SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

TAHARA BAHSİ

<< 336 >>

بَاب فِي الْمَجْرُوحِ يَتَيَمَّمُ

125. Yaralının Teyemmümü

 

حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْأَنْطَاكِيُّ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ الزُّبَيْرِ بْنِ خُرَيْقٍ عَنْ عَطَاءٍ عَنْ جَابِرٍ قَالَ خَرَجْنَا فِي سَفَرٍ فَأَصَابَ رَجُلًا مِنَّا حَجَرٌ فَشَجَّهُ فِي رَأْسِهِ ثُمَّ احْتَلَمَ فَسَأَلَ أَصْحَابَهُ فَقَالَ هَلْ تَجِدُونَ لِي رُخْصَةً فِي التَّيَمُّمِ فَقَالُوا مَا نَجِدُ لَكَ رُخْصَةً وَأَنْتَ تَقْدِرُ عَلَى الْمَاءِ فَاغْتَسَلَ فَمَاتَ فَلَمَّا قَدِمْنَا عَلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أُخْبِرَ بِذَلِكَ فَقَالَ قَتَلُوهُ قَتَلَهُمْ اللَّهُ أَلَا سَأَلُوا إِذْ لَمْ يَعْلَمُوا فَإِنَّمَا شِفَاءُ الْعِيِّ السُّؤَالُ إِنَّمَا كَانَ يَكْفِيهِ أَنْ يَتَيَمَّمَ وَيَعْصِرَ أَوْ يَعْصِبَ شَكَّ مُوسَى عَلَى جُرْحِهِ خِرْقَةً ثُمَّ يَمْسَحَ عَلَيْهَا وَيَغْسِلَ سَائِرَ جَسَدِهِ

 

Cabir bin Abdillah (r.a.)'den, şöyle demiştir: Bir sefere çıkmıştık, bizden bir adama taş değdi ve başını yardı. Sonra bu zat ihtilam oldu. Arkadaşlarına: Benim teyemmüm etmeme ruhsat buluyor musunuz? diye sordu. Sen suyu kullanabilirsin, sana (teyemmüm için) ruhsat bulmuyoruz dediler.

 

Adam yıkandı akabinde de öldü. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna geldiğimizde bu hadise (kendisine) haber verildi. Bunun üzerine Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "(Fetvayı verenler) onu öldürdüler, Allah da onları öldürsün. Bilmediklerini sorsalardı ya! Cehaletin ilacı ancak sormaktır. Onun teyemmüm etmesi, yarasının üzerine bir bez bağlayıp sonra üzerine meshetmesi ve vücudunun geri kalan kısmım da yıkaması ona yeterdi, diye buyurdu.

 

 

Diğer tahric: İbn Mace tahare (değişik şekilde).

 

AÇIKLAMA:     Hadis, yaralı olan kişinin teyemmüm edebileceğini göstermektedır.

 

Hattabi, bu hadisin teyemmümle guslü beraber yapmayı emrettiğini, diğeri olmadan birisinin kafi olmayacağını söyledikten sonra, Hanefi ve Şafiilerin bu meseledeki görüşlerini kaydeder. Hattabi'nin kaydına göre, Hanefi mezhebinde, uzuvların azı yaralı ise, su ile teyemmüm arası birleştirilir. Azaların çoğu yaralı ise, yıkanmaya lüzum yoktur, her tarafı için teyemmüm yeterlidir. Şafii'de esah olan görüşe göre, yara az olsun çok olsun mutlaka gusül gerekir.

 

Ancak Hanefilerden Ayni, Hanefi Mezhebinin görüşünün, Hattabi'nin isnad ettiği gibi olmadığını, doğrusunun şu şekilde olduğunu söyler: "Bir kimsenin vücudunun yarıdan çoğu sağlam olup da bazı yerlerinde yara varsa, sıhhatli yerlerini yıkar, sargıların üzerine mesheder, teyemmüm edemez. Eğer bedeninin çoğu yaralı ise, sadece teyemmüm eder sıhhatli yerlerini yıkamasına lüzum yoktur." Hanefi Mezhebinin yaralılar hakkındaki görüşü Hattabi'nin dediği gibi değil, Ayni'nin söylediği gibidir.

 

Ayni, üzerinde durduğumuz Hadisteki, teyemmümle guslü birleştirmeyi ifade eder mahiyetteki ibareyi de şu şekilde izah etmiştir: "Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gusulle teyemmümü birlikte yapmayı emretmemiştir. Ancak yaralı olan cünub bir kimsenin, ya teyemmüm edeceğini, ya da yaranın üzerini meshedip bedeninin kalan kısmını yıkayacağını beyan etmiştir. Fakat buradaki "teyemmüm edip yarasını mesheder" sözü, vücudunun ekserisinin yaralı oluşuna,"bedeninin geri kalanını yıkar" sözü de vücudunun ekserisinin sıhhatli oluşuna hamledilir. Böyle olmasa bile bu hadis ma'luldür. Çünkü senedinde Zübeyr bin Hurayk vardır. Darakutni bu zat için "kuvvetli değildir", Beyhaki de bu hadis kuvvetli değildir, demektedir."  ---Ayni'nin sözleri burada sona ermektedir.

 

 

Ayni ve Hattabi'nin söyledikleri ile beraber diğer mütalaalar da değerlendirilirse, şöyle bir sonuca varılabilir: Suyu kullandığı takdirde öleceğinden korkan bir kimsenin teyemmüm etmesi ittifakla caizdir. Eğer hastalığın artması veya tedavinin gecikmesinden korkarsa, Ebu Hanife ve Malik'e göre teyemmüm ederek namaz kılabilir, iadesi de gerekmez. Şafii mezhebindeki racih görüş de budur. Bir kimsenin bir uzvunda yara, çıban veya kırık olur da üzerine sargı sarar ve onu çözdüğü takdirde öleceğinden korkarsa, Şafii'ye göre sargının üzerine mesheder ve teyemmüm eder. Eğer sargıyı taharet üzere iken sarmışsa, bu şekilde kıldığı namazı iade gerekmez. Hanefilerle Malik'e göre vücudunun bir kısmının yaralı veya çıban olmakla beraber, sağlam tarafı fazla ise, oraları yıkayıp yaranın üzerini mesheder. Yaralı kısım daha fazla ise, sadece teyemmüm eder. Ahmed bin Hanbel ise sağlam kısımların yıkanacağını, kalan kısımların da teyemmüm edileceğini söyler.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), yaralı olan sahabiye teyemmüm ruhsatı vermedikleri için ölümüne sebep olanlara "Onu öldürdüler" dediği halde diyet almaması, haksız yere de olsa yanlış fetva verip de birisinin ölümüne sebep olan müftüye diyet gerekmediğine işaret eder.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)ın yanlış fetva verenler için, "Onu öldürdüler, Allah da onları öldürsün” buyurması, onların ölümü için dua değil, onları tehdid ve azarlamak içindir. Bundan sonra da Efendimiz, bilmeden fetva vermeyi ayıplamış ve bilmediklerini sorup öğrenmeye teşvik etmiştir.