SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’L-EDEB

<< 3674 >>

DEVAM: 4- KOMŞULUK HAKKI BABI

 

حدّثنا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ. حدّثنا وَكِيعٌ. حدّثنا يُونسُ بْنُ أَبِي إِسْحَاقَ، عَنْ مُجَاهِدٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ؛  قَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم ((مَازَالَ جِبْرَائِيلُ يُوصِينِي بِالْجَارِ حَتَّى ظَنَنْتُ أَنَّهُ سَيُوَرِّثُهُ)).

 

في الزوائد: الحديث إسناده صحيح، رجاله ثقات.

 

Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu demiştir: «Cebrail komşu'yu bana o kdar devamlı tavsiye etti ki nihayet komşuyu mirasçı yapacağını zannettim.»

 

Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir; Bu hadisin senedi sahih olup ravileri güvenillr zatlardlır.

 

 

AÇIKLAMA:      Ebu Şürayh (r.a.)'ın hadisini Buhari, Müslim, Nesai ve Ahmed de rivayet etmişlerdir. Aişe (r.anha}'nın hadisi ise Buhari, Müsliın, Tirmizi ve Ebu Davud tarafından da rivayet olunmuştur. Zevaid nevinden olan son hadis İbn-i Hibban tarafından da rivayet edilmiştir.

 

Ebu Şürayh (r.a.)'ın hadisinde komşuya iyilik etmenin, misafire ikramda bulunmanın ve ağızdan çıkan sözlerin hayırlı olmasının önemi belirtilmektedir. Bu hadiste geçen iman'dan maksad kamil ve olgun imandır.

 

Hadiste belirtilen ve teşvik edilen hasletlerin kökleştirilmesi için insanın yaratılışına ve akibetine işaret edilmek üzere Allah'a ahiret gününe iman kaydı konulmuştur. Yani kendisini yoktan var eden Allah'a ve işlediği amellere göre mukafat veya ceza göreceğine iman eden olgun ve kamil mü'min bu güzel hasletleri kaçırmasın.

Hadisin ilk cümlesinde komşuya iyilik edilmesi tavsiye olunmuştur.

 

Buhari'nin "Kim Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsa komşusuna eziyet etmesin" başlıklı babında rivayet olunan hadislerin izahı bölümünde el-Hafız. el-Fetih'te bir kaç yolla rivayet olunan hadisleri derleyip sonunda şöyle der:

 

Bu hadislere göre sahabiler; Ya Resulallah! Komşunun komşu üzerindeki hakkı nedir? diye sordular. Resül-i Ekrem (Saliallahü Aleyhi ve Sellem)

Komşu senden bir şey ödünç isterse, ödünç olarak vereceksin, senden yardım dilerse ona yardım edeceksin, hastalanırsa ziyaret edersin, ihtiyacı olursa yardım edersin, hayırlı bir işi olursa tebrik edersin, başına bir musibet gelirse taziyet ve tesellide bulunursun, öldüğü zaman cenazesine iştirak edersin, meskeni hava alamayacak biçimde bitişiğinde ondan izin almadan meskeninden yüksek bina yapmazsın, tencerenin yemek kokusuyla ona eziyet etmezsin meğer ki yemekten ona da sunsan, meyve alırsan ona da hediye et. Şayet hediye etmeyeceksen meyveyi (ona göstermeden) gizlice eve götür de senin çocuğun meyveyi dışarı çıkarmasın ki komşunun çocuğu görmesin.''

El-Hafız müteaddid hadislerden derlediği ve mealieri yukarda yazılı metinleri naklettikten sonra: Bu hadislerin senedIeri zayıf ise de muhtelif yollarla rivayet olunmuş olmalan bunun bir aslının bulunduğunu kanıtlar. Komşuya ikram ve iyilik etmek şahıslara ve durumlara göre değişir. Bazan farz-ı ayn olur, bazan farz-ı kifaye olur. Bazan da müstehap olur. Hülasa komşuya iyilik etmek, jyi davranmak İslam'ın fazilet-i ahlakiyesindendir, der.

 

Hadisin ikinci cümlesinde misafire ikramda bulunma tavsiye edilmektedir. Bununla ilgili gerekli izah bundan sonra gelen babtaki hadislerin açıklaması bölümünde verilecektir.

Hadisin son cümlesinde ise mü'min kişinin ya hayır söylemesi veya susması tavsiye buyurulmuştur. Nevevi bu buyruğun izahı ile ilgili olarak aşağıdaki bilgiyi vermiştir;

Bu buyruğun manası şudur: Mü'min kişi konuşmak istediği zaman düşünmelidir. Şayet konuşacağı şey vacib veya mendub olup muhakkak hayır ve sevaba vesile alacaksa konuşsun. Eğer konuşacağı şeyde bir sevap ve hayır görmüyorsa konuşmasın. Konuşacağı şey haram veya mekruh olduğu zaman konuşmaktan kaçınacağı gibi mübah şeyleri konuşmaktan da çekinmelidir. Şu halde hadis ne mekruh ne de mendub olan konuşmayı bırakmanın müstehablığına delalet eder. çünkü mübah bir kenuşmaya başlandıktan sonra çoğu zaman mekruh veya haram laflara dalınabilir. Halbuki Allah Teala; ''İnsan ne söylerse (onu yazmakla görevli) hazır bir mürakıp onun üzerinde vardır'' (Kaf 18) buyurur.

 

İnsanın ağzından çıkan ve ne sevab ne de ceza gerektirmeyen mübah sözler de görevli melekler tarafından yazılır mı, yoksa bu nevi konuşmalar yazılmayıp da yalnız sevab veya cezayı gerektiren konuşmalar mı yazılır?

 

Alimler bu hususta ihtilaf etmişlerdir. Bazılan mezkür ayetin umümiliği nedeniyle ağızdan çıkan her sözün yazıldığı görüşündedirler. İbn-i Abbas (r.a.) ve bazı ilim adamları ise sevab veya cezayı gerektiren sözlerin yazıldığı ve bunun dışında kalan sözlerin yazılmadığı gÖrüşündedir. Bu görüşe göre mezkur ayetin hükmü husüsileştirilmiş, yani sevab veya cezayu gerektiren konuşmalara ait olarak yorumlanmış olur.

 

Üstad Ebü'l-Kasım el-Kuşeyri (r.a.): Susmak selamettir ve asılolanıdır. Yerinde konuşmak hasletlerin en şereflilerinden olduğu gibi zamanında susmak da erkeklerin vasfıdır. Ben Ebu Ali ed-Dakkak'tan şunu işittim: Hakkı sÖylemekten çekinip susan kimse dilsiz şeytandır. Nefisle cihada koyulan zatların susmayı tercih etmelerine gelince, onlar konuşmanın afet ve tehlikelerini bildikleri için susmayı tercih etmişlerdir.