DEVAM: 32 - MEZAR VE
CESEDİN ÇÜRÜMESI HAKKINDA GELEN HADISLER BABI
حدّثنا
إِسْمَاعِيلُ
بْنُ حَفْصٍ
الأُبُلِّيُّ.
ثنا أَبُو
بَكْرِ بْنُ
عَيَّاشٍ
عَنِ الأَعْمَشِ،
عَنْ أَبِي
سُفْيَانَ،
عَنِ النَّبِيِّ
صلى الله عليه
وسلم؛ قَالَ:
((إِذَا
دَخَلَ
الْمَيِّتُ
الْقَبْرَ
مُثِّلَتِ
الشَّمْسُ
عِنْدَ
غُرُربِهَا. فَيَجْلِسُ
يَمْسَحُ
عَيْنَيْهِ
وَيَقُولُ:
دَعُونِي
أُصَلِّي)).
في الزوائد:
هذا إسناده
حسن إن كان
أبة سفيان،
واسمه طلحة
بْنُ نافع،
سمع من جابر
بْنُ عَبْدُ
الله.
وإسماعيل
بْنُ حفص
مختلف فيه.
Cabir (bin
Abdillah) (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurmuştur: (Mu'min) ölü, kabre girdiği zaman güneş, batmak üzere
bulunduğu şekilde (ona) temsil edilir (yani sanki akşam namazı vakti gelmiş
gibi bir görüntü ona gösterilir). Bunun üzerine ölü oturup ellerini gözlerine
sürer ve: Beni bırakınız namaz kılayım, der.
Not: Eğer Talha
bin Nafi İsimli Ebu Süfyan, Cabir bin Abdillah r.a.'dan hadis işitmiş ise bu
hadisin senedi hasen'dir. Ravi îsmail bin Hafs hakkında da ihtilaf vardır.
AÇIKLAMA: Zevaid türünden olan bu hadis, mü'min kulun Allah'ın lutüf ve yardımına
mazhar olduğuna delalet eder. ÇÜnkü ölü kabre girdiği zaman akşam namazı vakti
gelmiş gibi ona bir görüntü sunulması ve onun: Beni bırakınız. namaz kılayım,
sözünü söylemesi, ilahi mağfirete kavuşmasının bir canlı belirtisidir. Hadiste
bir kayıt bulunmamakla beraber kanaatımca böyle bir görüntü beş vakit namaza
düşkün olan mu'minlere sunulur. Çünkü namaza devam etmeyen veya zaman zaman
namazı ihmal eden bir kimse; böyle görüntüyü hayatında defalarca gerçek olarak
müşahede ettiği halde akşam namazına kalkmamıştır. Kul hayatta iken namazı
önemsememiş ise kabirde faraza böyle görüntü görse acaba: Beni bırakınız namaz
kılayım. diyecek mi? Tabii bunu ancak Allah bilir, ama pek tahmin etmem.
Bununla beraber hadis diğer mu'minlere şümullü değildir, demek de mümkün
değildir. Allah bizide bu görüntüyü görüp böyle söyleyecek mu'minlerden
eylesin.
EHL-İ SÜNNET
MEZHEBİNİN KABİR AZABI HAKKINDAKİ GÖRÜŞÜ
Gerek bu babta
rivayet edilen hadisler ve gerekse, Kütüb-i Sitte'nin kalanlarında rivayet
edilen ve kabir hallerine dair benzer hadisler kabir azabının hak olduğuna
delalet eder. Ehl-i Sünnet mezhebine göre kabir azabı hak ve gerçektir. Mü'min
suresinin "Onlar sabah akşam ateşe sunulurlar. Kıyamet günü de,
"Fir'avn'ın adamlarını azabın en çetinine sokunuz" denilir"
mealindeki 46. ayeti ve sahabilerden bir cemaat tarafından rivayet edilen sahih
hadisler bunu ispatlar. Allah Teala'nın ölünün cesedinden bir parçaya hayat ve
duygu vermesi ve o parçaya azab çektirmesi aklen de mümkündür. Aklın kabul
ettiği bu olay Kitab ve Sünnet ile sabit olduğu için buna inanmak ve aynen
kabul etmek gerekir. Hariciler, Mu'teziie mezhebine mensup olanların çoğunluğu
ve Mürcie mezhebi mensupları kabir azabına inanmamaktadır. Tabii bu mezhebIer
Ehl-i Sünnet mezhebi dışında kalan batıl mezheblerdir.
Nevevi,
Müslim'in şerhinde Kitabü'l-Cennet bölümünde rivayet olunan kabir azabı
hadislerinin izahını yaparken özetle şu bilgiyi verir: Ehl-i Sünnet mezhebine
göre cesed aynen veya bir parçası azab görür ve ruh azab gören cesede veya
parçasına girer. Ehl-i Sünnet mezhebine mensub Muhammed bin Cerir, Abdullah bin
Kiram ve bir gurup, ruhun cesede geri dönmesinin şart olmadığı görüşünü
savunmuşlar ise de arkadaşlarımız bu görüşün fasid ve batıl olduğunu
söylemişlerdir. Çünkü elem ve duygu ancak canlı bir varlık ta olabilir.
Arkadaşlarımız: Cesedin parçalara dağılması, yırtıcı hayvanlar veya balıklar
tarafından yenmesi veya başka türlü imha edilmesi ilahi azabın gerçekleşmesine
engel değildir. Çünkü Allah Teala, cesedi kıyamet günü dirilteceği ve
diriltmeye gücü yettiği gibi cesed dağılmış, yırtıcı hayvanlar veya balıklar
tarafından yenmiş olsa bile bunun bir parçasına veya bir kaç parçasına hayat
vermeye de gücü yeter. Şöyle bir şey sorulabilir: Ölü gömüldükten bir süre
sonra kabri açılırsa cesedde bir değişiklik görülmez, kabre konulduğu gibi
müşahede edilir. Peki ona nasıl sorular sorulur, nasıl oturtulur ve demirden
tokmaklarla nasıl dövülür de hiç bir izi görülmez? Bu soruya şöyle cevab
verilir: Ölünün başına gelen felaketleri görmememiz olağandır ve örneğini uyku
halindeki kişide görebiliriz. Yanımızda uyuyan kişi rü'yasında bir takım zevkli
şeyler veya elemler görür. Fakat yanıbaşında olduğumuz halde farkında değiliz.
Keza kişi uyanık iken işittiği veya düşündüğü bir şeyden dolayı zevk veya acı
duyar. Buna rağmen yanında oturan bir kimse farkında değildir ve bir şey
görmez. Cebrail (a.s.), Resul-i Ekrem (s.a.v.)'e vahiy getirirdi. Fakat Resul-i
Ekrem (s.a.v.)'in yanında oturanlar Cebrail (a.s.)'ı görmezlerdi.
Ölünün
oturtulması olayının kabre gömülen ölülere mahsus olması ve cesedi herhangi bir
şekilde imha edilen ölülerde bu olayın vuku bulmaması muhtemeldir.