SAHİH-İ MÜSLİM |
KÜSUF |
194- KÜSUF NAMAZI BABI
Küsuf ve Küsuf Namazı
Hem güneş hem ay
tutulması hakkında "kesefe" fiili kullanıldığı gibi
"hasefe" fiili de aynı manada olmak üzere kullanılır. Bir görüşe göre
ise güneş için kesefe, ay için hasefe kullanılır. Kadi İyaz, bazı dil
bilginlerinden ve mutekaddimundan bunun aksini de nakletmiş bulunmaktadır. Bu
ise geçersiz ve yüce Allah'ın: "Ve ay tutulduğu zaman" (Kıyame, 8)
buyruğu ile reddedilmiştir. (Ki burada ayette: hasefe fiili kullanılmıştır.)
ilim adamlarının cumhuru ve başkaları husuf ve küsuf'un her
ikisinin (tutulmaları halinde) ışıklarının tamamının kaybolması hakkında da
kısmen gitmesi hakkında da kullanılacağı kanaatindedir. Aralarında imam Leys b.
Sa'd'ın da bulunduğu bir topluluk ise, husuf aydınlıklarının tamamen gitmesi
için, küsuf ise kısmen gitmesi hakkında kullanılacağını söylemiştir. Bir diğer
görüşe göre ise husUf renklerinin kaybolması, küsuf ise değişikliğe uğraması
demektir.
Şunu bilelim ki, küsuf
namazı pek çok şekilde rivayet edilmiş, Müslim bunların bir kısmını, Ebu Davud
bir kısmını, onlardan başkaları da diğer kısmını zikretmişlerdir. ilim adamları bu namazın sünnet olduğunu icma ile kabul
etmişlerdir. Malik, Şafii, Ahmed ve ilim adamlarının çoğunluğunun kanaatine
göre ise bu namazın cemaatle kılınması sünnettir.
Iraklılar ise münferiden
kılınır demişlerdir. Cumhurun delili Müslim'de ve başka kaynaklarda yer alan
sahih hadislerdir.
Namazın nasıl kılınacağı
hususunda ihtilaf etmişlerdir. Şafii mezhebinde meşhur olan kanaate göre bu
namaz her iki rekatta da iki kıyam, iki kıraat ve iki rüku yapılmak üzere iki
rekattır. Secdeler de diğerleri gibi iki tanedir. KüsUfun (tutulmanın) devam
edip etmemesi arasında bir fark yoktur. Malik, Leys, Ahmed, Ebu Sevr, Hicaz
alimlerinin ve başkalarının cumhuru da böyle demişlerdir.
Kufeliler ise Cabir b.
Semura ile Ebu Bekre'nin hadislerinin, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) iki
rekat kıldı, şeklindeki ifadelerinin zahiri ile am el ederek diğer nafile
namazlar gibi iki rekattır, demişlerdir. Cumhurun delili ise Urve ve Amre'nin
rivayeti ile gelecek olan Aişe (r.anha)'nın Cabir, İbn Abbas ve Amr b. el-As'ın
rivayet ettikleri hadislerdir. Bu rivayetlere göre küsuf namazı her bir re
katta iki rüku ve iki sücud olmak üzere iki rekattır.
İbn Abdilberr dedi ki:
Bu, bu husustaki en sahih rivayettir. Bunlara muhalif geri kalan rivayetler ise
illetli ve zayıf rivayetlerdir. İlim adamları, İbn Semura'nın hadisini mutlak
olarak, bu hadisleri de o hadis ile kastedilen maksadı beyan eden hadisler olarak
değerlendirmişlerdir.
Müslim de Aişe, İbn
Abbas ve Cabir'den diye naklettiği rivayetlerinde her bir rekatta üçer rüku
olmak üzere iki re kat rivayet etmiş, İbn Abbas ve Ali'den gelen rivayetlerde
her bir rekatta dörder rüku diye rivayet etmiştir.
Hadis hafızları da: İlk
rivayetler daha sahihtir, ravilerinin hıfzı ve zaptı daha ileridir,
demişlerdir. Ebu Davud'un kaydettiği Ubey b. Ka'b'dan gelen bir rivayete göre
de her bir rekatta beşer rüku olmak üzere iki rekattır.
Her bir türün ashab-ı
kiramdan bazı taraftarları olmuştur.
Mezheb alimlerimizden
bir topluluk ile başkalarından bir cemaatin görüşüne göre rivayetlerdeki bu
farklılıklar küsuf (tutulma) halindeki farklılıklara göre olmuştur. Bazı
zamanlarda tutulmanın açılması gecikmiş, bundan dolayı rüku sayısını artırmış,
bazılarında tutulma daha çabuk bitmiş, bundan dolayı rüku sayısı daha
azalmıştır. Bazı hallerde ise tutulma erken bitmek ile gecikmek arasında orta
yollu bir süre devam ettiğinden ötürü de rüku sayısı orta yollu olmuştur. Birinci
kanaat sahipleri buna itiraz ederek tutulmanın bitmesinin ilk halden itibaren
de birinci re katta da bunun bilinemeyeceğini söyleyerek itiraz etmişlerdir.
Bununla birlikte
rivayetler her iki rekattaki rüku sayısının eşit olduğunu ittifakla ifade
etmişlerdir. Bu da bu şekilde namazı kılmanın işin başından itibaren bizatihi
bir maksat olarak gözetilip ona göre niyet edildiğine delildir.
Aralarından İshak b.
Rahuye, İbn Cerir ve İbnu'l-Münzir'in de bulunduğu ilim adamlarından bir
topluluk da şöyle demişlerdir: Küsuf namazı değişik vakitlerde gerçekleşmiştir.
Bu namazın farklı şekillerde kılınması da bütün bu şekillerin caiz olduğunu
beyan içindir, diye yorumlanır. Buna göre bu namazın sabit olmuş şekillerin her
birisine göre kılınması caizdir. Bu da güçlü bir görüştür. Allah en iyi
bilendir.
İlim adamlarının
ittifakla kabul ettikleri üzere Fatiha suresi'ni her bir rekat'ın ilk kıyamında
okur, ikinci kıyam hususunda ise farklı görüşlere sahiptirler. Bizim
mezhebimize ve Maliki mezhebi ile mezhebine mensup ilim adamlarının
çoğunluğunun kanaatine göre kıyamda Fatiha okunmaksızın namaz sahih olmaz.
Maliki mezhebinden Muhammed b. Mesleme ise ikinci kıyamda Fatiha'yı okumaz,
demiştir.
Birinci rekattaki ikinci
kıyam ile ikinci rüku'un birinci kıyam ve birinci rüku'dan daha kısa olacağı,
ikinci rekatın ikinci kıyam ve rükusunun da aynı şekilde ikinci re kattaki
birincilerinden daha kısa olacağını da ittifakla kabul etmişlerdir. Bununla
birlikte ikinci rekatın birinci kıyamı ile birinci rükusunun birinci rekattaki
ikinci kıyam ve ikinci rükudan daha kısa yapılıp yapılmayacağı hususunda
ihtilaf etmişlerdir. Bu durumda da hadis-i şerifte geçen "birinci kıyamdan
daha kısa, birinci rükudan daha kısa" ibarelerinin de manası bu olur.
Yoksa bunlar birbirine eşit midir? O taktirde de birinci kıyam ve rüku'dan daha
kısa sözü ile ilk kıyam ve ilk rüku mu kastedilmiş olmaktadır? İhtilaf
halindedirler.
Diğer taraftan her
ikisinde de kıraati ve rüku'yu uzun tutmanın hadislerde geçtiği gibi, müstehap
olduğunu ittifakla kabul etmişlerdir. Eğer her bir kıyamda yalnızca Fatiha'yı
okumakla birlikte her rüku'da da tuma'nıne'yi (rüku ve namazın diğer
hareketlerinde bulunduğu halde eklemlerinin yerli yerince oturması) eksiksiz
yerine getirecek olursa namazı sahih olmakla birlikte faziletli olanı yerine
getirmemiş olur.
Secdenin uzatılmasının
müstehap olup olmadığı hususunda da ihtilaf etmişlerdir. Mezheb alimlerimizin
çoğunluğu, secdeyi uzatmaz, aksine diğer namazlardaki kadarı ile yapmakla
yetinir, demişlerdir.
Mezheb alimlerimizin
muhakkik olanları da şöyle demektedir: Secdeyi kendisinden önceki rükua yakın
uzun tutması müstehap olur. Şafii'nin elBuveytı yoluyla gelen rivayetindeki
açık ifadesi de budur. Bu husustaki sahih ve sarih (ifadeleri açık) hadisler
dolayısı ile doğru olan da budur.
Rüku'dan her kalktığında
semiallahulimenhamideh dedikten hemen sonra rabbenalekelhamd'i sonuna kadar
söyler. Daha sahih olan iseh her bir kıyamda Fatiha'yı okumaya başlamadan önce
istiaze çekmesinin müstehap olduğudur. Sadece ilk kıyamda istiazede
bulunulacağı da söylenmiştir.
İlim adamları küsuf
namazı dolayısı ile hutbenin hükmü hakkında farklı kanaatlere sahiptir. Şafii,
İshak, İbn Cerir ve hadis ashabı fukahası namazdan sonra iki hutbe verilmesi
müstehaptır derken, Malik ve Ebu Hanife bu müstehap değildir demişlerdir.
Şafii'nin delili Buhari ve Müslim'in Sahih'leri ile başka kaynaklarda yer alan
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in küsOf namazından sonra hutbe okuduğunu
ifade eden hadis-i şerifterdir.
2086- Bize Kuteybe b.
Said de Malik b. Enes'den tahdis etti, o Hişam b. Urve'den o babasından o
Aişe'den rivayet etti. (H.) Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe de -lafız ona ait olmak
üzere- tahdis edip dedi ki: Bize Abdullah b. Numeyr tahdis etti, bize Hişam
babasından tahdis etti, o Aişe'den şöyle dediğini rivayet ,etti: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) hayatta iken güneş tutuldu. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) kalkıp namaza durdu. Kıyamı alabildiğine uzattı.
Sonra rüku yaptı, rükuyu da oldukça uzattı. Sonra başını kaldırdı. Kıyamı da
oldukça uzatmakla birlikte birinci kıyamdan daha kısa tuttu. Sonra (tekrar)
rüku'a vardı, oldukça uzun bir rüku yaptı. Ama birinci rüku'dan biraz daha kısa
tuttu. Sonra secde yaptı. Sonra secdeden kalktı ve uzunca kıyam yapmakla
birlikte bu kıyamı birinci kıyamından daha kısa oldu. Sonra rüku'a vardı,
uzunca rüku yapmakla birlikte bu birinci rüku'dan kısa oldu. Sonra başını
kaldırıp kıyamda durdu. Kıyamı da uzatmakla birlikte birinci kıyamdan daha kısa
idi. Sonra rüku'a vardı ve rüku'yu uzun tutmakla beraber birinci rüku'dan daha
kısa idi. Sonra secdeye vardı, sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
namazı bitirdiğinde güneş de açılmış idi. Arkasından cemaate bir hutbe verdi.
Allah'a hamd ve senada bulunduktan sonra şöyle buyurdu: "Şüphesiz güneş ve
ay Allah'ın ayetlerindendir. Muhakkak bunlar herhangi bir kimsenin ölümü ve
yaşaması sebebi ile tutulmazlar. Onların tutulduklarını görecek olursanız
Allah'ı tekbir (ve tazim) ediniz. Allah'a dua edip namaz kılın, sadaka verin.
Ey Muhammed ümmeti! Bir erkek kulunun zina etmesinden yahut bir kadın kulunun
zina etmesinden dolayı Allah'tan daha çok gayret edecek (kıskanacak) hiçbir
kimse yoktur. Ey Muhammed ümmeti! Allah'a yemin ederim ki benim bildiğimi
bilseniz şüphesiz pek çok ağlar çok az gülerdiniz. Şimdi söyleyin, tebliğ ettim
mi?"
Malik'in rivayetinde
ise: "Muhakkak güneş ve ay Allah'ın ayetlerinden iki ayettir"
şeklindedir.
Diğer tahric: Buhari,
1044; Nesai, 1473
2087- Bunu bize Yahya b.
Yahya da tahdis etti, bize Ebu Ebu Muaviye, Hişam b. Urve'den bu isnad ile
haber verdi ve şunları da ekledi: Sonra şöyle buyurdu: "İmdi, şüphesiz
güneş ve ay Allah'ın ayetlerindendir." Aynı şekilde şunları da ekledi:
Sonra ellerini kaldırıp: ''Allah'ım, tebliğ ettim mi?" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: (2086)
"Kıyamı oldukça uzattı, rüku'yu oldukça uzattı, sonra secde yaptı, sonra
ayağa kalktı ve kıyamı da uzun tuttu." Bu ibareler secdeyi uzun tutmaz
diyenlerin gösterdikleri deliller arasındadır. Öbür kanaati savunanların delili
ise, secdeyi de uzun yaptığını açıkça ifade eden hadislerdir, mutlak olan
rivayetler de bu hadislere göre yorumlanır.
"Cidden:
oldukça" mastar (mefulu mutlak) olarak nasb edilmiştir. Namazın kılınışını
anlattıktan sonra "sonra Resulullah namazı bitirdi, güneş de açılmış
bulunuyordu. İnsanlara bir hutbe verdi." Bu ifadeler Şafii ve ona
muvafakat eden kimselerin lehine küsuf namazından sonra hutbenin müstehap
olduğu şeklindeki görüşlerinin lehine bir delildir. -Nitekim daha önce
açıklanmıştı- Ayrıca bundan tutulmanın sona ermesi ile -namazdan farklı olarak-
hutbenin zamanının geçmeyeceği hükmü de anlaşılmaktadır.
"Allah'a hamd ve
senada bulundu" ifadesi hutbenin başında Allah'a hamd ve senada
bulunulacağına delildir. Şafii'nin mezhebine göre elhamdulillah lafzını
söylemek de muayyen olarak tesbit edilmiştir. Bu manada başka bir ifade
kullanacak olursa hutbesi sahih olmaz.
Bu babtaki hadislerde
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Şüphesiz güneş ve ay
Allah'ın ayetlerinden iki ayettir. Herhangi bir kimsenin ölümü ve yaşaması
dolayısı ile tutulmazlar" buyruğu (ve ileride gelecek) bir rivayetteki
(2099) onların "güneş İbrahim'in ölümü dolayısı ile tutuldu" demeleri
üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onların bu iddialarını reddetmek için
bu sözleri söylemiştir.
İlim adamları der ki: Bu
sözü söylemekteki hikmet şudur: Cahiliye döneminin sapık bazı insanları güneşi
ve ay'ı ta'zim ediyorlardı. Allah Resulü ise her ikisinin yüce Allah'ın
yaratmış olduğu iki ayet olduğunu onların herhangi bir iş yapamadıklarını,
aksine her ikisinin de diğer yaratılmışlar gibi eksiklik ve diğerleri gibi
değişikliklere uğramakla karşı karşıya kaldıklarını açıkladı. Müneccim ve başka
kesimlerden bazı sapkınlar da güneş ve ayancak büyük bir kişinin ölümü ve
benzeri sebeble tutulur, derlerdi. Allah Resulü bunun da batıl olduğunu,
onların bu sözlerine aldanılmaması gerektiğini, özellikle de böyle bir hal
İbrahim (a.s)'ın vefatına rastlamış olması sebebi ile beyan etmiş oldu.
"Bu sebeble onları
(bu halde) gördüğünüz taktirde Allah'ı tekbir ediniz, Allah'a dua ediniz, namaz
kılınız, sadaka veriniz" buyruğu ile bu itaatlere teşvikte
bulunulmaktadır. Buradaki emir müstehaplık ifade eder.
"Ey Muhammed
ümmeti! Şüphesiz yüce Allah'tan daha kıskanç kimse yoktur" İlim
adamlarının dediklerine göre bu ifade, yüce Allah'tan daha çok masiyetlerden
alıkoyan, masiyetlerin işlenmesinden ondan daha çok hoşlanmayan hiçbir kimse
yoktur, demektir.
"Ey Muhammed
ümmeti! Allah'a yemin ederim ki benim bildiklerimi bilseydiniz ... " yani
eğer sizler Allah'ın suç ve günah işleyenlerden ne kadar büyük bir intikam
aldığını, cezasının ne kadar şiddetli olduğunu, kıyametin dehşetli hallerini ve
ondan sonraki halleri bildiğim gibi bilseydiniz, benim gerek bu durduğum yerde
gerek başkasında gördüğüm şekilde ateşi görseydiniz, hiç şüphesiz bu
bildikleriniz hakkında düşünmenizden ötürü pek çok ağlar pek az gülerdiniz.
"Artık tebliğ ettim
mi?" Emrolunduğum şekilde sakındırmaları, uyarıp korkutmaları ve bunun
dışında benimle gönderilenleri tebliğ ettim mi?
Bundan maksat, bu
öğütlere gerektiği gibi dikkat edip ona riayet etmeleri, ona gereken itinayı
göstermeleridir. Çünkü o, onları uyarıp korkutmakla emrolunmuştu.
2088- Bana Harmele b.
Yahya da tahdis etti, bana İbn Vehb haber verdi, bana Yunus haber verdi (H.)
Bana Ebu Tahir ve Muhammed b. Seleme el-Muradi de tahdis edip dedi ki: Bize İbn
Vehb, Yunus'dan tahdis etti, o İbn Şihab'dan şöyle dediğini nakletti: Urve b.
ez-Zubeyr bana Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Aişe'den şöyle
dediğini haber verdi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zamanında
güneş tutulmuştu. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
mescide çıktı. Kıyama durup tekbir aldı, insanlar da arkasında saf tuttu.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kur'an'dan uzun bir bölüm okuduktan
sonra tekbir alıp rükua vararak uzunca rüku yaptı. Sonra başını kaldırıp:
"Semiallahu limen hamideh, rabbena lekelhamd" buyurdu. Sonra kıyamda
durup Kur'an'dan uzunca bir bölüm okumakla birlikte bu, ilk kıraatten daha kısa
idi. Sonra tekbir alıp rükua vardı, uzunca bir rüku yaptı. Bu rüku ilk rükudan
daha kısa idi. Sonra "semiallahulimenhamideh, rabbend lekelhamd"
buyurdu ve arkasından secdeye vardı -ama Ebu Tahir, sonra secdeye vardı
ibaresini zikretmedi-; sonra ikinci rekatta da bunun benzerini yaptı. Nihayet
dört rüku ve dört secdeye tamamladı. Namazını bitirmeden önce de güneş açıldı.
Sonra kalkıp insanlara hutbe verdi. Allah'a layık olduğu vech ile övgüde
bulunduktan sonra şöyle buyurdu: "Şüphesiz güneş ve ay Allah'ın
ayetlerinden iki ayettir. Bir kimsenin ölümü sebebi ile de yaşaması dolayısı
ile de tutulmazlar. Siz onları gördüğünüz taktirde derhal namaza koşunuz.
"
Yine şöyle buyurdu:
''Allah bu halinizi giderinceye kadar namaz kılınız. " Yine Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şu durduğu m yerde size vad olunmuş her
şeyi gördüm, o kadar ki siz benim öne doğru ilerlediğimi gördüğünüz zamanda and
olsun cennetten bir salkım almak istediğim halimi gördüm. -el Muradi öne geçmek
anlamında ukaddimu yerine etekaddemu dedi- ve and olsun siz benim geri
çekildiğimi gördüğünüz zaman cehennemin bir kısmının diğer bir kısmını adeta
yiyip bitirdiğini gördüm. İçinde İbn Luhayy'ı da gördüm, saibeleri ilk olarak
(putlar adına) salıveren odur. "
Ebu Tahir'in hadisi
rivayeti "derhal namaza koşun" buyruğunda sona ermekte olup bundan
sonrasını rivayet etmemiştir.
Diğer tahric: Buhari,
1046, 1212; Ebu Davud, 1180 -muhtasar-; Nesai, 1471; İbn Mace, 1263 -muhtasar-
AÇIKLAMA: "Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) mescide çıktı, ayakta durdu ... " Bundan şu
hükümler anlaşılmaktadır:
1. Küsuf namazı
sabittir.
2. Küsuf namazının
cumanın kılındığı mescitte kılınması müstehaptır.
Mezheb alimlerimiz der
ki: Namazgaha çıkmayışının sebebi tutulmanın sona ermesi dolayısı ile namazın
vaktinin geçeceği korkusundan dolayıdır. Çünkü sünnet, bu namazı kılmakta eli
çabuk tutmaktır.
3. Bu namazın cemaatle
kılınması müstehaptır, tek tek kılınması da caizdir. Kadın, köle, yolcu ve
namaz kılması sahih olan diğer kimseler tarafından da kılınması meşrudur.
"Sonra başını
kaldırdı, semiallahulimenhamide ... dedi... " Bunda da şu hususlara delil
vardır:
1. Rüku'dan kalkınca bu
iki lafzı (semiallahu limen hamideh, Rabbena velekel-hamd lafızlarını birlikte)
söylemenin müstehap olduğuna delildir. Bu Şafii'nin ve ona muvafakat edenlerin
de görüşüdür. Bu mesele namazın nasıl kılınacağı ile ilgili açıklamalar
arasında geçmiş bulunmaktadır. Bunu söylemek bize göre imam için de, cemaat
için de, tek başına namaz kılan için de müstehaptır. Herkesin bu iki lafzı
birlikte söylemesi müstehaptır.
2. Bu hadis-i şerifte
küsuf namazında da ister birinci, ister ikinci rükudan başını kaldıran her
kimse için bu iki cümleyi birlikte söylemenin müstehap olduğuna da delil
vardır.
"Siz bunu görecek
olursanız derhal namaza koşunuz. " Bir rivayette de: ''Allah bu halinizi
açıncaya kadar namaz kılmız" buyruğu şu demektir: Namaz kılmakta elinizi
çabuk tutunuz ve hızlıca namaza koşunuz. Bir azabın öncü belirtileri olmasından
korkulan bu arızi hal üzerinizden gidinceye kadar bunu yapınız, demektir.
"Benim öne
geçtiğimi gördüğünüz zaman" ibaresinde (öne geçtiğim anlamındaki)
"ukaddimu" lafzını hemze ötreli, kaf fethalı-şeddeli, dal kesreli
zaptetmiş bulunuyoruz. Kendimi öne geçirdiğim yahut ayağımı öne attığım ...
anlamındadır. Kadi İyaz da açıkça bunun böyle zaptedildiğini söylemektedir. Bir
topluluk ise bunu "ekdumu" şeklinde fethalı hemze, sakin kaf ve
ötreli dal ile zaptetmişlerdir ki bu da ikdam (öne geçmek)den gelmektedir. Her
ikisi de doğrudur.
''Anda/sun cehennem i
gördüm. " Buradan cehennemin yaratılmış ve halen var olduğu hükmü
anlaşılmaktadır. Ehl-i sünnetin görüşü de budur. "Bir kısmı diğerini yiyip
bitirircesine" ifadesi de aşırı alevi ve biri diğerini yok eden deniz
dalgaları gibi kaynayıp coşması dolayısıyla bu halde idi, demektir.
"Orada Amr b.
Luhayy'i de gördüm" bu ibarede bazı kimselerin günümüzde cehennemde azap
görmekte olduğuna delil vardır. Allah bize de diğer müslümanlara da afiyet
versin.
"Benim geri
çekildiğimi gördüğünüz' zaman" ifadesinden de azap ve helak yerlerinden
geri durma hükmü anlaşılmaktadır.
2089- Bize Muhammed b.
Mihran er-Razi de tahdis etti, bize Velid b. Müslim tahdis edip dedi ki: Evzai
Ebu Amr ve başkaları dedi ki: İbn Şihab ezZühri'yi Urve'den haber verirken
dinledim. Onun Aişe'den rivayet ettiğine göre güneş Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) hayatta iken tutuldu. Bunun üzerine bir münadi gönderdi:
"esselate camiaten: topluca namaza gelin" diye seslendi. Cemaat
toplandı, öne geçip tekbir aldı. İki rekat namaz kıl(dır)dı. Bunlarda dört rüku
ve dört secde yaptı.
Diğer tahric: Buhari,
1066 -buna yakın-; Nesai, 1464, 1472
2090- Bize Muhammed b.
Mihran da tahdis etti, bize Velid b. Müslim tahdis etti, bize Abdurrahman b.
Nemir'in haber verdiğine göre o İbn Şihab'ı Urve'den diye haber verirken
dinledi, onun Aişe'den rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) kıldığı küsuf (güneş tutulması) namazında açıktan Kur'an okudu. İki
rekat namaz kılıp iki rekatte (toplam) dört rüku ve dört secde yaptı.
Diğer tahric: Buhari,
1065 -buna yakın-; Ebu Davud, 1190; Nesai, 1493, 1496 -uzunca-
2091- Zühri dedi ki:
Bana Kesir b. Abbas da İbn Abbas'dan haber verdi, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'den rivayet ettiğine göre iki re kat namaz kıldı ve bu iki re katta
dört rüku ve dört secde yaptı.
Diğer tahric: Buhari,
1046 -uzunca-; Ebu Davud, 1181 bu manada uzunca, Nesai,1468
2092- Bize Hacib b.
Velid de tahdis etti, bize Muhammed b. Harb da tahdis etti, bize Muhammed b.
Velid ez-Zubeydi, ez Zühri'den şöyle dediğini tahdis etti: Kesir b. Abbas şöyle
tahdis ederdi: İbn Abbas da, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
güneşin tutulduğu gün, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kıldırdığı
namazı Urve'nin Aişe'den diye tahdis ettiği rivayet ile aynen tahdis
ederdi.
AÇIKLAMA: (2089)
"Bir münadi gönderdi "esselate camiaten: topluca namaza gelin"
diye seslendi." Camiaten lafzı hal olmak üzere nasb edilmiştir. Burada
Şafii'nin ve ona uygun kanaat belirtenlerin şu görüşlerinin lehine delil
vardır: Küsuf namazı için "esselate camiaten" diye seslenmek
müstehaptır. İlim adamları bu namaz için ezan okunmayacağı, kamet
getirilmeyeceği üzerinde de icma etmişlerdir.
(2090) "Küsuf
namazında açıktan Kur'an okudu." Bu bizim mezheb alimlerimize ve cumhura
göre ay tutulması hakkında yorumlanmıştır. Çünkü hem bizim mezhebimizin hem
Malik, Ebu Hanife, Leys b. Sad ve fukahanın çoğunluğunun kabul ettiği görüşe
göre güneş tutulması halinde namazda Kur'an açıktan okunmaz, ay tutulması
halinde ise açıktan okunur.
Ebu Yusuf, Muhammed b.
Hasan, Ahmed, İshak ve başkaları ise her ikisinde de açıktan Kur'an okur,
demişlerdir. Onlar da bu hadisi delil göstermektedirler.
Diğerleri ise, ashab-ı
kiramın Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in okuduğu Kur'an miktarını
Bakara suresi ve başka bir sure miktarı kadar diye tahmin ettiklerini delil
göstermişlerdir. Şayet açıktan okumuş olsaydı tahmine gerek kalmaksızın miktarı
bilinmiş olacaklardı.
İbn Cerir: Açıktan
okumak ile gizli okumak arasında bir fark yoktur, demiştir.
2093- Bize İshak b.
İbrahim de tahdis etti, bize Muhammed b. Bekr haber verdi, bize İbn Cüreyc
haber verip dedi ki: Ata'yı şöyle derken dinledim: Ubeyd b. Umeyr'i şöyle
derken dinledim: Kendisini doğru söylüyor saydığım bir zat -zannederim Aişe'yi
kastediyordu- tahdis ettiğine göre, güneş Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) döneminde tutuldu. Oldukça ağır (uzun) bir kıyam yaptı. Önce ayakta
duruyor, sonra rükua varıyor, sonra yine ayağa kalkıyor, sonra rükua varıyor,
sonra tekrar ayağa kalkıyor, sonra rükua varıyordu. Bu şekilde üç rükulu ve
dört secdeli iki rekat kıldı. Namazı bitirdiğinde güneşin tutulması da
açılmıştı. Rükua vardığı zaman "Allahu ekber" der sonra rükua
varırdı. Başını kaldırdığı zaman da: "Semiallahulimenhamideh" derdi.
Sonra kalkıp (hutbe
verip) Allah'a hamd ve senada bulunduktan sonra: "Şüphesiz güneş ve ay bir
kimsenin ölümü ya da Yaşaması dolayısı ile tutulmazlar. Ama her ikisi de
Allah'ın ayetlerindendir. Allah onlarla kullarını korkutur. Sizler bir tutulma
görecek olursanız her ikisinin tutulması geçinceye kadar Allah'ı zikredin"
buyurdu.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 1177 -buna yakın-; Nesai, 1469 -buna yakın-
2094- Bana Ebu Gassan
el-Mismal ve Muhammed b. el-Müsenna da tahdis edip dedi ki: Bize Muaz -ki b.
Hişam'dır- tahdis etti, bana babam Katade'den tahdis etti, o Ata b. Ebu
Rebah'tan, o Ubeyd b. Umer'den, o Aişe'den rivayet ettiğine göre Allah'ın
Nebisi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) altı rüku ve dört secde ile (iki rekat)
namaz kıldı.
Diğer tahric: Nesai,
1470
AÇIKLAMA: (2093)
"Kendisini doğru söylüyor kabul ettiğim kişi bana tahdis etti. Zannederim
Aişe'yi kastediyordu." Bizim diyarımızdaki nüshalarda bu şekildedir. Kadi
İyaz'ın belirttiğine göre; cumhurdan da böylece bunu rivayet etmiş olmakla
birlikte ravilerin birisinden de: "Sözünü tasdik ettiğim bir kimse -ki
Aişe'yi kastediyor-" diye rivayet etmektedir. Her iki lafzın anlamı ise
farklıdır. Eğer cumhurun, "ravi, bana sika olan birisi haber verdi, dediği
taktirde delil olmaz" şeklindeki kanaatini kabul edecek olursak, bu
rivayet mürsel hükmünde olur.
Hadisteki "iki
rekatta üç rüku" sözü şu demektir. Yani her bir rekatta üç defa rüku
yapıyordu. Buna göre altı rüku ve dört secde ifadesi her bir rekatta üç defa
rüku ve iki secde yaparak iki rekat namaz kıldı, demektir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
175 (195)- KÜSUF
NAMAZINDA KABİR AZABININ HATIRLATILMASI BABI