DEVAM: 9- OLACAK
FİTNELER BABI
حدّثنا
أَبُو
كُرَيْبٍ.
حدّثنا أَبُو
مُعَاوِيَةَ
وَ عَبْدُ
الرَّحْمنِ
الْمُحَارِبِيُّ
وَوَكِيعٌ
عَنِ
الأَعْمَشِ
عَنْ زَيْدِ
بْنِ وَهْبٍ،
عَنْ عَبْدِ
الرَّحْمنِ
بْنُ عَبْدِ
رَبِّ
الْكَعْبَةِ؛
قَالَ: انْتَهَيْتُ
إِلَى عَبْدِ
اللهِ بْنُ
عَمْرِو ابْنِ
الْعَاصِ،
وَهُوَ
جَالِسٌ فِي
ظِلِّ الْكَعْبَةِ.
وَالنَّاسُ
مُجْتَمِعُونَ
عَلَيْهِ.
فَسَمِعْتُهُ
يَقُولُ:
بضيْنَا
نَحْنُ مَعَ
رَسُولِ
اللهِ صلى
الله عليه
وسلم فِي سَفَرٍ.
إِذْ نَزَلَ
مَنْزِلاً.
فَمِنَّا
مَنْ يَضْرِبُ
خِبَاءَهُ.
وَمِنَّا
مَنْ
يَنْتَضِلُ. وَمِنَّا
مَنْ هُوَ
جَشَرِهِ.
إِذْ نَادَى
مُنَادِ بِهِ.
الصلاةُ
جَامِعَةٌ.
فَاجْتَمَعْنَا.
فَقَامَ
رَسُولُ
اللهِ صلى
الله عليه وسلم
فَخَطَبَنَا، فَقَالَ
((إِنَّهُ
لَمْ يَكُنْ
نَبِيٌّ
قَبْلِي
إِلاَّ كَانَ
حَقّاً عَلَيْهِ
أَنْ يَدُلَّ
أُمَّتَهُ
عَلَى مَا يَعْلَمُهُ
خَيْراً
لَهُمْ.
وَيُنْذِرَهُمْ
مَا
يَعْلَمُهُ
شَرّاً
لَهُمْ.
وَإِنَّ أُمَّتكُمْ
هذِهِ،
جُعِلَتْ
عَافِيَتُهَا
فِي
أُوَّلِهَا.
وَإِنَّ
آخِرَهُمْ
يُصيِبُهُمْ
بَلاَءٌ، وَاُمُورٌ
نُنْكِرُونَهَا.
ثُمَّ
تَجِيءُ فتَنٌ
يُرَقِّقُ
بَعْضُهَا
بَعْضاً.
فَيَقُولُ
الْمُؤْمِنُ:
هذِهِ
مُهْلِكَتِي.
ثُمَّ تَنْكَشِفُ.
ثُمَّ
تَجِيُْ
فِتْنَةٌ
فَيَقثولُ
الْمْؤْمِنُ.
هذِهِ
مُهْلِكَتِي.
ثُمَّ
تَنْكَشِفُ..
فَمَنْ
سَرَّهُ أَنْ
يُزَجْزَحَ
عَنِ النَّارِ
وَيُدْخَلَ
الْجَنَّةَ،
فَلْتُدْرِكْهُ
مَوْتَتُهُ
وَهُوَ
يُؤْمِنُ
بَاللهِ
وَالْيَوْمِ
الآْخِرِ،
وَلْيَأْتِ
إِلَى
النَّاسِ
الَّذي
يُحِبُّ أَنْ
يَأْتُوا إِلَيْهِ
وَمَنْ
يَايَعَ
إِمَاماً
فَأَعْطَاهُ
يَمِيِنِهِ،
وَثَمَرَةَ
قَلْبِهِ فَلْيُطِعْهُ
مَا اسْتَطَاعَ.
فَإِنْ جَاءَ
آخَرُ
يُنَازِعُهَ.
فَاضْرِبُوا
عُنَقَ
الآْخَرِ)). قَالَ:
فَأَدْخَلْتُ
رَأْسِي مِنْ
بَيْنِ النَّاسِ،
فَقُلْتَ:
أَنْشُدُكَ
اللهَ! أَنْتَ
سَمِعْتَ
هذَا مِنْ
رَسُولِ
اللهِ صلى الله
عليه وسلم؟
قَالَ،
فَأَشَارَ
بِيَدِهِ إِلَى
أُذُنَيْهِ،
فَقَالَ:
سَمِعَتْهُ
أُذُنَأيَ،
وَوَعَاهُ
قَلْبِي.
Abdurrahman bin
Abd-i Rabbi'l-Ka'be (r.a.)'den; şöyle demiştir: Bir gün Abdullah bin Amr bin
el-As (r.a.) Ka'be'nin gölgesinde oturmuş, başında da halk toplanmış iken ben
onun yanına vardun. Abdullah'dan (bu esnada) şunu işittim: Biz bir yolculukta
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in beraberinde idik. O, bir ara bir
konakta konakladı. Bunun üzerine kimimiz kendi çadırını kuruyor, kimimiz ok
atışı yapıyor ve kimimiz otlanan hayvanı ile meşgul oluyordu. Bu sırada Resul-i
Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in çağırıcısı: "Haydin namaza" diye çağrıda
bulundu. Biz de hemen toplandik.
Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ayağa kalkarak bize şu hutbede bulundu: «Benden
önceki her Nebi üzerine kendi ümmeti için hayır bildiği şeyleri onlara
göstermesi ve şer bildiği şeylere karşı uyarıp korkutması şuphesiz bir hak,
görev oldu. Sizin bu ümmetinizin afiyeti evvelinde kılındı. Bu ümmetinizin son
kısmının başına bela ve hoşlanmayacağınız bir takım işler muhakkak gelecektir.
Sonra öyle fitneler gelecek ki bazısı diger bazısını hafifletecek (yani sonra
gelen fitne bir önceki fitneden daha şiddetli olacağından öncekini hafif
bırakacaktır). Artık mu'min kul, (bir fitne geldiğinde): işte beni helak eden
fitne budur, der. Bir süre sonra o fitne geçer. Bunun arkasında başka bir fitne
gelir ve mu'min kul: işte beni helak edici fitne budur, der. Sonra o fitne de
açılıp gider. Artik kim cehennem ateşinden uzaklaştırılmasi ve cennete
girdirilmesi kendisini sevindiriyorsa Allah'a ve ahiret gününe iman eder halde
iken ölümü gelsin ve insanlara, kendisine yapmalarını arzuladığı şeyleri
yapsın. Kim bir devlet baskanına bey'at edip ona elini vermiş. (yani seçmiş.)
ve samimiyetle bağlanmış ise artık olanca gücüyle ona itaat etsin. şayet bundan
sonra başka bir devlet başkanı çıkıp gelir de birincisi ile nidaya kalkışırsa
(yani isyan çıkarmak isterse) sonradan
gelenin boynunu vurunuz.»
Abdurrahman bin
Abd-i Rabbi'l-Ka'be demiştir ki: Bunun üzerine ben başımı topluluğun arasından
ileri sokarak (yani Abdullah (r.a.)'ın yakınına sokularak) : Allah aşkına sana
soruyorum, bu hadisi Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den sen kendin
işittin (mi)? dedim. Abdurrahman demiştir ki: Bunun üzerine Abdullah (r.a.),
eliyle kulaklarına işaret ederek: Bunu kulaklarım işitti kalblm de belledi,
iyice ezberledi, dedi.
AÇIKLAMA: Bu hadisi Müslim "EI-İmare (Emaret)"
kitabının 10. babında rivayet etmiştir. Ebu Davud da "EI-Fiten"
bölümünde kısa bir metin halinde rivayet etmiştir. Nesai de Bey'at ve Siyer bölümünde rivayet
etmiştir.
HADİSTE GEÇEN
BAZI KELİMELERİ AÇIKLAYALIM:
Hiba: Yün veya
deve tüyünden mamul çadır demektir . İntidal: Yarışmak maksadıyla ok atışıdır.
Ceşer: Gece
gündüz dışarda otlatılan ve ne gündüz ne de gece köye-kente getirilmeyen
büyükbaş ve küçükbaş hayvan sürüsüne denilir.
Terkik: Hafifletmek, süslemek ve teşvik etmek gibi değişik manalara
gelir. Tercemede hafifletmek manası alındı. Diğer iki şekilde yorumlamak da
mümkündür. Yani gelecek fitnelerin bazısı diğer bazısını güzel gösterir veya
bir kısmı diğer bir kısma teşvik eder, tahrik eder. Safkatü'l-Yemin: Alış verişte veya başka bir
akidde taraflardan birinin elini diğerinin elinin üzerine koyup işin
kesinleşmesini ifade etmeleridir.
HADİS'İN İZAHI:
Hadis, Resul-i
Ekrem (s.a.v.)'in vefatından bir süre sonra müslümanların başına bir takım
belaların, hoşlanmadıklan şeylerin ve bundan sonra da fitnelel'in geleceğini
bir mucize mahiyetinde haber verir. Bilindiği gibi bu mucize aynen gerçekleşti.
Fitne ve
fesadın çoğaldığı dönemde müslüman bir kimsenin dikkat edeceği önemli noktalar
şöyle sıralanmıştır:
1. Al!ah'a ve
ahirete imanı muhafaza ederek imanlı ölmeye çalışmak, yüce dinimizin helal
kıldığı bir şeyin haramlığını iddia etmek veya bunun aksine haram olan bir şeyi
helal itikad etmek gibi tehlikelere karşı uyanık durmaktır. Mesela bir
müslümanın haksız yere öldürülmesinin helal olduğunu itikad etmek gibi.
2. Müslüman bir
kimse kendi nefsi için arzuladığı ve hoşlandığı iyi şeyleri bütün müslümanlar
için arzulamaIıdır. Keza kendi nefsi için arzulamadığı bir şeyi başkası için de
arzulamamalıdır.
3. Bir halifeye
bey'at edip samimiyetle ona bağlandıktan sonra ona itaat etmek gerekir.
Seçilmiş olan halifeye isyan ederek onu cebir yoluyla devirmeye çalışan bir
kimse çıkarsa asi durumundakinin peşine gitmemek gerekir. Hadis asi durumundaki
kişinin boynunun vurulmasını emreder.
Nevevi bu
cümlenin izah bölümünde şöyle der: Yani ikinci şahıs halifeye karşı asi
sayıldığı için def edilmesi gerekir. Şayet çatışmasız ve savaşsız bir biçimde
defedilmesi mümkün olmazsa asi kimseyle savaşılır. Savaşma esnasında asi
kimseyi öldürmekten başka bir çare bulunmazsa gerektiğinde öldürülür.
Cumhura göre
iki ayrı halife ile ard arda bey'at edilirse birinci halife ile yapılan bey'at
sahihtir. Buna sadakat gerekir. İkincisi ile yapılan bey'at geçersiz sayılır ve
böyle bir bey'atte bulunan kimselerin bu bey'atın gereğini yapmaları haramdır.
İkinci şahsın halifelik iddiasında bulunması, bunu istemesi de haramdır. İkinci
halife ile bey'at eden kimselerin birinci halife ile yapılan bey'atten haberdar
olmaları veya olmamaları farketmez. Keza iki halifenin aynı beldede veya. ayrı
iki beldede olmaları da hükmü değiştirmez.