SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’Z-ZÜHD

<< 4335 >>

DEVAM: 38- CENNET'İN SIFATI BABI

 

حدّثنا أَبُو عُمَرَ الضَّرِيرُ. ثنا عَبْدُ الرَّحْمنِ بْنُ عُثْمَانَ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرٍو، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ؛ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم:  ((إِنَّ فِي الْجَنَّةِ شَجَرَةً يَسِيرُ الرَّاكِبُ فِي ظِلِّهَا مِائَةَ سَنَةٍ، وَلاَ يَقْطَعُهَا)). وَاقْرَأُوا إِنْ شِئْتُمْ: وَظِلٍّ مَمْدُودٍ.

 

Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Muhakkak cennet'te öyle bir ağaç vardır ki süvari kimse onun gölgesinde yüz yıl yürür onutn dallarının kapladığı sahayı) bitiremez.

 

(Ebu Hureyre demiştir ki): Ve dilersenizı "ve cennet halkı uzanmış bir gölgededir" (Vakıa, 30. ayet) t okuyunuz.**

 

 

AÇIKLAMA:    İbn-i Ömer (r.a.)'ın hadisini Tirmizi, Ahmed, İbni Ebi Hatim ve İbni Cerir de rivayet etmişlerdir. Tirmizi bu hadisi Kevser suresinin tersiri bölümünde rivayet etmiştir.

 

Bilindiği gibi bu surede Resul-i Ekrem (s.a.v.)'e Kevser ihsan edildiği bildirilir. Bazı alimler: Bu surede anılan kevserden maksad cennetteki ırmaktır, demişlerdir.

 

Sindi de bu hadisin izahında Yani Kevser suresinde anılan Kevser, bu durumda olan cennetteki ırmaktır, demiştir. Surede geçen Kevser kelimesi başka manalara da yorumlanmıştır.

 

Bu hadiste Kevser denilen cennetteki ırmağın iki kenarının altın, nehir yatağının yakut ile büyük incilerden ibaret, toprağının miskten daha güzel kokulu ve suyunun baldan tatlı ve kardan ak olduğu bildirilir.

 

Ebu Hureyre (r.a.)'ın hadisini Buhari, Müslim ve Tirmizi de rivayet etmişlerdir. Ebu Hureyre (r.a.)'ın bu hadisi te'yid eder mahiyetteki Vakıa suresinin 30. Ayetini okumakla ilgili sözü Buhari'nin bir rivayetinde mevcuttur.

 

Bu ağacın Tuba ağacı olduğu söylenir. İbnü'l-Cevzi bu kavli nakletmiş ve el-Hafız da onun görüşünü desteklemiştir.

Ağacın gölgesi, ağacın dallarının kapladığı saha manasına yorumlanmıştır. Kurtubi: Böyle yorum yapmanın sebebi şudur: Gölge, halkın nazarında, güneşin hararetinden ve eziyetinden koruyan bir şeydir. Halbuki cennette ne güneş var ne de eziyet var, demiştir.

Sindi de: Cennetteki aydınlık cennete tavan sayılan Arş-ı A'la tarafından gelme olduğu takdirde bu hadisteki gölge ifadesi açık manasında tutulur. Çünkü bu takdirde kesif ve yoğun cisimler için gölge durumu olabilir. Şayet cennetteki aydınlık herhangi bir taraftan gelme olmayıp cennetin kendisi bizatihi aydınlık ise o takdirde gölgeden maksad şudur: Yani faraza gölge olsa şu kadar sahayı kaplar.