
cezayı gerektiren konuşmalar mı yazılır?
Alimler bu
hususta ihtilaf etmişlerdir. Bazılan mezkür ayetin umümiliği nedeniyle ağızdan
çıkan her sözün yazıldığı görüşündedirler. İbn-i Abbas (r.a.) ve bazı ilim
adamları ise sevab veya cezayı gerektiren sözlerin yazıldığı ve bunun dışında
kalan sözlerin yazılmadığı gÖrüşündedir. Bu görüşe göre mezkur ayetin hükmü
husüsileştirilmiş, yani sevab veya cezayu gerektiren konuşmalara ait olarak
yorumlanmış olur.
Üstad
Ebü'l-Kasım el-Kuşeyri (r.a.): Susmak selamettir ve asılolanıdır. Yerinde
konuşmak hasletlerin en şereflilerinden olduğu gibi zamanında susmak da erkeklerin
vasfıdır. Ben Ebu Ali ed-Dakkak'tan şunu işittim: Hakkı sÖylemekten çekinip
susan kimse dilsiz şeytandır. Nefisle cihada koyulan zatların susmayı tercih
etmelerine gelince, onlar konuşmanın afet ve tehlikelerini bildikleri için
susmayı tercih etmişlerdir.