DEVAM: 1- DÜNYADA ZÜHD
(YANİ DÜNYAYA RAĞBET GÖSTERMEYİP ONDAN YÜZ ÇEVİRME) BABI
حدّثنا
الْحَسَنُ
بْنُ أَبِي
الرَّبِيعِ. حدّثنا
عَبْدُ
الرَّزَّاقِ.
حدّثنا
جَعْفَرُ
بْنُ
سُلَيْمَانَ
عَنْ
ثَابِتٍ،
عَنْ أَنَسٍ؛
قَالَ:
اشْتَكَى
سَلْمَانُ.
فَعَادَهُ سَعْدٌ.
فَرَآهُ
يَبْكِي.
فَقَالَ لَهُ
سَعْدٌ: مَا يُبْكِيكَ؟
يَا أَخِي!
أَلَيْسَ
قَدْ صَحِبْتَ
رَسُولَ
اللهِ صلى
الله عليه
وسلم؟ أَلَيْسَ،
أَلَيْسَ؟
قَالَ
سَلْمَانُ:
مَا أبْكِي
وَاحِدَةً
مِنِ
اثْنَتَيْنِ.
مَا أبْكِى ضِنّاً
لِلدُّنْيَا
وَلاَ
كَرَاهِيَةً
لِلآْخِرَةِ.
وَلِكنْ
رَسُولُ
اللهِ صلى
الله عليه وسلم
عَهِدَ
إِلَيَّ
عَهْداً.
فَمَا
أُرَانِي إلاَّ
قَدْ
تَعَدَّيْتُ.
قَالَ: وَمَا
عَهِدَ إِلَيْكَ؟
قَالَ: عَهِدَ
إِلَيَّ
أَنَّهَ يَكْفِي
أَحَدَكُمْ
مِثْلُ زَادِ
الرَّاكِبِ.
وَلاَ
أُرَانِي
إلاَّ قَدْ
تَعَدَّيْتُ. وَأَمَّا
أَنْتَ،
يَاسَعْدُ!
فَاتَّقِ
اللهَ عِنْدِ
حُكْمِكَ
إِذَا
حَكَمْتَ،
وَعِنْدَ قَسْمِكَ
إِذَا
قَسَمْتَ،
وَعِنْدَ
هَمِّكَ إِذَا
هَمَمْتَ.
قَالَ ثَابِت:
فَبَلَغَنِي أَنَّهُ
مَا تَرَكَ
إِلاَّ
بَضْعَةً
وَعِشْرِينَ
دِرَهَماً.
مِنْ
نَفَقَةٍ
كَانَتْ عِنْدَهُ.
في الزوائد:
في إشناده
جعفر بن
سليمان
الضبعيّ، وهو
وإن أخرج له
مسلم ووثقة
ابن معين، فقد
قَالَ ابن
المدين: هو
ثقة عندنا.
أكثر عَنْ
ثابت أحاديث
منكرة. وقال
البخاريّ في
الضعفاء: يخالف
في بعض حديثه.
وقال ابن حبان
في الثقات:
كان يبغض
أبابكر وعمر.
وكان يحيى بن
سعيد يستضعفه.
Enes (r.a.)'den;
Şöyle demiştir: Selmân (ı Fârisî) (r.a.) hastalandı. Sa'd (bin Ebî Vakkas)
(r.a.) da onu ziyarete gitti. Baktı ki Selman ağlıyor. Bunun üzerine Sa'd, ona:
Kardeşim! Seni ağlatan nedir? Sen Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile
arkadaşlık etmek şerefine kavuşmadın mı? (Şöyle) değil mi, (böyle) değil mi?
(yâni şu ve bu faziletlerin var), dedi. Selman: (Şu) iki şey'den birisi için
ağlamıyorum: Ben ne dünyaya bir düşkünlükten dolayı ne de âhiretten
hoşlanmamaktan dolayı ağlıyorum Ve lakin Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) bana bir tavsiyede bulundu (idi) de ben kendimi o tavsiyenin
sınırlarını mutlaka aşmış sanırım , dedi. Sa'd: O, sana ne tavsiye buyurdu?
diye sordu. Selman: O, bana: Binek
hayvanı üstünde yolculuk edenin azığı kadar (mal) birinize yeter, diye
tavsiyede bulundu (idi). Halbuki ben kendimi o tavsiyenin sınırlarını mutlaka
aşmış sanırım. Sana gelince Yâ Sa'd: Hüküm vereceğin zaman hükmünde, (hakları)
taksim edeceğin zaman dağıtımında ve bir şeye niyetlendiğin zaman azminde
Allah'tan kork (azabından sakın), dedi.
(Râvilerden)
Sabit demiştir ki: Selman (r.a.)'ın (vefat ettiğinde) yanında olan yirmi küsur
dirhemlik nafakadan başka bir mal bırakmadığı haberi bana ulaştı."
Not: Zevaid'de
şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Ca'fer bin Süleyman ed-Dubai bulunur. Bu
ravinin hadisini Müslim kendi Sahih'inde rivayet etmiş ve İbn-i Main de onu
güvenilir saymış ise de İbnü'l-Medini: ''Bizce güvenilir, fakat Sabit'ten
münker olan bir hayli hadis rivayet etmiş,'' demiştir. Buhari de zayıf raviler
bölümünde: 0, hadisinin bazısında muhalefet eder, demiştir. İbni Hibban da.
güvenilir raviler bölümünde: O; Ebü Bekir ve Ömer (r.a.)'a buğzederdi;
demiştir. Yahya bin Said de onu zayıf sayardı.
AÇIKLAMA: Zevaid türünden olan bu hadisin bir benzerini
Hakim de rivayet ederek senedinin sahih olduğunu söylemiştir.
El-Münziri,
et-Terğib ve't-Terhib'te hem Müellifimizin hadisini hem de Hakim'''in hadisini
rivayet etmiş ve Müellifimizin senedindeki bütün ravilerin güvenilir zatlar
olup Buhari ve Müslim'''in bu ravilerin rivayetlerini kendi sahihlerine
aldıklarını, yalnız Ca'fer bin SüIeyman'ın rivayetlerini sadece Müslim'in
aldığını, yani Buhari'nin almadığını ifade etmiştir.
Et-Terğib
ve't-Terhib'teki rivayette hadisin sonunda Sabit'e ait söz "Selman
(r.a.)'ın (vefat ettiğinde) yanında olan birazcık azık ile beraber yirmi küsur
dirhemden başka mal bırakmadığı haberi bana ulaştı" şeklindedir.
Bundan
anlaşılıyor ki Sünenimizin bazı nüshalarında Sabit'in sözü bu şekildedir. Bu
durum Sindi'nin ifadesinden de anlaşılıyor.
Müslümanların
biribirlerine hakkı tavsiye etmeleri İslami bir prensip olduğu için SeIman
(r.a.), ziyaretine gelen Sa'd bin Ebi Vakkas (r.a.)'a anılan tavsiyelerde
bulunmuştur.