DEVAM: 23- BELA
(MUSİBET VE SIKINTILARA) KARŞI SABRETMEK BABI
حدّثنا
مُحَمَّدُ
بْنُ رُمْحٍ.
أَنْبَأَنَا
اللَّيْثُ
بْنُ سَعْدٍ
عَنْ يَزِيدَ
بْنِ أَبِي
حَبِيبٍ،
عَنْ سَعْدِ
بْنِ
سِنَانٍ، عَنْ
أَنَسِ بْنِ
مَالِكٍ،
عَنْ رَسُولِ
اللهِ صلى
الله عليه
وسلم؛
أَنَّهُ
قَالَ
((عِظَمُ الْجِزَاءِ
مَعَ عِظَمِ
الْبَلاَءِ.
إِنَّ اللهَ،
إِذَا
أَحَبَّ
قَوْماً
ابْتَلاَهُمْ.
فَمَنْ
رَضِىَ،
فَلَهُ
الرِّضَا.
وَمَنْ سَخِطَ،
فَلَهُ
السُّخْطُ)).
Enes bin Malik
(r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurmuştur:
Sevabın çokluğu
belanın büyüklüğuyle beraberdir. Allah bir toplumu sevdiği zaman şüphesiz
onları (sıkıntı-musibet ve belalarla) imtihan eder. Artık kim bir (imtihan
edildiği bela ve musibetlere) rıza gösterirse Allah'ın rızası (ve bol sevabı) o
kimseyedir. Kim de (imtihan edildiği bela ve musibetlere) ofkelenir (ilahi
hükme rıza göstermez) ise Allah'ın gazabi (ve azabi) o kimseyedir.