SAHİH-İ MÜSLİM |
SALAT |
93- SABAH NAMAZINI
TAĞLİS DEMEK OLAN İLK VAKTİNDE ERKEN KILMANIN MÜSTEHAB OLDUĞU VE SABAH
NAMAZINDA KUR'AN'DAN OKUNACAK MİKTARIN BEYANI BABI
1455- Bize Ebu Bekr b ..
EbuŞeybe, Amr en-Nakid ve Zuheyr b. Harb tahdis etti. Hepsi Süfyan b. Uyeyne'den rivayet
etti. Amr dedi ki: Bize Süfyan
b. Uyeyne, ez-Zühri'den tahdis etti. O Urve'den, o Aişe'den rivayet ettiğine göre müminlerin hanımları
Diğer tahric: Nesai, 545; İbn Mace, 669
1456- Bana Harmele b. Yahya da tahdis etti. .. Urve b. ez-Zubeyr'den
rivayete göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Aişe (r.anha)
dedi ki: Mümin hanımlardan kadınlar Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile
birlikte elbiselerine bürünmüş olarak
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
1457- Bize Nasr b. Ali el-Cahdamı ve İshak
b. Musa el-Ensari tahdis
edip dedi ki: Bize Ma'n, Malik'den
tahdis etti. O Yahya b. Said'den,
o Amre'den, o Aişe'den
şöyle dediğini nakletti: Şüphesiz Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
el-Ensari
rivayetinde: Sarınıp sarmalanmış dedi.
Diğer tahric: Buhari, 867; Ebu Davud, 423; Tirmizi, 153; Nesai, 544
1458- Bize Ebu Bekr b. Ebi
Şeybe tahdis etti, bize Gunder, Şu'be'den tahdis etti (H). Dedi ki: Bize Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar da tahdis edip dedi ki: Bize
Muhammed b. Cafer tahdis etti. Bize Şu'be, Said b. İbrahim'den tahdis etti. O Muhammed b. Amr b.
el-Hasan b. Ali'den şöyle dediğini nakletti: Haccac
Medine'ye geldiğinde biz Cabir b. Abdullah'a sorduk, o da şöyle dedi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
Diğer tahric: Buhari, 560 -buna yakın-,
565; Ebu Davud, 397; Nesai, 526
1459- Bunu bize Ubeydullah b. Muaz da tahdis etti, bize babam tahdis
etti, bize Şu'be, Sad'dan tahdis ettiğine göre o Muhammed b. Amr
b. el-Hasan b. Ali'yi şöyle derken dinledi: Haccac
namazları geciktirirdi. Bu sebeple biz de Cabir b. Abdullah'a sorduk deyip,
hadisi Gunder'in rivayet ettiği gibi aynen rivayet
etti.
AÇIKLAMA: (1455)
"Mümin hanımlar" Bu gibi ifadelerin şekli bir şeyin kendi kendisine
izafe edilmesi şeklidir. Bunup,pçıklaması ve takdiri
hakkında ise ihtilaf edilmiştir. Bunun: "Mümin kadınların kendileri"
takdirinde olduğu söylendiği gıbi, "Mümin
kadınlar topluluğu" takdirinde olduğu da söylenmıştir.
Burada "kadınlar" tabirinin faziletli hanımlar anlamında olduğu yani
mümine hanımların faziletleri demek olduğu da söylenmiştir. Tıpkı ricalu'l-kavm: Kavmin ricali
(erkekleri) denilmesi gibi ki bu da onların faziletleri ve önde gelenleri
anlamındadır.
"Örtülerine
bürünmüş" iyice örtünmüş, sarınıp sarmalanmış demektir. "Murut" mim harfi kesreli olarak mırt'ın
çoğulu olup, elbiseler, örtüler demektir.
Bu hadislerde
"Etraf karanlık
olduğundan ötürü tanınmazlardı." Burada "ğales"
gecenin kalıntısı anlamındadır. Davudi dedi ki: Onlar kadın mıdır, erkek midir
tanınmazlardı, demektir. Muayyen olarak kim oldukları bilinmezdi, diye de
açıklanmıştır. Ancak bu zayıf bir açıklamadır çünkü örtüsüne bürünüp, sarınmış
olan bir kadının muayyen olarak kim olduğu gündüzün dahi tanınmaz. Kasıt bu
olsaydı bu ifadenin bir anlamı kalmazdı.
1460- Bize Yahya b.
Habib el-Harisı de tahdis
etti. Bize Halid b. el-Haris tahdis
etti. Bize Şu'be tahdis
etti, bana Seyyar b. Selame haber verip dedi ki:
Babamı Ebu Berze'ye Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namazına dair soru sorarken dinledim. (Şu' be)
dedi ki: Sen mi dinledin, dedim. O: Şu anda seni dinlediğim gibi, dedi. (Seyyar
devamla) dedi ki: Babamı ona (Ebu Berze'ye)
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in namazına dair soru sorarken
dinledim. O dedi ki: O namazı -yani yatsıyı- bazı hallerde gecenin yarısına
kadar geciktirmeye aldırmazdı ama yatsıdan önce uyumayı da ondan sonra
konuşmayı da sevmezdi.
Şu'be dedi ki: Daha sonra onunla karşılaşbm,
ona sordum. O şöyle dedi: Öğleyi de güneş zevale erince (zevalden sonra)
kılardı. İkindiyi de kişi Medine'nin en uzağına gider ve henüz güneş dipdiri
kalacak şekilde kılardı. (Şu'be) dedi ki: Akşama
gelince onun için hangi vakti söylediğini bilmiyorum. Sonra yine onunla
karşılaştım, ona sordum. (Seyyar) dedi ki:
Diğer tahric: Buhari, 541 -buna yakın-,
547, 599 -buna yakın-, 771; Ebu Davud,
398, 4849; Nesai, 494, 524, 529; İbn
Mace, 674 -muhtasar-
1461- Bize Ubeydullah b. Muaz tahdis etti. Bize babam tahdis
etti. Bize Şu'be, Seyyar b. Selame'den
şöyle dediğini tahdis etti: Ebu
Berze'yi şöyle derken dinledim: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
yatsı namazını gecenin yarısına kadar geciktirmeye aldırmazdı ama ondan önce
uyumayı da, ondan sonra konuşmayı da sevmezdi. Şu'be
dedi ki: Sonra onunla bir başka sefer karşılaştığımda: Ya da gecenin üçte
birine, dedi.
1462- Bunu bize Ebu Kureyb de tahdis
etti ... Seyyar b. Sele me Ebu'l-Minhal dedi ki: Ebu Berze el-Eslemi'yi şöyle derken
dinledim: Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) yatsı namazını gecenin üçte birine
kadar geciktirirdi. Namazdan önce uyumayı, ondan sonra da konuşmayı hoş
görmezdi.
AÇIKLAMA: (1460)
"Sabah namazını kılardı. Kişi namazdan sonra tanıdığı meclis arkadaşına
bakar, onu tanırdı." Diğer rivayette ise (1462) "birbirimizin yüzünü
tanıyabildiğimiz bir zamanda namazı bitirirdi" denilmektedir. Her ikisinin
anlamı birdir. Bu da altmış ila yetmiş arası ayeti tertil
ile okumakla birlikte birimizin diğerinin yüzünü tanıyabileceği ilk vakitte
selam veriyordu demektir. Bu ise
"Karanlıktan dolayı
tanınmazlardı" denilmektedir. Çünkü bu hadiste de kişinin yanında oturan
meclis arkadaşını görmesine dair haber vermekte, diğeri ise uzaktan kadınların
görülmesi ile ilgili haber ihtiva etmektedir.
(1458) "Öğle
namazını günün ortasında şiddetli sıcakta kılardı." Hacire
zevalden hemen sonra günün ortasındaki aşırı sıcak demektir. Buna terk etmek
anlamındaki hecr'den gelen "hacire"
adının verildiği söylenmiştir çünkü insanlar o vakit aşırı sıcakta iş yapmayı
bırakır, kayluleye (öğle uykusuna, dinlenmesine)
çekilirler.
Bu buyrukta namazın ilk vaktinde
kılınması için eli çabuk tutmanın müstehab olduğu
hükmü anlaşılmaktadır.
"Güneş parlak
iken" henüz ışıklarının rengi sararmadan, katıksız ve parlak iken
demektir.
"Akşamı güneş
batınca" yani güneş kaybolunca. Daha önce geçtiği gibi güneşin düşmesi
(kaybolması) için (hadiste görüldüğü gibi) vecebet
kullanılır. Güneşin ayrıca sözkonusu edilmeyişi ise
onun bilinmesinden dolayıdır. Yüce Allah'ın: "Nihayet o, perdenin
arkasında gizlenince" (Sad, 32) buyruğunda
olduğu gibi.
(1461) "Bize Ubeydullah b. Muaz tahdis etti. .. Ebu Berze'yi dinledim."
Bu bütün ravileri Basralı olan bir isnattır.
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yatsıyı gecenin üçte birine kadar geciktirirdi.
Ondan önce uyumayı ve ondan sonra da konuşmayı hoş görmezdi." İlim adamları
der ki: Yatsıdan önce uyumanın mekruh oluş sebebi uykuya kalmak suretiyle
namazın vaktinin geçmesi ile karşı karşıya kalması yahutta
tercih olunan ve daha faziletli olan vaktini geçirmesi dolayısıyladır.
Böylelikle insanlar bu hususta işin kolayına kaçarak gevşek tutup, cemaatle
namazı kılmayıp, uykuya dalmasınlar. Yatsıdan sonra konuşmanın mekruh oluş
sebebine gelince, bu geceleyin uykusuz kalma neticesini verir ve bundan dolayı
geceleyin namaza kalkmak, geceleyin Allah'ı zikretmek yahutta
İlim adamları dedi ki:
Yatsıdan sonra mekruh olan konuşma maslahatı olmayan hususlar hakkındaki
konuşma ile ilgilidir. Maslahat ve hayır bulunan konuşmalarda ise mekruh oluş sözkonusu değildir. İlim okumak, salih
zatların hikayelerini sözkonusu etmek, misafirle ve
gelin ile ünsiyet olsun diye konuşmak, kişinin eşiyle ve çocuklarıyla hoşça
vakit geçirmek ve ihtiyaç dolayısıyla konuşması yolcularla eşyalarını ya da
canlarını korumaları için konuşmak, insanların arasını düzeltmek, hayırlı
işlerde onlara iltimasta bulunmak, iyiliği emredip, münkerden
alıkoymak, bir faydayı ve maslahatı göstermek ve benzeri hususlar hakkında
konuşmak buna örnektir. Bütün bu gibi konuşmalarda mekruhluk sözkonusu değildir, bunların bir kısmı hakkında sahih
hadisler geldiği gibi, diğer hususlar ise bu anlamı taşımaktadır. Bu bablarda da bu hadislerin pek çoğu geçtiği gibi, diğerleri
de zaten meşhurdur, bilinmektedir.
Diğer taraftan yatsıdan
sonra konuşmanın mekruh oluşundan kasıt yatsı vaktinin girmesinden sonra değil,
kılınmasından sonradır. İlim adamları ise belirttiğimiz gibi hayır hakkında
olanı müstesna yatsıdan sonra konuşmanın mekruh olduğu üzerinde ittifak
etmişlerdir.
Yatsı namazını kılmadan
önce uyumayı Ömer, oğlu, İbn Abbas ve seleften
başkaları ile Malik ve bizim mezhebimize mensup ilim adamları -Allah hepsinden
razı olsun- mekruh görmüşlerdir. Ali, İbn Mesud ve Kufeli fukaha -Allah hepsinden razı olsun- ise buna ruhsat
vermişlerdir.
Tahavi dedi ki: Beraberinde kendisini uyandıracak birisinin
bulunması şartıyla bu durumda uyumaya ruhsat verilir. İbn
Ömer'den de bunun gibi bir görüş rivayet edilmiştir. Allah en iyi bilendir .
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: