2- DÜNYA'YI ARZULAMAK,
GAYE VE MAKSAD EDİNMEK BABI
حدّثنا
مُحَمَّدُ
بْنُ
بَشَّارٍ.
حدّثنا مُحَمَّدُ
بْنُ
جَعْفَرٍ.
حدّثنا
شُعْبَةَ عَنْ
عُمَرَ
سُلَيْمَانَ،
قَالَ:
سَمِعْتُ عَبْدِ
الرَّحْمنِ
بْنَ أَبَانَ
بْنِ
عُثْمَانَ
بْنِ
عُثْمَانَ بْنِ
عَفَّانَ
عَنْ
أَبِيهِ؛
قَالَ: خَرَجَ
زَيْدُ بْنُ
ثَابِتٍ مِنْ
عِنْدِ
مَرْوَانَ، بِنِصْفِ
النَّهَارِ.
قُلْتُ: مَا
بَعَثَ إِلَيْهِ،
هذِهِ
السَّاعَةَ،
إِلاَّ
لِشَيْءٍ
سَأَلَ
عَنْهُ.
فَسَأَلْتُهُ،
فَقَالَ: سَأَلَنَا
عَنْ
أَشْيَاءَ
سَمِعْناهَا
مِنْ رَسُول اللهِ
صلى الله عليه
وسلم يَقُولُ:
((مَنْ كَانَتِ
الدُّنْيا
هَمَّهُ،
فَرَّقَ
اللهُ عَلَيْهِ
أَمْرهُ،
وَجَعَلَ
فَقْرَهُ
بَيْنَ عَيْنَيْهِ،
وَلَمْ
يَأْتِهِ
مِنَ الدُّنْيَا
إِلاَّ
مَاكُتِبَ
لَهْ. وَمَنْ
كَانَتِ
الآخِرَةُ نِيَّتَهُ،
جَمَعَ اللهُ
لَهُ
أَمْرَهُ. وَجَعَلَ
غِنَاهُ فِي
قَلْبِهِ،
وَأَتَتْهُ الدُّنْيَا
وَهِي
رَاغِمَةٌ)).
في الزوائد:
إسناده صحيح،
رجاله ثقات.
Ebân bin Osman
bin Affân (r.a.)'da.n; Şöyle demiştir: Zeyd bin Sabit (r.a.) (bir defa) gündüz
yansı (halîfe) Mervân (bin el-Hakem)'in yanından çıktı. Ben: Mervân bu
(zamansız) saatte Zeyd bin Sâbit'e mutlaka sormak istediği bir şey için ona
haber gönderdi (yanına çağırttı), dedim ve (çağırılma sebebini) Zeyd bin Sâbit'e
sordum. Bunun üzerine Zeyd: Mervân, bize Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'den işittiğimiz bâzı şeyler sordu. Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem)'den şu buyruğu işittim, dedi: Kim ki arzusu, amacı dünya olursa
Allah o kimsenin aleyhine İşini darmadağın eder, fakirliğini iki gözünün
arasında kılar (yâni dünyalığı elde etmek uğrunda sıkıntılar çeker, ihtirası da
dinmez) ve dünya (ni'met ve malın) dan kendisi için (kaderinde) yazılmış olan
miktardan başka hiç bir şey ona gelmez. Kimin niyeti, arzusu âhiret olursa
Allah o kimse için (dağınık) işini toparlar (düzenler), zenginliğini kalbine
yerleştirir, dünya (ni'metleri ile malı) da boyun eğerek ona (rahatlıkla)
gider."
Not: Zevaid'de
şöyle söylenmiştir: Bunun senedi sahih olup ravileri güvenilir zatlardır.
AÇIKLAMA: Zevaid türünden olan bu hadisi Taberani ve İbni
Hibban da rivayet etmişlerdir. Tirmizi de Zühd bölümünde bunun benzerini Enes
bin Malik (r.a.)'den merfu olarak rivayet etmiştir.
Sindi bu
hadisin izah bölümünde şöyle der: Hülasa, Allah'ın kulu için takdir ve tayin
eylemiş olduğu nzık ne ise şüphesiz o nzık sahibini mutlaka bulur. Ancak şu var
ki, arzu ve amacı ahiret mutluluğu olan kulun rızkı kolayca ve rahatlıkla onu
bulur. Arzu ve amacı dünya malını toplamak olan kulun rızkı ise sıkıntılar,
(telaşlar ve ihtiraslar) neticesinde ona vanr. Şu halde ahiret mutluluğunu amaç
edinen kul, hem ahiret mutluluğunu hem de dünya mutluluğunu elde etmiş olur.
Çünkü dünya malını toplamaktan gaye dünyada rahat etmek, gönül huzuruna
kavuşmaktır. Ahiret mutluluğuna namzed olan kişiye dünya rahatlığı, gönül
huzuru ve zenginliği verilmiş olur. Amaç ve arzusu dünya malı olan kimse ise
hem dünya bakımından hem de ahiret açısından hüsran ve zarardadır. Çünkü hayat
boyunca dünya malını elde etmek Uğrunda devamlı sıkıntı, telaş ve
rahatsızlıklar çeker. Böyle bir kimsenin rahatı bozulduktan sonra malının ne
faydası olur?