SAHİH-İ MÜSLİM |
ZEKAT |
10- SADAKA VERMEYE VE
(HAYIR UGRUNDA) MALI ELDEN ÇIKARMAYA TEŞVİK HAKKINDA BİR BAB
2301- Bize Yahya b.
Yahya ve Ebu Bekr b. Ebi Şeybe, İbn Numeyr ve Ebu Kureyb de tahdis etti, hepsi
Ebu Muaviye'den rivayet etti. Yahya dedi ki: Bize Ebu Muaviye A'meş'den haber
verdi, o Zeyd b. Vehb'den, o Ebu Zer'den şöyle dediğini rivayet etti: Medine
Harresinde yatsı vaktinde Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte
yürüyordum. Bu arada Uhud dağına da bakıyorduk. Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) bana: "Ey Ebu Zer!" dedi:
Ben, buyur ey Allah'ın
Resulü dedim. Allah Resulü: "Şu Uhud'un yanımda altın olup üçüncü günü
akşama vardığım zaman yanında ondan ödeyeceğin bir borç için saklayacağın bir
dinar dışında tek bir dinann dahi kalmasını istemiyorum. Bütün istediğim sadece
onu Allah'ın kulları arasında işte bu şekilde; -bu arada ellerinin önünde avucu
ile saçma işaretini yaptı- -sağına da işaret ederek- bu şekilde yapmaktır ve
-soluna da işaret ederek- bu şekilde yapmaktır" buyurdu.
(Ebu Zer devamla) dedi
ki: Sonra yürümeye devam ettik. Allah Resulü: "Ey Ebu Zer!" dedi.
Ben: Buyur ey Allah'ın Resulü dedim, Allah Resulü: "Şüphesiz en çok (mal
sahibi) olanlar kıyamet gününde en az olacak olanlardır. Şöyle, şöyle ve şöyle yapanlar
müstesna" deyip birinci defa yaptığı gibi yaptı.
Sonra tekrar yürümeye
devam ettik. Allah Resulü: "Ey Ebu Zer! Yanına gelene kadar olduğun gibi
dur" buyurdu. Sonra ayrılıp gitti ve sonunda onu göremez oldum. Bir ara
bir gürültü ve bir ses işittim. Galiba Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ebeklenmedik bir hal ile karşılaştı, dedim. Arkasından gitmeyi içimden
geçirdim. Sonra onun: "Ben yanına gelinceye kadar ayrılma" dediğini
hatırladım. Bunun üzerine onu bekledim. Geri geldiğinde işittiklerimden ona söz
ettim. Allah Resulü: "O Cebrai! idi. Bana geldi ve: Senin ümmetinden
Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmaksızın ölen kimse cennete girer, dedi. Ben: Zina
da etse, hırsızlık da yapsa mı, dedim. O: Zina da etse, hırsızlık da yapsa,
dedi" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
2388, 3222 -muhtasar-, 6268, 6443, 6444; Tirmizi, 2644 -
muhtasar-;
2302- Bize Kuteybe b.
Said de tahdis etti, bize Cerir Abdülaziz'den -ki o İbn Rufey'dir- tahdis etti,
o Zeyd b. Vehb'den, o Ebu Zer'den şöyle dediğini rivayet etti: Gecelerden bir
Sonra yine onunla
birlikte bir süre yürüdüm. Bu sefer: "Burada otur" buyurdu. Beni
etrafımda taşlar bulunan düz bir yere oturttu ve bana: "Senin yanına
dönünceye kadar burada otur" buyurdu. Harrede yürüyüp gitti. Hatta onu
göremez oldum. Yanıma gelmesi bir süre gecikti. Orada kalışını daha da uzattı.
Sonra ben o gelmekte iken "hırsızlık da yapsa zina da yapsa" demekte
olduğunu işittim.
(Ebu Zer) dedi ki:
Yanıma gelince dayanamayıp: Ey Allah'ın Nebi'si! Allah için sana feda olayım.
Harre'nin yan tarafında kiminle konuştun? :Ben kimsenin sana hiçbir şekilde
cevap verdiğini işitmedim, dedim. Allah Resulü şöyle buyurdu: "O Cebrai!
idi. Harre'nin yan tarafında bana göründü ve dedi ki: Ümmetine Allah'a hiçbir
şeyi ortak koşmaksızın ölen herkesin cennete gireceği müjdesini ver. Ben: Ey
Cebrai!! Hırsızlık da yapsa, zina etse de mi? dedim. O: Evet, dedi. Ben yine:
Hırsızlık da yapsa, zina da etse de mi? dedim. O: Evet, dedi. Ben: Hırsızlık da
yapsa zina da etsede mi? dedim. O:
Evet, içki dahi içse
dedi. "
AÇIKLAMA: "Bir
gürültü işittim" gürültü anlamındaki "lağat" gayn harfi fethalı
da sakin de okunur. Anlaşılmayan ses ve uğultu demektir.
"Ey Ebu Zer!"
buradan alim ve büyük zatın arkadaşına -değerli birisi olması halinde- künyesi
ile hitap edeceği hükmü anlaşılmaktadır.
"Ümmetinden Allah'a
hiçbir şeyi şirk koşmaksızın ölen kimse ... zina da etse, hırsızlık da
yapsa" burada da hak ehlinin kanaatinin lehine delalet vardır. Bu kanaat
ise büyük günah sahiplerinin cehennemde ebediyyen kalmayacakları kanaatidir. Bu
hususta Haricilerle mutezile muhalefet etmişlerdir. Özellikle zinayı ve
hırsızlığı söz konusu etmesi bu ikisinin büyük günahların en çirkinlerinden
oluşundan dolayıdır. Bu hadis reca (umut veren) hadisler arasında sayılır.
(2302) "Dönüp
baktığında beni gördü. Bu kim? dedi. Ben: Ebu Zer, dedim." Burada da
insanın künyesi ile şöhret kazanmış ise ismini vermeksizin künyesi ile adını
söylemesinin caiz olduğu hükmü anlaşılmaktadır. Hadisde Bunun benzerleri
çoktur.
''Allah'ın kendisine bir
hayır (mal) verip de ... o malda hayır işleyen kişi müstesna." Burada
geçen ilk "hayır" lafzından kasıt maldır. Yüce Allah'ın:
"Şüphesiz ki onun
hayra sevgisi pek çoktur" (Adiyat, 7) buyruğu gibidir ki bunda da
kastedilen maldır. Hadisdeki ikinci hayır lafzından maksat ise yüce Allah'a
itaat etmektir. Sağ ve solu ile kastedilen ise az önce geçtiği üzere bütün
fazilet ve hayır yollarıdır.
"Nefeha" verip
bağışlamak sureti ile ellerini mala koymak demektir.
Mastarı olan nefh, atmak
ve vurmak anlamındadır.
"Harre" siyah
taşlarla örtülü arazi demektir.
"Hırsızlık da
yapsa, zina da etsede mi dedim. O: Evet, şarap içse dahi, dedi. " Burada
da içkinin haramlığının ağır olduğu anlaşılmaktadır.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: