SAHİH-İ MÜSLİM |
HAC |
8- iHRAMLI KİMSE İÇİN
AVLANMANIN HARAM KILINDIĞI BABI
2837- Bize Yahya b.
Yahya tahdis edip dedi ki: Malik'e İbn Şihab'dan rivayetini okudum. O
Ubeydullah b. Abdullah'dan, o İbn Abbas'dan, o Sa'b b. Cessame el-Leysi'den rivayet
ettiğine göre kendisi Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e Ebva yahut
Veddan'da bulunuyorken Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bir yabani
eşşek (zebra) hediye etti ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
hediyesini ona geri verdi.
(Sa'b) dedi ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) benim yüzümdeki hali görünce:
"Bizim onu geri çevirmemizin tek sebebi ihramlı olmamızdır" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari, 1825,2573,2596; Tirmizi, 849; Nesai, 2818, 2819; İbn Mace,
3090;
AÇIKLAMA: "Sa'b"ın
babasının ismi olan Cessame'nin cim harfi fethalıdır. Ondan sonra şeddeli bir
peltek se gelmektedir.
"Ebva'da yahut
Veddan'da iken" buraları Mekke ile Medine arasında iki yerdir.
"Bizim onu sana
geri çevirmemizin tek sebebi ihramlı olmamızdır." "İhramlıyız"
anlamındaki "hurum" lafzında ha ve re harfleri ötrelidir.
Kadı İyaz -Yüce Allah'ın
rahmeti ona- dedi ki: Bu hadiste "lem nerundehu: onu geri
çevirmezdik" lafzını muhaddisler dal harfini fethalı olarak rivayet
etmişlerdir. Ancak Arap dili üstadlarımızın muhakkık olanları bunu kabul
etmeyerek bu ravilerin bir yanlışıdır; doğrusu dal harfinin ötreli okunuşudur
demişlerdir. Nitekim ben de bunu bazı üstadların hattı işle dal harfi ötreli
olarak gördüm; onlara göre Sibeveyh'in bu husustaki kanaatine göre doğru olan
da budur. Çünkü Sibeveyh bu gibi mudaaf fiilerin sonuna şayet "he"
gelecek olursa emir ve bunun benzeri meczum olan fiilerde he'den önceki harf
damme ile harekelenir .... Bu müzekker lafızlarda
böyledir.
"Reddeha ve
Cebbaha" gibi dal ve benzeri harflerin fethalı geldiği müennes lafızlarda
ise elif'e riayetle fethalıdır. Kadı İyaz'ın sözleri burada sona ermektedir.
"Reddeha: onu geri
çevirdi" ve benzeri müennes lafızlar da he harfinin fethalı olacağı ve
başka şekilde olmayacağı ittifakla kabul edilmektedir. Ancak "Reddehu
(müzekker için onu geri çevirdi) ve benzeri müzekker lafızlarda ise üç şekil
söz konusudur. Bunların daha fasih olanı Kadı İyaz'ın zikrettiği gibi dammeli
okuyuşun vacip olduğudur. İkincisi kesreli bir okuyuştur ki, bu zayıf bir
görüştür. Üçüncüsü ise fethalı okuyuştur, bu ondan da zayıftır. Bunu
zikredenler arasında el-Fasih adlı eserinde Sa'leb de vardır. Ama Sa'leb'in
-bunun fasih olduğu izlenimini verip zayıf olduğuna dikkat çekmediğinden ötürü-
yanlış yaptığını söylemişlerdir.
2838- Bize Yahya b.
Yahya Muhammed b. Rumh ve Kuteybe birlikte el-leys b. Sa'd'dan tahdis etti (H.)
Bize Abd b. Humeyd de tahdis etti, bize Abdürrezzak haber verdi, bize Mamer
haber verdi (H.) Bize Hasan el-Hulvani de tahdis etti, bize Yakup tahdis etti,
bize babam Salih'den tahdis etti. Hepsi Zühri'den bu isnad ile, Malik'in de
dediği gibi ben ona bir yabani eşşek hediye ettim, dediler. Ama Leys ve
Salih'in hadisi rivayetlerinde: Sa'b b. Cessame'nin kendisine haberdiğine göre,
şeklindedir.
2839- Bize Yahya b.
Yahya Ebu Bekr b. Ebi Şeybe ve Amr en-Nakid de tahdis edip dediler ki: Bize
Süfyan b. Uyeyne, Zühri'den bu isnad ile tahdis etti ve: Ben ona bir yabani
eşek etinden bir miktar hediye ettim, dedi.
2840- Bize Ebu Bekr b.
Ebi Şeybe ve Ebu Kureyb tahdis edip dedi ki: . ..İbn Abbas (r.anhuma) dedi ki:
Sa'b b. Cessame Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ihramlı iken bir yaban
eşeği hediye etti. Onu kendisine geri verdi ve: "Eğer biz ihramlı
olmasaydık bunu senden kabul ederdik." buyurdu.
Diğer tahric: Nesai,
2822, 2823
2841- Bunu bize Yahya b.
Yahya da tahdis etti, bize el-Mu'temir b.
Süleyman haber verip
dedi ki: Ben Mansur'u el-Hakem'den tahdis ederken dinledim (H.) Bize Muhammed
b. el-Müsenna ve İbn Beşşar da tahdis edip dedi ki: Bize Muhammed b. Cafer
tahdis etti, bize Şu'be el-Hakem'den tahdis etti (H.) Bize Ubeydullah b. Muaz
da tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize Şu'be tahdis etti. Birlikte
Habib'den o Said b. Cübeyr'den, o İbn Abbas (r.anhuma)'dan rivayet etti.
Mansur'un el-Hakem'den
rivayetinde: Sa'b b. Cessame Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bir yabani
eşeğin ayağını hediye etti demektedir.
Şu'be el-Hakem'den
rivayetinde kan damlayan bir yabani eşek butu demektedir.
Şu'be'nin Habib'den
rivayetinde: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bir yabani eşe ği n yarısı
hediye edildi de onu geri çevirdi demektedir.
2842- Bana Züheyr b.
Harb da tahdis etti, bize Yahya b. Said, İbn Cüreyc'den şöyle dediğini tahdis
etti: Bana el-Hasan b. Müslim, Tavus'tan haber verdi. O İbn Abbas
(r.anhuma)'dan tahdis ederek dedi ki: Zeyd b. Erkam gelmişti. Abdullah b. Abbas
ona hatırlatmak isteyerek, sen bana Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ihramlı iken ona hediye edilen bir av hayvanı eti ile ilgili olarak nasıl haber
vermiştin? dedi. Zeyd dedi ki: Ona bir av etinin bir uzvu hediye edilmişti,
Allah Resulü de: "Biz onu yiyemeyiz çünkü biz ihramlıyız" dedi.
Diğer tahric: Nesai,
2821
AÇIKLAMA: (2837)
"Sa'b b. Cessame el-Leysı'den rivayete göre o Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'e bir yaban eşeği hediye etmişti" diğer rivayette (2838)
"Bir yaban eşeği" öbür rivayette (2839) "Bir yaban eşeği
etinden" Başka rivayette (2841) "Bir yaban eşeğinin kan damlayan
butu" Bir diğer rivayette (2841) "Bir yaban eşeğinin yarısı"
öbür rivayette (2842) "Bir av hayvanı etinin bir uzvu" denilmektedir.
Bunlar Müslim'in
zikrettiği rivayetlerdir. Buhari bu hadis için "İhramlı Bir Kimseye Canlı
Olarak Bir Yaban Eşeği Hediye Edilecek Olursa Onu Kabul Etmez Babı" diye
bir başlık açtıktan sonra hadisi isnadı ile rivayet etmekte ve rivayetinde
"Bir yaban eşeği" demektedir. Buhari bu tevili aynı zamanda Malik ve
başkalarından da nakletmişse de bu batıl bir tevildir. Çünki Müslim'in
zikretmiş olduğu bu rivayet yolları bu hayvanın (canlı değil) boğazlanmış
olduğu hususunda gayet açıktır. Ayrıca av hayvanının etinin bir kısmı ona
hediye verilmiştir, tamamı değil. İlim adamları ise ihramlı bir kimsenin avI
anmasının haram olduğunu ittifakla kabul etmişlerdir.
Şafii ve başkaları da
şöyle demişlerdir: İhramlı olan bir kimsenin satın almak, hibe ve buna benzer
herhangi bir yolla mülk edinmesi haramdır. Av hayvanının miras olarak mülk
edilmesi hususunda ise görüş ayrlığı vardır. Av hayvanı etine gelince kendisi
onu avlayacak olursa o haramdır. İster onun için izniyle avlanılmış olsun ister
izinsiz avlanmış olsun. Eğer ihramlı olmayan bir kimse kendisi adına avlanıp
ihramlı kimse için avlanmayacak olur sonrada kendi etinde ihramlı olana hediye
verecek yahut ona satacak olursa ihramlı olana bu durumda haram değildir. Bizim
mezhebimizde ki görüş budur. Malik, Ahmed ve Davud da bu görüştedir.
Ebu Hanife ise ihramlı
kişinin yardımı ile olmamak şartıyla onun için avlanan av hayvanı onun için haram
değildir.
Bir kesim de: İhramlı
kimseye hiçbir şekilde av helal olmaz. İster kendisi avlasın ister başkası onun
için avlamış olsun isterse de kendisi onu avlamak kastı gütmesin kayıtsız ve
şartsız olarak ona haram olur. Bu görüşüde Kadı İyaz, Ali İbn Ömer ve İbn Abbas
(r.anhum)'dan nakletmiş bulunmaktadır. Çünkü yüce Allah: "İhramlı
olduğunuz sürece kara avı size haramdır" (Maide, 96) buyurmuştur. Bu görüş
sahipleri derler ki: Avdan kasıt avlanılan hayvandır. Ayrıca Sa'b b.
Cessame'nin hadisinin zahiride bunu gerektirmektedir. Çünkü Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bu av hayvanının etini kabul etmemiş ve geri çevirmesine
gerekçe olarak ihramlı olduklarını göstermiş sen bunu bizim için avladığın için
dememiştir.
Şafii ve ona uygun
kanaat belirtenler ise bu hususta bundan sonra Müslim'in Sahihinde zikredilecek
olan Ebu Katade hadisini (2843) delil göstermişlerdir. Çünkü Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ihramlı olmadığı halde yakaladığı av hayvanı hakkında
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ihramlılara:
"O helaldir,
yiyebilirsiniz" buyurmuştur. Diğer bir rivayette ise (2845) "Ondan
beraberinizde bir şey varmı?" diye sorunca onlar: Yanımızda onun bir
bacağı var demişler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu alıp yemişti.
Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai'nin sünenin de Cabir (r.a.) Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'den: "Kendiniz avlamadığınız ve sizin için avlanılmadığı sürece
kara avı helaldir" buyurmuştur. Rivayette bu şekilde "yusadu"
şeklinde elif ile yazılmıştır. Bu da bir söyleyişe göre caizdir. Nitekim
şairin: "Haberler sana gelmedi mi?
Haberler halbuki
yayılır" mısralarında da bu şekildedir.
Mezhep alimlerimiz der
ki: Bu hadislerin bir arada cem ve telif edilmeleri gerekir. Cabir (r.anh)'ın
zikrettiğimiz bu hadisi arada fark bulunduğu hususunda gayet açık olup Şafii
ile ona muvafakat edenlerin lehine delaleti ortadadır. Diğer iki görüş
sahiplerinin kanaatlerini de açıkça reddetmektedir. Ebu Katade'nin (2843)
gelecek hadisi ise avlanmakla onlara ikram etmeyi kastetmediği şeklinde yorumlanır.
Sa'b b. Cessame'nin hadisi de onları kastederek avlandığı şeklinde yorumlanır.
Ayette geçen avlanmak, ihramlı kimse için avlanan hayvanların hakkında
yorumlanır. Buna sebep ise ayet-i kerimeden maksadı beyan eden zikredilmiş
hadislerdir. Sa'b'ın rivayet ettiği hadis hakkında Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ihramlı olduğunu gerekçe göstermiştir demeleri ise o avın onun için
avlanmış olduğuna engel değildir. Çünkü avın bir kimseye haram olması ihramlı
olması şartıyla onun için avlanması haline aittir. Böylelikle Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) haram olmasına sebep teşkil eden şartı beyan
etmiş olmaktadır.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Bizim onu sana geri çevirmemizin tek sebebi ihramlı
olmamızdır" buyruğunda ise Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sadakanın
aksine hediyeyi kabul etmesinin caiz olduğu hükmü ile hediye ve benzeri bir
şeyi bir mazereti sebebiyle kabul etmeyen bir kimsenin hediye verenin gönlünü
hoş etmek için onu mazeret olarak söylemesinin müstehap olduğu hükmü de
anlaşılmaktadır.
2843- Bize Kuteybe b.
Said de tahdis etti, bize Süfyan, Salih b.
Keysan'dan tahdis etti
(H.) Bize İbn Ebu Ömer -ki lafız ona aittir- de tahdis etti, bize Süfyan tahdis
etti. Bize Salih b. Keysan tahdis edip dedi ki: Ben Ebu Katade'nin azatlısı Ebu
Muhammed'i şöyle derken dinledim: Ebu Katede'yi şöyle derken dinledim:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte (sefere) çıktık. el-Kahe
denilen yere vardığımızda kimimiz ihramlı idik kimimiz ihramlı değildik. Bir de
baktım ki arkadaşlarım bir şeye bakın ip duruyorlar, onu görmeye çalışıyorlar.
Ben de baktığımda onun bir yaban eşeği olduğunu gördüm. Derhal atımı eğerleyip
mızrağımı aldım arkasından bineğime bindim. Kamçım yere düştü. Arkadaşlarıma
-ki onlar ihramlı idiler- kamçıyı bana uzatın dedim. Onlar: Allah'a yemin olsun
ki onu avlaman için sana hiç bir şekilde yardımcı olmayız dediler. Bunun
üzerine ben de inip onu aldım sonra bineğime bindim. Eşeğe bir tepeciğin
arkasında iken arkasından yetiştim. Ona mızrağımı saplayıp yaraladım sonra alıp
arkadaşlarıma götürdüm. Birileri: Onu yiyin, birileri onu yemeyin dedi. Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) önümüzdeydi. Bende atımı koşturarak ona yetiştim.
Allah Resulü "O helaldir, onu yiyebilirsiniz" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
1823, 2914, 5491, 5492; Ebu Davud, 1852; Tirmizi, 847, Nesai, 2815
AÇIKLAMA: "Ebu
Katade'yi şöyle derken dinledim ... Nihayet el-Kahe'ye geldik. .. "
el-Kaha bütün kitaplarda bilinen doğru şekli ha harfinin şeddesiz ve fethalı
okunuşudur. Her kesimden ilim adamının dediği de budur. Kadi İyaz dedi ki:
Herkes bu kelimeyi böylece kaydetmiştir. Ama bazıları bunu Buhari'de fe harfi
ile "el-Fahe" şeklinde rivayet etmişlerse de bu bir yanılmadır.
Doğrusu kaf ile olduğudur. Burası es-Sükya denilen yerden bir mil kadar
Medine'den de üç merhale kadar uzaklıkta bir vadidir.
es-Sükya ise Mekke ile
Medine arasında el-Fur'a bağlı büyükçe bir kasabadır. Ebva ile Veddan da aynı
şekilde Fur'a ait kasabalardandır.
(2846'da gelecek olan)
Te'hin (Ti'hin söyleyişi de vardır) Sukya'dan üç mil uzaklıkta bir pınardır.
Kadi İyaz dedi ki: Te harfi kesreli ve fethalı olarak da söylenir. Ama bizim
çoğunluktan naklettiğimiz rivayet kesreli (Ti'hin) söyleyişidir. el-Bekri de
Mu'cem'inde böylece kaydetmiştir. Bana Ebu Zer elHerevI'den şöyle dediği
ulaşmıştır: Ben Arapların bunu Tuahin diye te harfi ötreli, ayn fethalı, he
kesreli olarak söylediklerini işittim. Ancak bu zayıf bir söyleyiştir.
(2846'da gelecek olan)
"Gayka" ise Mekke ile Medine arasında Gifar oğulları diyarında bir
yerin adıdır. Kadi İyaz dedi ki: Burasının Salebe oğullarına ait bir su kuyusu
olduğu söylenir.
"Kimimiz
ihramlıydık, kimimiz ihramb değildik." Burada Ebu Katade ile başkalarının
Medine mikatını aşıp geçmiş oldukları halde nasıl ihramsız oldukları sorulabilir.
Halbuki hacc ya da umre yapmak isteyen bir kimsenin mikatı ihramsız aşıp
geçmesinin caiz olmadığı kesinleşmiş bir hükümdür. Kadi İyaz buna cevap olarak
şunları. söyler: Denildiğine göre mikatlar o vakit henüz tayin edilmemişti.
Yine denildiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ebu Katade ile
arkadaşlarını sahil taraflarında düşmanların üzerine keşif yapmak üzere
göndermişti. Nitekim Müslim bunu diğer rivayette böylece zikretmiş
bulunmaktadır. Bir diğer açıklamaya göre Ebu Katade Medine'den Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ile birlikte çıkmamıştı. Aksine bundan sonra Medineliler Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellemı'e onu bazı Arapların Medine'ye baskın yapmak
istediklerini bildirmek üzere göndermişlerdi.
Yine bir başka
açıklamaya göre Ebu Katade onlarla birlikte çıkmış ama ne hacc ne de umre
niyeti yapmamıştı. Kadi İyaz dedi ki: Ama bu uzak bir ihtimaldir. Allah en iyi
bilendir.
"Elimden kamçım
düştü. Arkadaşlarıma -ki onlar ihramlı idiler- ... onu yiyeöilirsiniz
buyurdu." Hadis ihramb olan kimseye av hayvanını öldürmek hususunda
işarette bulunmak ve yardım etmenin haram olduğuna açıkça dela!et ettiği gibi
ağı göstermek ve her bir yolla yardımcı olmanın hükmü de budur. İhramlı
kimsenin avcıya yardım etmesinin haram olması ancak o yardım olmaksızın
avlanmasının mümkün olmaması haline münhasırdır şeklindeki görüşü hususunda Ebu
Hanife'ye karşı cumhurun lehine bir delildir.
"Kimileri bunu
yeyin dedi, bazıları bunu yemeyin, dedi. Sonra Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) b helaldir, onu yiyebilirsiniz' buyurdu." Bunda da fer'i
meselelerde ictihadın ve hükümleri hakkında da ihtilafın caiz olduğuna delil
vardır. Allah en iyi bilendir.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellemı'in: "O helaldir, onu yiyebilirsiniz" buyruğu
ihramlı olmayan bir kimsenin avlanması halinde eğer ihramlı kişi ona yardım
etmemiş, işaret etmemiş ve av hayvanını da göstermemiş ise ihramlının onu
yemesinin helal olduğu da açıktır. Bunun Şafii'nin ve çoğunluğun kanaati olduğu
az önce geçmiş idi.
"Bir de baktım ki
arkadaşlarım bir şeyi görmeye çalışıyorlar." Diğer rivayette (2846)
"bazıları bana gülüyordu. Baktığımda ansızın bir yabani eşek gördüm."
Bizim diyarımızdaki nüshaların tamamında "ileyye: bana" lafzı bu
şekilde şeddelidir. Kadi İyaz dedi ki: Bu bir hatadır ve bir tashiftir. Çünkü
Müslim'den rivayet nakledenlerden birisinde bu ortaya çıkmıştır. Doğrusu ise
"yadhaku ba' duhum ila ba' d: kimisi kimisine gülüyordu" şeklindedir.
Burada "ba' d: kimisine" lafzını düşmüş olmaktadır. Halbuki doğrusu
ise diğer rivayetlerde meşhur olduğu gibi bunun bulunmasıdır. Çünkü onlar ona
gülecek olurlarsa onlar tarafından yapılmış bir işaret olurdu. Halbuki asla
kendisine bir işarette bulunmayacaklarını söylemiş idiler.
Derim ki: Bu rivayetin
reddedilmesine imkan yoktur. Çünkü diğer rivayette bu sahih olarak gelmiştir ve
bu iki rivayetten herhangi birisinde ava bir delalet ve bir işaretin bulunması
sözkonusu değildi. Çünkü sadece gülmek bir işaret olamaz. İlim adamlarının
dediklerine göre onlar ancak avlanmak onlara yasak kılındığından ötürü
avlanmaya güçleri olmamakla birlikte avın ortaya çıkmasına hayret ederek
gülmüşlerdi. Allah en iyi bilendir.
"Bir yaban eşeği
olduğunu gördüm." Rivayetlerin bir çoğunda bu şekilde "himaru vahş:
bir yaban eşeği" şeklindedir. (Biraz sonra gelecek olan) Ebu Kamil
el-Cahderi'nin rivayetinde (2847) "derken yaban eşekleri gördüler. Ebu
Katade ona hamle yaptı ve onlardan bir dişi eşeği yaraladı, etinden
yediler" denilmektedir. İşte bu rivayet, rivayetlerin çoğunda geçen
"yaban eşeği"nden kastın dişi olduğunu açıklamaktadır. Dişi yaban
eşeği ise el-Cahderi'nin rivayetinde geçen "etan" anlamındadır.
Mecazi olarak ona (erkek eşek demek olan) himar denilmiştir.
2844- Bize Yahya b.
Yahya da tahdis edip dedi ki: Malik'e okudum. (H.) Bize Kuteybe de Malik'den kendisine
Ebu'n-Nadr'dan diye okunanlar arasında (bir rivayet olmak üzere) tahdis etti. O
Ebu Katade'nin azadlısı Nafi'den, o Ebu Katade (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte idik. Nihayet Mekke
yolunun bir yerinde ihramlı bir kaç arkadaşı ile birlikte geri kaldı. Kendisi
ise ihramlı değildi. Bir yaban eşeği görünce derhal atına bindi,
arkadaşlarından kamçısını kendisine vermelerini istediyse de onlar istediğini
yerine getirmeyi kabul etmediler. Mızrağını vermelerini istedi yine kabul
etmediler. Bu sefer kendisi aldı, sonra da eşeğe bir hamle yapıp onu öldürdü.
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabından bazıları ondan yedi ise de
bazıları yemeyi kabul etmedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e yetiştiklerinde
ona Bunun hükmünü sordular. Allah Resulü: "O ancak aziz ve celil Allah'ın
size sevk ettiği bir yemekti" buyurdu.
2845- Bize Kuteybe de
Malik'den tahdis etti, o Zeyd b. Eslem'den, o Ata b. Yesar'dan o Ebu Katade
(r.a.)'dan yaban eşeği hakkında Ebu'n-Nadr'ın hadisi ile aynı şekilde rivayet
etti. Ancak Zeyd b. Eslem'in hadisi rivayetinde Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem): "Beraberinizde etinden bir şey kaldı mı?" diye sormuştur.
Diğer tahric: Buhari,
2570, 2914, 5407, 5491; Tirmizi, 848
AÇIKLAMA: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Beraberinizde etinden bir şey kaldı
mı?" sorusu diğer rivayette (2850 de geleceği üzere) "yanınızda ondan
bir şey var mı" şeklindedir. Onlar: Yanımızda ayağı, (bacağı) kalmış dediler.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu alıp yedi. Allah Resulü'nün onu
alıp yemesi mübahlığı hususunda gönüllerini hoş etmek, bundan önce aralarındaki
anlaşmazlık sebebi ile ortaya çıkmış olan şüphe ve tereddüdü gidermekte işi en
ileri dereceye götürmek içindir.
2846- Bunu bize Salih b.
Mismar es-Sülemı de tahdis etti, bize Muaz b. Hişam tahdis etti, bana babam
Yahya b. Ebu Kesir'den tahdis etti, bana Abdullah b. Ebu Katade tahdis edip
dedi ki: Babam Hudeybiye senesinde beni de alıp Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'le birlikte yola çıktı. Arkadaşları ihrama girdikleri halde kendisi
ihrama girmedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ise Gayka denilen
yerde bir düşman olduğu bildirildi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yola
koyuldu, Ben de onun arkadaşları ile birlikte iken biri diğerine gülüyordu.
Ansızın baktım, bir yabani eşek görüverdim. Ona bir hamle yaptım. Sonra ona
mızrağımı sapladım ve onu çökerttim. Onlardan yardım istedim bana yardım etmeyi
kabul etmediler. Biz de etinden yedik. Ama (düşman tarafından) önümüzün
kesileceğinden de korktuk. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in arkasından onu bulmak için yola koyuldum. Bazen atımı hızlıca
koşturuyor, bazen de mutedil yürütüyordum.
Diğer tahric: Buhari,
1281, 1822,4149; Müslim, 2849; Nesai, 2824, 2825; İbn Mace, 3093
AÇIKLAMA: "Atımı
bazen hızlıca koşturuyor bazen yavaş yürütüyordum." Bu an latımdaki
"eş-şe'v: serbest bırakmak ve en ileri derece" demektir. Yani bir
süre onu hızlıca koşturuyor bir süre de yavaşlatıyordum.
"Ona Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile nerede karşılaştın? dedim ... " Gayka,
Sukya ve Te'hin lafızlarının zaptı ve açıklamaları daha önce geçti.
"Kail: mola veren,
dinlenen" iki şekilde rivayet edilmiştir. Bunların daha sahih ve meşhur
olanları kaf harfinden sonra elif, hemze ve lam olup (öğle vakitlerinde
dinlenmek maksadıyla biraz uyumak anlamındaki) "kaylule"den gelen bir
lafız olduğudur. Anlamı ise, ben onları Te'hin'de bıraktım ve es-Sukya denilen
yerde de mola verip dinlenmeyi kararlaştırmıştı. Bu durumda kail; seyakfl yani
mola veren, mola verecek, dinlenecek" anlamında demektir.
Müslim Şerhinde Kadi
İyaz, Matali' sahibi ve cumhur Bunun dışında bir anlamı zikretmemektedir.
İkinci şekil ise (kail lafzının) "kabil" şeklindeki rivayetidir. Bu
da oldukça zayıf ve gariptir. Hatta tashif gibi görünüyor. Sahih olsa dahi o
taktirde Te'hin, es-Sukya karşısında bir yerdir demek olur.
"Ey Allah'ın
Resulü! Ashabın sana Allah'ın selamı ve rahmetini bildiriyorlar dedim." Bu
ifadeden hazır olmayana selam göndermenin müstehab olduğu hükmü
anlaşılmaktadır. Kendisine selam gönderilenin gönderenden daha faziletli olup
olmaması arasında fark yoktur. Çünkü kendisinden daha faziletli olana selam
gönderebildiğine göre kendisinden daha az faziletli olana göndermesi öncelikle
sözkonusudur. Mezhep alimlerimiz der ki: Selamı taşıyan elçinin tebliğ etmesi
(ilgilisine bildirmesi) icab eder.
Kendisine selam
gönderilenin de kendisine selam tebliğ edilir edilmez derhal cevabını verip
selamı alması gerekir.
"Ey Allah'ın
Resulü! Ben av avladım ... " Bazı nüshalarda (avladım anlamındaki fiil)
esadtu şeklinde sad harfi fethalı ve şeddesizdir. "Ondan" lafzındaki
zamir ise avladım fiilinin delalet ettiği hazfedilmiş bulunan "sayd:
av" lafzına aittir. Bu (assadtu şeklinde) sad harfi şeddeli olarak da
söylenir. Bazı nüshalarda ise "sidtu" bazılarında ise
"istadtu" şeklindedir. Hepsi sahihtir.
2847- Bana Ebu Kamil
el-Cahderi de tahdis etti, bize Ebu Avane, Osman b. Abdullah b. Mevheb'den
tahdis etti. O Abdullah b. Katade'den o babası (r.a.)'tan şöyle dediğini
rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) haccetmek üzere çıktı.
Biz de onunla birlikte çıktık. Aralarında Ebu Katade'nin de bulunduğu
ashabından bir kısmını gönderip "Siz benimle karşılaşlncaya kadar deniz
sahilinden gidin" buyurdu. Onlar da deniz sahilinden yola koyuldular.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e doğru gitmek üzere yöneldiklerinde
hepsi -Ebu Katade müstesna- ihrama girdiler. O ihrama girmedi.
Onlar yolda giderlerken
ansızın yaban eşekleriyle karşılaştılar Ebu Katade onlara bir hamle yaptı.
Aralarından bir dişi eşeği vurdu. Hepsi bineklerinden inip etinden yediler.
Sonrada: Biz ihramlı olduğumuz halde av eti yedik, dediler. Sonra da eşeğin
etinden kalanları beraberlerinde götürdüler.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'e vardıklarında: Ey Allah'ın Resulü biz ihrama girmiştik. Ebu
Katade ise ihrama girmemişti. Yaban eşekleri gördük. Ebu Katade onlara bir
hamle yaptı ve aralarından bir dişi eşeği vurdu. Bizde inip onun etinden yedik.
Sonra da: Biz ihramlı olduğumuz halde avetini nasıl yeriz, dedik. Etinden geri
kalanmı da beraberimizde getirdik, dediler.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Sizden herhangi biriniz ona (avlanması için) emir
verdi yahut ona herhangi bir şekilde işarette bulundu mu?" buyurdu. Ashab,
hayır deyince Allah Resulü: "Etinden geri kalanı da yiyebilirsiniz"
buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
1824; Nesai, 2826
2848- Bunu bize Muhammed
b. el-Müsenna da tahdis etti, bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be
tahdis etti (H.) Bana el-Kasım b. Zekeriya da tahdis etti, bize Ubeydullah b.
Şeyban tahdis etti. Hepsi Osman b.Abdullah b. Mevheb'den bu isnad ile hadisi
rivayet etti.
Şeyban'ın rivayetine
göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizden biriniz ona o
hayvanlara hamle yapmasını emretti yahut onlara işaret etti mi?" buyurdu.
Şu'be'nin rivayetine
göre: "İşaret ettiniz mi? yardım ettiniz mi? yoksa avlanmasını emrettiniz
mi ?" buyurdu
Şu'be: Ben, "yardım
ettiniz mi?" yoksa "avlanmasını emrettiniz mi?" dediğini
bilmiyorum, dedi.
AÇIKLAMA: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "İşaret ettiniz mi? yardım ettiniz mi?
yahut avlanmasını emrettiniz mi?" Burada son kelime (esadtum) sad harfi
şeddeli ve şeddesiz olarak (assadtum şeklinde) rivayet edilmiştir. Hatta
"sidtum" diye de rivayet edilmiştir. Kadi İyaz dedi ki: Biz bu
kelimeyi hemzeli olarak "esadtum" sad harfini şeddesiz olarak rivayet
ettik. Bu da avlanmasını emrettiniz mi? demektir. Yahut onu avlayacak bir kimse
buldunuz mu? anlamındadır. Bunu av hayvanını yerinden ürkütüp kaldırdınız mı?
anlamına geldiği de söylenir. (Kadi İyaz) dedi ki: Bu rivayet bu kelimeyi
"sidtum" yahut sad harfi şeddeli olarak "essadtum" diye
rivayet edenlerin rivayetinden daha uygundur. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) onların avlanmadığını ancak başkalarının avladığı hakkında soru
sorduklarını biliyordu. Allah en iyi bilendir.
2849- Bize Abdullah b.
Abdurrahman ed-Darimi de tahdis etti... Abdullah b. Ebu Katade'den rivayete
göre babası (r.anh) kendisine şunu haber vermiştir: Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ile birlikte Hudeybiye gazvesine çıkmıştı. Benden başkaları
umre yapmak üzere ihrama girdiler. Ben bir yaban eşe ği avladım. Arkadaşlarıma
ihramlı oldukları halde ondan yedirdim. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e gidip ona onun etinden yanımızda artmış bir miktar olduğunu da
bildirdim. Allah Resulü: -onlar ihramlı oldukları halde- "onu
yiyebilirsiniz" buyurdu.
2850- Bize Ahmed b. Abde
ed-Dabi de tahdis etti... Abdullah b. Ebu Katade babası (r.anh)'tan rivayet
ettiğine göre: İhramlı oldukları halde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ile birlikte çıktılar. Ebu Katade ise ihramlı değildi sonra hadisin geri kalan
kısmını zikretti. Hadisi rivayetinde şunlar da vardır: Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Yanınızda ondan birşey varmı?" diye sormuş.
Ashap: Yanımızda onun bacağı var demişlerdi. (Ebu Katade) ded ki: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu alıp yedi.
Diğer tahric: Buhari,
2570, 2854, 5406, 5407; Nesai, 4356
2851- Bunu bize Ebu Bekr
b, Ebu Şeybe de tahdis etti, bize Ebul Ahvas tahdis etti (H.) Bize Kuteybe ve
İshak da Cerir'den tahdis etti. (Ebul Ahvas'la ikisi Abdülaziz b. Nüheyb'den.)
O Abdullah b. Ebu Katade'den şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Katade kendisi
ihramlı olmadığı halde ihramlı bir grup kişi ile birlikte idi. Sonra hadisin
geri kalan kısmını anlattı.
Rivayetinde şunlar da
vardır: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizden bir kimse ona
işaret etti yahut ona bir şeyemretti mi?" buyurdu, Ashap: Hayır, Ey
Allah'ın Resulü deyince. Allah Resulü: "Onu yiyebilirsiniz" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
2852- Bana Züheyr b ..
Harb tahdis etti... Muaz b. Abdurrahman b. Osman et-Teymı babasından şöyle
dediğini rivayet etti: Bizler Talha b. Ubeydullah ile birlikte idik, ihrama
girmiştik. Ona bir kuş hediye edildi. Talha uyuyordu, kimimiz yedi kimimiz
yemekten çekindi. Talha uyanınca ondan yiyenlerin yemesini muvafık buldu ve:
Biz Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte onu yemiştik, dedi.
Diğer tahric: Nesai,
2816
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: