SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’L-FİTEN

<< 3956 >>

DEVAM: 9- OLACAK FİTNELER BABI

 

حدّثنا أَبُو كُرَيْبٍ. حدّثنا أَبُو مُعَاوِيَةَ وَ عَبْدُ الرَّحْمنِ الْمُحَارِبِيُّ وَوَكِيعٌ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ زَيْدِ بْنِ وَهْبٍ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمنِ بْنُ عَبْدِ رَبِّ الْكَعْبَةِ؛ قَالَ: انْتَهَيْتُ إِلَى عَبْدِ اللهِ بْنُ عَمْرِو ابْنِ الْعَاصِ، وَهُوَ جَالِسٌ فِي ظِلِّ الْكَعْبَةِ. وَالنَّاسُ مُجْتَمِعُونَ عَلَيْهِ. فَسَمِعْتُهُ يَقُولُ: بضيْنَا نَحْنُ مَعَ رَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم فِي سَفَرٍ. إِذْ نَزَلَ مَنْزِلاً. فَمِنَّا مَنْ يَضْرِبُ خِبَاءَهُ. وَمِنَّا مَنْ يَنْتَضِلُ. وَمِنَّا مَنْ هُوَ جَشَرِهِ. إِذْ نَادَى مُنَادِ بِهِ. الصلاةُ جَامِعَةٌ. فَاجْتَمَعْنَا. فَقَامَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم فَخَطَبَنَا،   فَقَالَ ((إِنَّهُ لَمْ يَكُنْ نَبِيٌّ قَبْلِي إِلاَّ كَانَ حَقّاً عَلَيْهِ أَنْ يَدُلَّ أُمَّتَهُ عَلَى مَا يَعْلَمُهُ خَيْراً لَهُمْ. وَيُنْذِرَهُمْ مَا يَعْلَمُهُ شَرّاً لَهُمْ. وَإِنَّ أُمَّتكُمْ هذِهِ، جُعِلَتْ عَافِيَتُهَا فِي أُوَّلِهَا. وَإِنَّ آخِرَهُمْ يُصيِبُهُمْ بَلاَءٌ، وَاُمُورٌ نُنْكِرُونَهَا. ثُمَّ تَجِيءُ فتَنٌ يُرَقِّقُ بَعْضُهَا بَعْضاً. فَيَقُولُ الْمُؤْمِنُ: هذِهِ مُهْلِكَتِي. ثُمَّ تَنْكَشِفُ. ثُمَّ تَجِيُْ فِتْنَةٌ فَيَقثولُ الْمْؤْمِنُ. هذِهِ مُهْلِكَتِي. ثُمَّ تَنْكَشِفُ.. فَمَنْ سَرَّهُ أَنْ يُزَجْزَحَ عَنِ النَّارِ وَيُدْخَلَ الْجَنَّةَ، فَلْتُدْرِكْهُ مَوْتَتُهُ وَهُوَ يُؤْمِنُ بَاللهِ وَالْيَوْمِ الآْخِرِ، وَلْيَأْتِ إِلَى النَّاسِ الَّذي يُحِبُّ أَنْ يَأْتُوا إِلَيْهِ وَمَنْ يَايَعَ إِمَاماً فَأَعْطَاهُ يَمِيِنِهِ، وَثَمَرَةَ قَلْبِهِ فَلْيُطِعْهُ مَا اسْتَطَاعَ. فَإِنْ جَاءَ آخَرُ يُنَازِعُهَ. فَاضْرِبُوا عُنَقَ الآْخَرِ)). قَالَ: فَأَدْخَلْتُ رَأْسِي مِنْ بَيْنِ النَّاسِ، فَقُلْتَ: أَنْشُدُكَ اللهَ! أَنْتَ سَمِعْتَ هذَا مِنْ رَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم؟ قَالَ، فَأَشَارَ بِيَدِهِ إِلَى أُذُنَيْهِ، فَقَالَ: سَمِعَتْهُ أُذُنَأيَ، وَوَعَاهُ قَلْبِي.

 

Abdurrahman bin Abd-i Rabbi'l-Ka'be (r.a.)'den; şöyle demiştir: Bir gün Abdullah bin Amr bin el-As (r.a.) Ka'be'nin gölgesinde oturmuş, başında da halk toplanmış iken ben onun yanına vardun. Abdullah'dan (bu esnada) şunu işittim: Biz bir yolculukta Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in beraberinde idik. O, bir ara bir konakta konakladı. Bunun üzerine kimimiz kendi çadırını kuruyor, kimimiz ok atışı yapıyor ve kimimiz otlanan hayvanı ile meşgul oluyordu. Bu sırada Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in çağırıcısı:  "Haydin namaza" diye çağrıda bulundu. Biz de hemen toplandik.

 

Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ayağa kalkarak bize şu hutbede bulundu: «Benden önceki her Nebi üzerine kendi ümmeti için hayır bildiği şeyleri onlara göstermesi ve şer bildiği şeylere karşı uyarıp korkutması şuphesiz bir hak, görev oldu. Sizin bu ümmetinizin afiyeti evvelinde kılındı. Bu ümmetinizin son kısmının başına bela ve hoşlanmayacağınız bir takım işler muhakkak gelecektir. Sonra öyle fitneler gelecek ki bazısı diger bazısını hafifletecek (yani sonra gelen fitne bir önceki fitneden daha şiddetli olacağından öncekini hafif bırakacaktır). Artık mu'min kul, (bir fitne geldiğinde): işte beni helak eden fitne budur, der. Bir süre sonra o fitne geçer. Bunun arkasında başka bir fitne gelir ve mu'min kul: işte beni helak edici fitne budur, der. Sonra o fitne de açılıp gider. Artik kim cehennem ateşinden uzaklaştırılmasi ve cennete girdirilmesi kendisini sevindiriyorsa Allah'a ve ahiret gününe iman eder halde iken ölümü gelsin ve insanlara, kendisine yapmalarını arzuladığı şeyleri yapsın. Kim bir devlet baskanına bey'at edip ona elini vermiş. (yani seçmiş.) ve samimiyetle bağlanmış ise artık olanca gücüyle ona itaat etsin. şayet bundan sonra başka bir devlet başkanı çıkıp gelir de birincisi ile nidaya kalkışırsa (yani isyan çıkarmak isterse)  sonradan gelenin boynunu vurunuz.»

 

Abdurrahman bin Abd-i Rabbi'l-Ka'be demiştir ki: Bunun üzerine ben başımı topluluğun arasından ileri sokarak (yani Abdullah (r.a.)'ın yakınına sokularak) : Allah aşkına sana soruyorum, bu hadisi Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den sen kendin işittin (mi)? dedim. Abdurrahman demiştir ki: Bunun üzerine Abdullah (r.a.), eliyle kulaklarına işaret ederek: Bunu kulaklarım işitti kalblm de belledi, iyice ezberledi, dedi.

 

 

AÇIKLAMA: Bu hadisi Müslim "EI-İmare (Emaret)" kitabının 10. babında rivayet etmiştir. Ebu Davud da "EI-Fiten" bölümünde kısa bir metin halinde rivayet etmiştir.  Nesai de Bey'at ve Siyer bölümünde rivayet etmiştir.

 

HADİSTE GEÇEN BAZI KELİMELERİ AÇIKLAYALIM:

 

Hiba: Yün veya deve tüyünden mamul çadır demektir . İntidal: Yarışmak maksadıyla ok atışıdır.

Ceşer: Gece gündüz dışarda otlatılan ve ne gündüz ne de gece köye-kente getirilmeyen büyükbaş ve küçükbaş hayvan sürüsüne denilir.  Terkik: Hafifletmek, süslemek ve teşvik etmek gibi değişik manalara gelir. Tercemede hafifletmek manası alındı. Diğer iki şekilde yorumlamak da mümkündür. Yani gelecek fitnelerin bazısı diğer bazısını güzel gösterir veya bir kısmı diğer bir kısma teşvik eder, tahrik eder.  Safkatü'l-Yemin: Alış verişte veya başka bir akidde taraflardan birinin elini diğerinin elinin üzerine koyup işin kesinleşmesini ifade etmeleridir.

 

HADİS'İN İZAHI:

 

Hadis, Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in vefatından bir süre sonra müslümanların başına bir takım belaların, hoşlanmadıklan şeylerin ve bundan sonra da fitnelel'in geleceğini bir mucize mahiyetinde haber verir. Bilindiği gibi bu mucize aynen gerçekleşti.

 

Fitne ve fesadın çoğaldığı dönemde müslüman bir kimsenin dikkat edeceği önemli noktalar şöyle sıralanmıştır:

 

1. Al!ah'a ve ahirete imanı muhafaza ederek imanlı ölmeye çalışmak, yüce dinimizin helal kıldığı bir şeyin haramlığını iddia etmek veya bunun aksine haram olan bir şeyi helal itikad etmek gibi tehlikelere karşı uyanık durmaktır. Mesela bir müslümanın haksız yere öldürülmesinin helal olduğunu itikad etmek gibi.

 

2. Müslüman bir kimse kendi nefsi için arzuladığı ve hoşlandığı iyi şeyleri bütün müslümanlar için arzulamaIıdır. Keza kendi nefsi için arzulamadığı bir şeyi başkası için de arzulamamalıdır.

 

3. Bir halifeye bey'at edip samimiyetle ona bağlandıktan sonra ona itaat etmek gerekir. Seçilmiş olan halifeye isyan ederek onu cebir yoluyla devirmeye çalışan bir kimse çıkarsa asi durumundakinin peşine gitmemek gerekir. Hadis asi durumundaki kişinin boynunun vurulmasını emreder.

 

Nevevi bu cümlenin izah bölümünde şöyle der: Yani ikinci şahıs halifeye karşı asi sayıldığı için def edilmesi gerekir. Şayet çatışmasız ve savaşsız bir biçimde defedilmesi mümkün olmazsa asi kimseyle savaşılır. Savaşma esnasında asi kimseyi öldürmekten başka bir çare bulunmazsa gerektiğinde öldürülür.

 

Cumhura göre iki ayrı halife ile ard arda bey'at edilirse birinci halife ile yapılan bey'at sahihtir. Buna sadakat gerekir. İkincisi ile yapılan bey'at geçersiz sayılır ve böyle bir bey'atte bulunan kimselerin bu bey'atın gereğini yapmaları haramdır. İkinci şahsın halifelik iddiasında bulunması, bunu istemesi de haramdır. İkinci halife ile bey'at eden kimselerin birinci halife ile yapılan bey'atten haberdar olmaları veya olmamaları farketmez. Keza iki halifenin aynı beldede veya. ayrı iki beldede olmaları da hükmü değiştirmez.