19- (ALLAH KORKUSUNDAN
DOLAYI) ÜZÜLÜP AĞLAMAK BABI
حدّثنا
أَبُو بَكْرِ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ. أَنْبَأَنَا
عُبَيْدُ
اللهِ بْنُ
مُوسى. أَنْبَأَنَا
إِسْرَائِيلُ
عَنْ
إِبْرَاهِيمَ
بْنِ
مُجَاهِدٍ،
عَنْ
مُوَرِّقٍ
الْعِجْلِيِّ،
عَنْ أَبِي
ذَرٍّ؛ قَالَ:
قَالَ
رَسُولُ
اللهِ صلى
الله عليه وسلم: ((إِنِّي
أَرَى مَا لاَ
تَرَوْنَ،
وَأَسْمَعُ
مَا لاَ
تَسْمَعُونَ.
وَإِنَّ السَّمَاءِ
أَطَّتْ
وَحَقَّ
لَهَا أضنْ
اَئِطَّ.
مَافِيهَا
مَوْضِعُ
أَرْبِعَ
أَصَابِعَ إِلاَّ
وَمَلَكٌ
وَاضِعٌ
جَبْهَتَهُ
سَاجِداً للهِ.
وَاللهِ! لَوْ
تَعْلَمُونَ
مَا أَعْلَمُ،
لَضَحِكْتُمْ
قَلِيلاً
وَلَبَكَيْتُمْ
كَثِيراً.
وَمَا
تَلَذَّذْتُمْ
بِالنِّسَاءِ
عَلَى
الْفُرَشَاتِ.
وَلَخَرَجْتُمْ
إِلَى
الصُّعُدَاتِ
تَجْأَرُونَ
إِلَى اللهِ))
وَاللهِ! لَوَدِدْتُ
أَنِّي
كُنْتُ
شَجَرَةً
تُعْضَدُ.
Ebu Zer'(-i
Ğifarî) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem): «Şüphesiz, ben siz'in görmediğiniz (gerçekler) i görürüm ve
işitmediğiniz (gerçekler) i işitirim. Gök (âdeta) gıcırdadı ve gıcırdaması da
hakkıdır. (Çünkü) gökte dört parmak yeri yoktur ki bir melek Allah'a secde
etmek üzere (o yere) alnını koymasın. Allah'a yemin ederim ki. Benim bildiğim
(gerçekleri) siz bilseydiniz az gülerdiniz ve çok ağlardınız. Yataklar üstünde
kadınlardan da zevk duymazdınız ve (meskenlerinizden) yollara çıkıp Allah'a
yüksek sesle yakarışta bulunurdunuz», buyurdu.
(Ebu Zer' sözüne
devamla) Vallahi ben kesilen bir ağaç olmamı cidden temenni ettim, dedi.
Diğer tahric:
Tirmizi 2312; Buhari (benzeri) 6485, 6486 Ahmed ve Hakim de rivayet etmişler.
AÇIKLAMA: Resul-i Ekrem (s.a.v.), Nebilik gözü ve kulağıyla kainatın gerçeklerini,
melekut alemini, Allah'ın azametini, ahiret hayatı ile ilgili olayları,
cehennem azabının şiddetini, mahşerdeki dehşetli halleri gibi dünya gözü ve
kulağıyla görülüp işitilmesi mümkün olmayan gerçekleri Allah'ın izin ve
yardımıyla bilir, görür ve işitirdi. Hadisin "Sizin görmediğinizi görürüm
ve işitmediğinizi işitirim" bölümü ile "Benim bildiğimi siz bilseydiniz"
bölümünde bu gerçekIere işaret buyurulmuştur.
Göğün
gıcırdaması ifadesi, meleklerin çokluğunu belirtmek içindir. Yoksa meleklerin
ağırlık yapması dolayısıyla semanın gerçekten gıcırdaması manası
kasdedilmemiştir. Tıybi bu ifadeyi böyle yorumlamıştır. Tuhfe yazarı Tıybi'nin
bu yorumunu naklettikten sonra el-Kari'nin şöyle dediğini nakleder: Resul-i
Ekrem (s.a.v.)'in bu buyruğunun hakiki manasında tutulması aklen ve din
açısından mümkün iken ve mecazi bir mana ile yorumlanmasına ne ihtiyaç vardır.
Hele Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in: "Ben sizin işitmediğinizi işitirim"
buyruğu göğün gıcırdamasının hakiki manasında tutulmasını te'yid eder. Kaldı ki
göğün "Am'i" gıcırdaması değil de meleklerin tesbih, hamd, takdis ve
zikirleriyle inlemesi, uğultu çıkarması manasına da muhtemeldir.
Hadiste geçen
kelimelerden "Fürüşat" Fürüşün çoğuludur. Füruş da Firaşın çoğuludur.
'
Firaş: Yatak
demektir. "Suudat" da Suud'un çoğuludur. Suud da Saidin çoğuludur,
yollar demektir. Bu kelime başka şekilde de yorumlanmıştır. Bir kavle göre bu kelime
çöller ve meskun olmayan sahalar anlamında kullanılmıştır.