ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

ENBİYA

57

/

58

وَتَاللَّهِ لَأَكِيدَنَّ أَصْنَامَكُم بَعْدَ أَن تُوَلُّوا مُدْبِرِينَ {57}

 

فَجَعَلَهُمْ جُذَاذاً إِلَّا كَبِيراً لَّهُمْ لَعَلَّهُمْ إِلَيْهِ يَرْجِعُونَ {58}

 

57. "Vallahi siz arkanızı dönüp gittikten sonra ben bu putlarınıza mutlaka bir tuzak kuracağım."

58. Derken ona başvururlar diye, büyükleri dışında onların hepsini paramparça etti.

 

"Vallahi siz arkanızı dönüp gittikten" buradan uzaklaşıp ayrıldıktan sonra "ben bu putlarınıza mutlaka bir tuzak kuracağım." Kendisinin yalnız dil ile onlara karşı delil getirmekle yetinmeyeceğini, aksine Yüce Allah'a güvenen ve kendisini dini korumak uğrunda hoşa gitmeyecek şeylere karşı katlanmaya hazırlayan bir kimsenin tutumunu ortaya koyarak, putlarını dahi kıracağını haber verdi.

 

"Vallahi" deki "te" harfi yalnızca Yüce Allah'ın adına yemin etmek için kullanılır. "Vav" harfi ise açıkça zikredilen her bir isme yemin etmekte kullanılmak özelliğini taşır. "Be" harfi ise hem zikredilmeyen (zamir olarak kullanılan) ile hem de açıktan zikredilen ile yeminde kullanılır. Şair de şöyle demektedir: "Tallahi (vallahi) yasemin ile mersin ağacının bulunduğu Yüksek bir dağın tepesindeki çıkıntıda, günler boyunca (başkası) kalmaz."

 

İbn Abbas dedi ki: Allah'a karşı duyulan saygı hakkı için ben sizin putlarınıza mutlaka bir tuzak kuracağım, demektir.

 

Tuzak: (el-keyd): Hile ve tuzak demektir. "Ona tuzak hazırladı, hazırlar" anlamındadır. "el-Mukıyede" de aynı anlamdadır. "Savaş"a da "keyd" denildiği olabilir. Mesela filan kişi gazaya çıktı, ama herhangi bir keyd ile karşılaşmadı (çarpışmadı) denilebilir. Kendisine karşı ve kendisine bir şeyler yaptığın her bir şey hakkında da; "Sen ona keyd'de bulunuyorsun" denilir.

 

İbrahim (a.s.)'ın kavminin her sene toplandıkları bir tören günleri vardı. İbrahim (a.s.)'a: Sen de bizimle birlikte törenimize gelecek olursan bizim dinimizi beğeneceksin, dediler. -Bu açıklama ileride es-Saffat Suresi'nde (91-93. ayetlerin tefsirinde) geleceği üzere İbn Mes'ud'dan rivayet edilmiştir.- İbrahim de kendi içinden: "Vallahi... ben bu putlarınıza mutlaka bir tuzak kuracağım" dedi.

 

Mücahid ve Katade de şöyle demişlerdir: İbrahim (a.s.) bu sözleri kavminden gizlice söylemişti. Onun bu sözünü yalnız bir kişi duymuştu, işte onun bu gizli sözünü onun aleyhine olmak üzere açıklayan o kişi olmuştu. Bazen bir kişi hakkında eğer onun söyledikleri başkalarını da hoşnut edecek türden ise, çoğul kipi kullanılarak haber verilebilir. Yüce Allah'ın şu buyruğu da bunun gibidir: "Derler ki: Eğer Medine'ye dönersek elbetteki en şerefli ve kuvvetli olan, en hakir olanı oradan mutlaka çıkartacaktır. "(el-Munafikun, 8)

 

Şöyle de denilmiştir: O bu sözlerini kavmi çıkıp gittikten ve geriye güçsüz (çıkamayacak durumda) olanlar kaldıktan sonra söylemişti. İşte onun bu sözlerini işitenler de onlar olmuştu. İbrahim (a.s.) da: "Gerçekten ben hastayım. "(es-Saffat, 89) yani hareket edecek gücüm yok sözleri ile onlarla birlikte çıkmama yoluna baş vurmuştu.

 

"Derken ona baş vururlar diye büyükleri dışında onların hepsini paramparça etti" buyruğundaki "Derken ... onların hepsini paramparça etti" buyruğundaki; (...) lafzı "cim" harfi esreli olmak üzere; kesmek demektir. "O şeyi kırdım ve parçaladım" demektir. (...) ile (...) ise; o şeyden kırılanlar anlamındadır. Bununla birlikte "cim" harfinin ötreli okunması, esreli okunuşundan daha fasihtir. Bu açıklamayı el-Cevherı yapmıştır.

 

el-Kisai dedi ki: Altın (karışımı) bulunan taşa da "cüzaz" denilir, çünkü kırılıp parçalanır.

 

el-Kisai, el-A'meş ve İbn Muhaysın bu kelimeyi "cim" harfini esreli olarak (...) diye okumuşlardır ki bu, kırılıp dökülmüş anlamındaki; (...) in çoğulu olmak üzere, kırık dökük parçalar demektir. Kelime (vezin itibariyle); (...) ile (...) andırmaktadır. Şair de şöyle demektedir: "(O) putları mabedlerinde paramparça etti, Bunu da herşeye gücü yeten pek Yüce Allah için yaptı."

 

Diğerleri ise "cim" harfini ötreli olarak okumuşlardır. Ebu Ubeyd ve Ebu Hatim de bunu tercih etmişlerdir. (...) ile (...) kelimeleri gibi. Bunun tekili de; (...) şeklinde gelir. İşte İbrahim (a.s.)ın, kuracağına dair yemin ettiği tuzağı da bu idi.

 

Yüce Allah burada "Onları ... etti" diye buyurması kavminin putlarının ilahlığına inanmaları dolayısı iledir. İbn Abbas, Ebu Nehik ve Ebu'sSimal "paramparça" anlamındaki kelimeyi (...) şeklinde "cim" harfini üstün olarak okumuşlardır. üstün ve esreli okunması da; (...) kelimelerinde olduğu gibi; iki ayrı söyleyiştir. Ebu Hatim der ki: "Cim"in üstün, esre ve ötreli okunması aynı manaya gelir. Bunu da Kutrub nakletmiştir.

 

"Büyükleri dışında" yani cüsse itibariyle putların büyüğünü kırmayıp sağlam bıraktı. es-Süddi ve Mücahid dedi ki: O en büyük putu sağlam bırakıp kendisiyle putları kırdığı baltayı -bu yolla onlara karşı delil getirmek üzere boynuna astı.

 

"Ona" yani İbrahim'e ve onun dinine, onlara karşı böylelikle delili ortaya koyması halinde "başvururlar diye" böyle yaptı. Bir diğer açıklama; "ona" en büyük puta bu putların kırılması hususunda "başvururlar diye" böyle yaptı, şeklindedir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Enbiya 59-61

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR