DEVAM: 30- TEVBEYİ
(HATIRLAMAK) BABI
حدّثنا
عَبْدُ اللهِ
بْنُ سَعِيدٍ.
حدّثنا عَبْدَةُ
بْنُ
سُلَيْمَانَ
عَنْ مُوسى
بْنِ الْمُسَيَّبِ
الثَّقَفِيِّ،
عَنْ شَهْرِ بْنِ
حَوْشَبٍ،
عَنْ عَبْدِ
الرَّحمْنِ
بْنِ عَنْمٍ،
عَنْ أَبِي
ذَرٍّ؛ قَالَ:
قَالَ
رَسُولُ
اللهِ صلى
الله عليه
وسلم ((إِنَّ
اللهَ
تَبَارَكَ
وَتَعَالَى: يَاعِبَادِي!
كُلُّكُمْ
مُذْنِبٌ
إِلاَّ مَنْ
عَافَيْتُ.
فَسَلُونِي
الْمَغْفِرةَ
فَأغْفِرَ
لَكثمء.
وَمَنْ
عَلِمَ
مِنْكُمْ أَنَّي
ذُو قَدْرَةٍ
عَلَى
الْمَغْفِرَةِ
فَاسْتَغْفَرَنِي
بِقُدْرَتِي
غَفَرءتُ
لَهُ.
وَكُلُّكُمْ
ضَالٌّ
إِلاَّ مَنء
هَدَيْتُ.
فَسَلُونِي
الْهُدَى
أَهْدِكُمْ.
وَكُلُّكُمْ
فَقِيرٌ إِلاَّ
مَنْ
أَغْنَيْتُ.
فَسَلُونِي
َأرْزُقْكُمْ
وَمَيِّتَكُمْ،
وَأَوَّلَكُمْ
وَآخِرَكُمْ،
وَرَطْبَكُمْ
وَيَابِسَاكُمُ
اجْتَمَعُوا
فَكَانُوا
عَلَى قَلْبِ
أَتْقَى
عَبْدٍ مِنْ
عِبَادِي _
لَمْ يَزِدْ
فِي مُلْكِي
جَنَاحُ بَعُوضَةٍ.
وَلَوْ أَنَّ
وَلَوْ
اجْتَمَعُوا
فَكَانُوا
عَلَى قَلْبِ
أَشْقَى
عَبْدٍ مِنْ عَبَادِي-
لَمْ
يَنْقُصْ
مِنْ مُلْكِي
جَنَاحُ
بَعُوضَةٍ.
وَلَوْ أَنَّ
حَيَّكُمْ
وَمَيِّتَكُمْ،
وَأَوَّلَكُمْ
وَآخِرَكُمْ،
وَرَطْبَكُمْ
وَيَابِسَكُمْ
اجْتَمَعُوا.
فَسَأَلَ كُلُّ
سَائِلٍ
مِنْهُمْ مَا
بَلَغَتْ
أُمْنِيَّتُهُ
- مَا نَقَصَ
مِنْ مُلْكِي
إِلاَّ كَمَا
لَوْ أَنَّ
أَحَدَكُمْ
مَرَّ بِشَفَةِ
الْبَحْرِ، فَغَمَسِ
فِيهَا
إِبْرَةً
ثُمَّ
نَزَعَهَا. ذلِكَ
بِإَنِّي
جَوَادق
مَاجِدٌ.
عَطَائِي كَلاَمٌ.
إِذَا
أَرَدْتُّ
شَيْئاً،
فَإِنَّمَا
أَقُول لَهُ: كُنْ
فَيَكُونُ)).
Ebu Zer'(-i
Ğifarî) (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Allah Tebarek ve Teala buyurur ki: Ey
kullarım! Benim koruduğum hariç hepiniz günah işleyebilirsiniz. Bu itibarla
benden mağfiret dileyiniz ki sizi bağışlıyayım. Siz'den kim bağışlamaya gücümün
yettiğini bilir de kudretimle benden mağfiret dilerse o kimseyi bağışlarım.
Hidayet'e
erdirdiğim kimseler hariç, hepiniz dalalettesiniz. Onun için benden hidayet
dileyiniz, sizi hidayete erdireyim.
Zengin ettiğim
kimseler hariç hepiniz fakirsiniz. Bu itibarla benden (rızık) isteyiniz, sizi
rızıklandırayım.
Eğer hayatta
olanınız, ölmüş olanınız, önce gelenleriniz, sonra gelenleriniz, yaş olanınız
ve kuru olanınız toplanıp da kullarımdan en çok takva sahibi kulumun kalbi
üzerinde (yani hepsinin kalbi onun kalbi gibi) olsa, benim mülkümde bir
sivrisinek kanadı (kadar bir şey) artmaz. Şayet onlar (yani tüm kullar)
toplanıp da kullarımdan en sapık - şerir kulumun kalbi Üzerinde (yani hepisinin
kalbi onun kalbi gibi) olsa benim mülkümden bir sivrisinek kanadı (kadar bir
şey) eksilmez. Eğer hayatta olanınız, ölmüş olanınız, önce gelenleriniz, sonra
gelenleriniz, yaş olanınız ve kuru olanınız (yani bütün kullar) toplanıp da her
biri hatırından geçen bütün ihtiyaç ve isteklerini (benden) dilerse, onların
bütün dileklerini yerine getirmem, benim mülkümden ancak birinizin deniz
kenarından geçip de bir dikiş iğnesini denize sokup çıkarması ile deniz suyunu
eksilttiği kadar eksiltir, (yani bu misalde nasıl deniz suyu hiç eksilmiyorsa
kulların bütün isteklerini yerine getirmekle ilahi hazineden hiç bir şey
eksilmez). Benim mülkümden hiç bir şeyin eksilmemesi sebebi şudur: Şüphesiz ben
çok cömerdim, keremim boldur. Bağış yapmam bir söz söylemek (ten ibaret) tir
(yani çalışmayı, didinmeyi gerektirmez). Ben bir şeyi dilediğim zaman sadece
ona كُنْ
فَيَكُونُ
[Kun fe yekun] "Ol"
derim. O da hemen olur.
Diğer tahric:
Bu hadisi Tirmizi "Ebvabu Sıfat'il-Kıyame" bölümünün sonlarında
rivayet etmiştir. Tuhfe yazarının beyanına göre bu hadisi Ahmed de rivayet
etmiş, Ayrıca Müslim de bunun benzerini rivayet etmiştir.
AÇIKLAMA: Hadisin: ..... cümlesi iki şekilde yorumlanabilir: Birincisi tercemede
belirtildiği gibi "Benim koruduğum (ermiş kimseler) hariç, hepiniz günah
işleyebilirsiniz, günah işlemeniz düşünülebilir" şeklindedir. Cümle de
geçen "Atiyet" korumak manasında kullamlmıştır. Allah'ın koruduğu
kimselerden maksad Nebiler ve veli zatlardır. Günah işlemeden koruma anlamının
aliyet sözcüğü ile ifade edilmesi sebebi, günan işlemenin bir manevi hastalık
olduğuna ve günahtan korunmanın bir manevi sağlık, afiyet ve selamet olduğuna
işaret etmektir.
İkinci yorum
şöyledir: "Benim afiyetıe kıldığını, yani mağfiret. rahmet ve tevbe ile
günahlarını giderdiğim kimseler hariç, hepiniz günah işlersiniz." Bu
yoruma göre bütün kullar günahkar sayılır. Ancak herkesin günahı Allah
katındaki durumuna göredir. Mesela bir velinin bir namazı veya namazın bir
parçasını gafletle kılması, başka bir deyimle namaz esnasında dünya ile ilgili
bir şeyi hatırına getirmesi onun makamı açısından bir kusur. hatta bir günah
sayılır.
Hadisİl\;
.............. cümlesini "Hidlyete erdirdiğlm kimseler hariç, hepiniz
dalalettesiniz" şeklinde terceme ettim. Bundan maksad şudur: Eğer kullar
kendi halleriyle başbaşa bırakılmış olsaydılar dalalete gidecektiler,
sapacaktılar. Yani iman ile ilgili hükümleri ve İslam dinindeki emir ve
yasakları bilmezlerdi ve dolayısıyla hak yoldan sapacaklardı. Bu yoruma göre
cümledeki "Dalalet"ten maksad iman hükümlerini ve İsIam'ın emir ve
yasaklarını bilmemektir. Bu hadis; "Doğan her çocuk fıtrat üzerine
doğar" hadisine aykırı değildir. Çünkü o hadisteki "Fıtrat"
kelimesi Tevhid manasınadır, yani Allah'a iman demektir. Allah'a iman etmek
başka şeydir. İman ile ilgili hükümleri ve İslam'ın emİf ve yasaklarını bilmek
başka şeydir.
Bir kavle göre
cümledeki dalaletten maksad cahiliyet devrindeki haldir. Yani Hz. Muhammed
(s.a.v.)'in İslam dinini tebliğ etmekle görevlendirilmeden önceki dönemde
bulunan kullar dalalette idiler. Fakat bu yorum uzak bir ihtimaldir. Yukardaki
yorum tercih edilmiştir.
Hadiste geçen
"Yaş olanınız" ifadesinden maksad genç olanlarınız veya dini ilimler
bilenleriniz, ya da Allah'a itaatkar olanlarınızdır. Hadisin "Kuru
olanlarınız" ifadesinden maksad ise yaşlı olanlarınız veya cahil
olanlarınız ya da Allah'a karşı gelenleriniz, günahkarlarınızdır.
Hadiste geçen
"En çok takva sahibi kulum" ifadesinden Resul-i Ekrem (s.a.v.)
kasdedilmiştir. Yine hadiste geçen "En sapık - şerir kulum"dan maksad
da şeytan aleyhila'nedir.
Bauda:
Sivrisinektir. Ümniyyet: Arzulanan, ihtiyaç duyulan şey demektir. İbre: Dikiş
iğnesidir.
Hadisin son
kısmında bütün kulların Resul-i Ekrem (s.a.v.) gibi Allah'a kulluk etmek üzere
toplanıp O'na bağlanmasıyla O'nun mülkünde, hükümranlığında, saltanatında,
azametinde bir fazlalığın söz konusu olmadığı ifade edilir. Çünkü Allah'ın
hükümranlığı ve sayılan diğer sıfatlarının bir sının yoktur ki bir şeyle
fazlalaşsın, artsın. Keza bütün kulların tüm isteklerini yerine getirmek O'nun
hazinelerinden bir şey eksiltmez. Çünkü hadiste de buyurulduğu gibi O, bir şey
dilediği zaman "OL" buyurmakla o şey hemen oluverir. Yani O'nun
çalışması, uğraşması, meşgul olması veya yorulması gibi bir durum söz konusu
değildir. O, her türlü noksan!ıklardan pak ve münezzehtir.