SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

TAHARA BAHSİ

<< 198 >>

بَاب الْوُضُوءِ مِنْ الدَّمِ

78. Kan'dan Dolayı Abdest Almak

 

حَدَّثَنَا أَبُو تَوْبَةَ الرَّبِيعُ بْنُ نَافِعٍ حَدَّثَنَا ابْنُ الْمُبَارَكِ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَقَ حَدَّثَنِي صَدَقَةُ بْنُ يَسَارٍ عَنْ عَقِيلِ بْنِ جَابِرٍ عَنْ جَابِرٍ قَالَ خَرَجْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَعْنِي فِي غَزْوَةِ ذَاتِ الرِّقَاعِ فَأَصَابَ رَجُلٌ امْرَأَةَ رَجُلٍ مِنْ الْمُشْرِكِينَ فَحَلَفَ أَنْ لَا أَنْتَهِيَ حَتَّى أُهَرِيقَ دَمًا فِي أَصْحَابِ مُحَمَّدٍ فَخَرَجَ يَتْبَعُ أَثَرَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَنَزَلَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَنْزِلًا فَقَالَ مَنْ رَجُلٌ يَكْلَؤُنَا فَانْتَدَبَ رَجُلٌ مِنْ الْمُهَاجِرِينَ وَرَجُلٌ مِنْ الْأَنْصَارِ فَقَالَ كُونَا بِفَمِ الشِّعْبِ قَالَ فَلَمَّا خَرَجَ الرَّجُلَانِ إِلَى فَمِ الشِّعْبِ اضْطَجَعَ الْمُهَاجِرِيُّ وَقَامَ الْأَنْصَارِيُّ يُصَلِّ وَأَتَى الرَّجُلُ فَلَمَّا رَأَى شَخْصَهُ عَرِفَ أَنَّهُ رَبِيئَةٌ لِلْقَوْمِ فَرَمَاهُ بِسَهْمٍ فَوَضَعَهُ فِيهِ فَنَزَعَهُ حَتَّى رَمَاهُ بِثَلَاثَةِ أَسْهُمٍ ثُمَّ رَكَعَ وَسَجَدَ ثُمَّ انْتَبَهَ صَاحِبُهُ فَلَمَّا عَرِفَ أَنَّهُمْ قَدْ نَذِرُوا بِهِ هَرَبَ وَلَمَّا رَأَى الْمُهَاجِرِيُّ مَا بِالْأَنْصَارِيِّ مِنْ الدَّمِ قَالَ سُبْحَانَ اللَّهِ أَلَا أَنْبَهْتَنِي أَوَّلَ مَا رَمَى قَالَ كُنْتَ فِي سُورَةٍ أَقْرَؤُهَا فَلَمْ أُحِبَّ أَنْ أَقْطَعَهَا

 

Cabir (r.a.)'den şöyle demiştir: "Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile beraber Zatu'r-rika' Gazvesi'ne çıkmıştık. Müslümanlardan biri, müşriklerden birinin karısını öldürdü (veya esir etti). Müşrik; Muhammed ashabından birinin kanını dökmedikçe peşlerini bırakmayacağına yemin etti. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in izine düştü. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir yerde konaklamıştı. Bize; "Bizi kim korur?" diye sordu. Ensar ve Muhacirinden birer kişi; "Biz!" diyerek ileri atılıp görevi kabuİ ettiler. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) onlara; "Dağ yolunun geçidinde durunuz" buyurdu.

 

Bu iki kişi dağ yolunun ağzına vardıklarında muhacir olanı uzandı, Ensar'dan olanı da kalkıp namaza durdu. Müşrik geldi, namaz kılan Ensari'nin karaltısını görünce, onun ordunun nöbetçisi olduğunu anladı ve okunu fırlattı ve sanki bedenine (eli ile koymuş gibi) isabet ettirdi. (Ensari) oku bedeninden çıkardı (namazına devam etti). Müşrik bu şekilde Üç kerre ok attı. (Ensari ise üçünü de çıkardı), sonra namazına devamla rüku ve secdesini yaptı. Sonra arkadaşı uyandı. Müşrik, bekçilerin kendisini fark edip yerini bildiklerini anlayınca kaçtı.

 

Muhacir olan (sahabi) Ensar üzerinde kan'ı görünce hayretle "Sübhanellah! İlk ok attığında beni uyandırsaydın ya" dedi. Ensari; "Ben bir Sure okuyordum, onu (yarıda) kesmek istemedim" dedi.

 

(Beyhaki'yegöre sure Kehf Suresidir.)

 

 

AÇIKLAMA:     Hadis, insan vücudundan (ön ve arkanın dışında) çıkan kan'ın abdesti bozmadığına delildir.

 

İbn Ömer, İbn Abbas, ibn Ebi Evfa, Cabir, Ebu Hureyre, Aişe, Said ibn Museyyeb, Salim b. Abdillah, Kasım b. Muhammed, Ata', Mekhul, Rabia, İmam Malik, Ebu Sevr, Davud ve Şafiilerin görüşleri de budur.

 

Hattabi; Kan'ın abdesti bozmayacağı görüşünde olanların bu hadise dayandıklarını söyledikten sonra: "Bu haber'den bu şekilde hüküm çıkarmanın nasıl sahih olduğunu anlamıyorum. Çünkü kan akıp bedenine bulaştığına göre elbisesine de bulaşmıştır. Elbisesine az da olsa kan bulaşıp bu halde namaz kılan kişinin namazı Şafiiye göre de caiz değildir. Ancak yaradan kan çıkar da bedenine bulaşmazsa o zaman müstesna. Eğer burada durum böyle ise, hayret." demektedir.

 

Bu görüşte olanlar, ayrıca Darakutni'nin Enes'ten rivayet ettiği Resulıllah (s.a.v.)'in kan aldırıp, sadece kan aldırdığı yeri yıkayarak, abdest almadan namaz kılması rivayeti ile İmam Malik'in Muvatta'ındaki: "ibn Abbas'ın burnu kanardı çıkan kan'ı yıkar, daha sonra kaldığı yerden namazına devam ederdi" şeklindeki rivayetini delil kabul etmişlerdir.

 

Önden ve arkadan (dübür ve kubür'den) gelen kan ise, Şafiilere göre abdesti bozar, Malikilere göre kanda idrar veya pislik yoksa abdesti bozmaz.

 

İçerisinde Hulefa-i Raşidin'in de bulunduğu Aşere-i Mübeşşere, ibn Mes'ud, Sevban,. Ebu'd-Derda, Zeyd b. Sabit, Ebü Musa el-Eş’ari, Sevri, Evzai, İshak ve Hanbelilerle Hanefilere göre, insan bedeninin her hangi bir yerinden çıkan kan abdesti bozar.

 

Ancak, Hanefilere göre yaradan çıkan kan, yaranın başından kenara dağılmazsa abdest bozulmaz. Bu görüşte olanlar, üzerinde durduğumuz hadis hakkında şöyle demektedirler:

 

"Bu hareketin vukuunda Nebiimiz'in her hangi bir takririnin birlikte olmayışı ve bu durumda sahabe'nin kendi içtihadına binaen böyle yaptığı ihtimalinin kuvvetli olması sebebiyle, kanın çıkması ile abdestin bozulmasına dair diğer hadislere muarız olduğundan, ikinci grup tarafından tercihe şayan görülmemiştir. Ayrıca sahabinin, Ensari'nin üzerindeki kan'ı görmesi, kanın elbiseye de bulaştığına delalet etmektedir. Bu da, kanın çok olduğunu göstermekte ve Hattabi'nin yukarıdaki görüşlerine cevap olarak kanın elbiseye bulaşmayacak kadar az olduğunu söyleyenlerin iddialarını geçersiz kılmaktadır."

 

Ayni; kan aldırmak hususunda, "bu Hanefiler için bir hüccettir. Çünkü, onlara göre sıkmak suretiyle çıkan kandan dolayı abdest bozulmaz. Abdest çıkartılan değil, çıkan kandan dolayı lazım gelir" der.

 

Hattabi bu görüş hakkında; "O, fukahanın ekserisinin görüşüdür. İki görüşten daha ihtiyatlı olanı budur ve ben de bu görüşteyim"demektedir.

 

Bu görüş sahipleri Darakutni ve ibn Mace'nin Hz. Aişe vasıtasıyla rivayet ettikleri şu hadise dayanmışlardır: "Kime kusmak, burun kanaması veya mezi isabet ederse (namazdan) ayrılıp, abdest alsın sonra da konuşmadan namazını bina etsin (kaldığı yerden devam etsin).

 

Buhari ve Müslim'in Hz. Aişe'den rivayet ettikleri, Resulullah'ın kandan dolayı abdest almasını emrettiği Fatıma bint, Ebi Hubeyş hadisi de, kandan dolayı abdestin bozulacağına delalet etmektedir.

 

Ayni, "bu hadis, ashabın dayandığı delillerin en kuvvetlisi ve en sahihidir" demiştir.

 

Darakutni'nin Temim ed-Dari den rivayet ettiği, "Her akan kan'dan dolayı abdest gerekir" mealindeki hadis de bu görüşü te'yid etmektedir.

 

Şafii olan İmam Nevevi bu hadisleri teker teker ele alıp tenkid etmiş ve mezhebini takviye etmiştir.

 

İbn Teymiyye, kandan dolayı abdestin bozulmadığına işaret eden hadislerdeki kan'ın bir iki damla gibi az; abdestin bozulduğunu ifade eden hadislerdeki kan'ın ise, çok oluşuna hamlederek hadisler arasını bulmaya çalışmıştır. İbn Teymiyye şöyle der; "Sahabeden bir cemaat'in az kandan dolayı abdesti terkettikleri doğrudur. ResuluUah'ın kan aldırıp, abdest atmadan namaza durduğuna dair olan Enes Hadisi buna hamledilir. (Yukarıda tercemesi verilen) Hz. Aişe Hadisi ise, kanın çok oluşuna hamledilir."

 

Darakutni'nin Ebu Hureyre'den merfu’ olarak rivayet ettiği, "bir veya iki damla kandan dolayı abdest(e lüzum) yoktur. Ama akan kan olursa müstesna” şeklindeki hadis de bu te'vili te’yid etmektedir. Ancak, bu hadisin senedinde Muhammed b. Fazl b. Atiyye olduğu için tenkide uğramıştır.

 

Kusmuk çıkması halinde abdestin bozulup bozulmayacağı hususu ihtilaflıdır. Şafii ve Malikilere göre, kusmuktan dolayı abdest bozulmaz. Hanbelilere göre, kay (kusmuk)'ın çoğu abdesti bozar. Hanefilere göre, kusmuğun ağız dolusu abdesti bozar, daha azı bozmaz.