ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

VAKIA

75

/

80

فَلَا أُقْسِمُ بِمَوَاقِعِ النُّجُومِ {75} وَإِنَّهُ لَقَسَمٌ لَّوْ تَعْلَمُونَ عَظِيمٌ {76} إِنَّهُ لَقُرْآنٌ كَرِيمٌ {77} فِي كِتَابٍ مَّكْنُونٍ {78} لَّا يَمَسُّهُ إِلَّا الْمُطَهَّرُونَ {79} تَنزِيلٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ {80}

 

75. Hayır! İşte yıldızların doğup battıkları yerlerine yemin ederim;

76. Ve eğer bilirseniz gerçekten bu, büyük bir yemindir.

77. Şüphesiz o oldukça şerefli bir Kur'an'dır.

78. Korunan bir kitaptadır.

79. Ona ancak tam anlamı ile temizlenmiş kimseler el sürebilir.

80. O, alemlerin Rabbi tarafından indirilmedir.

 

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı yedi başlık halinde sunacağız:

 

1- Bu Buyruktaki Yemin:

2- Yıldızların Doğup Batma Yerleri ve Kısım Kısım İndirilen Kur'an:

3- "Büyük Yemin"

4- "Korunan Kitab"

5- Kur'an'a Ancak Tertemiz Olanlar El Sürebilir:

6- Abdestsiz Kur'an-ı Kerim'e El Sürmenin Hükmü:

7- Kur'an Alemlerin Rabbi Tarafından İndirilmiştir:

 

1- Bu Buyruktaki Yemin:

 

"Hayır ... yemin ederim" buyruğundaki: "hayır" müfessirlerin çoğunun görüşüne göre sıla (fazladan gelmiş)dir ve: ''Yemin ederim" anlamınadır. Buna delil de daha sonra: "Gerçekten bu büyük bir yemindir" buyruğunun gelmiş olmasıdır.

 

el-Ferra ise şöyle demiştir: Bu bir nefy edatıdır ve: Durum sizin dediğiniz gibi değildir, anlamında olup daha sonra da " ... yemin ederim" diye sözlerine devam etmektedir. Kişi bazan birisine: Hayır, Allah'a yemin ederim ki, böyle bir şeyolmadı, der ve bununla yemin etmeyi nefyetmek amacını gütmeyip, aksine daha önce geçmiş bir ifadeyi nefyetmek kastıyla söylemiş olabilir. Yani, durum senin sözünü ettiğin şekilde değil, o bu şekildedir, demek olur. Buradaki "Hayır" anlamındaki lafZin uyarı ve dikkat çekmek için kullanılan: "anlamında olduğu da söylenmiştir. Şairin şu mısraında olduğu gibi:

 

"Ey izleri yok olup gitmeye tutmuş diyarın kalıntıları! Hayırlı sabahlar olsun sana!"

 

Bu edatla, iyice düşünsünler diye Kur'an-ı Kerim'in faziletine dikkat çekmiş olmakta -iddia ettikleri gibi- bir şiir, bir büyü ve bir kehanet ürünü olmadığını belirtmektedir,

 

el-Hasen, Humeyd ve isa b. Ömer "lam"dan sonra hemzesiz olarak tahkik anlamını ifade etmek üZere: "Elbette .. , yemin ederim" diye okumuşlardır ki, bu da hali ifade eden bir fiil olup, mahzuf bir mübteda takdir edilir. Buna göre ifade: (...): Şüphesiz ki. ben buna. yemin ederim" takdirindedir. Eğer bununla fiilin istikbal anlamı vermesi istenecek olsaydı, fiilin sonuna da "nun" gelmesi gerekirdi. Bununla birlikte, gelecek maksadı ile kullanılan fiil ile birlikte getirilem. "nun'un haczfedildiği de görülmüştür, ancak bu şazdır.

 

Bu kelime de bu buyruklarda kullanılan "nucum"un tekilidir. Buna göre "nucum" kelimesine "yıldızlar" anlamını değil de Kur'an-ı Kerim'in zamanla inen buyrukları olduğuna işaret edenler, nucum"tın bu anlamını yani kısım kısım, parça parça anlamını göz önünde bulundurmuş olmaktadırlar.

 

2- Yıldızların Doğup Batma Yerleri ve Kısım Kısım İndirilen Kur'an:

 

"Yıldızların doğup battıkları yerlerine ... " buyruğunda sözü edilen "yıldızların doğup battıkları yerler"den kasıt, Katade ve başkasının görüşüne göre, düştükleri yerler ve battıkları yerlerdir. Ata b, Ebi Rebah onların konaklama yerleridir, diye açıklamıştır. el-Hasen ise, kıyamet gününde yıldızların ışıklarının söndürülüp etrafa dağılmasıdır, diye açıklamıştır.

 

ed-Dahhak şöyle demiştir: Bunlardan kasıt cahiliye dönemi insanlarının -yağmur yağdığı sırada- şu yıldızın doğuşu sebebiyle bize yağmur yağdırıldı, dedikleri yıldızların doğuş yerleridir.

 

el-Maverdi de şöyle demiştir: Yüce Allah'ın: "Hayır ... yemin ederim" buyruğu bu durumda kasemin nefyedilmesi şeklinde gerçek anlamıyla kullanılmış olur.

 

el-Kuşeyri de şöyle demiştir: Bu bir kasemdir ve Yüce Allah'ın dilediği şeye kasem etme hakkı vardır. Bizlerin ise Yüce Allah'tan ve O'nun kadim sıfatlarından başkasıyla yemin etmek hakkımız yoktur.

 

Derim ki: Buna el-Hasen'in: "Muhakkak ki yemin ederim" anlamındaki kıraatiyle şanı Yüce Allah'ın, Kitabında birçok yerde yarattıklarından birtakım varlıklara yapmış olduğu yeminler delil teşkil etmektedir.

 

İbn Abbas dedi ki: Burada "Yıldızların doğup battıkları yerler"den kasıt, Kur'an-ı Kerim'in kısım kısım indirilmesidir. Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'i en üst semadaki Levh-i Mahfuzdan yazıcı meleklere indirdi. Bu yazıcı melekler de Cebrail'e yirmi gecede kısım kısım indirdi. Cebrail de Muhammed (a.s)'a yirmi yıllık bir zaman zarfında kısım kısım indirdi. Cebrail Kur'an-ı Kerim'i Muhammed'in ümmetine olaylara göre indiriyordu. Bu açıklamayı el-Maverdi, İbn Abbas ve es-Süddi'den nakletmiştir.

 

Ebu Bekr el-Enbari de şöyle demektedir: Bize Kadı İsmail b, İshak anlattı. Bize Haccac b. el-Minhal anlattı. Bize Hemmal, el-Kelbi'den anlattı, o Ebu Salih'ten, o İbn Abbas'tan dedi ki: Kur'an-ı Kerim dünya semasına bir defada indi. Daha sonra yeryüzüne kısım kısım indi. Bundan sonra ise Kur'an-ı Kerim beşer ayet, beşer ayet, daha az ya da daha çok olarak kısımlara ayrıldı. İşte Yüce Allah'ın: "Hayır, işte yıldızların doğup battıkları yerlerine yemin ederim ve eğer bilirseniz gerçekten bu büyük bir yemindir. Şüphesiz o oldukça şerefli bir Kur'an'dır" buyruğu bunu anlatmaktadır.

 

el-Ferra da İbn Mesud'dan: "Yıldızların doğup battıkları yerler"in Kur'an-ı Kerim'in muhkem buyrukları olduğunu söylediğini rivayet etmektedir. Hamza ve el-Kisai de "yerler" anlamındaki lafzı tekil olarak: (...) diye okumuşlardır, Aynı zamanda bu Abdullah b. Mesud, en-Nehai, el-Ameş, İbn Muhaysın ve Ruveys'in rivayetine göre Yakub'un da kıraatidir. Diğerleri ise çoğul olarak okumuşlardır, tekil olarak okuyanların bu kıraati çoğul anlamını ifade eden cins isim oluşundan dolayı (uygun bir kıraattir) çoğul yapan da çeşitlerinin farklılığından dolayı çoğul olarak okumuştur.

 

3- "Büyük Yemin"

 

"Gerçekten bu büyük bir yemindir" buyruğundaki "bu" zamirinin Kur'ani Kerim'e ait olduğu söylenmiştir. Şüphesiz ki bu Kur'an büyük bir yemindir, demek olur. Bu açıklamayı İbn Abbas ve başkaları yapmıştır.

 

Bir diğer açıklamaya göre Yüce Allah'ın kendisine yemin ettiği herşey pek büyüktür.

 

"Şüphesiz o oldukça şerefli bir Kur'an'dır" buyruğunda da kendisine yemin olunan şey sözkonusu edilmiştir. Yani Ben yıldızların doğup battıkları yerlerine yemin ederek söylüyorum ki, gerçekten bu Kur'an çok şerefli bir Kur'an'dır. O bir büyü ve bir kehanet olmadığı gibi, uydurulmuş bir söz de değildir. Aksine o çok şerefli ve çokça öğülmeye değer bir Kur'an'dır.

 

Yüce Allah, bunu peygamberine bir mucize kılmıştır. O, müminler için çok şereflidir, çünkü Rabblerinin sözüdür, kalblerinin şifasıdır. Semadakiler için de çok değerli ve şereflidir, çünkü o Rabbleri tarafından indirilmiştir ve O'nun vahyidir.

 

"Oldukça şerefli" buyruğunun mahluk değildir, anlamında olduğu söylendiği gibi, muhtevasında üstün ahlaki değerler ve pek önemli hususlar dile getirildiği için "çok şerefli"dir diye de açıklamıştır. Bir diğer açıklamaya göre: Çünkü Kur'an-ı Kerim kendisini hıfz edeni şereflendirir, kendisini okuyanı büyütür.

 

4- "Korunan Kitab"

 

Yüce Allah'ın: "Korunan bir kitaptadır" buyruğu Allah nezdinde korunan bir kitaptır demektir.

 

Batıldan korunan ve koruma altına alınan, diye de açıklanmıştır. Buradaki "kitap"tan kasıt semadaki kitaptır. Bu açıklamayı İbn Abbas yapmıştır. Cabir b. Zeyd ve yine İbn Abbas: O Levh-i Mahfuz'dur demişlerdir. İkrime de şöyle demiştir: Tevrat'ta da, İncil'de de Kur'an-ı Kerim'den ve Kur'an-ı Kerim'in kimin üzerine indirileceğinden söz edilmiştir. es-Süddi; Zebur'da da diye söylemiştir. Mücahid ve Katade de: Buradakastedilen ellerimizdeki mushaftır, demişlerdir.

 

5- Kur'an'a Ancak Tertemiz Olanlar El Sürebilir:

 

"Ona ancak tam anlamı ile temizlenmiş kimseler el sürebilir" buyruğundaki "ancak ... el sürebilir" lafzının anlamı ile ilgili olarak acaba bu dokunma organı ile dokunmak anlamında hakikat manasıyla mı kullanılmıştır? Yoksa manen dokunmak mı kastedilmiştir? hususunda farklı görüşler vardır.

 

Aynı şekilde; "tam anlamı ile temizlenmiş kimseler"in kimler oldukları hususunda da görüş ayrılığı vardır.

 

Enes ve Said b. Cübeyr şöyle demişlerdir: Bu kitaba ancak günahlardan arınmış, temizlenmiş kimseler olan melekler el sürebilir. Onlardan başkası el süremez, demişlerdir. Ebu'l-Aliye ve İbn Zeyd de böyle demişlerdir: Bunlar meleklerin elçileri ile Ademoğullarının rasülleri gibi günahlardan tertemiz edilmiş kimselerdir. Onu indiren Cebrail de tertemizdir. Kendilerine bunu ulaştırdığı elçiler de tertemizdir.

 

el-Kelbi: Bunlar şerefli, pek doğru yazıcılardır, demiştir. Bütün bunlar aynı görüşü ifade eder. Malik'in şu ifadesinde dile getirdiği, tercih ettiği görüşüne de yakın açıklamalardır: Yüce Allah'ın: "Ona ancak tam anlamı ile temizlenmiş kimseler el sürebilir" buyruğu ile ilgili olarak duyduğum en güzel açıklama, bu ayet-i 'kerimenin "yüzünü ekşitip, çevirdi" Abese Suresi (1.ayeti) nde yer alan: "Artık dileyen onunla öğüt alsın. Çok şerefli, son derece yüksek ve tertemiz sahifelerdedir. Emrine itaatkar, oldukça değerli katiblerin elleri ile (yazılmıştır.)" (Abese, 12-16) ayetinde sözkonusu edilenler gibi olduğudur.

 

Bununla şunu kastetmektedir: "Tam anlamı ile temizlenmiş kimseler" Abese Suresi'nde "tertemiz olmak"la nitelendirilmiş meleklerin kendileridir.

 

Bir başka açıklamaya göre; "ona ancak ... elsürebilir" buyruğu, "onu ancak tam anlamı ile temizlenmiş kimseler indirebilir" demektir; Bu da meleklerden olan rasüller peygamberler arasından rasüHere indirebilir, anlamındadır.

 

Bir diğer açıklamaya göre ''korunan kitab"ın kendisi demek olan Levhi Mahfuz'a ancak tam anlamı ile temizlenmiş melekler el sürebilir.

 

el-Kuşeyrı'nin naklettiği bir açıklamaya göre de bununla görevli olan şahıs İsrafil'dir. İbnu'l-Arabi dedi ki: Bu batıl bir açıklamadır. Çünkü melekler hiçbir zaman ona erişmez ve hiçbir halde ona ulaşamaz. Eğer bundan maksat bu olsaydı, hiçbir şekilde istisnanın bir anlamı olmazdı. Bu sahifeler, meleklerin ellerinde bulunan bir kitaptır, diye açıklayanların görüşlerine gelince, ihtimal dahilinde bir açıklamadır, Malik'in tercih ettiği görüş de budur.

 

"Kitab"tan maksadın ellerimizde bulunan mushaf olduğu da söylenmiştir, daha kuvvetli görülen görüş de budur, Nitekim Malik ve başkalarının rivayetine göre Resulullah (s.a.v.)'ın Amr b, Hazm'a yazdığı görev mektubunda şu ifadeler yer almaktadır: "Peygamber Muhammed'den zü Ruayn, Mu'Mir ve Hemdanlıların reisleri olan Şurahbil b, Abd Kulala, el-Haris b, Abd Kulala ve Nuaym b, Abd Kulal'a, .. imdi." Bu mektubumla: "Kur'an'a ancak temizlenmiş (tahir) kimseler el sürebilir" ifadesi de yer almakta idi.

 

İbn Ömer dedi ki: Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Kur'an'a da sen ancak tahir iken el sür.'' 

 

Hz. Ömer'in kızkardeşi de evine girmiş bulunan ve Kur'an'ın yazılı olduğu sahifeyi isteyen Ömer (r.a)'a müslüman olduğu sırada: "Ona ancak tam anlamı ile temizlenmiş kimseler el sürebilir" demiş bunun üzerine o da kalkmış, gusletmiş ve İslama girmişti. Bu husus daha önceden Ta-Ha Süresi'nde (surenin girişinde) geçmiş bulunmaktadır.

 

Bu hususa binaen Katade ve başkaları: "Ona ancak" hadesten ve necasetlerden "tam anlamı ile temizlenmiş kimseler el sürebilir" demişlerdir. el-Kelbi şirkten, er-Rabi b. Enes büyük ve küçük günahlardan (temizlenmiş olanlar el sürebilir), diye açıklamışlardır.

 

Bir diğer açıklamaya göre "Ona ancak tam anlamı ile temizlenmiş kimseler" ancak muvahhidler "el sürebilir" onu okuyabilir, demektir. Bu açıklamayı da Muhammed b, fudayl ile Abde yapmışlardır.

 

İkrime dedi ki: İbn Abbas herhangi bir yahudi ya da hristiyana Kur'an okuma imkanının verilmesini kabul etmiyordu.

 

el-ferra dedi ki: Onun tadını, faydasını ve bereketini ancak tam anlamıyla temizlenmiş olan kimseler alabilirler. Bundan maksat da Kur'an-ı Kerim'e iman edenlerdir.

 

İbnu'I-Arabi dedi ki: Buhari'nin tercih ettiği görüş de budur. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Rab olarak Allah'ı, din olarak İsLam'ı, peygamber olarak Muhammed (s.a.v.)'ı gönül hoşnutluğu ile kabul eden bir kimse imanın tadını almış demektir. "

 

el-Huseyn b. el-Fadl dedi ki: Onun tefsirini ve te'vilini ancak Yüce Allah'ın şirk ve münafıklıktan tertemiz edip arındırdığı kimse bilebilir. Ebu Bekr elVerrak dedi ki: Gereğince amel etmeye ancak bahtiyar kimseler muvaffak kılınır.

 

Anlamın: Onun sevabına ancak müminler ulaşabilir, şeklinde olduğu da söylenmiştir. Bu açıklamayı Muaz, Peygamber (s.a.v.)'dan da rivayet etmiştir.

 

Şu şekilde de açıklanmıştır: Ayetin zahiri şer'ı hükmü haber vermektedir. Yani: Ona ancak şer'an temiz olanlar el sürebilirler. Eğer bunun dışında bir durum görülecek olursa, bu şer 'ı hükmün dışında bir haldir. Kadı Ebu Bekr İbnu'l-Arabi'nin tercih ettiği görüş de budur. Ayrıca o lafzın haber kipi olmakla birlikte, anlamının emir olmasını da kabul etmemiştir. Bu anlamdaki açıklamalar daha önce el-Bakara Suresi'nde (222. ayet, 14. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır.

 

el-Mehdevi dedi ki: Bu buyruğun ("el sürebilir" anlamı verilen fiilin) emir olması ve "sin" harfinin ötresinin i'rab ötresi olma ihtimali de mümkündür. Nehy olması, "sin"in ötresinin mebni olarak gelen bir ötre olup, fiilin gerçekte meczum olması da mümkündür.

 

6- Abdestsiz Kur'an-ı Kerim'e El Sürmenin Hükmü:

 

İlim adamları abdestsiz olarak mushafa dokunmanın hükmü hakkında farklı görüşlere sahiptir. Cumhur, Amr b. Hazm yoluyla gelen hadis dolayısıyla ona dokunulmayacağı kanaatindedir. Ali, İbn Mesud, Sa'd b. Ebi Vakkas, Said b. Zeyd, Ata, ez-Zühri, en-Nehai, el-Hakem, Hammad, Malik ve Şafii'nin de aralarında bulunduğu bir grup fukaha hep bu kanaattedirler.

 

Ebu Hanife'den farklı rivayet gelmiştir. Abdestsiz olanın ona elini sürebileceği rivayeti geldiği gibi, -ki bu İbn Abbas, eş-Şa'bi ve başkalarının da aralarında bulunduğu bir grup seleften de rivayet edilmiştir- Kur'an'ın dışına, kenarlarına ve Kur'an yazısı bulunmayan yerlere elini değdirebileceği fakat, yazılı bölümüne ancak abdestli bir kimsenin el sürebileceği görüşü de rivayet edilmiştir.

 

İbnu'l-Arabi dedi ki: Eğer o bu hususu kabul ediyorsa bu onun aleyhine getirilen deli li pekiştirmektedir. Çünkü yasak bölgenin yakın çevresi de aynı şekilde yasaktır. Diğer taraftan Peygamber (s.a.v.)'ın Amr b. Hazm'a yazdığı mektupta bu hususta oldukça güçlü bir delil vardır. Malik dedi ki: Abdestsiz olan bir kimse Kur'an-ı Kerim'i kesesinin askısı ile veya yastık üzerinde taşıyamaz. Ebu Hanife bunda sakınca yoktur, demiştir. Askı ile onu taşıyana yahut arada bir engel ile ona dokunana engel olunmaz.

 

el-Hakem, Hammad ve Davud b. Ali'den rivayete göre; müslümanın ve kafirin abdestli ya da abdestsiz Kur'an'ı taşımasının ya da ona el sürmesinin bir sakıncası yoktur. Ancak Davud: Müşrik bir kimsenin Kur'an'ı taşıması caiz değildir, demiştir. Onlar buna mübah derken Peygamber (s.a.v.)'in Kayser'e mektup göndermesini delil göstermişlerdir. Ancak bu bir zaruret konusudur, bunda delil olacak bir taraf yoktur.

 

Küçük çocukların Mushafa el sürmelerine gelince, bunda da iki görüş vardır. Bir görüşe göre ergenlik yaşına germiş bir kimseye kıyasen yasak olduğudur, diğeri ise caiz olduğudur. Çünkü abdestsiz olarak el değdirmesinin yasaklanması halinde Kur'an'ı ezberleyemez. Zira Kur'an'ın öğrenilmesi küçük yaşta mümkündür. Diğer taraftan küçük çocuğun abdest alması her ne kadar muteber ise de onun tahareti kamil değildir. Zira onun niyette bulunması sahih olamaz. Eksik bir taharet hali üzere taşıması caiz olduğuna göre, tamamıyla abdestsiz olarak onu taşıması da caiz olur.

 

7- Kur'an Alemlerin Rabbi Tarafından İndirilmiştir:

 

"O alemlerin rabbi tarafından indirilmedir" buyruğu, indirilmiştir, demektir. Arapların: "Emirin baskısı, Yemen dokuması" tabirlerinin Cemir tarafından basılmış, Yemen'de dokunmuştur anlamına gelmesi)de bunun gibidir.

 

"İndirilmedir" buyruğunun, Yüce Allah'ın: "Şüphesiz o oldukça şerefli bir Kur'an'dır" buyruğuna sıfat olduğu da söylenmiştir. O, indirilmiştir, takdirinde olduğu da söylenmiştir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Vakıa 81-87

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR