DEVAM: 2- RESULULLAH
(SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM)'İN DUASI BABI
حدّثنا
يَعْقُوبُ
بْنُ
إِبْرَاهِيمَ
الدَّوْرَقِيُّ
وَمُحَمَّدُ
بْنُ
بَشَّارٍ، قَالاَ:
حدّثنا
عَبْدُ
الرَّحْمنِ
ابْنُ مَهْدِيٍّ.
حدّثنا
سُفْيَانُ
عَزْ أَبِي
إسْحَاقَ،
عَنْ أَبِي
الأَحْوَصِ،
عَنْ عَبْدِ
اللهِ، عَنِ
النَّبِيِّ
صلى الله عليه
وسلم أَنَّهُ
كَانَ
يَقُولُ
((اللّهُمَّ!
إِنِّي
أَسْأَلُكَ الْهُدَى
وَالتُّقَى
وَالْعَفَافَ
وَالْغِنَى)).
Abdullah (bin
Mes'ud) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
şöyle dua ederdi: «Allahumme inni es'eluke'l-huda ve't-tuka ve'l-ifafe
ve'l-ğina.»
Dua’nın Meali:
Allahım! Ben senden hidayet, takva, iffet ve (gönülce) zenginlik isterim.
Diğer tahric:
Müslim ve Tirmizi
AÇIKLAMA (3830, 3831, 3832): 3830 nolu hadisin baş kısmında Allah'tan inayet ve
nusret isteniyor. Bu bölümün;
.
رَبِّ!
اجْعَلْنِي
لَكَ
شَكَّاراً.
لَكَ ذَكَّاراً.
لَكَ
رَهَّاباً.
لَكَ
مُطِيعاً.
إِلَيْكَ
مُخْبِتاً.
إِلَيْكَ
أَوَّاهاً
مُنِيباً.
رَبِّ! تَقَبَّلْ
تَوْبَتِي.
وَاغْسِلْ
حَوْبَتِي. وَأَجِبْ
دَعْوَتِي.
وَاهْدِ
قَلْبِي. وَسَدِّدْ
لِسَانِي.
وَثَبِّتْ
حُجَّتِي.
وَاسْلُلْ
سَخِيمَةَ
قَلْبِي)).
cümleleri şöyle
de terceme edilebilir: "Ey Rabbim! Beni zikrine, şükrüne ve güzel ibadet
etmeye muvaffak eyle ve beni sana itaat etmekten alıkoymak isteyen insanları ve
cinlerden olan şeytanları bana galib kılma."
Ve: "Ey
Rabbim! Beni kafirlere galib eyle ve onları bana galib eyleme" veya
"Ey Rabbim! Beni nefsime galib eyle. Çünkü en büyük düşmanım benim nefsimdir.
Nefsimi bana galib eyleme."
Bu hadiste
geçen bazı kelimeleri açıklayalım:
Şekkar: Allah'a
çokça şükreden, nimetlerin şükrünü ifa eden, demektir.
Zekkar: Allah'a
çokça zikreden, O'nu çok anan, demektir.
Rehhab:
Allah'tan layıkı veçhiyle korkan, yasaklarından sakınan ve emirlerini yerine
getiren, demektir.
Muhbit:
Mütevazi, alçak gönüllü ve korkan, demektir.
Evvah: Çok
yakarışta, niyazda bulunan, bir kavle göre çokça ağlayan demektir.
Havbe ve Hube:
Günah demektir.
Sahime: Kin,
husılmet, çekememezlik gibi fena duygular demektir.
Huccet: Davayı
ispatlayıcı, karşı tarafı susturucu delil demektir.
Bu hadis,
Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in ettiği bir dua şeklini bildirir. Gerek bu dua ve
gerekse diğer hadislerdeki dualar, O yüce Peygamber (Aleyhi's-salatü
ve's-selam)'ın bir an bile AIlah'tan gafil olmadığını, üstün mertebelere
kavuşturulduğuna rağmen buna paralel üstün takva ve korkudan ayrılmadığını ve
daima kulluk görevini ifa ettiğini gösterdiği gibi, biz müslümanlara da ışık
tutmakta ve bu şekilde Rabbimize yakarışta bulunmamızı öğretip bizi
eğitmektedir.
3831. hadisteki
duada yüce Allah'ın ezeli ve ebedi olduğu, yani varlığının başlangıcının veya
nihayetinin olmadığı ve varlığının sonsuz olduğu ifade edilmekte, O'nun her varlığı
gördüğü, fakat yaratıkların O'nun zatını görmek kabiliyetini taşımadığı, O'nun
bütün varlıkları yoktan var edip yetiştirdiği, yaşattığı ve mutlak hakimiyeti
ifade edilmektedir.
Hadisin sonunda
istenen zenginlikten maksad, dünya malını toplamak değil, kimseye el avuç
açmaya muhtaç olmamak ve gönül zenginliğidir.
Bu hadiste
geçen İfaf'tan maksad mübah olmayan şeylerden uzak durmaktır. Gına'dan maksad
ise gönül zenginliği ve halkın servetinden müstağni olmak, kanaat sahibi
olmaktır.