SAHİH-İ MÜSLİM |
HAC |
2- HAC VE UMRE'NİN
MİKATLARI BABI
2795- Bize Yahya b.
Yahya, Halef b. Hişam, Ebu'r-Rabi' ve Kuteybe b. Said birlikte Hammad'dan
tahdis etti. Yahya dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd, Amr b. Dinar' d?n haber verdi.
O Tavus'tan, o İbn Abbas (r.anhuma)'dan şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medinelileri Zulhuleyfihi, Şam ahalisine
el-Cühbeli, Necidlilere Karn el-Menazil'i, Yemenlilere Yelemlem'i mikat olarak
tayin etti ve: "Bu yerler hem o yerlerin ahalisi içindir hem de onların
ahalisinden olmayıp oralardan hac ve umre yapmak için geçenler içindirBunlardan
daha yakın olanlar ise ehlinin bulunduğu yerde (ihrama girer). Bunlardan daha
yakın olanlar da hep bu şekildedir. Hatta Mekkeliler Mekke'den ihrama girerler"
buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
1526, 1529; Ebu Davud, 1738 -buna yakın-; Nesai, 2657
2796- Bize Ebu Bekr b.
Ebi Şeybe tahdis etti. .. İbn Abbas (r.anhuma)'dan rivayete göre Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medinelilere Zulhuleyfe'yi, Şamlılara Cuhfe'yi,
Necidlilere Karn el-Menazil'i, Yemenlilere Yelemlem'i mikat olarak tayin edip
şöyle buyurdu: "Bu yerler onlar içindir ve onlardan başka yerlerden gelip
de hacc ve umre yapmak isteyen ve buraların üzerinden yolu geçen herkes içindir.
Bundan daha yakın olanlar ise başladıkları yerden ihrama girerler. Hatta
Mekkeliler Mekke'den (ihrama girerler). "
Diğer tahric: Buhari,
1524, 1530, 1545; Nesai, 2653, 2656
2797- Bize Yahya b.
Yahya da tahdis edip dedi ki: Malik'e Nafi'den rivayetini okudum, o İbn Ömer
(r.anhuma)'dan rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Medineliler Zulhuleyfe'den, Necidliler Karn (el-Menazil)'den, Şamlılar
ise Cuhfe'den ihrama girerler."
Abdullah dedi ki: Bana
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Yemenliler de Yelemlem'den
ihrama girerler" buyruğu ulaşmıştır.
Diğer tahric: Buhari,
1525; Ebu Davud, 1737; Nesai, 2650; İbn Mace, 2914
2798- Bana Züheyr b.
Harb ve İbn Ebu Ömer tahdis etti. İbn Ebu Ömer dedi ki: Bize Süfyan,
ez-Zühri'den tahdis etti, o Salim'den, o babası (r.anh)'dan rivayet ettiğine
göre: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Medineliler
Zulhuleyfe'den ihrama girer. Şamlılar Cuhfe'den ihrama girer. Necidliler Karn
(el-Menazil)'den ihrama girer."
İbn Ömer (r.anhuma) dedi
ki: Bana zikrolunduğuna göre -ki bizzat kendim duymadım- Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ayrıca: "Yemenliler de Yelemlem'den ihrama girer"
buyurmuştur.
2799- Bana Harmele b.
Yahya da tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana Yunus, İbn Şihab'dan
haber verdi, o Salih b. Abdullah b. Ömer b. el-Hattab (r.anh)'dan o babasından
şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle
buyururken dinledim: "Medinelilerin ihrama girecekleri yer Zulhuleyfe,
Şamlıların ihrama girecekleri yer Mehyea -ki o el-Cuhfe'nin kendisidir-
Necidlilerin ihram yeri ise Karn (el-Menazil)' dir. "
Abdullah b. Ömer
(r.anhuma) dedi ki: Ayrıca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in:
"Yemenlilerin ihrama giriş yeri ise Yelemlem'dir" buyurduğunu
söylemiş iseler de ben bunu bizzat ondan dinlemedim.
2800- Bana Yahya b.
Yahya, Yahya b. Eyyub, Kuteybe b. Said ve Ali b. Hucr tahdis etti. Yahya dedi
ki: Bize İsmail b. Cafer, Abdullah b. DInar'dan haber verdi, diğer ikisi ise
bize tahdis etti dedi. (Abdullah) İbn Ömer (r.anhuma)'yı şöyle derken
dinlemiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medinelilere
Zulhuleyfe'den, Şam ahalisine Cuhfe'den, Necidlilere de Karn (el-Menazil)'den
ihrama girmelerini emir buyurdu.
Abdullah b. Ömer
(r.anhuma) da dedi ki: Ayrıca onun: "Yemenliler de Yelemlem'den ihrama
girer" buyurduğu da bana haber verilmiştir.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
2801- Bize İshak b.
İbrahim tahdis etti, bize Ravh b. Ubade haber verdi, bize İbn Cüreyc tahdis
etti, bana Ebu Zubeyr'in haber verdiğine göre o Cabir b. Abdullah (r.anhuma)'ya
ihrama giren kişiye dair soru sorulunca o: Dinledim deyip sonra da
duraklayarak: - Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i kast ederek- zannederim o
(buyurdu), dedi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
2802- Bana Muhammed b.
Hatim ve Abd b. Humeyd de tahdis etti. İkisi Muhammed b. Bekr'den rivayet etti.
Abd dedi ki: Bize Muhammed haber verdi, bize İbn Cüreyc haber verip dedi ki:
Bana Ebu'z-Zübeyr'in haber verdiğine göre o Cabir b. Abdullah (r.anhuma)'ya
ihrama girilecek yere dair soru sorulurken (cevabını) dinlemişti. (Ebu Zubeyr)
dinledim deyip zannederim Cabir hadisi Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e
nisbet ederek merfu olarak rivayet etti- ve dedi ki: "Medineliler
Zulhuleyfe'den ihrama girerler, diğer yol ise el-Cuhfe (üzerinden) dir.
Iraklılar ise Zdtu Irk'dan ihrama girerler. Necidliler Karn'dan ihrama
girerler. Yemenliler de Yelemlem'den ihrama girerler. "
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: Müslim bu
babta üç hadis zikretmiş olup bunların en mükemmel olanı İbn Abbas'ın rivayet
ettiği hadistir. Çünkü rivayet ettiği bu hadis açıkça Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'den naklen dört mikat yerini ifade etmiş bulunuyor. Bundan
dolayı Müslim bu hadisi babın başında zikretmiş oldu. (2795-2796 numaralı
hadisler)
Sonra İbn Ömer'in
rivayet ettiği hadisi zikretmektedir. (2797-2800 numaralı hadisler) Çünkü İbn
Ömer Yemenlilerin mikatını bellememiş, bunu belağ yolu ile rivayet etmiştir.
Bundan sonra da Cabir
(r.a.)'ın rivayet ettiği hadisi (2801-2802) kaydetmektedir. Çünkü Ebu'z-Zübeyr:
(2802) zannederim, Cabir bu hadisi merfu olarak rivayet etmiştir, demektedir.
Ama bu hadisin merfu olarak sabit olmasını gerektirmez.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Medinelilere Zulhuleyfe'yi mikat olarak tespit etmiştir.
Mekke'den en uzak mikat yeri burasıdır. Burası ile Mekke arasında yaklaşık on
ya da dokuz merhalelik bir mesafe vardır. Medine'ye de burası yaklaşık altı
millik bir mesafedir.
Şam halkı için Cuhfe'yi
mikat olarak tayin etmiştir. Burası hem Şamlılar hem Mısır halkı için mikattır.
Buraya bu adın veriliş sebebinin selin bir zamanlarda burada ne varsa önüne
katıp götürmüş olmasıdır. Buraya aynı zamanda Mehyea da denilir. Müslim'in bazı
rivayetlerinde zikredildiği gibi.
Kadı lyaz, bazılarından
he harfinin kesreli okunacağını (Mehia) nakletmiş ise de doğrusu ve meşhur olan
sakin (Mehyea) okunacağıdır. Burası Medine yolu üzerinde Mekke'den yaklaşık üç
merhalelik bir mesafededir.
Yemen halkının mikat
yeri ise Yelemlem'dir. Buraya ye harfi yerine hemze getirilerek Elemlem de
denilir. Her ikisi de meşhur iki söyleyiştir. Tihame dağlarından bir dağ olup
Mekke'den iki merhalelik mesafededir.
Necidliler için de Karn
el-Menazil'i mikat yeri olarak tesbıt etmiştir. Karn lafzının kaf harfi fethalı
re harfi de sakin söyleneceğinde hadis, lügat, tarih, (özel) isimler alanında
mütehassıs alimler ve daha başka bütün ilim adamları arasında herhangi bir
görüş ayrılığı yoktur. Fakat Cevheri, Sihah'ında bu hususta iki fahiş hataya
düşmüştür. Evvela re harfinin fethalı okunacağını (Karan el-Menazil) diye
söylemiş diğer taraftan da Uveys el-Karani (r.anh)'ın buraya mensub olduğunu
iddia etmiştir. Doğrusu ise re harfinin sakin olmasıdır. Uveys ise Benu Karn
diye bilinen bir kabileye mensubtur. Bu kabile de Muradlılara mensub bir kol
olup ona nisbet el-Muradi diye yapılır. Karn el-Men azil de Mekke'den yaklaşık
iki merhale kadar uzaklıktadır. İlim adamlarının dediklerine göre Mekke'ye en
yakın mikat yeri burasıdır.
Zatu Irk ise kesreli ayn
harfi ile (ırk) ile söylenir. Bu da Iraklıların mikatıdır.
İlim adamları burasının
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in tayini ile mi yoksa Ömer b. el-Hattab
(r.anh)'ın içtihadı ile mi onların mikatı olduğu hususunda ihtilaf etmişlerdir.
Bu mesele hakkında Şafii mezhebi alimlerinin de iki görüşü bulunmaktadır.
Bunların daha sahih olanı -ki bu aynı zamanda Şafii (r.anh)'ın el-Umm'daki açık
ifadesidir- Ömer (r.anh)'ın tayini mikat olmuştur. Ayrıca bu husus Buhari'nin
Sahih'inde gayet açıktır. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in burayı onlara
mikat tayin etmiş olduğunun delili ise Cabir (r.anh)'ın hadisidir. Ama onun
merfu olduğunu açıkça söylememiş olduğundan dolayı sabit değildir.
Darakutni'nin, bu zayıf bir hadistir. Çünkü Irak Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) zamanında fethedilmemişti şeklindeki sözlerine gelince; hadisin zayıf
olduğunu söylemesi doğrudur. Delili ise az önce zikrettiğim husustur ama bu
hadisin zayıf olduğuna Irak'ın henüz fethedilmemiş olduğunu delil göstermiş
olması bir tutarsızlıktır. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in orasının
fethedileceğini bilmesi dolayısı ile onunla ilgili haber vermesi imkansız
görülemez. Bu da Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellemı'in mucizelerinden olur ve
gelecekteki gaybi hadiselerden haber vermek olur. Nitekim Şam ahalisi için de
bütün sahih hadislerde Cuhfe'yi mikat olarak tayin etmiş bulunmaktadır.
Bilindiği üzere Şam da o gün fethedilmiş değildi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'den Şam'ın, Yemen'in ve Irak'ın fethedileceğini ve Şamlıların Medine'ye
gelip onları oralara hicret etmeye teşvik edeceklerini halbuki eğer bilmiş
olsalar Medine'nin kendileri için hayırlı olacağını haber verdiği gibi yerin
doğularının ve batılarının bir araya getirilip kendisine gösterildiğini ve
"ümmetimin mülkü bana gösterilen yerlere kadar ulaşacak, onlar kıratın
sözkonusu edildiği bir yer olan Mısır' ı fethedeceklerini İsa (aleyhisselam)'ın
da Dımeşk'ın doğu tarafında el-Menaretü'l-Beyda denilen yere ineceğini haber
vermiştir.
Bütün bu hadisler
sahihlerde yer aldığı gibi yine sahihde bu kabilden zik. redilmesi uzun sürecek
daha başka hadisler de vardır. Allah en iyi bilendir.
İlim adamları bu mikat
yerlerinin meşru olduğunu icma ile kabul etmişlerdir. Ayrıca Malik, Ebu Hanife,
Şafii, Ahmed ve cumhur, bunlara riayet etmek vaciptir. Eğer buraları terk edip
buraları geçtikten sonra ihrama girecek olursa günahkar olur ama bir kurban
fidye gerekir. Haccı da sahihtir demişlerdir. Ata ve Nehai ise, ona hiçbir şey
düşmez demişlerdir. Said b. Cübeyr ise, haccı sahih olmaz demiştir.
Mfkatların faydasına
gelince; hacc ya da umre yapmak isteyen bir kimsenin ihramsız olarak buraları
aşıp geçmesi haram olur ve kurban kesmesi -az önce belirttiğimiz gibi- gerekir.
Mezhep alimlerimiz der ki: Eğer hacc ibadetlerine başlamadan önce tekrar mikat
yerine geri dönecek olursa kurban kesme yükümlülüğü kalkar. Burada sözü edilen
rüsük (hacc ibadetinden) neyin kastedildiği hususunda ise geniş bir görüş
ayrılığı vardır.
Hacc ve umre yapmak
istemeyen kimsenin ise mezhebimizdeki sahih görüşe göre Mekke'ye girmek için
ihrama girmek yükümlülüğü yoktur. İster oduncu, ot toplayıcısı, avcı ve buna
benzer ihtiyaçları sürekli tekrarlanıp durduğu için girmiş olsun, isterse de
ticaret, ziyaret ve buna benzer pek sık tekrarlanmayan bir sebeb dolayısı ile
girmiş olsun fark etmez. Şafii'nin zayıf bir görüşüne göre Hacc Kitabının baş
taraflarında açıklamış olduğumuz şart ile tekrarlanan bir ihtiyacı sebebi ile
Mekke'ye ya da Mekke'nin dışında Harem bölgesine girecek olursa hacc ya da umre
yapmak üzere ihrama girmesi icab eder. Ama Harem bölgesine girmek istemeyip
aksine Haremden berideki bir ihtiyacı olduğu için mikata uğrayıp geçen bir
kimse mikatı geçtikten sonra ihrama girmeyi arzu edecek olursa bu isteğinin
ortaya çıktığı yerden itibaren ihrama girer. Eğer bu yeri ihramsız olarak
geçtikten sonra ihrama girerse günahkar olur ve kurban kesmesi gerekir. Eğer
ihrama girme arzusunun doğduğu yerde ihrama girecek olursa bu onun için
yeterlidir, kurban kesmesi gerekmez. Mikata dönmek mükellefiyeti de yoktur.
Bizim ve cumhurun mezhebi budur. Ahmed ve İshak ise: Mikata dönmesi lazımdır
demişlerdir.
(2795) "Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medinelilere Zulhuleyfe'yi...
Necidlilere de Karn'ı
mikat olarak tayin etti." Nüshaların bir çoğunda "Karn" kelimesi
nun'dan sonra elif'siz olarak (yani "karnen" şeklinde değil)
yazılmış, bazılarında ise elif ile ("karnen" şeklinde) yazılmıştır ki
daha güzeli budur. Çünkü orası bir yer adıdır, bir dağın adıdır. Bu sebeble
munsarıf olması gerekmektedir. Elif'siz kaydedilen yerde de tenvinli olarak
okunur.
Elif'i yazmayışIarının
sebebi ise, bazı muhaddislerin adet edindiği üzere "Enes'ten dinledim
(semi'tu Enesen) derken" sonuna elif getirmeksizin yalnızca
"Enes" yazıp onu tenvin ile okumları gibi yazmalarıdır. Uzak bir
ihtimal olarak da, "Karn"ın tenvinsiz ama mansub olarak okunması
sözkonusudur. O taktirde hu isimle bölgeyi kastetmiş olur. Böylelikle de
munsarıf olmaz.
"Buraları hem
bunlar içindir hem de buraların ahalisinden başka buralardan yolu geçecek
olanlar içindir." Kadi İyaz dedi ki: Rivayet iki Sahih'de de başka
kaynaklarda da ravilerin çOğunluğunda "buralar onlar içindir"
anlamını veren lafız "fehunne lehunne" şeklinde gelmiş bulunmaktadır.
Ama Buhari ve Müslim'in ravilerinin bir kısmı bunu "fehunne lehum:
buraları ora ahalisi içindir" diye kaydetmişlerdir. Nitekim Ebu Davud ve
başkaları da bunu böylece rivayet ettikleri gibi Müslim de bu hadisi İbn Ebu
Şeybe'nin rivayeti olarak (2796) böylece kaydetmiştir. Doğru şekil de budur.
Çünkü bu, bu yerlerin ahalisine ait bir zamirdir. (Dolayısı ile lehunne
değillehum doğru kullanımdır). (Kadi İyaz) devamla dedi ki: Meşhur olan
rivayetin açıklaması da şöyledir.
Buradaki
"lehunne" zamiri adı geçen yerlere ve bölgelere aittir. Buralar ise
Medine, Şam, Yemen ve Necid' dir. Yani bu mikat yerleri bu bölgelere ait mikat
yerleridir. Kasıt ise buranın ahalisidir. Bundan dolayı bu zarf hazfedilmiş,
muzafun ileyh onun yerine geçirilmiştir.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) 'in: "Buranın ahalisi dışında olup buradan geçen
kimseler içindir." Yani mesela Şamlı bir kimse (Mekke'ye) gidişinde
Medinelilerin mikatından geçecek olursa o kimse Medinelilerin mikatından ihrama
girmelidir. Şamlıların mikatı olan Cuhfe'ye kadar ihramını ertelemesi caiz
değildir. Diğer mikatlar hakkında da durum böyledir. Bu hususta görüş ayrılığı
yoktur.
"Buraları hem onlar
için hem buranın ahalisinden olmayıp hacc ve umre. yapmak isteyip oralardan
geçenler içindir" buyruğunda doğru olan mezhep lehine delalet
bulunmaktadır. Şöyle ki hacc ve umre yapmak istemeyen bir kimse eğer mikattan
yolu geçecek olursa Mekke'ye girmek için ihrama girmekle yükümlü değildir.
Mesele az önce açık bir şekilde geçti.
Kimi ilim adamı da şöyle
demiştir: Bunda haccın fevren değil de terahi üzere ifa edileceğine delalet
vardır. Bu mesele de hacc kitabının baş taraflarında açık bir şekilde geçmiş
bulunmaktadır.
Onlardan daha beride
(Mekke'ye daha yakın) olanlar ise aile halkının bulunduğu yerde ihrama girer.
Bu ibare de meskeni Mekke ile mikat arasında olan kimsenin mikat yerinin
meskeni olup mikata gitmesinin gerekmediği ve ihramsız olarak da meskenini aşıp
gitmesinin caiz olmadığı hususunda açık bir hüküm ifade eder. Hem bizim
mezhebimizin hem bütün alimlerin -Mücahid dışında- görüşü budur. O: Bu kimsenin
mikatı Mekke'nin kendisidir demiştir.
"Bunlardan daha
beride olan ise aile halkının bulunduğu yerden ihrama girer. Bu hep böyledir
hatta Mekkeliler Mekke'den ihrama girerler." İbare bütün nüshalarda bu
şekildedir ve doğrudur. Manası da şudur: İşte bu böyledir. Meskeni mikattan
sonra bulunan bu şekilde ihrama girer, aynı şekilde Mekkeliler de Mekke'den
ihrama girerler.
ilim adamları bu
hususların tamamı üzerinde icma etmişlerdir. Mekke de Mekke ahalisinden olan
yahut da Mekke'ye gelip hacc için ihrama girmek isteyen bir kimsenin mikatı
Mekke'nin kendisidir. Onun Mekke'yi terk etmesi ve ihram maksadı ile ister
Harem bölgesi ister Haremin dışındaki hill bölgesi olsun oradan hacc için
ihrama girmesi caiz değildir. Bizim mezhebimiz alimlerinin nezdinde sahih olan
görüş budur. Bazı mezhep alimlerimiz de şöyle demiştir: Harem bölgesi
içerisinden de tıpkı Mekke'den olduğu gibi ihrama girmesi caizdir. Çünkü Harem
bölgesinin hükmü Mekke'nin hükmü ile aynıdır. Sahih olan ise bu hadis sebebi
ile birincisidir. Mezhep alimlerimiz yine der ki: Mekke'nin her yerinden
-şehrin dışına ve surlarının dışına çıkmayacak şekilde- ihrama girmesi caizdir.
Daha faziletli olan hususunda ise iki görüş vardır. Bunların daha sahih olanına
göre evinin kapısından ihrama girer. İkincisine göre ise Mescidi Haramda oluğun
altında ihrama girer denilmektedir. Allah en iyi bilendir.
Bütün bu hususlar
Mekke'linin hac için ihrama girmesi hakkındadır. Hadiste ancak hac için ihrama
girmek ile alakalıdır. Mekke'lilerin umre maksadıyla ihrama girecekleri
mikatları ise Haremin dışında kalan en yakın hill bölgesidir .. Çünkü ileride
gelecek olan Aişe (r.anha) hadisinde Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona
umre için Ten'im'e kadar Çıkıp oradan umre niyetiyle ihrama girmesini
buyurmuştur. Ten'im ise Haremin dışında hillin bir kıyısıdır.
(2799)
"Medine'lilerin ihrama girecekleri yer" ihrama girilecek yer
anlamındaki "Muhel" lafzı mim harfi ötreli he harfi fethalı ve
sondaki lam şeddelidir. İhlal yerleri (telbiye getirip ihrama girecekleri
yerleri) demektir.
Abdullah b. Ömer dedi ki:
"Söylediler" Bu kitabın baş taraflarında "zeame: söyledi"
lafzının bazen kesin olarak, muhakkak olarak söylenen söz anlamında
kullanılacağı belirtilmişti.
(2802) "Bana
Ebu'z-Zübeyr'in haberverdiğine göre o Cabir b. Abdullah'a ihrama girilecek yere
dair soru sorulurken dinlemiş ... " Burada ki sözlerin anlamı şudur:
Ebu'z-Zübeyr dedi ki: Ben Cabir'i dinledim sonra bundan vazgeçmiş yani hadisi
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ref etmeyerek "zannederim hadisi ref
etti demiştir." Bu da zannederim o yani Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
dedi demektir. Bundan önceki rivayette: "Zannederim o hadisi Nebi'ye merfu
olarak nisbet etti" dediği gibi. Ancak onun "zannederim hadisi merfu
olarak rivayet etti" demesi dolayısıyla bu hadis merfu bir hadis olarak
delil gösterilemez. Çünkü merfu olduğunu kesin bir ifadeyle söylememiştir.
Cabir'in rivayet
ettiğihadiste: "Irak'lılar ise Zatu İrk'dan ihrama girerler." İbaresi
Irak'lıların mikatının bu olduğu hususunda gayet açıktır. Ama az önce geçtiği
gibi hadis merfu olarak sabit değildir. Zatu Irk'ın Irak'lıların ve Irak'lılar
durumunda olanların mikatı olduğu hususunda icma bulunduğu az önce geçti. Şafii
der ki: Eğer el-Akik denilen yerden ihrama girseler daha faziletli olur.
el-Akik ise Zatu Irk'dan biraz daha uzaktadır. Şafii'nin bunu nüshap kabul
etmesi bu husustaki bir rivayetten dolayıdır. Ayrıca Zatu Irkun önceleri orada
olduğuda söylenmiş sonra yeri değiştirilip Mekke'ye yakınlaştırılmıştır. Allah
en iyi bilendir. Şunu da bilelim ki haccın mekan olarak mikatı vardır. O da az
önce bu hadislerde geçtiği gibidir. Birde zaman olarak mikatı (vakti) vardır ki
bu Şevval, Zülkade ve Zülhicce'nin on günüdür. Bu zamanın dışında hac niyetiyle
ihrama girmek caiz değildir. Şafii'nin mezhebi budur. Bu zamanın dışında hac
için ihrama girecek olursa bu ihrama giriş için olmaz umre için olur. Umre
maksadıyla ihrama girmek ise senenin her vaktinde caizdir ve her vaktinde umre
yapılabilir. Senenin hiç bir vaktinde umre mekruh değildir. Ama umrenin bir
şartı hac ediyor olmaması ve haccın herhangi bir fiilini yapmakta olmamasıdır.
Bir senede tekrar tekrar umre yapmak mekruh değildir. Hatta bizce cumhura göre
müstehabtır. Aynı yılda umrenin tekrar edilmesini İbn Sirin ve Malik mekruh
görmüştür. Mikata varmadan Mekke'den daha uzak bir yerden hac için ihrama
girmek caizdir. Bu yerin ahalisinin bulunduğu yerler olması ile başka yerler
olması arasında bir fark yoktur. Ama hangisi daha faziletlidir? Şafii'nin bu
husustaki iki görüşünden daha sahih olanına göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e uymak için mikattan ihrama girmek daha faziletlidir. Allah en iyi
bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
3- TELBİYE GETİRMEK
TELBİYENİN NİTELİKLERİ VE VAKTİ