SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 552 >>

DEVAM: 46. Cemaati Terk Etmenin Vebali

 

حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ عَاصِمِ بْنِ بَهْدَلَةَ عَنْ أَبِي رَزِينٍ عَنْ ابْنِ أُمِّ مَكْتُومٍ أَنَّهُ سَأَلَ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّي رَجُلٌ ضَرِيرُ الْبَصَرِ شَاسِعُ الدَّارِ وَلِي قَائِدٌ لَا يُلَائِمُنِي فَهَلْ لِي رُخْصَةٌ أَنْ أُصَلِّيَ فِي بَيْتِي قَالَ هَلْ تَسْمَعُ النِّدَاءَ قَالَ نَعَمْ قَالَ لَا أَجِدُ لَكَ رُخْصَةً

 

İbn-i Ümm-i Mektum (r.a.)'den rivayet edilmiştir ki; Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e; "Ya Resulullah, ben gözü görmeyen ve evi mescide uzak olan bir adamım. Bana kılavuzluk etmeyen bir hizmetçim var. Benim namazımı evimde kılmama ruhsat var mı?" diye sormuştur. ResUlullah'ın,   "Ezanı duyuyor musun?" sualine de   "Evet" cevabını vermiştir. Bunun üzerine ResUlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sana ruhsat bulamıyorum" buyurmuşlardır.

 

 

Diğer tahric: İbn Mace, mesacid; Ahmed b. Hanbel III, 423; IV, 43: Ayrıca bk. Müslim, mesacid; Nesaî, imame

 

AÇIKLAMA:     Metindeki ...... kelimesi bazı nüshalarda .......şeklindedir. Hattabî doğru olanın, yardım etme, muvafakat etme manasına gelen olduğunu söyler.

 

Bu hadis-i şerifin zahirî cemaate devamın farz-ı ayn olduğunu iddia eden­lerin görüşünü desteklemektedir. Sübülü's-Selam'da cemaati farz-ı ayn ka­bul edenlerin delillerinin yukarıda geçen "ev yakma..." hadisi ile bu hadis olduğu söylenir. Hattabî de bu hadisin, cemaatin vücUbuna delalet ettiğini söyler ve şunları nakleder: Ata b. Ebî Rebah "Şehirde ve köyde ezanı işiten hiç kimsenin cemaati terk etmesine ruhsat yoktur" demiştir. Evzaî de ebe­veynin evladını cemaate gitmekten men etmesi halinde, ebeveyne itaatin ge­rekli olmadığını söyler.

 

Cemaatin sünnet-i müekkede olduğuna kail olanlar, ResUlullah'ın son ifadesine "sana cemaat sevabı getirecek bir ruhsat bulamıyorum" şeklinde mana vermişlerdir.

 

Ayrıca hanefî mezhebi imamları başka birinin yardımı ile muktedir ha­le gelen kişiye cuma ve cemaat namazlarının gerekli olup olmadığında deği­şik ictihadlara sahiptirler.

 

İmam-ı A'zam'a göre, kudretin bizatihi kendisinde bulunması gerekti­ğini, başkasının kudreti ile muktedir olamayacağını, dolayısıyla ama üzeri­ne cuma'nın farz olmadığın söylerken, talebeleri Ebu Yusuf ve îmam Muhammed, insanın başkasından alacağı güçle güçlü sayılacağından cuma namazının ama üzerine farz olacağına zahib olmuşlardır. Bu ihtilaf cemaat namazında da aynen variddir.

 

Yardımcı bulamamasına rağmen ama olan İbn Ümmü MektUm'a ruh­sat tanınmaması o günkü zemin şartları ile mütenasib olabilir. Günümüzde, özellikle trafik akımının yoğun olduğu yerlerde, amanın, sakatın cemaate gitmemesi için mazeret daha da açıktır kanaatindeyiz.

 

Cemaatle namazın hükmü hakında bu babın ikinci hadisinin şerhinde geniş malumat verilmiştir.