SAHİH-İ MÜSLİM |
HAC |
17- İHRAM ŞEKİLLERİNİN;
İFRAD, TEMETTU VE KIR'AN HACCLARININ CAİZ OLDUĞUNU, HACCI UMRE İLE BİRLİKTE
YAPMANIN CAİZ OLDUĞUNUN VE KIR'AN HACCI YAPAN KİMSENİN NE ZAMAN İHRAMDAN
ÇIKACAĞININ BEYANI BABI
Şerh: Veda Haccı ve
Hacc ile Umreye Dair Çeşitli Meseleler
Veda Haccı adının
veriliş sebebi Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bu haccında insanlara veda
edip, hicretten sonra bundan başka bir hacc yapmamış olmasıdır.
Veda Haccı hicretin
onuncu yılında gerçekleşmişti.
Şunu belirtelim ki bu
babda yer alan hadisler haccın umreden ayrı, tek başına (hacc-ı İfrad)
yapılmasının, Bununla birlikte Temettu ve Kıran haccının da yapılmasının caiz
olduğu hususunda birbirini desteklemektedir. İlim adamları üç tUr haccın da
caiz olduğu hususunda icma etmişlerdir.
Ömer ve Osman
(radıyall6huanhum6)'dan bu hususta varid olmuş bulunan
yasaklamalara gelince Bunun anlamını da bundan sonra yüce Allah'ın izni ile
yeri gelince açıklayacağız.
İfrad Haccı
İfrad haccı, kişinin
hacc aylarında yalnızca hacca niyet etmesi ve haccı bitirdikten sonra umre
yapmasıdır.
Temettu Haccı
Temettu haccı, hacc
aylarında umre niyeti ile ihrama girip onu bitirmesi, sonra da aynı sene (hacc
günlerinde) hacc yapmasıdır.
Kır'an haccı
Hacc ve umre için
birlikte ihrama girmesi demektir. Aynı şekilde önce umre niyeti ile ihrama
girip, umre tavafını yapmadan önce, hacc niyeti ile de ihrama girse bu da sahih
olur ve böylece Kıran haccı yapan bir kimse olur.
Eğer hacc niyeti ile
ihrama girdikten sonra, umre niyeti ile de ihrama girecek olursa, bu hususta
Şafii'nin iki görüşü vardır. Daha sahih olanına göre, umre niyeti ile ihrama
girmesi sahih olmaz. İkinci görüşüne göre ise sahih olur ve böylelikle Kıran
haccı yapan birisi olur. Ancak Bunun haccın ihramından çıkış sebeplerine
başlamadan önce gerçekleşmiş olması şarttır. Arafatta vakfeden önce şarttır
denildiği gibi, bir hacc farzını yapmadan önce şarttır, Kudum tavafını ya da
başkasını yapmadan önce de denilmiştir.
Hacc Çeşitlerinin
Hangisi Daha Faziletlidir?
İlim adamları bu üç hacc
türünün hangisinin daha faziletli olduğu hususunda ihtilaf etmişlerdir. Şafii,
Malik ve pek çoğu en faziletlilerinin önce İfrad haccı, sonra Temettu haccı
sonra Kıran haccı olduğunu söylemişlerdir. Ahmed ve diğerleri ise en
faziletlileri Temettu haccıdır derken, Ebu Hanife ve başkaları da: En
faziletlileri Kıran haccıdır, demişlerdir. Bu son iki görüş aynı zamanda
Şafii'nin de diğer iki görüşünü teşkil eder. Sahih olan ise İfrad haccının,
sonra Temettu haccının, sonra Kıran haccının faziletli olduğudur.
Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellemı'in hacc çeşidi
Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in haccınagelince, acaba Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
İfrad haccı mı, Temettu haccı mı yoksa Kıran haccı mı yaptığı hususunda ihtilaf
etmişlerdir. Bunlar aynı zamanda az önce geçen görüşlerine bağlı olarak ilim
adamlarının farklı üç görüşünü teşkil etmektedir. Her bir kesim bir türü tercih
etmiş ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bu şekilde hacc ettiğini ileri sürmüştür.
Ama sahih olan Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in önce İfrad haccına
niyet ettiği, sonra da umre niyeti ile ihrama girip böylelikle umreyi hacca
katıp, Kıran haccı yaptığıdır.
Ashabının (r.anhum) Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in veda haccındaki haccının nitelikleri hususunda
naklettikleri rivayetler farklı farklıdır. Acaba Allah Rasulü Kıran haccı mı
yapmıştı, yoksa İfrad haccı mı, yoksa Temettu haccı mı?
Buhari ve Müslim,
onların rivayetlerini de hep bu şekillerde zikretmiş bulunmaktadırlar. Bu
rivayetleri bir arada cem ve telif etmenin yolu ise az önce zikrettiğim şekilde
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in önce İfrad haccı yapmak üzere
ihrama girdiği, bundan sonra ise Kıran haccına niyet ettiğidir. Buna göre;
İfrad haccını rivayet edenler, asıl olanı rivayet etmişlerdir. Kıran haccı
yaptığını rivayet edenler, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sonunda
yaptığı şekli esas almışlardır. Temettu haccı yaptığını rivayet edenler de
lügavi anlamda Temettu kast etmiştir ki o da yararlanmak, istifade etmek
demektir. Böylelikle o Temettu yapanın yararlandığı ve ayrıca yalnızca bir
fiili yapmakla yetinmesi halinde olduğu gibi Kıran haccı yaparak
yararlanmıştır. İşte bu cem ve telif ile bütün hadisler doğru bir şekilde
anlaşılabilir hale gelir. Hadisleri Ebu Muhammed İbn Hazm ez-Zahiri de özel
olarak Veda Haccı hakkında tasnif ettiği bir kitabında bir araya getirip cem ve
telif etmiş ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Kıran haccı yaptığını
ileri sürerek geri kalan hadisleri ona göre tevil etmiştir. Ama sahih olan az
önce kaydettiğimizdir. Ben bunu Mühezzeb Şerhinde delilleri ve hadisin bütün
rivayet yolları ile birlikte ilim adamlarının ilgili açıklamaları ile beraber
genişçe izah etmiş bulunmaktayım.
Şafii ve Şafii mezhebi
alimleri İfrad haccını tercih etmelerine şunu delil göstermişlerdir: Bunun
böyle olduğu Cabir, İbn Ömer, İbn Abbas ve Aişe (r.anha)'nın rivayetleri ile
sahih olarak gelmiştir. Bunların ise Veda Haccı hususunda diğerlerine göre bir
ayrıcalıkları bulunmaktadır. Cabir Veda Haccı ile ilgili hadisi en güzel
şekilde rivayet eden sahabidir. Çünkü o Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in haccını Medine'den çıkışından itibaren sonuna kadar zikretmiş
bulunmaktadır. Bu sebeple o bu rivayeti başkalarından daha iyi zapt etmiştir.
İbn Ömer'e gelince; onun veda haccında Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
yularını tuttuğu sahih olarak zikredilmiş ve Enes'in söylediğini kendi
söylediğine tercih edenlerin bu yaptıklarını kabul etmeyerek şunları
söylemiştir: Enes, kadınların yanına başları açık oldukları halde girerdi, ben
ise Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in devesinin altında onun salyaları bana
değiyar ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hacc için telbiye getirdiğini
duyuyor idim, demiştir.
Aişe (r.anha) 'ya
gelince, onun Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e yakırılığı da zaten
bilinen bir husustur. Aynı şekilde onun Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in gizli ve açık bütün işlerine yalnızken ve açıktan yaptığı fiil ve
davranışlarına vakıf ve bununla birlikte oldukça fakih ve büyük bir zeka ve
kavrayışa sahipti.
İbn Abbas'a gelince onun
din ilmindeki, fıkıhtaki yeri derin kavrayış ve anlayışı bilinen bir husustur.
Bununla birlikte o başkasının bellemediği Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in hallerini çokca araştırıp belleyen bunları ashab-ı kiramın
büyüklerinden öğrenen bir kimse idi.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in İfrad haccını yaptığını tercih etmeyi gerektiren
delillerden birisi de Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den sonra raşit
halifeler (Allah hepsinden razı olsun) hep İfrad haccı yapmışlar ve İfrad haccı
yapmayı sürdürmüşlerdir. Aynı şekilde Ebu Bekir, Ömer ve Osman (r.anhum) böyle
yaptıkları gibi Ali (r.anh)'ın yaptığı hususunda görüş ayrılığı bulunmaktadır.
Eğer İfrad haccı daha faziletli olmasaydı ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in de İfrad haccı yapmamış olduğunu bilmemiş olsalardı İslamın önder
imamları, komutanları, hem kendi çağlarında, hem kendilerinden sonra
kendilerine uyulan o ileri gelen şahsiyetler olmaları ile birlikte elbette
İfrad haccını devamlı olarak yapmazlardı. Çünkü Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in fiiline aykırı bir işe ısrarla devam etmeleri onlara nasıl yakışır.
Ali (r.anh)'tan ve
diğerlerinden bu hususta gelen ihtilafa gelince; onlar bunu, caiz olanı beyan
etmek için yapmışlardır. Nitekim sahihte buna açıklık getiren rivayetler de
sabittir. Bunlardan birisi şudur: İfrat haccında icma ile kurban gerekmez; buna
sebep ise, o haccın kemalinden dolayıdır. Fakat Temettu ve kıran hacclarında
kurban gerekir. Bu ise mikatı aşmak ve benzeri diğer hususlar yerine
getirilmediği için eksikleri telafi eden bir kurbandır. O halde böyle bir
telafiye ihtiyacı olmayan bir hacc buna göre daha faziletlidir.
Kıran haccının daha
faziletli olduğunu gösteren hususlardan birisi de şudur: İmamlar, İfrad
haccının kerahat söz konusu olamamak üzere, caiz olduğu üzerinde icma
etmişlerdir. Fakat Ömer, Osman ve başkaları Temettu haccını mekruh görmüşler;
bazıları, hem Temettu hem Kıran haccını böyle değerlendirmişlerdi. O halde
İfrad haccı, daha faziletli demektir. Allah en iyi bilendir.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bir defa hacc etmiş olmakla birlikte haccın niteliği hususunda
ashabı kiram (r.anhum) arasında -onların her biri aynı hadiseye tanıklığı haber
verdiği halde nasıl aralarında görüş ayrılığı ortaya çıkmıştır denilecek
olursa, Kadı İyaz buna şu cevabı vermektedir:
İnsanlar bu hadisler
hakkında çokça söz söylemişlerdir. Kimileri gayet ve güzel insaflı açıklamalar
yapmış, kimisi yapılması gerekeni yapmayarak kusurlu hareket etmiş kendisini
zorlamış, kimisi alabildiğine işi uzattıkça uzatmış, kimi de son derece kısa ve
muhtasar açıklamalar yapmıştır. Bu hususta ilim adamları arasında en çok nefes
tüketen kişi Hanefi mezhebine mensup Ebu Cafer et-Tahifi'dir. O, bu hususta bin
yapraktan daha fazla açıklamalarda bulunmuş, onunla birlikte bu hususta Ebu
Cafet et-Tebevi de açıklamalar yapmış, sonra Ebu Abdullah b. Ebu Sufra sonra
el-Mühelleb sonra Ebu Abdullah b. el-Murabıt, Kadı Ebul Hasan b. el-Kassar b.
el-Bağdadi ve hafız Ebu Ömer b. Abdilberr ve başkaları bu hususlarda
açıklamalar yapmışlardır.
(Devamla) Kadi İyaz der
ki: Bu hususta bizim, onların tahkik ettiğimiz açıklamalarında ve onların
yaptıkları tercihlerde yaptığımız seçme ve tercihlere göre söylenecek en uygun
söz şudur: Rivayetler için en kapsamlı hadislerin anlattıklarına en yakın
açıklamaya göre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hepsinin caiz olduğuna delalet
etmesi için bu üç türlü de yapmayı mübah kılmıştır. Şayet bunlardan birisini
emretmiş olsaydı herhangi bir kimse başkasının yeterli olmayacağını (kabul
olunmayacağını) sanabilirdi. Bundan dolayı bu hac çeşitlerinin hepside ona
izafe edilmiş oldu ve her bir ravi kendisine verdiği emri ve mübah kıldığı
hususu haber vermiş ve ya Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kendisine bunu
emretmesi ya hutta onun adına bunu tevil etmesi sebebi ile Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'e nisbet etmiştir.
Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in bizzat ihramına (niyet ettiği hacca) gelince o daha faziletli
olanı yaparak İfrad haccı için ihrama girmiştir. Sahih hadisler bu hususta
birbirini desteklemektedir. Onun Temettu haccı yaptığına dair rivayetler ise
onun Temettu haccı yapmayı emrettiği manasındadır. Onun, Kıran haccı yaptığına
dair rivayetlere gelince onun ilk ihrama girişini değil ikinci durumuna dair
haber veren rivayetlerdir. Hatta bunlar cahiliyyeye muhalefet edip niyet
ettikleri hac ihramından onu umreye dönüştürmeleri için ashabına emrettiği
zamanki hali ile ilgili haberlerdir. Bu emrinde ise beraberlerinde kurbanlık
bulunanları istisna etmişti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
kendisi ve beraberinde kurbanlık bulunanlar son ihramları ile Kıran haccı
yapmış oldular. Yani onlar hac üzerine umreyi eklemiş, ona katmış oldular.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bunu yapması ise ashabını kollamak
ve hac aylarında bunu yapmak hususunda onları rahatlatıp onları buna alıştırmak
içindi. Çünkü daha önce hacc aylarında umre yapmak, onlar tarafından uygun
karşılanmıyardu. Kurbanlıkları sebebi ile ihramdan çıkanlarla birlikte onun da
ihrama çıkmasına imkan yoktu ve bu husustan onları gözetmediği için onlara bunu
mazeret göstermişti. Böylelikle Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sonunda
Kıran haccı yapmış oldu.
İlim adamlarının cumhuru
ise haccın umreye katılmasının caiz olduğunu kabul etmişlerdir. Bazı kimseler
istisna teşkil ederek bunu kabul etmeyip şöyle demişlerdir: Bir ihram
niyetinden sonra başka bir ihrama niyet edilip ona katılmaz, tıpkı bir namaz
üzererine bir başka namazı sokamadığı gibi. Bunula birlikte hacca umreyi katma
hususunda ihtilaf etmişlerdir. Rey ashabı fukaha, Bunun caiz olduğunu
söylemişlerdir. Bu aynı zamanda bu hadisler sebebi ile Şafii'nin bir görüşüdür.
Başkaları ise bunu kabul etmeyip bunu Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e O
vakit hacc aylarında umre yapmanın zaruret olması dolayısıyla özel kabul
etmişlerdir. İşte ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Temettu haccı yapmıştır
diyenlerin görüşleri de böyle yorumlanır. Yani o, hacc aylarında umre yapmak ve
umreyi hacc ile birlikte ihva etmek suretiyle Temettuh yapmış (yararlanmış)
oldu. Çünkü Temettu lafzı bir kaç anlamda kullanılabilir. Böylelikle hadisler
birbirleriyle ahenkli bir şekilde anlaşılabilmekte ve birbirleriyle uyum arz
etmektedir.
(Kadi İyaz devamla) dedi
ki: Ashab-ı kiramdan onların buna benzer yaptıkları uygulamalara dair
yaptıkları ile bu husustaki sahih rivayetleri göz önünde bulunduracak olursak
onların da önce İfrad haccı için ihrama girdikleri, böylelikle ifrat onların
ilk yaptıklarının haberi, kıran ise beraberlerinde kurbanlık bulunan kimselerin
ikinci olarak ihrama girmelerine dair verdikleri haberleri, Temettu ile ilgili
söyledikleri de onların haclarını bozup, umre niyetine dönüştürmeleri, sonra da
umrenin ihramından çıktıktan sonra hac için niyet edip ihrama girmelerine dair
verdikleri haberleri olma ihtimali uzak değildir. Nitekim beraberlerinde
kurbanlık bulunmayanların hepsi böyle yapmışlardır.
Bazı ilim adamlarımız da
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine verilecek emrin İfrad haccı mı,
Temettuh haccı mı, Kıran haccı mı yapmak şeklinde olacağını bekleyerek mutlak
anlamda ihrama girmiş, sonra da hac etmesi emri verilmiş sonra da Akik vadisinde
onunla birlikte umre yapması emredilmişti. Bu da Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in: "Şu mübarek vadide namaz kıl ve bir hac içinde bir umre diye
(niyet et)" buyruğuyla bunu ifade etmektedir.
Ama daha önce geçen
açıklamalar bunları tevil hususunda daha açık ve daha güzeldir. Kadi İyaz'ın
açıklamaları burada sona ermektedir.
Sonra Kadı lyaz bir
başka yerde şunları söylemektedir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in mutlak
ve belirsiz bir niyetle ihrama girdi diyenlerin sözü sahih olamaz. Çünkü Cabir
ve ashab-ı kiramdan diğerlerinin sahih hadislerdeki ifadeleri Bunun aksini
açıkça ifade etmektedir.
Hattabi dedi ki: Şafii
bu hususu "İhtilaful Hadis" adlı eserinde çok güzel açıklamış ve
mükemmel ifadelerle bunu ortaya koymuştur.
Hattabi dedi ki: Onun
bütün söylediklerini anlatmak işi uzattı. Ama onun söylediği kapsamlı ve uygun
açıklamalarının bir kısmı şöyledir: Gerçek şu ki; arap dilinde, fiili bir işe
izafe etmek mümkündür. Tıpkı o fiili, failine izafe etmenin mümkün olduğu gibi.
Mesela bir kimse bir evin yapılmasını emredecek olursa, filan kişi bir ev inşa
etti'denir. Emir birisinin dövülmesini emredecek olursa, emir filanı dövdü
denilir. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Maizi recm etti. Saffa'nın ridasını
çalanın elini kesti, demek gibi. Halbuki o sadece bunların yapılmasını emretmiş
idi. Konuşmada Bunun benzerleri pek çoktur. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in ashabının da kimi ifrat, kimi Temettu, kimi Kıran haccı yapmıştır.
Onların her biri ibadetini nasıl yapacağına dair emri ondan alıyor ve herkes
onun talimatına göre hareket ediyordu. Böylelikle bütün bunların, bunları
emredip yapılmalarına izin vermesi anlamında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e izafe edilmesi mümkün olur. Diğer taraftan bazılarının onu
"lebbeyke bi haccetin: yani hac niyetiyle ihrama giriyorum emrine
hazırım" buyruğunu işitmiş, böylelikle onun İfrad haccı yaptığını
nakletmiştir.
Ama Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: " ... ve umretin ... umre ile"
sözünü işitmediğinden ötürü ancak işittiğini nakletmiştir. Enes ve başkaları
ise fazla ibareyi işitmiş oldular; buda "lebbeyke bi haccin ve
umratin" niyetidir. Ravinin fazla rivayetinin kabulu ise red olunamaz.
Çünkü çelişki, ancak fazladan söylenen söz arkadaşının sözünü reddedici mahiyette
olduğu taktirde söz konusu olur. Ama fazlalık eğer arkadaşının söylediğini
tesbit etmekle birlikte, ondan fazla birşeyler de ihtiva ediyorsa bunda bir
çelişki yoktur. Ravinin bu sözü, başkasına öğretmek maksadıyla söylerken
işitmiş olması ihimali de vardır. O, o kişiye lebbeyke bi haccetin ve umretin
sözünü kendisi söylesin diye telkin etmek üzere söylerken işitmiş olması
mümkündür. Zahirleri itibariyle birbirleriyle ihtilaflı görülen bu rivayetler
de gerçekten bir çelişki yotur. Açıkladığımız gibi bunları bir arada cerh ve
tevil etmek kolaydır. Allah en iyi bilendir
2902- Bize Yahya b.
Yahya et-Temımi tahdis edip dedi ki. Malik'e, İbn Şihab'ın rivayetini okudum. O
Aişe (r.anha)'dan şöyle dediğini rivayet etti: Veda Haccı senesinde Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte çıktık. Umre niyeti ile ihrama
girdik. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Beraberinde
kurbanlık bulunan kimseler umre ile birlikte bir de hacc niyeti ile ihrama
girsin. Sonra da her ikisinden birlikte ihramdan çıkıncaya kadar ihramdan
çıkmasın" buyurdu.
Aişe (r.anha) dedi ki:
Ben ay hali olduğum halde Mekke'ye vardım. Beyt'i tavaf etmediğim gibi Safa ile
Merve arasında da sa'y etmedim. Bundan dolayı Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e halimi arz ettiğimde o şöyle buyurdu: "Saçlarını çöz, tara, hacc
niyeti ile ihrama gir ve umreyi bırak." Ben de böyle yaptım. Haccı
bitirdiğimiz vakit de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni,
Abdurrahman b. Ebi Bekir ile Tem'im'e gönderdi. Ben de (oradan ihrama girerek)
umre yaptım. Allah Resulü: "İşte bu senin umrenin yerine geçti"
buyurdu. Umre niyeti ile ihrama girmiş olanlar Beyt'i, Safa ile Merve'yi tavaf
ettikten sonra ihramdan çıktılar. Sonra da Mina'dan döndükden sonra hacları
için bir başka tavaf daha yaptılar. Hacc ile umreyi birlikte yapmış olanlar ise
sadece bir tavaf yaptılar.
Diğer tahric: Buhari,
1556, 1638; Ebu Davud, 1781; Nesai, 242 -muhtasar-, 2763
2903- Bize Abdülmelik b.
Şuayb b. el-leys de tahdis etti... Urve b. ez-Zübeyr, Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in zevcesi Aişe (r.anha)'den şöyle dediğini rivayet etti: Veda Haccı
senesinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile çıktık. Kimimiz umre
yapmak niyeti ile ihrama girdi, kimimiz haccı niyet ederek ihrama girdi.
Nihayet Mekke'ye geldiğimizde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Umre yapmak niyeti ile ihrama girip, beraberinde hediyelik kurbanı
bulunmayan kimse ihramdan çıksın. Umre yapmak niyeti ile ihrama girip,
beraberinde hediyelik kurban bulunan kimse ise kurbanlığını kesinceye kadar
ihramdan çıkmasın. Hacc yapmak niyeti ile ihrama giren kimse de haccını
tamamlasın" buyurdu.
Aişe (r.anha) dedi ki:
Ben de ay hali oldum. Arefe gününe kadar ay hali devam etti. Halbuki ben,
yalnız umre niyeti ile ihrama girmiştim. Bunun için Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bana saçlarımı çözmemi, taranmamı ve hacc niyeti ile ihrama
girip, umreyi bırakmamı emir buyurdu. Aişe (r.anha) dedi ki: Ben de onun
dediğini yaptım. Nihayet haccımı bitirince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) benimle birlikte Abdurrahman b. Ebu Bekr'i gönderdi ve haccedeceğim
vakit gelmekle birlikte henüz ihramımdan çıkmamış olduğum umremin yerine
Ten'im'den itibaren umre yapmak üzere (ihrama girmemi) emir buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
319
2904- Bize Abd b. Humeyd
de tahdis etti... Urve, Aişe (r.anha)'dan şöyle dediğini rivayet etti: Veda
Haccı senesi Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte çıktık. Ben
umre niyeti ile ihrama girdim. Çünkü beraberimde kurbanlık götürmemiştim. Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Beraberinde kurbanlık bulunan kimseler,
umresi ile birlikte hacca da niyet edip ihrama girsin. Sonra da her ikisinden,
birlikte ihramdan çıkmadığı sürece ihramdan çıkmasın" buyurdu. Aişe
(r.anha) dedi ki: Ben ay hali oldum. Arefe gecesi de: Ey Allah'ın Resulü! Ben
umre yapmak niyeti ile ihrama girmiştim. Şimdi haccımı nasıl yapayım? dedim.
Allah Resulu: "Saçlarını çöz, tara, umreyi (şimdilik) bırak ve hacc niyeti
ile ihrama gir" buyurdu. (Aişe (r.anha) dedi ki: Haccımı bitirdikten sonra
Abdurrahman b. Ebu Bekr'e verdiği emir ile beni bineğinin arkasına aldı ve
yapamadığım umrenin yerine Ten'im'den (ihrama girmek sureti ile) umre yapmamı
sağladı.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
2905- Bize İbn Ebu Ömer
de tahdis etti, bize Süfyan ez-2ühri'den, o Urve'den, o Aişe (r.anha)'dan
rivayet etti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile çıkbm. O:
"Sizden hacc ve umre niyeti ile ihrama girmek isteyen, bunu yapsın. Yalnız
hacc yapmak niyeti ile ihrama girmek isteyen, (o niyetle) öylece ihrama girsin.
Umre yapmak niyeti ile ihrama girmek isteyen de (öylece; ihrama girsin"
buyurdu. Aişe (r.anha) dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
kendisi hacc niyeti ile ihrama girdi. Onunla birlikte bazı kimseler de öylece
ihrama girdi. Yine onunla birlikte bazı kimseler, hacc ve umre niyeti ile
ihrama girdi. Bazı kimseler de yalnız umre niyeti ile ihrama girdi. Ben de
yalnız umre niyeti ile ihrama girenler arasında idim.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: "Beraberinde
hedy (kurbanlık) bulunanlar" Hedy dal harfi sakin ve ye harfi şeddesizdir.
Dal harfi kesreli ye harfi şeddeli de söylenir. Her ikisi de meşhur iki
söyleyiştir. Ama birincisi daha fasih ve daha meşhurdur. Bu da, . Harem
bölgesine hediye olarak gönderilen davarların ortak adıdır. Hedy (kurbanlık)
ları beraber götürmek hacc ya da umre niyetiyle ihrama girmek isteyenler için
bir sünnettir.
(2902) "Urve Aişe
(r.anha)'tan şöyle dediğini rivayet etti. .. " Diğer rivayette (2903)
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte veda haccından
çıktık. .. " demektedir.
Kadi İyaz der ki: Aişe
(r.anha)'tan hangi niyetle ihrama girdiği hususundaki rivayetler çokca
ihtilaflıdır. Müslim bu rivayetlerden az önce kaydettiklerimizi zikretmiş
bulunuyor. Yine Müslim'in ondan naklettiği bir rivayetinde (2907,2910)
"Bizler (Medine'den) ancak hac edeceğiz kanaatiyle çıktık" Kasım'ın
kendisinden naklettiği riveyette (2914) "Hacc niyetiyle ihrama girerek
telbiye getirerek çıkmıştık" bir diğer rivayette (2911) "Haccdan
başka birşey hatrımıza gelmiyordu." demektedir. el-Esved'in kendisinden
naklettiği rivayette ise (2922) Telbiye getiriyorduk ama ne haccı, ne de umreyi
söz ediyorduk" denilmektedir.
Kadi İyaz dedi ki: İlim
adamlarının Aişe (r.anha)(r.anh)'in bu hadisi rivayetleri hakkında farklı
açıklamarda bulunmuşlardır. Mali şöyle demiştir: Ameli uygulama bize göre
eskiden de sonradan da Urve'in Aişe (r.anha)'den diye rivayet ettiği hadise
göre değiL. Kimi ilim adamı şöyle demektedir: Aişe (r.anha)'ın hacc niyetiyle
ihrama girdiği rivayetleri ağırlık kazanmaktadır. Çünkü bu rivayetler Amre
Esved ve Kasım'ın rivayetleridir. Umre niyeti ile ihrama girdiği şeklindeki
Urve'nin rivayetinin yanlış olduğunu belirtmişlerdir. Bu hususu kabul edenler
arasında Kadı İsmail de vardır. Bu ilim adamları aynı zamanda başkasının
rivayetlerini Urve'nin rivayetine tercih etmişlerdir. Çünkü Urve Hammad b.
Zeyd'in Hişam'dan onun kendisinden naklettiği rivayette şunları söylemektedir:
Birden çok kişinin bana tahdis ettiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ona :""Umreni bırak" buyurmuştur demiştir. Böylelikle onun
hadisi bizzat Aişe (r.anha)'tan dinlememiş olduğu açıkça ortaya çıkmıştır. Kadi
İyaz -Yüce Allah'ın rahmeti ona olsun- şunları söylemektedir: Bununla birlikte
bu çok açık değildir. Çünkü ona bunu rivayet edenlerden birisinin de Aişe
(r.anha) olması ihtimali vardır. Yine ilim adamlarının dediklerine göre, diğer
taraftan Amr'ın ve Kasım'ın rivayetlerine göre Aişe (r.anha)'nın hacda
yaptıklarını başından sonuna kadar düzenli bir şekilde nakletmektedir. Bunun
için Kasım Amre'nin rivayeti hakkında ben sana bu hadisi olduğu gibi naklettim
demiştir. İlim adamları şunları da söylemektedir: Ayrıca Urve'nin rivayeti
yalnızca Aişe (r.anha)'nin ihramı hakkında haber verilmiş bir rivayettir. Bununla
birlikte rivayetler arasını Cerh ve tevil etmek mümkündür. O çoğunluğun
rivayetinde kendisinden sahih olduğu üzere önce hacc niyetiyle ihrama
girmiştir. Nitekim Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ve ashabının
çoğunluğunun fiili uygulaması ile ilgili daha sahih olan da budur. Sonra Aişe
(r.anha) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabına haccı eda edip Umre için
niyet etmelerini emredince, o da umre niyetiyle ihrama girmiş oldu. el-Kasım da
rivayet ettiği hadisinde bunu böylece açıklamış. Urve de Aişe (r.anha)'tan
sonunda umreye niyet ettiğini haber vermekle birlikte işin başındaki niyetini
söz konusu etmemiştir.
Kadi İyaz dedi ki: Bu
husus kendisinden ashab-ı kiramın fiili uygulamasına dair haber verdiği ve
onların farklı niyetlerle ihrama girdikleri kendisinin ise umre niyetiyle
ihrama girdiği, verdiği sahih haberleri ile çatışma halindedir. Ama netice
şudur: Aişe (r.anha) önce hac niyetiyle ihrama girmiş, sonra haccı eda ederek
(Hac niyetini değiştirerek) insanlara haclarını eda etmeleri emredilince umreye
dönüştürmüştür. Kendisi ise ay hali olup umresini tamamlayıp umrenin ihramından
çıkmasına ve hac niyetiyle ihrama girmeye yetişmesine imkan kalmayınca bu sefer
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona hac niyetiyle ihrama girmesini emir
buyurdu. O da bu niyetle ihrama girince haccı umrenin üzerine girdirmiş ve
onunla birlikte (kıran) yapmış oldu.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Umreni terk et" demesinin anlamı da umresini
büsbütün iptal edip umreden çıkması değildir. Çünkü umre ve hac için ihrama
girdikten sonra ihramdan çıkmak niyetiyle ihramdan çıkmak sahih olamaz.
Bunların ihramından ancak tamamlanıp bitirilmesinden sonra tehallul ile
çıkılır. O halde bu, Umre için bir şeyler yapmayı ve onun tavaf, sa'y ve saçını
kısaltmaktan ibaret fiilerini tamamlamayı bırak, demektir. Böylelikle
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona umre fiilerini bırakıp hac
niyetiyle ihrama girmesini emretmiş oldu. Bununla Aişe (r.anha) Kıran haccı
yapmış oldu. Arafatta vakfe yapıp diğer bütün hacc ibadetlerini ifa eti bundan
tek istisna ise tavaf yapması idi bunu da temizleneceği vakte kadar tehir
edecekti. Nitekim o da böyle yaptı.
İlim adamları der ki: Bu
tevili destekleyen hususlardan birisi de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in Abd b. Humeyd'in rivayetinde "Umreden uzak dur, umre
yapma" buyurmuş olmasıdır. Yine bu yoruma açıklık getiren hususlardan
biriside Müslim'in bundan sonra Aişe (r.anha)'ya dair son rivayetlerinde yer
alan Muhammed b. Hatim, Behz'den, o Vuheyb'den, o Abdullah b. Tavus'dan, o
babasından, o Aişe (r.anha)'dan umre yapmak üzere ihrama girdi, şeklinde yer
alan rivayetidir. O Mekke'ye geldi ama Beyt'i tavaf etmeden ay hali olduğu için
diğer bütün hacc ibadetlerini (menasikini) yaptı, hacc niyeti ile ihrama girdi.
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de kendisine Nahr günü: "Yaptığın
tavaf, haccına da umrene de yeter" buyurduğu halde o bu kadarını kabul
etmeyince onunla Abdurrahman'ı Tel'im'e götürdü ve haccdan sonra umre yaptı
-Kadı lyaz'ın lafzen ifadeleri böyledir-.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Yaptığın tavaf, haccına da umrene de yeter"
buyruğu onun umresinin sahih ve geçerli olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Onun umreyi iptal etmediğini ve umrenin ihramından çıkmadığını göstermektedir.
Böylelikle umreni bırak, umreni terk et" buyruğunun muayyen olarak umrenin
işlerini ve umre fiillerini tamamlamayı bırak şeklinde yorumlanması gerektiği
ortaya çıkmış olmaktadır.
Diğer rivayette kardeşi
Abdurrahman ile Ten'im'den umre yapmak üzere gittiği sırada Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "İşte bu senin yapacağın umrenin yeridir" buyruğu
da şu demektir: Aişe (r.a.) ayrıca haccdan ayrı bağımsız bir umre yapmak
istemişti. Buda diğer müminlerin anneleri ile onların dışında haccı feshedip
umreye dönüştüren ashab-ı kiramın yaptıkları gibi yapmak istemişti. Çünkü onlar
umrelerini tamamlayıp Terviye gününden önce umre ihramından çıkmış sonra da
Terviye günü Mekke'den hacc için ihrama girmişler, böylelikle bağımsız bir umre
ve bağımsız bir hacc yapmış oldular. Aişe (r.a.)'nın kendisi ise sadece Kıran
haccı içerisinde bir umre yapabilmişti. Bundan dolayı Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) nefir günü kendisine: "Senin bu tavafın, haccına da umrene de
yeter" demişti. Yani her ikisi de senin için tamamlanmış ve senin için ecirleri
hesap edilmiştir. Ama kendisi kabul etmeyerek diğer insanların yaptıkları gibi
ayrı bir umre yapmak istemişti. İşte başlı başına ayrı bir umre yapınca Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine: "İşte senin umrenin yerine
geçti" buyurdu. Yani hacc içerisine girmiş olmayıp başlıbaşına yapmak
istediği ama ay hali olduğundan ötürü yapamadığın umrenin yerini tutmuş oldu.
İşte onun "insanlar bir hacc ve bir umre yapmış olarak geri dönüyor ama
ben sadece bir hacc yapmış olarak geri dönüyorum" sözünün anlamı da bu
çerçeveye girer. Yani onlar bağımsız bir hacc ve bağımsız bir umre yapıp
döndükleri halde ben ise bağımsız bir umre yapmaksızın geri döneceğim. Halbuki
ben de bunu yapmayı çok arzu ederdim. Bunu da amelleri çoğalsın diye istemişti.
İşte bu husus Kıran haccı daha faziletlidir diyen kimselerin kanaatlerinin
reddolunacağını açıkça ortaya koymaktadır.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Saçlarını çöz ve taran" buyruğu umreyi
büsbütün iptal etmiş olmasını gerektirmemektedir. Çünkü saçları çözmek ve
taranmak bize göre ihramda -saçlarını yolmayacak şekilde- caizdir. Ama mazeret
olmadan taranmak mekruhtur. İlim adamları da Aişe (r.anha)'nın bu fiilin
başında bir rahatsızlık bulunması sureti ile mazereti bulunduğu şeklinde
yorumlamışlardır. Bundan dolayı Ka'b b. Ucre'nin başındaki rahatsızlığı
dolayısı ile tıraş olması mübah olduğu gibi onun için de saçlarını taramak
mübah olmuştur.
Bir görüşe göre de
burada maksat gerçek manada tarak ile taranmak değildir. Aksine hacc niyeti ile
ihrama girmek maksadı ile gusletmek için saçları parmakları ile tarayıp
çözmektir. Özellikle eğer sünnette olduğu gibi saçlarını zamkla yapıştırıp
taramış ise. Nitekim Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) böyle yapmıştı.
Dolayısı ile suyu saçlarının tamamına ulaştırmadan gusletmesi sahih
olmadığından saçını çözmesi gerekiyordu. Allah en iyi bilendir.
Aişe (r.anha)'nın:
"Hacc ile umreyi bir arada niyet etmiş olanlar tek bir tavaf
yaptılar" sözleri Kıran haccı yapan kimseye rükün tavafın yerine tek bir
tavaf yapmalarının yeterli olduğuna ve onun yalnızca hacc fiillerini yapıp
onlarla yetineceğine, umrenin bütün fiillerinin de haccın fiilleri içerisinde
münderic olduğuna delildir. Şafii de böyle demiştir. Bu görüş aynı zamanda İbn
Ömer, Cabir, Aişe (r.anha), Malik, Ahmed, İshak ve Davud'dan da nakledilmiştir.
Ebu Hanife ise, onun iki tavaf ve iki say yapması gerekir demektedir. Bu görüş
de aynı zamanda Ali b. Ebu Talib, İbn Mesud, Şa'bi ve Nehai'den rivayet
edilmiştir. Allah en iyi bilendir.
(2902) "Aişe
(r.anha) dedi ki: Veda Haccı senesinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ile birlikte çıktık. .. " Kadi İyaz -yüce Allah'ın rahmeti ona- dedi ki:
Buhari ve Müslim'in Sahihleri ile başka kaynaklarda yer alan Aişe (r.anha)
Cabir (r.anh) ve diğerlerinin rivayetlerinin açıkça delalet ettiği husus şudur:
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu hadis-i şerifteki buyruklarını
seferlerinin sonunun yaklaştığı ve Serih denilen yerde Mekke'ye yaklaştıkları
sırada hacc için ihrama girdiklerinden sonra söylemiştir. Nitekim Aişe (r.anha)'nın
rivayetinde bu böylece belirtilmektedir. Yahut da o bu buyruklarını Cabir'in
rivayetinde geldiği gibi Beyt'i tavaf edip say'ından sonra söylemiştir. Her iki
yerde bu emri tekrar etmiş olması ve azimetin onlara hacclarını feshedip umreye
dönüştürmelermi emrettiği son emrinde olma ihtimali de vardır.
(2903) Aişe
(r.anha)'nın: "Veda haccında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile
birlikte çıktık. .. " Bu hadis de Ebu Hanife, Ahmed ve onlara şu
görüşlerinde muvafakat edenlerin görüşlerine açıkça delalet etmektedir. Onların
bu görüşlerine göre Temettu haccı yapan umreci ile birlikte eğer kurbanlık
varsa Nahr günü kurbanını kesinceye kadar umresi için girdiği ihramından
Çıkmaz. Malik, Şafii ve ona muvafakat edenlerin görüşlerine göre ise tavaf ve say
yapıp tıraş olursa umresinden çıkar ve derhal her şeyona helal olur.
Beraberinde kurbanlık getirip getirmemiş olması arasında fark yoktur. Böyle
deyip beraberinde kurbanlık getirmemiş olanlara göre yapılan kıyası delil
göstermişlerdir. Bunlar ise umre ibadetini bitirmiş ve tehallül ettiklerine
göre her şeyin de kendilerine helal olması gerekir. Tıpkı ihramlı bir kimsenin
haccı bitirmek sureti ile tehallül etmesi gibi. Bu rivayete de Bunun Müslim'in
bundan sonra ve bundan önce Aişe (r.anha)'dan diye zikretmiş olduğu
rivayetlerden kısaltılmış olduğunu söyleyerek cevap vermişlerdir. Aişe (r.anha)
dedi ki: Biz Veda Haccı senesinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile
birlikte Çıktık. Umre yapmak üzere ihrama girdik, sonra Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Beraberinde hediyelik kurban bulunan kimseler umre ile
birlikte hacc için niyet edip ihrama girsin, sonra da her ikisinin ihramından
çıkacağı vakte kadarihramdan çıkmasın" buyurdu. İşte bu rivayet Ebu
Hanife'nin delil gösterdiği rivayetten hazfedilmiş (zikredilmemiş) hususlara
açıklık getirmektedir. Bu hazfedilmiş kısmın takdiri de şudur: Her kim umre
niyeti ile ihrama girip hediyelik kurban da getirmişse ayrıca hacc için de
ihrama girsin ve kurbanlığını keSinceye kadar ihramdan çıkmasın demek olur.
Böyle bir tevil yapmak ise kaçınılmaz bir şeydir. Çünkü mesele de birdir ravi
de aynıdır. O halde zikrettiğimiz şekilde iki rivayetin bir arada cem ve telif
edilmesi de kaçınılmaz olmaktadır. Allah en iyi bilendir.
(2904) "Umreyi
bırak (yapma)" bu buyrukta Aişe (r.anha)'nın umreden (ihramından çıkmak
sureti ile) çıkmadığı konusunda açıkça bir dalalet ihtiva etmektedir. O
ihramından çıkmayıp sadece umre fiillerini yapmamış ancak hacc niyeti ile de
ihrama girmiş böylelikle az önce açıklandığı gibi umre fiillerini hac ile
birlikte derc etmiş (yapmış) oldu. Bu da daha önce Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Um ren i terk et, umreni bırak" ile ilgili
yapmış olduğumuz; bundan maksat umrenin aslını iptal etmek olmayıp amellerini
tamamlamak olduğu şeklindeki tevilimizi desteklemektedir.
"Beni arkasına
bindirdi" ifadesi bineğin gücünün yetmesi halinde terkiye başkasını
bindirmenin caiz olduğuna delil vardır. Sahih hadisler bu hususta birbirini
desteklemiş bulunmaktadır. Yine bunda erkeğin mahremlerinden bir kadını
arkasına bindirmesinin onunla halvette bulunmasının caiz olduğu hükmü de
anlaşılmaktadır ki bu hususta icma vardır.
(2905) Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Aranızdan hacc ve umre niyeti ile
ihrama girmek isteyen bunu yapsın ... " buyruğu ise üç hacc çeşidinin caiz
olduğuna delildir. Esasen müslümanlar bu hususta icma etmişlerdir, sadece -daha
önce geçtiği gibi- hangisinin daha faziletli olduğu hususunda farklı kanaatlere
sahiptirler.
2906- Bize Ebu Bekr b.
Ebi Şeybe de tahdis etti. Bize Abde b. Süleyman, Hişam'dan tahdis etti. O,
babasında, o Aişe (r.anha}'dan şöyle dediğini rivayet etti: Veda haccında
Zülhicce ayının hilalinin doğmasına yakın bir zamanda Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) ile birlikte çıktık. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Aranızdan umre niyeti ile ihrama girmek isteyen öylece ihrama girip
telbiye getirsin. Eğer ben beraberinde kurbanlık getirmemiş olsaydım şüphesiz
umre niyeti ile ihrama girerdim" buyurdu.
Aişe (r.anha) dedi ki:
Bundan dolayı beraber gelenlerin bir kısmı umre niyeti ile ihrama girdi, bir
kısmı hacc niyeti ile ihrama girdi. Ben ise umre niyeti ile ihrama girenler
arasında idim. Medine'den çıktık nihayet Mekke'ye geldiğimizde arefe günü, ben
daha ay hali iken gelip yetişti. Henüz umremi tamamlayıp ihramımdan
çıkmamıştım. Bundan dolayı Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e şikayette
bulununca o: "Um ren i bırak, saçlarını çöz, taran ve hacc niyeti ile
ihrama gir" buyurdu. Ben de onun dediğini yaptım. Hasbe gecesinde -ki
Allah haccımızı tamamlamayı nasib etmişti- Abdurrahman b. Ebu Bekir'i benimle
gönderdi. Abdurrahman beni arkasına bindirip birlikte Ten'im'e çıktık. Ben de
umre yapmak üzere ihrama girdim. Böylelikle Allah hem haccımızı hem umremizi
yapmayı nasib etti. Bunlarda ne kurban, ne sadaka ne de oruç oldu.
Diğer tahric: Buhari,
1783; İbn Mace, 3000
AÇIKLAMA: Aişe
(r.anha)'nın: "Hasbe gecesi olunca" sözünde ha harfi fethalı, sad
sakin olarak "hasbe" diye telaffuz edilir. Bu ise teşrik günlerinden
sonraki gecedir. Ona bu ismin veriliş sebebi Min' ada n ayrıldıktan sonra
Muhassab denilen yerde konaklayıp orada geceyi geçirmiş olmalarından dolayıdır.
"Veda haccında
Zülhicce ayı hilaline yakın Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile
birlikte çıktık." Yani hemen hemen o hilalin doğması ile birlikte çıktık.
Çünkü onlar Zülhicce hilali görünmeden Zülkade'nin bitimine beş gün kala
çıkmışlardı. Nitekim Müslim'in bundan sonra Abdullah b. Seleme, Süleyman b.
Bilal'den, o Yahya'dan, o Amre'den diye rivayet ettiği Amre yolu ile gelen
hadisde açıkça ifade etmiş bulunmaktadır.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Sizden umre niyeti ile ihrama girmek isteyen bu
niyetle ihrama girsin ... " bu da Temettu haccının daha faziletli olduğunu
söyleyenlerin gösterdikleri delillerdendir. Bunun bir benzeri de Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Eğer geride bıraktığım hal ile
gelecekte karşılaşacak olursam beraberinde kurbanlık götürmezdim"
buyruğudur. Bu iki rivayetin delil olma yönü de şu şekildedir. Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ancak daha faziletli olanı temenni eder.
İfrad haccının daha
faziletli olduğunu kabul edenler ise buna şöyle cevap verirler: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in böyle demesinin sebebi yalnızca o sene
kendilerine özgü olan haccı feshedip umre yapmış olmasından dolayıdır.
Özellikle bunu da cahiliyeye muhalefet için yapmışlardı. O bu sözleri hakkında
görüş ayrılığı bulunan Temettu haccını kast etmiş değildir. O bu sözlerini
ashabının gönüllerini hoş etmek için söylemişti. Çünkü onlar haccın feshedilip
umreye dönüştürülmesini hazmedemiyorlardı. Nitekim bundan sonraki hadislerde bu
husus açıkça ifade edilmiştir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara
bu sözleri söyledi ki Bunun manası şudur: Benim size verdiğim emirde sizin gibi
hareket etmekten beni alıkoyan tek husus beraberimde kurbanlıklarımı getirmiş
olmamdır. Eğer o olmasaydı şüphesiz ben de size verdiğim emre uygun hareket
ederdim. Eğer ta başından beri hacc aylarında umre niyeti ile ihrama girmek
şeklindeki bu husus ile gelecekte karşı karşıya kalacak olursam beraberimde
kurbanlık getirmem. Bu rivayet Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
Temettu haccı yapmadığını açıkça göstermektedir.
Aişe (r.a.)'nın:
"Allah haccımızı ve umremizi tamamlamayı nasib etti. Bunda kurban, sadaka
ve oruç da yoktu." Bu Aişe (r.a.)'nın kendisi hakkında verdiği bir haber
olarak yorumlanır. Yani bu şekildeki hacc ve umremden ötürü benim ne kurban
kesmem ne sadaka vermem ne de oruç tutmam gerekmişti. Diğer taraftan bu Aişe
(r.a.)'nin Kıran haccına niyet etmiş olup Kıran haccı yapanın ise kurban kesme
si gerektiği gibi Temettu haccı yapanın da kurban kesmesi gerektiği açısından
açıklanması zor bir husustur. Bununla birlikte bu sözlerinin hoş koku kullanmak,
yüzü örtmek, av hayvanını öldürmek, saçları, tırnakları kesmek ve buna benzer
ihram'yasaklarından herhangi bir şeyi işlediğinden ötürü benim bir kurban
kesmem gerekmedi. Yani ben kurban kesmeyi, sadaka vermeyi ya da oruç tutmayı
gerektiren herhangi bir ihram yasağı işlemedim. Bunun tevili ile ilgili olarak
tercih edilen açıklama budur.
Kadi İyaz dedi ki: Bu da
Aişe (r.a.)'nın Temettu ve Kıran haccında değil İfrad haccında olduğuna
delildir. Çünkü Davud ez-Zahiri dışında ilim adamları her ikisi dolayısı ile
kurban kesmenin vacip olduğunu icma ile kabul etmişlerdir. Davud ez-Zahiri ise
Kıran haccı yapanın kurban kesmesi gerekmez demiştir. Kadi İyaz'ın açıklamaları
bunlardır. Hadisteki "bunda kurban da, sadaka da, oruç da olmadı"
ifadelerinin birinci rivayette zahiren anlaşılan Aişe (r.anha)'nın sözlerinde
olduğudur. Ama bundan sonraki rivayette Bunun Hişam b. Urve'nin sözü olduğu
açıkça ifade edilmiştir. Bu durumda birincisi buna göre yorumlanır ve
birincisindeki bu sözler müdrec rivayet manasında olur.
2907- Bize Ebu Kureyb de
tahdis etti. Bize İbn Numeyr tahdis etti. Bize Hişam babasından tahdis etti. O,
Aişe (r.anha)'dan şöyle dediğini rvayet etti: Bizler Zülhicce hilaline yakın
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte çıktık. Sadece
haccedeceğimizi düşünüyorduk. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Sizden umre niyeti ile ihrama girmeyi arzu eden umre niyeti ile ihrama
girsin" buyurdu deyip hadisi Abde'nin rivayet ettiği hadisi ile aynı
şekilde zikretti.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: "Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte Zülhicce hilaline yakın çıktık.
Haccdan başkasını düşünmüyorduk." Yani bizler ancak hacc için ihrama
gireceğimize inanıyorduk. Çünkü bizler hacc aylarında umre yapılamayacağını
sanıyorduk.
2908- Bize Ebu Kureyb de
tahdis etti. Bize Vek!' tahdis etti. Bize Hişam babasından tahdis etti. O, Aişe
(r.anha)'dan şöyle dediğini rivayet etti: Zülhicce hilaline yakın Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte çıktık. Kimimiz umre niyeti ile
ihrama girmiş, kimimiz hem hacc hem umre niyeti ile ihrama girmiş, kimimiz de
yalnızca hacc niyeti ile ihrama girmişti. Ben umre niyeti ile ihrama girmiş
olanlar arasında idim. Sonra hadisi bundan önceki iki ravinin hadisi rivayetlerine
yakın olarak rivayet etti ve şunları söyledi: Urve bu hususta dedi ki: Allah
ona hacc ve umre yapmayı nasib etti. Hişam dedi ki: Bunda kurban, oruç ve
sadaka yoktu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
2909- Bize Yahya b.
Yahya tahdis edip dedi ki: Malik'e, Ebu'l-Esved Muhammed b. Abdurrahman b.
Nevfel'den rivayetini okudum, o Urve'den, o Aişe (r.anha}'dan şöyle dediğini
rivayet etti: Veda Haccı senesinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile
birlikte çıktık. Kimimiz umre niyeti ile ihrama girdi, kimimiz hem hacc hem
umre niyeti ile ihrama girdi, kimimiz sadece hacc niyeti ile ihrama girdi.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de hacc niyeti ile ihrama girdi. Umre
niyeti ile ihrama girenler ihramdan çıktı. Hacc niyeti ile ya da hacc ve umreyi
birlikte yapma niyeti ile ihrama girenler ise Nahr günü olmadan ihramdan
çıkmadılar.
Diğer tahric: Buhari,
1562, 4408; Ebu Davud, 1779, 1780; Nesai, 2715; İbn Mace, 2965
2910- Bize Ebu Bekr b. Ebi
Şeybe, Amr en-Nakid ve Züheyr b. Harb birlikte İbn Uyeyne'den tahdis etti. Amr
dedi ki: Bize Süfyan b. Uyeyne, Abdurrahman b. el-Kasım'dan tahdis etti, o
babasınan, o Aişe (r.anha}'dan şöyle dediğini rivayet etti: Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ile birlikte çıktık. Hacdan başka bir ibadet yapacağımız
kanaatinde değildik. Nihayet biz Serih'e vardığımızda ya da oraya yakın bir
yerde iken ay hali oldum. Ben ağlıyorken Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de
yanıma girdi ve: "-Ay hali mi oldun anlamında- enefisti" buyurdu.
Ben, evet dedim. O: "Bu Allah'ın Ademin kızlarına yazmış olduğu bir
haldir. Artık sen de hacılar ne yaparsa onu yap. Ancak gusle kadar Beyt'i tavaf
etme" buyurdu. Aişe (r.anha): Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hanımları
adına inek kurban etti dedi.
Diğer tahric: Buhari,
294, 5548, 5559; Nesai, 289, 347, 2740, 2990; İbn Mace, 2963
AÇIKLAMA: "Nihayet
Serif'e vardığımızda." Serif, sin harfi fethalı ve harfi kesreli telaffuz
edilir. Mekke ile Medine arasında Mekke'ye birkaç mil uzaklıkta bir yerdir.
Altı, yedi, dokuz, on ve oniki mil uzaklıkta olduğu söylenir.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellemı'in: "Enefisti" sözü, ay hali mi oldun demektir. Nun
harfi fethalı ve ötreli olarak söyleyiş meşhur iki söyleyiştir. Fethalı
söyleyiş daha fasihtir. Her iki halde de fe harfi kesrelidir. Doğum demek olan
nifas (lahusaÜk) ise sadece nun harfi ötreli (nufisti: loğusa oldum) söylenir.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellemı'in ay hali hakkında: "Bu Allah'ın Adem'in kızlarına
yazdığı bir husustur" buyruğu ona bir teselli ve acısını hafifletmek için
söylediği bir sözdür. Yani senin ay halin olman sana özel bir durum değildir.
Aksine Ademin bütün kızlarında bu hal görülür. Nitekim erkeklerde de küçük-büyük
ihtiyaçlar ve benzeri hususlar da vardır. Buhari Sahihi'nde hayız (ay hali)
kitabında bu hadisin genel ifadelerini ay halinin Adem'in bütün kızlarında
görülen bir hal olduğuna delil göstermiş ve bunu delil göstererek ay halinin
ilk olarak İsrail Oğulları arasında görülen bir durum olduğunu söyleyenlerin
kanaatlerini reddetmiştir.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellemı'in: "Hacceden ne yapıyorsa sen de onu yap" burada
(hadisde kullanılan lafzı ile): kaza yap demektir. Nitekim diğer rivayette
"fEsmiH: yap" demiştir.
Bu ibarelerde ay hali,
lahusa, abdestsiz ve cünüp olan kimselerin, haccın bütün fiillerini söz ve
heyetlerini yapmalarının sahih olduğuna delildir. Tek istisna tavaf ve tavaf
akabinde kılınan tavaf namazıdır. Buna göre zikrettiğimiz üzere Arafatta vakfe
ve diğer ameller sahih olur. Aynı şekilde hacc da meşru olan gusüller de, ay
hali olan ve diğer durumdakiler için de yapılmaları sözkonusudur.
Yine bunda ay hali
olanın tavafının sahih olmadığına delil bulunmaktadır ki bu da üzerinde icma
olunmuş bir husustur. Fakat illeti hakkında tavaf için abdestli olma şartı
hususunda ihtilaflarına uygun olarak farklı kanaatlere sahiptirler. Malik,
Şafii ve Ahmed taharet (abdestli olmak) şarttır derken, Ebu Hanife şart
değildir demiştir. Davud da böyle demiştir. Buna göre tahareti (abdesti) şart
koşan kimseler: Ay halinin tavafının batıl olmasının illeti taharetinin
bulunmamasıdır derken, Bunun şart olmadığını söyleyenler, bundaki illet onun
mescitte kalmasının yasaklanmış olmasıdır demişlerdir.
2911- Bana Süleyman b.
Ubeydullah Ebu Eyyub el-GaylSni tahdis etti, bize Ebu Amir Abdülmelik b. Amr
tahdis etti, bize Abdülaziz b. Ebu Seleme el-Macişun, Abdurrahman b.
el-Kasım'dan tahdis etti, o babasından, o Aişe (r.anha)'dan şöyle dediğini
rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte çıktık.
Haccdan başka bir şey hatırımızda yoktu. Nihayet biz Serih'e geldiğimizde ben
ay hali oldum. Ben ağlıyorken de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
yanıma girdi ve: "Neden ağlıyorsun?" buyurdu. Ben: Allah'a yemin
olsun ki keşke bu sene çıkmasaydım diye arzu ettim dedim. Allah Resulü:
"Neyin var, galiba ay hali oldun" buyurdu. Ben:
Evet dedim. Allah
Resulü: "Bu Allah'ın Adem'in kızları üzerine yazdığı bir husustur. Hacılar
ne yapıyorsa sen de onu yap. Ancak temizleninceye kadar Beyt'i tava! etme"
buyurdu.
Aişe (r.anha) dedi ki:
Mekke'ye geldiğimde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabına:
"Bunu umre yapınız" buyurdu. Bunun üzerine insanlar da beraberinde
hediyelik kurbanlık bulunanlar dışında ihramlarından çıktı. Hediyelik kurban,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Bekir, Ömer ve varlıklı kimseler
ile birlikte (r.anhum) bulunuyordu. Sonra (Mina'ya) gittiklerinde ihrama
(yeniden) girdiler. (Aişe r.anha) dedi ki: Nahr (kurban bayramı birinci) günü
gelince ben de temizlendim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bana
emri ile ben de ifada (tavafını) yaptım. Bize sığır eti getirildi. Ben: Bu ne?
dedim. Getirenler: Resulullah(Sallallahu aleyhi ve Sellem) hanımları adına (birer)
sığır kesti dediler. Hasbe gecesinde ben: Ey Allah'ın Resulü! İnsanlar bir hacc
ve bir umre yapmış olarak geri dönecekler ben sadece bir hacc yapmış olarak
döneceğim (öyle mi) dedim. Bunun üzerine Abdurrahman b. Ebu Bekr'e emir verdi.
O da beni devesinin üzerinde arkasına bindirdi. Ben şunu çok iyi hatırlıyorum.
Henüz yaşım küçük bir kadın idim. Uyukluyorum, yüzüm semerin arka kaşına
değiyordu. Nihayet Ten'im'e geldik, ben de oradan insanların yaptıkları
umrelerine karşılık umre niyeti ile ihrama girdim.
Diğer tahric: Buhari,
305
AÇIKLAMA: "Resuluilah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) hanımları adına sığır kesti." Bu uygulama
onun (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu hususta onlardan izin aldığı şeklinde
yorumlanır. Çünkü bir kimsenin başkası adına kurban kesmesi izni olmadan caiz
olmaz. Malik bunu sığır kurban etmenin deveden daha faziletli olduğuna delil
göstermiş ise de bunda delil olacak bir taraf yoktur. Çünkü bu hadisde ne
sığırların daha faziletli olduğundan söz edilmektedir ne de genel bir lafız
vardır. Mesele sadece muayyen bir hadisedir ve çeşitli ihtimalleri vardır.
Dolayısı ile onun söylediğinin lehine bunda bir delil yoktur. Şafii ve çoğunluk
ise deve kurban etmenin sığırdan daha faziletli olduğu kanaatindedir. Çünkü
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "(Cuma namazına) ilk saatte giden bir
kimse bir deve kurban etmiş gibi olur, ikinci saatte giden bir kimse de bir
inek kurban etmiş gibi olur ... " diye buyurmuştur.
Tı harfi fethalı, mim
kesreli olarak "tamistu" ay hali oldum demektir.
Yine bu anlamda habat,
tamisat, areket, nefiset, dahiket, asarat ve ekberat da kullanılır ki hepsi
aynı anlamda (ay hali oldu) demektir. Bu fiillerden isim ise hays, tams, arak,
dahik, ikbar ve ihsar şeklinde gelir. Etken ortaç olarak haiz ve haiza gelir ki
bunu el-Ferra garip bir söyleyiş olarak nakletmiştir. Diğerleri tamis, arik,
mukbir ve mu' sir diye gelir.
Bu hadislerde erkeğin
zevcesi ile birlikte haccetmesinin caiz olduğu hükmü vardır. Bu da icma ile meşrudur.
Yine ilim adamlarının icma ettiklerine göre gücü yetmesi halinde kadına da hacc
vaciptir. Selef, kadının mahreminin güç yetirebilmesinin şartlarından olup
olmadığı hususunda ihtilaf etmiş olmakla birlikte kocasının nafile haccdan onu
engelleyebileceği üzerinde icma etmişlerdir. Farz hacca gelince, ilim
adamlarının çoğunluğu bundan onu engelleyemez demişlerdir. Şafii'nin ise bu
hususta iki görüşü vardır. Birisine göre cumhurun dediği gibi onu bundan
alıkoyamaz ama bu iki görüşünden daha sahih olanı onu alıkoyabileceği
şeklindedir. Çünkü kocanın hakkı fevren (derhal) yerine getirilmesi gereken bir
haktır, haccın farziyeti ise terahi üzere (zaman genişliği olan) bir vaciptir.
Mezhep alimlerimiz der ki: Bu husustaki sahih hadisler dolayısıyla kocanın zevcesi
ile birlikte haccetmesi müstehabtır.
"Sonra (Mina'ya)
gittiklerinde ihrama girdiler." Yani umre yapıp ihramdan çıkan ve Mina'ya
gittikleri zaman hacc niyeti ile ihrama giren kimseleri kastetmektedir. Bu da
Zülhicce'nin sekizinci günü olan Terviye gününde olmuştu. Burada Şafii
mezhebinin ve ona muvafakat edenlerin şu görüşlerinin lehine delalet
bulunmaktadır: Mekke de bulunan kimse için daha faziletli olan hacc için
Terviye günü ihrama girmesidir. Bundan daha önce de ihrama girmez. Bu mesele
daha önce geçmişti.
"İnsanların
yaptıkları umrenin yerine ben de oradan bir umre niyeti ile ihrama
girdim." Yani insanların yaptıkları umrenin yerine geçecek ve benim için
onun yerine yeterli olacak bir umre niyet ettim.
2912- Bize Ebu Eyyub
el-Gaylani de tahdis etti, bize Behz tahdis etti, bize Hammad, Abdurrahman'dan
tahdis etti, o Aişe (r.anha)'dan şöyle dediğini rivayet etti: Hacc niyeti ile
telbiye getirdik. Nihayet Serif'e geldiğimizde ay hali oldum. Ben ağlamakta
iken Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanıma girdi ve hadisi
el-Macişun'un hadisine yakın olarak rivayet etti. Ancak Hammad'ın hadisinde
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Bekir, Ömer ve varlıklı kimseler
beraber kurbanlık getirmişti. Sonra (minaya) gittikleri zaman ihrama girdiler.
Aynı zamanda: Ben yaşı küçük bir kadındım. Uyuklardım da yüzüm eğerin arka
kaşına değerdi sözleri yer almamaktadır.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 1782
2913- Bize İsmail b. Ebu
Uveys de tahdis etti, bana dayım Malik b. Enes tahdis etti (Ho) Bize Yahya b.
Yahya da tahdis edip dedi ki: Ben Malik'e, Abdurrahman b. el-Kasım'dan
rivayetini okudum. O babasından, o Aişe (r.anha)'dan rivayet ettiğine göre
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) İfrad haccı yaptı.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 1777; Tirmizi, 820; Nesai, 2714; İbn Mace, 2964
2914- Bana Muhammed b.
Abdullah b. Numeyr de tahdis etti. .. el-Kasım Aişe (r.anha)'dan şöyle dediğini
rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte hacc
aylarında haccın haramlarına riayet ederek ve hacc günlerinde hacc için ihram
niyeti ile çıktık. Nihayet Serif'te konakladık. Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) ashabının yanına çıkarak:
"Aranızdan
beraberinde kurbanlık bulunmayan kimseler eğer bunu umreye dönüştürmeyi arzu
ederse bunu yapıversin. Beraberinde kurbanlık bulunan kimseler ise
yapmasın" buyurdu. Bu sebeble beraberinde kurbanlık bulunmayanlar
arasından kimi bunu tuttu, kimi terk etti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e gelince onunla birlikte kurbanlık vardı. Ashabı arasından gücü yeten
kimselerle birlikte de (hediyelik kurbanlık vardı). Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ben ağlıyorken yanıma girdi. "Neden ağlıyorsun?"
dedi.
Ben: Senin ashabınla
konuşmanı işittim. Umre yapabileceklerini söylediğini de işittim. Ama ben umre
yapmaktan alıkonuldum, dedim. O: "Neyin var ki?" buyurdu. Ben: Namaz
kılamıyorum dedim. Allah Resulü: "Bunun sana zararı yok. Sen haccında
kalmaya devam et. Umulur ki Allah onu sana nasib eder. Üstelik sen ancak
Adem'in kızlarından birisisin. Allah onların hepsi üzerine yazdığı nı senin de
üzerine yazmıştır" buyurdu. (Aişe (r.anha) dediki: Ben de (vakti gelince)
haccetmek üzere çıktım. Nihayet Mina'ya indiğimiz zaman temizlendim. Sonra
Beyt'i tavaf ettik. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de el-Muhassab'da
konakladı. Abdurrahman b. Ebu Bekr'i çağırarak: "Kız kardeşini Haremin
dışına çıkar ve umre yapmak üzere niyet edip ihrama girsin. Sonra Beyt'i tava!
etsin. Ben sizi burada bekliyorum" buyurdu. (Aişe (r.anha) devamla} dedi
ki: Bunun üzerine (Haremin dışına) çıktık ve ben ihrama girdim. Sonra Beyt'i
tavaf ettim, Safa ile Merve arasında-say ettim. Rasulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) konakladığı yerde kaldığı halde gecenin ortasında yanına vardık.
Allah Resulü: "Bitirdin mi?" dedi. Ben: Evet dedim. Bunun üzerine
ashabı arasında yola koyulmak için nida ettirdi. Yola çıktı, Beyt'e uğrayıp
Diğer tahric: Buhari,
1560, 1788
AÇIKLAMA: "Resuluilah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte hacc aylarında haccın haramlarına
riayet ederek ve hacc günlerinde hacc için ihram niyeti ile çıktık" Aişe
(r.anha)'nın: "hurumul hacc" tabirinde ha ve ra harfleri ötrelidir.
Bunu böylece zaptettik Kadı lyaz da bunu el-Meşarik'de ravilerin çoğunluğundan
böylece nakletmiştir. Ayrıca el-Asili'nin bunu re harfini fethalı olarak
zaptettiğini de söyleyerek şunları eklemiştir: Re harfinin ötreli okuyuşuna
göre vakitleri, yerleri, eşyaları ve durumları kastediyor gibidir. (Bundan
dolayı haccın haramlarına riayet ederek diye tercüme ettik) Fethalı okuyuş ise
"hurmet: haram olan şey"in çoğuludur ki, şeriatın yasakladığı ve
haram kıldığı şeyler demek olur. İşte neseb yolu ile haram olan kadına
"hurmet" denilmesinin sebebi budur. Çoğul u ise "hurem"
gelir. "Hacc ayları" sözüne gelince ilim adamları yüce Allah'ın:
"Hacc bilinen aylardır" (Bakara, 197) buyruğunda geçen "hacc
ayları" ile ne kastedildiği hususunda ihtilaf etmişlerdir. Şafii ve ashab
ile tabiinden ilim adamlarının büyük çoğunluğu ile onlardan sonra gelenler
bunlar Şevval, Zülkade ve Zilhicce'nin on günü olup bu da kurban bayramı
birinci (nahr) günü fecrine kadar devam eder. Bu görüş Malik'den de rivayet
edilmiştir. Ama ondan meşhur olan rivayet, Şevval, Zülkade ve Zülhicce'nin de
tamamıdır. Bu aynı zamanda İbn Abbas ve İbn Ömer'den rivayet edilmiş olup
onlardan meşhur olan kanaat ise az önce cumhurdan diye naklettiğimiz görüştür.
"Resuluilah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabının yanına çıkıp: ... onlardan kimi bunu
tuttu ... kimi terk etti." Bundan sonraki bir diğer hadisde (2922)
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Benim insanlara bir emir verip
de onların bunda tereddüt ettiklerini fark etmedin mi?" Cabir (r.anh)
rivayet ettiği hadiste (2935) de: "İhramdan -yani umrenin ihramından- çıkmamızı
emir buyurdu" hadisin sonlarında da: "İhramdan çıkınız" buyurdu
biz de ihramdan çıktık, dinledik itaat ettik" Öbür rivayette (2937):
"İhramınızdan çıkın, Beyt'i tavaf edin, safa ile Merve arasını sayedin,
saçlarınızı kısaltın ve ihramdan çıkmış halinizle öylece kalın. Nihayet Terviye
günü gelince hacc niyeti ile ihrama girin ilk olarak geldiğinizde yaptığınızı
(umrenizi) mut'a olarak kabul edin." Ashab: Biz haccın adını söylemişken
onu nasıl mut'a sayabiliriz ki dediler. Allah Resulü: "Size emrettiğimi
yapınız" buyurdu.
İşte bütün bu rivayetler
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in haccı feshedip umreye niyet
etmelerini birinci rivayetten farklı olarak kesin ve zorunlu olarak verdiğini
ortaya koymaktadır. Sözkonusu bu birinci rivayetteki buyruğu ise Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Beraberinde kurbanlık bulunmayıp da
bunu umre olarak değiştirmek isteyenler bunu yapabilirler" buyruğudur.
İlim adamları şöyle demektedir: Önceleri onları haccı feshedip etmemek arasında
muhayyer bıraktı. Böylelikle onlara karşı yumuşak davranıp hacc aylarında umre
yapmaya onları hazırlayıp alıştırmak istemişti. Çünkü onlar böyle bir umreyi en
büyük günahlardan birisi olarak kabul ediyorlardı. Bundan sonra da Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara hadarını kesin olarak feshetmelerini
emredip onlara bu emri kararlı bir emir olarak verdi ve bunu yerine
getirmelerini zorunlu kıldı. Bunu kabul etmekteki tereddütlerini de hoş
görmedi. Sonra onlar da beraberlerinde kurbanlık bulunanlar dışında bu emri kabul
edip yerine getirdiler. Allah en iyi bilendir.
Aişe (r.anha)'nın:
"Ashabınla konuşma nı duydum. Onların umre yapmalarını istediğini de
işittim." Bu nüshalarda "fesemiu tu bil umreti: Umre yapmalarını
istediğini işittim" şeklindedir. Kadi İyaz dedi ki: Müslim ravilerinin
çoğunluğu bunu böyle rivayet etmişlerdir. Bazıları ise "femiutul umrete:
Ben umre yapmaktan alıkondum" diye rivayet etmişlerdir ki doğrusu budur.
"Neyin var buyurdu.
Namaz kılamıyorum dedim." Bu ifadelerde haya sebebi olan teleffuzu hoş
görülmeyen ay hali ve benzeri halleri kinayeli olarak sözkonusu etmenin -bir
yanılgıyı gidermek ve buna benzer bir ihtiyaç olması hali dışında müstehab
olduğu hükmü anlaşılmaktadır.
"Kız kardeşinle
Haremden dışarıya çık, umre niyeti ile ihrama girsin" buyruğunda da ilim
adamlarının şu görüşlerine delil vardır: Mekke de bulunup da umre yapmak
isteyen bir kimse için mikat Haremin dışında bulunan en yakın yerdir. Bu umre
için Harem bölgesinin içinden ihrama girmesi caiz değildir. Eğer buna uymayıp
Harem içerisinden umre ile ihrama girecek olup tavaf etmeden önce Haremin
dışına (Hill'e) çıkacak olursa bu da onun için yeterli olur, bundan dolayı
kurban kesmesi gerekmez. Şayet Haremin dışına çıkmayıp tavaf ve say yapıp tıraş
olursa hükmü ile ilgili iki görüş vardır: Birinci görüşe göre Haremin dışına
çıkıp sonra tavaf ve say yapıp tıraş olmadıkça umresi sahih olmaz.
İkinci ve daha sahih
olan görüş ise umresi sahih olur ayrıca mikatı terk ettiğinden ötürü kurban
kesmesi gerekir.
İlim adamları der ki:
Harem bölgesinin dışına çıkmasının icab etmesi ibadetini Harem bölgesinin
içinde ve dışında bir arada yapması içindir. Nitekim hacceden de böyle
yapmaktadır. O, Harem bölgesinin dışında bulunan Arafatta vakfe yapar sonra
tavaf ve diğer işler için Mekke'ye girer. Şafii mezhebinin tafsilatı bu
şekildedir. İlim adamlarının cumhuru da bu şekilde umre ihramı için en yakın
Harem dışındaki bölgeye çıkması icab eder. Eğer umre niyeti ile Harem bölgesi
içerisinde ihrama girecek ve çıkmayacak olursa kurban kesmesi gerekir
demişlerdir. Ata ise: Ona bir şey gerekmez, Malik de: Haremin dışına çıkmadıkça
umresi olmaz demişlerdir.
Kadi İyaz dedi ki: Malik
dedi ki: Özellikle Ten'im'den ihrama girmesi zorunludur. İlim adamları der ki:
Burası Mekke'den umre yapacak olanların mikatıdır. Ancak bu şaz ve kabul
olunmayan bir görüştür. Büyük çoğunluğun kabul ettiği kanaate göre Haremin
dışında kalan her taraf eşittir, özel olarak Ten'im'den ihrama girmek gibi bir
zorunluluk yoktur. Allah en iyi bilendir.
2915- Bana Yahya b. Eyyub
tahdis etti. .. Mü'minlerin annesi Aişe (r.anha) dedi ki: Kimimiz yalnız hacc
için (İfrad haccı yaparak) ihrama girdi, kimimiz Kıran haccı yaptı, kimimiz
Temettu haccına niyet etti.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
2916- Bize Abd b. Humeyd
tahdis etti, bize Muhammed b. Bekr tahdis etti, bize İbn Cüreyc haber verdi,
bana Ubeydullah b. Ömer, el-Kasım b. Muhammed'den haber verip dedi ki Aişe
(r.anha) hacc etmek üzere geldi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
2917- Bize Abdullah b. Mesleme
b. Ka'neb de tahdis etti, bize Süleyman -yani b. Bilal- Yahya -ki o b.
Said'dir- dan tahdis etti. O Amre'den şöyle dediğini rivayet etti: Aişe
(radıyallilhu anhil)'yı şöyle derken dinledim:
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ile birlikte Zülkade'nin bitmesine beş gün kala çıktık.
Bizler hacc yapacağımız kanaatinde idik. Nihayet Mekke'ye yaklaştığımızda
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beraberlerinde kurbanlık
bulunmayanlara Beyt'i tavaf edip Safa ile Merve arasında sayettiği taktirde ihramdan
çıkmasını emir buyurdu. Aişe (radıyallilhu anhil) dedi ki: Nahr (kurban bayramı
birinci) günü bize sığır eti getirildi. Ben: Bu ne? Dedim. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) zevceleri adına kurban kesti denildi.
Yahya dedi ki: Ben bu
hadisi el-Kasım b. Muhammed'e zikrettim. O: Allah'a yemin olsun ki o (Amre)
sana hadisi olduğu gibi rivayet etmiştir dedi.
Diğer tahric: Buhari,
1709 -buna yakın-, 1720, 2952 -uzunca-; Nesai, 2649, 2803;
2918- Bize Muhammed b.
el-Müsenna da tahdis etti, bize Abdülvehhab tahdis edip dedi ki: Yahya b.
Said'i şöyle derken dinledim: Amre, Aişe (radıyallilhu anhil) 'yı ...
dinlemiştir. (H.) Bunu bize İbn Ebu Ömer de tahdis etti, bize Süfyan, Yahya'dan
bu isnad ile aynısını tahdis etti.
2919- Bize Ebu Bekr b. Ebi
Şeybe de tahdis etti. .. el-Esved'den, o mü'minlerin annesi Aişe (r.anhil)'dan
(H.) Ayrıca el-Kasım'dan, o mü'minlerin annesinden şöyle dediğini rivayet etti:
Ben: Ey Allah'ın Resulü! İnsanlar iki nüsük (hacc ve umre ibadetini) yapmış
oldukları halde geri dönüyorlar. Bense tek bir nüsük ile geri dönüyorum dedim.
Allah Resulü: "Bekle, temizlenecek olursan Ten'im'e çık. Ten'im'den ihrama
gir. Sonra filan filan yerde bizimle buluş. -Ravi dedi ki: Zannederim: Yarın
dedi. Ama o senin yorgunluğuna göre -yahut nafakana göre dedi-dir."
Diğer tahric: Buhari,
1787
AÇIKLAMA: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Ama o yorgunluğuna göredir ... "
bu buyruk ibadette sevap ve faziletin yorgunluğun ve nafakanın (harcamanın)
çoğalması ile çoğalacağı hususunda açık bir delildir. Yorgunluktan maksat ise
şeriatın yermediği kadar olandır. Nafaka için de aynı şey sözkonusudur.
2920- Bize
İbnü'l-Müsenna da tahdis etti, bize İbn Ebu Adiy, İbn Avn'dan tahdis etti, o
el-Kasım ve İbrahim'den tahdis ederek: Ben onların her birinin hadisini
diğerinden ayırdedecek kadar bilemiyorum dedi. (Ve şunları rivayet etti)
mü'minlerin annesi (r.anha): Ey Allah'ın Resulü! İnsanlar iki nüsük (hac ve
umre) ile geri dönüyor diye geri kalanını zikretti.
2921- Bize Züheyr b.
Harb ve İshak b. İbrahim tahdis etti. Züheyr, bize Cerir, Mansur'dan tahdis
etti derken İshak haber verdi dedi. O (Mansur) İbrahim'den, o el-Esved'den, o
Aişe (r.anha)'dan şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ile birlikte çıktık. Kanaatimiz haccedeceğimizden ibaretti. (Başka bir
şey hatırımıza gelmiyordu). Ama Mekke'ye geldiğimizde Beyt'i tavaf ettik ve
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beraberinde kurbanlık getirmeyenlere
ihramdan çıkmalarını emir buyurdu. Bunun üzerine beraberinde kurbanlık
getirmemiş olanlar ihramdan çıktılar. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in zevceleri de kurbanlık getirmedikleri için onlar da ihramdan
çıktılar. Aişe (r.anha) devamla dedi ki:
Ben de ay hali oldum. Bundan
dolayı Beyt'i tavaf etmedim. Hasbe gecesinde: Ey Allah'ın Resulü! İnsanlar bir
umre ve bir hacc ile dönüyorken ben sadece bir hacc yapmış olarak dönüyorum
dedim. Allah Resulü: "Mekke'ye geldiğimiz gecelerde tavaf etmemiş
miydin?" buyurdu. Ben: Hayır, dedim. Allah Resulü: "O halde
kardeşinle Ten'im'e git, umre yapma niyeti ile ihrama gir, sonra da seninle
filan filan yerde buluşalım" buyurdu.
Safiye de: Gördüğüm
kadarı ile sizi alıkoyacak olan ancak benim dedi.
Allah Resulü: "Akra
halka (Allah hayrmı versin) yoksa sen kurban bayramı birinci günü tavaf etmemiş
miydin?" buyurdu. Ben: Etmiştim deyince Allah Resulü: "Zararı yok,
sen dönebilirsin" buyurdu.
Aişe (r.an ha) dedi ki:
Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ya o Mekke'den çıkarken ben
Mekke'ye girerken yahut ben Mekke'den çıkarken o Mekke'ye girerken benimle
karşılaştı.
İshak da (girerken
anlamındaki lafzı): (Aişe (r.anha)için) mute hebbitatün diye (Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) için} mutehebbitun diye söylemiştir.
Diğer tahric: Buhari,
1561 -uzunca-, 1762 -uzunca-; Ebu Davud, 1783 -muhtasar; Nesai, 2802
AÇIKLAMA: "Safiye:
Gördüğüm kadarı ile sizi alıkoyacak olan ancak benim dedi."
Zararı yok dön
buyurdu." Yani mü'minlerin annesi Safiye (r.anha) veda tavafından önce ay
hali olmuştu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine'ye dönmek isteyince
Safiye (r.anha), gördüğüm kadarı ile ben, sizi kesinlikle temizlenmeyi ve veda
tavafını yapmayı beklemek için alıkoyacağım. Çünkü ben veda tavafımı yapmadan
ay hali oldum. Şu anda da tavaf etmeme imkan yok dedi. O böylelikle veda
tavafını ay hali olandan düşmeyeceğini zannetmiş idi. Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) ona: "Nahr (kurban bayramı birinci günü) sen ifada tavafını
yapmamış mıydın?" buyurdu. Safiye: Yapmıştım deyince. Allah Resulü:
"O sana yeter" buyurmuştu. Çünkü rükün olan ve herkesin mutlaka
yerine getirmesi gereken tavaf odur. Veda tavafı ise ay hali olana vacip
değildir.
"(Allah hayrını
diye tercüme ettiğimiz): Akra halka" lafızlarını bu şekilde muhaddisler
münneslik elifi olan elif ile (ye ile) rivayet ederler ve bunu ye ile yazıp
tenvinli okumazlar. Lügat imamlarından olsun başkalarından olsun sayısız büyük
bir topluluk bunu muhaddislerin rivayetinden böylece nakletmişlerdir. Bu
söyleyiş doğrudur ve fasihtir. el-Ezheri, Tehzibul Lüga adlı eserinde şunları
söylemektedir: Ebu Ubeyd dedi ki: Akra'nın anlamı Allah onun boğazını kessin,
halka'nın anlamı da Allah onun saçlarını kessin demektir. Yani Allah onu,
vücudunu kessin, boğazında ona ağrı ve musibet versin demektir. Ebu Ubeyd dedi
ki: Muhadissler bunu akra halka (sonları ye ile) diye rivayet ederler. Ama bu
ancak akran ve halkan şeklindedir. Bu da Arapların gerçekleşmesini istememek
üzere bir şeye beddua etmek istedikleri zaman izledikleri yola uygundur. Şemir
dedi ki: Ebu Ubeyde'ye neden "akra (sonu ye ile) demeyi caiz bulmuyorsun?
dedim. O: Çünkü fa'la (veznindeki kelimeler) sıfat olarak gelir ama duada bu
şekilde gelmez. Ben: Ama İbn Şumeyd Araplardan matbara söyleyişlerini dahi
rivayet etmiştir. Akra ise (söyleyişi itibari) ile daha kolaydır dedim, buna
itiraz etmedi. el-Ezheri'nin sözleri burada sona ermektedir.
el-Muhkem sahibi de
şunları söyler: Kadını (sonları ye ile) akra ve halka denilir. Allah onu
kessin, saçlarını tıraş etsin yahut da boğazında bir ağrı musibetini versin
demektir. Buna göre burada akra dava gibi bir mastardır. Bunun kavli,
kesilmesine sebeb olur, uğursuzluğu sebebi ile de onların saçlarını tıraş
ettirir anlamında olduğu da söylenmiştir. Bir diğer görüşe göre akra ay hali
olan demektir. Akra halka'nın Allah onu kessin, saçlarını tıraş etsin anlamında
olduğu da söylenmiştir. el-Muhkem sahibi (İbn Sid)'in sözleri burada sona
ermektedir.
Bir diğer açıklamaya
göre bu, Allah o kadını kısır yapsın, çocuğu olmasın; halka ise ailesine
uğursuz kılsın demektir. Hangi görüş olursa olsun bu aslı itibari ile
zikrettiğimiz gibi idi. Sonra Araplar Bunun anlamını genişletip ilk zamanlarda
kullanılmaya başladığı hakikat anlamını kastetmeksizin kullanır oldular.
Terimet yedahu (elleri toprağa değsin) kateallah me eşceau: Allah kahretsin o
ne kahramandır. Vema eşreahu o ne büyük şairdir gibi. Allah en iyi bilendir.
Bu hadis-i şerifte veda
tavafının ay hali olana vacip olmadığına, veda tavafını yapmak için
temizlenmesini beklemek zorunda kalmadığına, bu tavafı terk ettiğinden ötürü de
kurban kesmesinin gerekınediğine delildir. Hem bizim mezhebimizin hem bütün
ilim adamlarının görüşü budur. Ancak Kadı lyaz'ın seleften birilerinden
naklettiği rivayet müstesnadır. Bu görüş ise şazdır ve kabul edilmez.
2922- Bunu bize Süveyd
b. Said de tahdis etti, bize Ali b. Mushir, A'meş'den, o İbrahim'den, o
Esved'den, o Aişe (r.anha)'dan şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte telbiye ederek çıktık. Haccı da
umreyi de söz etmiyorduk. Sonra hadisi Mansur'un hadisi ile aynı manada rivayet
etti.
Diğer tahric: Nesai,
2717
2923- Bize Ebu Bekr b.
Ebi Şeybe, Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar birlikte Gunder'den tahdis
etti. İbnu'l-Müsenna dedi ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be,
el-Hakem'den tahdis etti, o Ali b. el-Huseyn'den, o Aişe (r.anha}'nın azatlısı
Zetvan'dan, o Aişe (r.anha}'dan şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Zülhicce'nin dördüncü yahut beşinci günü
(Mekke'ye) geldi. Öfkelenmiş olduğu halde yanıma girdi. Seni kim kızdırdıysa ey
Allah'ın Resulü- Allah onu ateşe atsın dedim. Allah Resulü: "Benim
insanlara bir emir verdiğim halde onların bunda tereddüt gösterdiklerini fark
etmedin mi?" buyurdu. elHakem, rivayetinde: Zannederim: Sanki tereddüt
gösteriyorlar dedi- Eğer ben gelecekte geride bıraktığım bu hal ile
karşılaşacak olursam beraberimde kurbanlık getirmez (gelir buradan) onu satın
alır, sonra da onların ihramdan çıktıkları gibi ihramdan çıkardım"
buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: "Öfkeli
halde yanıma girdi. .. Tereddüt gösteriyorlar" Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in öfkelenmesi şeriatın haram kıldığını çiğnemeleri, hükmünü
kabul etmekte tereddüt göstermeleridir. Halbuki yüce Allah: "Hayır!
Rabbine andolsun ki onlar aralarındaki anlaşmazlıklarda seni hakem yapmadıkça,
sonra da verdiğin hükümden dolayı içlerinde herhangi bir darlık ve sıkıntı
duymadan tam bir teslimiyet göstermedikçe iman etmiş olmazlar" (Nisa, 65)
buyurmaktadır. İşte Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zikrettiğimiz gibi
şeriatın haram kıldığı bir hususu çiğnemelerinden dolayı öfkelenmiş ve bu
husustaki duraksamaları sebebi ile imanlarındaki eksiklikten ötürü onlara
üzülmüştü.
Bu ifadede dinin haram
kıldığı bir husus çiğnenecek olursa kızıp öfkelenmenin müstehab olup ayrıca
şeriatın hükmüne aykırı hareket edene beddua etmenin caiz olduğuna delil
vardır. Allah en iyi bilendir.
"Farketmedin mi?
Ben insanlara bir emir verdim ... el-Hakem: Zannederim sanki onlar tereddüt
ediyorlar dedi" Kadı lyaz dedi ki: Bu lafız bu şekilde görülmüştür ve
açıklanması zor olsa dahi doğrudur. Bunun açıklanmasının zorluğunu bundaki bir
değişiklik daha da artırmıştır ki o da: "el-Hakem dedi ki: Sanki tereddüt
gösteriyorlar" sözüdür. Bunu İbn Ebu Şeybe de elHakem'den böylece rivayet
etmiştir. Manası şudur: el-Hakem Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in buradaki
lafzında -anlamını iyice zaptetmiş olmakla birlikteşüphe ve tereddüt etmiştir.
Acaba Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tereddüt gösteriyorlar mı yoksa
buna yakın bir söz mü kullandığında şüphe etmiştir. Bundan dolayı sözü rivayet
ettikten sonra "zannederim" onun lafzı böyledir demek istemiştir.
Bunu ayrıca Müslim'in Gunder hadisi hakkında söyledikleri desteklemektedir. Bu
rivayette el-Hakem'den "onlar tereddüt gösteriyorlar" sözünde
herhangi bir şüpheyi sözkonusu etmemiştir. Allah en iyi bilendir.
"Eğer geride
bıraktığım hal ile gelecekte karşılaşacak olursam ... " bu da dini bir
takım hususları ve şer'i masIahatları kaçırmaktan ötürü üzülüp esef ederken
"lev: eğer, keşke" lafzını kullanmanın caiz olduğuna delildir.
"Lev: eğer, keşke şeytanın ameline kapı açar" şeklindeki sahih hadis
ise dünyevi imkanlar ve benzerleri için üzülüp kederlenmek hakkında yorumlanır.
Dünyalık paylar ve benzerleri dışında kalanlar için "keşke, eğer"
kullanma hususunda sahih hadisler pek çoktur. Böylelikle bu hadislerin arası
zikrettiğimiz şekilde cem ve telif edilir. Allah en iyi bilendir.
2924- Bunu bize
Ubeydullah b. Muaz da tahdis etti... Aişe (r.anha) dedi ki: Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Zülhicce'nin dördüncü yahut beşinci günü (Mekke'ye) geldi
deyip hadisi Gunder'in hadisi ile aynen zikretmekle birlikte el-Hakem'den
"tereddüt gösteriyorlar" sözündeki şüphesini de zikretmedi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
2925- Bana Muhammed b.
Hatim tahdis etti, bize Behz tahdis etti, bize Vuheyb tahdis etti, bize
Abdullah b. Tavus babasından tahdis etti, o Aişe (r.anha)'dan rivayet ettiğine
göre umre niyeti ile ihrama girdi. Medine'ye geldi ama Beyt'i tavaf etmeden ay
hali oldu. Hacc niyeti ile ihrama girip haccın bütün menasikini yerine getirdi.
Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona Nahr günü: "Yaptığın
tava!, haccına da umrene de yeter" dedi ise de Aişe (r.anha) bunu kabul
etmedi. Bundan dolayı onunla birlikte Abdurrahman'ı Ten'im'e kadar gönderdi,
haccdan sonra umre yaptı.
2926- Bana Hasan b. Ali
el-Hülvani de tahdis etti, bize Zeyd b. el-Huda tahdis etti, bana İbrahim b.
Nafi' tahdis etti, bana Abdullah b. Necih Mücahid de tahdis etti, o Aişe
(r.anha)'dan rivayet ettiğine göre Serih'te ay hali oldu, Arafatta temizlendi.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Safa ile Merve arasındaki
tavafın haccın için de umren için de sana yeter" buyurdu.
AÇIKLAMA: "Safa
ile Merve arasındaki tavafın haccın ve umren için sana yeter" buyruğu Aişe
(r.anhaj'nın Kıran haccı yaptığına ve umreyi iptal etmek manasında
kaldırmadığına açık bir delil vardır. Aksine o sadece tek başına umrenin
gerektirdiği amelleri sürdürmeyi bırakmıştır. Bu husus bu babın baş
taraflarında açıklanmış ve yine orada Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ona söylediği: "Tavafın, haccın ve umren için sana yeter" buyruğu da
delil gösterilmişti.
2927- Bize Yahya b,
Habib el-Harisi de tahdis etti.., Bize Şeybe kızı Safiye tahdis edip dedi ki:
Aişe (r.anha): Ey Allah'ın Resulü! İnsanlar iki ecir ile dönerken ben bir ecir
ile dönüyorum dedi. Bunun üzerine Abdurrahman b, Ebu Bekir'e onu Ten'im'e
götürmesini emir buyurdu, Aişe (r.anha} dedi ki: Beni devesinin arkasına
bindirdi. Ben başörtümü kaldırıp boynumdan yukarıya çekmeye başlayınca o da
deveyi sürdüğü çubukla ayağıma vurdu, Ona: Kimseyi görüyor musun? dedim,
Nihayet umre niyeti ile ihrama girdim, sonra da Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) hasbada bulunuyorken yanına vardık
Diğer tahric: Nesai,
2911
AÇIKLAMA: Şeybe kızı
Safiye'nin rivayet ettiği hadiste Aişe (r.anha)'nın "başörtümü kaldırıp
boynumdan yukarıya çekmeye başladım", nihayet umre niyeti ile ihrama
girdim," Buradaki "bi illeti rahiye: deveyi sürdüğü çubuk ile"
hakkında lügatta meşhur olan tek noktalı be ile olduğudur, Bundan sonra ayn
harfi gelir ve her iki harf de kesrelidir, Sonra şeddeli bir lam ve sonunda
yuvarlak te kelir, Kadı İyaz -Yüce Allah'ın rahmeti ona- dedi ki: Bazı
rivayetlerde be harfi yerine nun harfi ile "na' le" şeklinde rivayet
edilmiştir, bazılarında da "be" ile rivayet edilmiştir. Ancak bu
tutarsız bir ifadedir, Kimileri Bunun doğru şekli "seaneturrahile"
yani devenin uyluğu şeklindedir, Bundan da kastı devenin çöktüğü yerlerde
sertleşen yerleridir. Dilbilginlerinin dediklerine göre bütün dört ayaklıların
çöktükleri zaman vücutlarının yere değe n kısımlarına "sağne"
denilir, Kadı İyaz dedi ki: Bununla birlikte ifade doğru bir hal almamaktadır,
Onun kardeşine: "Kimseyi görüyormusun ki" sözü ile cevabı da yerinde
bir cevap olarak gözükmemektedir, Çünkü binenin ayağının bindiği devenin sağne
denilen çöktüğü zaman yere değen yerlerine ulaşması çok az görülen bir
husustur, Bütün bunlar bir yanılmadır. Doğrusu ise: "(.....): Kılıcın ucu
ile ayağıma vuruyordu" şeklindedir, Yani Aişe (r.anha) başörtüsünü yukarı
doğru çekiştirince kardeşi de kılıcının ucu ile ayağına vurdu. Aişe (r.anha)
da: Kimseyi görüyormusun ki dedi. Kadı İyaz'ın açıklamaları bunlardır,
Derim ki: Bu sözleri ile
binekten ötürü benim ayağıma vuruyordu demek istemiş olma ihtimali de vardı.
Yani deveyi vurur gibi yaparak kasten benim ayağıma vuruyordu. Böylelikle
"bi illeti (çubuk anlamı verilen)" lafzı sebebi ile demek olur. Yani
kardeşi onun ayağına başörtüsünü boynundan yukarı açınca onu kıskandığından
ötürü kamçı, asa ya da başka bir şeyle ayağına vuruyordu. Kendisi ise ona,
kimseyi görüyormusun ki diye cevap veriyordu. Yani biz kimsenin görmediği bir
yerdeyiz. Burada kendisinden örtünmemi gerektiren bir yabancı kimse yoktur.
Böyle bir tevil zorunlu ve biricik tevildir. Ya da ona yakın bir özelliktedir.
Çünkü rivayetin ve anlamın aynı zamanda ifadelerin bağlamının kendisi ile sahih
olarak anlaşıldığı lafza mutabık bir yorumdur. O halde bunu kabul etmek
kaçınılmazdır. Allah en iyi bilendir.
"Hasbe"
Musahhab denilen yerdir. Aişe (r.anha)'nın (1921) Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) Mekke'den çıkarken ben de Mekke'ye girerken, yahut ben Mekke'den
çıkarken o Mekke'ye girerken benimle karşılaştı" sözü ile diğer rivayette
söylediği: "ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) konakladığı yerde
iken yanına geldik ve bitirdin mi? dedi. Ben: Evet, deyince ashabı arasında
ilan edip çıktı. Beyt'e uğrayıp tavaf yaptı" diğer rivayette de:
"Sonra geri dönüp
el-Hasba'da bulunan Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına
geldik" demektedir. Bu rivayetleri cem ve telif etmenin yolu şudur:
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) el-Musahhab'da konakladıktan sonra Aişe (r.anha)'yı kardeşi
ile birlikte gönderdi ve onunla umresini tamamladıktan sonra kendisine gelip
yetişmesi üzere sözleşti. Aişe (r.an ha) gittikten sonra kendisi çıkıp veda
tavafını yapmak üzere Beyt'e doğru gitti. Veda tavafını bitirdikten sonra da
geri döndü. Bütün bunlar
2928- Bize Ebu Bekr b.
Ebi Şeybe ve İbn Numeyr tahdis edip dedi ki: Bize Süfyan, Arm'dan tahdis etti,
ona Amr b. Evs haber verdi, bana Abdurrahman b. Ebu Bekr'in haber verdiğine
göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine, Aişe (r.anha)'yı arkasına
bindirip Ten'im'den ona umre yaptırmasını emretti.
Diğer tahric: Buhari,
1784, 2985; Tirmizi, 934; İbn Mace, 2999
2929- Bize Kuteybe b.
Said ve Muhammed b. Rumh birlikte Leys b. Sa'd'dan tahdis etti. Kuteybe dedi
ki: Bize Leys, Ebu Zubeyr'den tahdis etti, o Cabir (r.anh)'dan şöyle dediğini
rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile İfrad haccına niyet
etmiş olarak geldik. Aişe (r.anha) ise umre niyeti ile gelmişti. Nihayet biz
Serif'e geldiğimizde ay hali oldu. Mekke'ye varınca biz Kabe'yi tavaf ettik,
Safa ile Merve arasında sayettik. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de
aramızdan beraberimizde kurbanlık bulunmayanlara ihramdan çıkmalarını emretti.
Biz, bize ne helal olacak ki dedik. Allah Resulü: "Her şey helal
olacak" buyurdu. Bunun üzerine biz de hanımlarımızla beraber olduk, hoş
kokular sürü nd ük, elbiselerimizi giyindik. Bizimle Arafata çıkmak arasında da
sadece dört gün kalmıştı. Sonra Terviye günü ihrama girdik. Sonra Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Aişe (r.anha)'nın yanına girdiğinde onun
ağladığını gördü. Allah Resulü:
"Neyin var?" dedi.
O: Halim şu ki ben ay hali oldum. İnsanlar ihramdan çıktı, ben çıkamadım,
Beyt'i tavaf etti, ben edemedim. Şimdi de insanlar hacca gidiyorlar dedi.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şüphesiz bu Allah'ın Adem'in
kızları hakkında takdir ettiği bir şeydir. Guslet sonra hacc niyeti ile ihrama
gir" buyurdu. Aişe (r.anha) bunu yaptı ve vakfe yapılacak her yerde de
vakfe yapıp durdu. Nihayet temizlenince Ka'be'yi de tavaf etti, Safa ile Merve
arasında da sayetti. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Böylelikle hem
haccının hem umrenin ihramından çıkmış oldun" buyurdu. Aişe (r.anha): Ey
Allah'ın Resulü! Ben haccımı yapıncaya kadar Beyt'i tavaf etmediğim için içimde
bir rahatsızlık duyuyorum dedi. Allah Resulü: "O halde ey Abdurrahman! Onunla
git ve Ten'im'den umre için ihrama girmesini sağla" buyurdu. Bu da Hasbe
gecesi olmuştu.
Diğer tahric: Ebu
Davud, ı 785; Nesai, 2762
AÇIKLAMA: Cabir
(r.anh)'ın rivayet ettiği hadisde: "Aişe (r.anha) ay hali oldu"
ifadesindeki "araket" fiili ay hali oldu demektir.
"Terviye günü
ihrama girdik" Terviye günü Zülhicce'nin sekizinci günüdür. Daha önce
açıklanmıştı. Bu ifadede Şafii'nin ve ona muvafakat edenlerin şu görüşlerinin
lehine bir delil vardır: Mekke de bulunup da hacc için ihrama girmek isteyen
bir kimsenin Terviye gününde ihrama girmesi ve daha önce bunu yapmaması
müstehabtır. Bu mesel e ve ilim adamlarının bu mesele hakkındaki görüşleri hacc
kitabının baş taraflarında geçti.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Bu Allah'ın Adem'in kızları üzerİne yazdığı bir
haldir. Guslet, sonra hacc niyeti ile ihrama gir. " Bu gusül ihram
dolayısı ile alınan gusüldür. Daha önce açıklanmıştı. Hacc ya da umre yapmak
üzere ihrama girmek isteyen herkes için -ay hali olsun olmasın- müstehabtır.
"Nihayet
temizlenince Ka'beyi tavaf etti, Safa ile Merve arasında say yaptı. SonraAllah
Resulü: Haccının da umrenin de ihramından birlikte çıkmış oldun buyurdu."
Bu ifadeler umresinin batılalmadığı ve umresinden çıkmadığı hususunda gayet
açıktır. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in:
"Umreni bırak,
umreni terk et" sözleri daha önce bu babın baş taraflarında açıkça
belirtildiği şekilde (buna uygun olarak) tevil edilir.
Yine bu ibarelerden şu
üç güzel mesele de istinbat edilmektedir:
1. Aişe (r.anha) Kıran
haccı yapmıştı, umresi batıl olmamıştı sözü geçen umreyi bırakmak daha önce
belirtilen şekilde tevil edilir.
2. Kıran haccı yapan bir
kimseye tek bir tavaf ve tek bir say yeter. Şafii'nin ve cumhurun görüşü budur.
Ebu Hanife ve bir kesim ise iki tavaf ve iki say yapması gerekir demiştir.
3. Safa ile Merve
arasında sayetmek için sahih bir tavaftan sonra yapılması şarttır. Bu hükme
delil teşkil eden husus ise Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Aişe
(r.anha)'yı Beyt'i tavaf etmenin dışında hacının yaptığı her bir işi yapmasını
emretmesidir. O tavafı yapmadığı gibi say'da yapmamıştı. Eğer sayetmekten önce
tavaf yapmak gerekli olmasaydı onu da ertelemezdi.
Şunu da belirtelim ki
Aişe (r.anha)'nın temizlenmesi cumartesi günü gerçekleşmişti ki bu da veda
haccında nahr (kurban bayramı birinci) günüdür. Ay halinin başlangıcı da onuncu
sene Zülhicce ayının yine cumartesiye rastlayan üçüncü günü idi. Bunu Ebu
Muhammed b. Hazf, Haccetül Veda kitabında zikretmiş bulunmaktadır.
2930- Bana Muhammed b.
Ebu Hatim ve Abd b. Humeyd de tahdis etti -İbn Hatim bize Muhammed b. Bekr
tahdis etti derken Abd bize haber verdi dedi. (Muhammed dedi ki) Bize İbn
Cüreyc haber verdi, bana Ebu'z-Zübeyr haber verdiğine göre o Cabir b. Abdullah
(r.anhuma)'yı şöyle derken dinlemiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Aişe
(r.anha)' nın ağladığı bir sırada yanına girdi hadisi sonuna kadar Leys'in
hadisi ile aynen zikretmekle birlikte Leys'in hadisinde yer alan bundan önceki
hususları zikretmedi.
Diğer tahric: Ebu
Davud,1786;2812
2931- Bana Ebu Gassan
el-Mismai de tahdis etti. .. Matar'ın Ebu Zubeyr'den, onun Cabir b.
Abdullah'dan rivayet ettiğine göre Aişe (r.anha) Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in haccında umre niyeti ile ihrama girdi. Sonra hadisi Leys'in
hadisinin manasında rivayet etti ve hadisde şunları ekledi: Dedi ki: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yumuşak tabiatlı bir zattı. Bu sebeble (Aişe
(r.anha) bir şeyi arzu ederse bu hususta ona uyardı. Bu sebeble onu Abdurrahman
b. Ebu Bekir ile gönderdi, o da Ten'im'den umre niyeti ile ihrama girdi.
Matar dedi ki:
Ebu'z-Zübeyr dedi ki: Aişe (r.anha) haccettiği zaman Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ile birlikte yaptığı gibi yapardı.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: "Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yumuşak huylu bir zattı. Öyle ki Aişe (r.anha)
bir şeyi arzu ederse bu hususta ona uyardı." Yani dini bakımdan bir
eksikliği gerektirmeyen bir şeyi -umre yapmak istemesi ve benzeri bir hususu-
arzu edecek olursa onun isteğini kabul ederdi.
"Sehı: yumuşak
huylu" geçimi kolay, nitelikleri pek güzel, latif, ahlaken kolaylaştırıcı
birisi idi. Nitekim yüce Allah: "Muhakkak sen pek büyük bir ahlaka
sahipsin" (Kalem, 4) buyurmaktadır. Hadisde zevcelerle güzel geçinme
hükmüne dikkat çekilmektedir. Yüce Allah da: "Onlarla ma'ruf bir şekilde
geçinin" (Nisa, 19) buyurmaktadır. Özellikle de yüce Allah'a itaat olunan
hususlarda bu böyledir.
2932- Bize Ahmed b.
Yunus tahdis etti, bize Züheyr tahdis etti, bize Ebu Zubeyr, Cabir (r.a.)'dan
tahdis etti (H.) Bize Yahya b. Yahya da -lafız ona aittir- tahdis etti, bize
Ebu Hayseme, Ebu'z-Zübeyr'den tahdis etti, o Cabir {r.a.)'dan şöyle dediğini
rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte hacc için
ihrama girerek çıktık. Beraberimizde kadın ve çocuklar da vardı. Mekke'ye
gelince Beyt'i tavaf ettik, Safa ile Merve arasında say yaptık. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize: "Beraberinde kurbanlık bulunmayanlar
ihramdan çıksınlar" buyurdu. Biz, ne helal olacak dedik. Allah Resulü:
"(ihramdan önceki) her şey helal olacak" buyurdu. Bunun üzerine biz
de hanımlara yaklaştık, elbiselerimizi giyindik, güzel kokular süründük.
Terviye günü gelince de hac niyeti ile ihrama girdik. Safa ile Merve arasındaki
ilk sayımız da bize yetti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizlere
develere ve sığırlara bizden her yedi kişi bir büyük başta olmak üzere develere
ve sığırlara ortak olmamızı emir buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte hacc için ihrama girerek çıktık,
beraberimizde kadınlar ve çocuklar da vardı." Çocuklardan kasıt sabiler,
küçük çocuklardır. Buradan çocuğun haccının ve onla birlikte haccetmenin sahih
olduğu hükmü anlaşılmaktadır. Malik, Şafii, Ahmed ve ashab ile tabiin ve ondan
sonra gelen genel olarak bütün ilim adamlarının mezhebine göre küçük çocuğun
haccı sahihtir, bundan dolayı sevap alır ve hacc için baliğ kimsenin haccının
hükümleri terennüm eder. Ancak onun haccı İslam'da farz olan haccın yerini
tutmaz. Bundan sonra baliğ olup hacc yapabilecek güç ve imkanı bulursa İslam'ın
farzı olan haccı yerine getirmesi gerekir. Ebu Hanife cumhura muhalefet ederek:
Küçük çocuğun ihramı da haccı da sahih olmaz, bundan dolayı sevap da olmaz,
buna bağlı olarak haccın herhangi bir hükmü de terettüp etmez. Ebu Hanife'ye
göre çocuklar ancak alışması ve öğrenmesi için haccedilir. Haccın yasaklarını
öğretip uzak durup kaçınır. Aynı şekilde çocuğun namazı da sahih olmaz.
Dediğimiz sebebler dolayısı ile ona namaz kılması emredilir. Ebu Hanife'ye göre
diğer ibadetler de böyledir. Doğrusu ise cumhurun kanaatidir. Çünkü İbn Abbas
{r.a.)'ın rivayet ettiği hadise göre bir kadın bir çocuğu kaldırarak: Ey
Allah'ın Resulü! Bunun için hac var mı? diye sorunca. Allah Resulü:
"Evet" buyurmuştur.
"Safa ile Merve
arasındaki ilk sayımız bize yetti. " Maksat aramızdan Kıran haccı
yapanlara yettiğidir. Temettu haccı yapan kimseler için ise hacda Arafattan
dönüp ifada tavafını yaptıktan sonra Safa ile Merve arasında say etmesi mutlaka
gerekir.
"Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize bizden her yedi kişinin bir büyük baş ineğe
ve sığıra ortak olmamızı emretti." Medene (tercümede büyük baş) aslında
deve, sığır ve koyun hakkında kullanılır. Fakat çoğunlukla deve hakkında kullanılır.
Burada ondan maksat ise deve ve inektir. İlim adamları der ki: Deve ve inek
türü bedene (büyük baş)ın her biri yedi kişiye kurban olarak yeter. Bu hadis-İ
şerifte bunların her birisinin yedi kişiye yettiği ve her birisinin yedi
koyunun yerini tuttuğu hükmü anlaşılmaktadır. Ayrıca bu hadisde hediyelik
kurban ile kurbanlıklarda ortaklığın caiz olduğuna da delil vardır. Şafii ve
ona muvafakat edenler de bu görüştedir. Şafii'ye göre yedi kişinin bir büyük
başa ortak olmaları caizdir. Bunların dağınık ya da toplu olmaları, farz yahut
Nafile kurban kesen kimseler olmaları, hepsi Allah'a yakınlaştıncı bir ibadet
olma maksadı ile bunu yapmaları ile bir kısmının bu maksatla yaparken bir
kısmının et kastı ile katılmaları arasında hiçbir fark yoktur. Bu husus zaten
İbn Ömer ve Enes'den de rivayet edildiği gibi Ahmed de böyle demiştir. Malik de
şöyle demiştir: Eğer Nafile olarak kesiyorlarsa caizdir, farz olarak
kesiyorlarsa caiz değildir. Ebu Hanife ise şöyle demiştir: Eğer Allah'a
yakınlaşmak kastı ile yapıyoriarsa caizdir. Yakınlaşma niyetlerinin aynı veya
farklı olması arasında bir fark yoktur. Fakat bazıları yakınlaşmak (ibadet)
kastı ile yaparken bazıları et almak kastı ile yapıyorsa ortaklık için bu sahih
olamaz.
2933- Bana Muhammed b.
Hfitim de tahdis etti, bize Yahya b. Said, İbn Cüreyc'den tahdis etti, bana Ebu
Zubeyr, Cabir b. Abdullah (r.anh)'dan şöyle dediğini haber verdi. İhramdan
çıktıktan sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize Mina'ya
gideceğimiz zaman tekrar ihrama girmemizi emretti. (Cabir) dedi ki: Biz de
el-Abtah'dan itibaren ihrama girdik.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: "Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ihramdan çıktıkta sonra Mina'ya gideceğimiz vakit
ihrama girmemizi emretti. (Cabir) dedi ki: Biz de el-abtah'da ihrama
girdik." el-Abtah Mekke'nin Batha denilen yeridir. Muhassab'a bitişiktir.
"Minaya
gittiğimizde" ibaresi de önceki rivayette açıkça ifade ettiği gibi Terviye
günüdür. Bu hadisde Temettu haccı yapan ve Mekke'den hacc için ihrama girmek
isteyen herkesin Terviye gününden başka bir günde ihrama girmemesinin daha
faziletli olduğu şeklindeki Şafii mezhebi ile ona muvafakat edenlerin
görüşlerinin lehine delil bulunmaktadır. Malik ve başkaları ise Zülhicce'nin
başından itibaren ihrama girer demişlerdir. Mesele delilleri ile daha önceden
geçti. Onun: "el-Abtah'dan ihrama girdik" sözü de Mekke'li olan ile
Mekke de ikamet eden kimseler için Harem bölgesinin içinden hacc için ihrama
girmeyi caiz kabul edenler delil gösterebilirler. Bu mesele ile ilgili olarak
mezhep alimlerimizin iki görüşü bulunmaktadır: Bunların daha sahih olanına göre
hacc için ancak Mekke'nin içinden ihrama girmesi caizdir. Daha faziletli olanı
ise evinin kapısından itibaren ihrama girmesidir. Mescid-i Haram'dan ihrama
girmesi de denilmiştir.
İkinci görüşe Mekke'den
de Harem'in diğer yerlerinden de caizdir. Mesele daha önce mikatlar babında
geçmiş bulunmaktadır. İkinci görüşü kabul edenler Cabir (r.a.)'ın bu hadisini
delil gösterirler. Çünkü onlar Abtah'dan ihrama girmişlerdi. Abtah ise
Mekke'nin dışında ama Haremin içindedir. Birinci görüşü kabul edenler -ki o
daha sahihtir- şunları söyler:
Abtah'dan ihrama
girmelerinin sebebi onların orada konaklamış olmaları idi. Sınırları belli olan
mikattan beride olan herkesin mikatı daha önce mevakit babında geçtiği gibi
konakladığı yerdir. Allah en iyi bilendir.
2934- Bana Muhammed b;
Hatim de tahdis etti, bize Yahya b.
Said, İbn Cüreyc'den
tahdis etti. (H.) Bize Abd b. Humeyd de tahdis etti, bize Muhammed b. Bekr
haber verdi, bize İbn Cüreyc haber verip dedi ki: Bana Ebu'z-Zübeyr'in haber
verdiğine göre o Cabir b. Abdullah (r.anh)'ı şöyle derken dinlemiştir: Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) de ashabı da Safa ile Merve arasında sadece bir
tavaf (say) yapmışlardır.
Muhammed b. Bekr'in hadisi
rivayetinde: (Yani ilk tavafını diye eklemiştir).
Diğer tahric: Ebu
Davud, 1895; Nesai, 2986
AÇIKLAMA: "Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) de ashabı da Safa ile Merve arasında sadece bir
tavaf (say) yapmışlardır ki o da onun ilk tavafıdır." Kasıt Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile ashabından Kıran haccı yapanlardır. Bunlar
Safa ile Merve arasında sadece bir defa say yapmışlardır. Temettu haccı
yapanlar ise iki say yapmışlardır. Bir say umreleri için, bir diğer say kurban
bayramı birinci günü haccları için.
Bu hadisde Şafii ve ona
uygun kanaat belirtenlerin şu görüşlerinin lehine delil bulunmaktadır: Kıran
haccı yapana ifadası dolayısı ile sadece bir tavaf ve bir say yapmakla yükümlüdür.
Bu görüşü kabul edenler arasında İbn Ömer, Cabir b. Abdullah, Aişe (r.anha),
Tavus, Ata, Hasan-ı Basri, Mücahid, Malik, İbnü'l-Macişun, Ahmed, İshak, Davud
ve İbnü'l-Münzir de vardır. Bir kesim ise şöyle demişlerdir: İki tavaf ve iki
say yapması gerekir. Bu görüşü kabul edenler arasında Şa'bi, Nehai, Cabir b.
Yezid, Abdurrahman b. el-Esved es-Sevri, Hasan b. Salih ve Ebu Hanife de
vardır. Bu kanaat aynı zamanda Ali ve İbn Mesud'dan da nakledilmiştir.
İbnü'l-Münzir: Bu görüş, Ali (r.anh)'dan sabit değildir demektedir.
2935- Bize Muhammed b.
Hatim de tahdis etti, bize Yahya b. Said el-Kattan tahdis etti, bize İbn Cüreyc
haber verdi, bana Ata haber verip dedi ki: Cabir b. Abdullah (r.anhuma)'yı
benimle beraber başkalarının da bulunduğu bir sırada şöyle derken dinledim:
Bizler yani Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabı sırf hacc niyeti
ile ihrama girmiştik. Ata dedi ki: Cabir dedi ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) Zülhicce'nin dördüncü sabahı geldi ve bize ihramdan çıkmamızı emretti.
Ata dedi ki: (Allah Resulü): "İhramdan çıkın ve kadınlara yaklaşın"
buyurdu. (Ata dedi ki: Bununla birlikte bunu ona kesin bir emir olarak vermedi
ama kadınların ona helal olduğunu bildirmişti. Biz: Henüz bizimle Arafata
çıkmak arasında ancak beş gün varken o bize hanımlarımıza yaklaşmamızı emir
buyurdu. Bu halde Arafata zekerlerimizden meni damlayarak gitmiş olacağız
dedik. (Ata) dedi ki: Cabir eli ile böyle diyordu -bu arada ben onun böyle
yaparken elini hareket ettirdiğini görüyor gibiyim- (Cabir) dedi ki: Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) aramızda ayağa kalkarak şöyle buyurdu: "Siz
de biliyorsunuz ki aranızda Allah'tan en korkanınız, en doğrunuz ve en iyiniz
benim. Şayet kurbanlıklarım olmasaydı siz ihramdan çıktığınız gibi ben de
çıkacaktım. Eğer gelecekte geride bıraktığım bu hal ile karşılaşacak olursam
beraberimde kurbanlık getirmem. Artık ihramdan çıkınız. " Biz de ihramdan
çıktık, dinledik ve itaat ettik.
Ata dedi ki: Cabir dedi
ki: Ali de tayin edilmiş olduğu zekat toplama görevini yapıp geri geldi.
ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Ne diyerek ihrama
girdin?" sordu. Ali: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ne niyetle ihrama
girdiyse onunla diye cevap verdi. Bunun üzerine ResuluIlah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) ona: "O halde hediyelik kurbanlığın olsun ve ihramlık almaya
devam et" buyurdu. (Cabir) dedi ki: Ali Bunun için bir hediyelik kurban
hediye etti (satın aldı). Suraka b. Malik Cu'şum: Ey Allah'ın Resulü! Bu bizim
bu senemize mi hastır yoksa ebediyyen böyle mi olacaktır dedi. Allah Resulü:
"Hayır! Ebediyyen (böyle olacaktır)" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
2505; Nesai, 2872 -muhtasar-
AÇIKLAMA: "Bize
ihramdan çıkmamızı emretti. Ata dedi ki (Allah Resulü): İhramdan çıkın ve
kadınlara yaklaşın buyurdu ... " Yani Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) kadınlarla birlikte olmayı onlara kesin olarak emretmedi. Bunun onlara
mübah olduğunu söyledi ama vacip olarak yapmalarını istemedi. Ama ihramdan
çıkmaları ise beraberinde kurbanlık bulunmayan kimseler için kesin (azimet) bir
emir idi.
"Zekerlerimizden
men i damlarken Arafata gideceğiz." Bu Arafata çıkmadan kısa bir süre önce
kadınlarla birlikte olmalarına işarettir.
"Ali gönderilmiş
olduğu zekat toplama görevinden geldi ... Ali (r.anh) ona bir hediyelik
kurbanlık hediye etti." Siayer si harfi kesreli olarak söylenir. (Zekat
toplayıcılığı) Kadı lyaz dedi ki: Ali siayetinden döndü yani sadaka toplamak
üzere gönderildiği görevini ifa edip geri geldi demektir. Bazı alimlerimiz de
şöyle demiştir: Bu hadisden başkasında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in Ali (r.anh)'1 zekat toplamak için bir amil (toplayıcı) olarak değil
bir emir olarak göndermişti. Çünkü Haşimoğullarının zekat toplamak üzere
görevlendirilmeleri caiz değildir. Buna sebeb ise Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in el-fadl b. Abbas ve AbdülMuttalib b. Rabia'ya kendisinden böyle
bir görev istediklerinde sadaka (zekat) ne Muhammed'e ne Muhammed'in aline
helaldir demiş ve onları görevlendirmemişti.
Kadı lyaz dedi ki: Ali
(r.anh)'ın zekat ve benzeri diğer görevleri ecrini Allah'tan bekleyerek (maddi
bir ücret almamak üzere) yapmış olma ihtimali vardır. Yahut da bu iş için ona
verilen ücret zekattan başka bir kaynaktan verilmiş olabilir. Böyle bir
açıklama onun "siayetinden: zekat toplama görevinden" sözüne daha
uygun bir açıklamadır. Çünkü siaye özel olarak zekat toplamak hakkında
kullanılır. Kadi İyaz'ın açıklamaları bunlardır. Onun bu açıklamaları güzel
olmakla birlikte siayetin zekat toplamaya has bir iş olduğunu söylemesi böyle
değildir. Çünkü mutlak olarak her türlü vilayet (devlet, kamu) görevi
kullanılabilir. Çoğunlukla zekat görevi için kullanılmakla birlikte bu
böyledir. Sözünü ettiğim hususa delil teşkil edenlerden birisi de daha önce
Huzeyfe (r.anh)'ın Müslim'in Sahih'inde İman Kitabı'nda geçen hadis-i şeriftir.
Emanetin kaldırılması ile ilgili hadisde o şunları söylemişti: Gerçekten benim
üzerimden öyle bir zaman geçti ki aranızdan hanginizle alışveriş yaptığıma
aldırmam. Çünkü eğer alışveriş yaptığım kişi bir müslüman ise kesinlikle onun
dinine bağlılığı bana zarar vermekten kendisini alıkoyar. Eğer Nasrani ya da
Yahudi ise onun saisi onu bana geri getirecektir." Kastettiği ise onun
üzerindeki vali veya görevlidir. Allah en iyi bilendir .
"Ali (radıyallilhu
anh) zekat toplama görevinden döndü ... ve Ali ona bir hediyelik kurban hediye
etti." Bu hadisten biraz sonra Müslim, Ebu Musa el-Eş'ari (r.a.)'ın şu
hadisini zikredecektir "dedi ki: Devesini Batha'da çöktürmüş iken
ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna vardım. Bana: haccettin
mi? dedi ben: Evet dedim. Ne niyet ettin? Dedi. Ben: Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in niyeti gibi bir niyet ile lebbeyk dedim dedi. ResuluIlah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) güzel yaptın, haydi Beyt'i tavaf et, Safa ile Merve arasında
say et sonra ihramdan çık buyurdu." Yine Ebu Musa'dan gelen diğer
rivayette "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: Ne niyetle ihrama
girdin? Sormuş. O: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in niyeti ile ben de
ihrama girdim diye cevap verince Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): Peki
beraberinde kurbanlık var mı? Buyurunca ben: Hayır dedim. Allah Resulü: Beyt'i
tavaf et, Safa ile Merve arasında say yap sonra ihramdan çık buyurdu."
Bu iki hadis şarta bağlı
olarak ihrama girmenin sahih olduğunu ittifakla ortaya koymaktadır. Bu da bir
kimsenin filan kişi ihrama hangi niyetle girdi ise o niyetle o ihrama girmesi
demektir. Böyle bir niyetle ihrama girmesi gerçekleşir ve o da o filan kişinin
ihrama girdiği niyet ile o da ihrama girmiş olur. Fakat iki hadisin son
kısımları ihramdan çıkış hususunda farklılık arzetmektedir. Ali (radıyallilhu
anh)'a ihramlı halinde kalmasını emrettiği halde Ebu Musa'ya ihramdan çıkmasını
emir buyurmuştur. Sonları arasındaki bu farklılığın sebebi her ikisinin de Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ihramı ile ihrama girmiş olmaları idi. Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte de kurbanlıkları vardı. Ali,
beraberinde kurbanlık bulunması bakımından onunla ortak vasıfta idi. Bundan
dolayı ona Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kurbanlıkları sebebi ile
ihramlı halde kalmaya devam ettiği gibi ona da ihramlı halinde kalmasını emir
buyurmuştur. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kıran haccı yapmışlı böylelikle
Ali (radıyallilhu anh) da Kıran haccı yapmış oldu.
Ebu Musa ile birlikte
ise hediyelik kurban yoktu. Böylelikle o da şayet Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ile birlikte kurbanlık olmasaydı Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
hükümlerine tabi olmuş olacaktı. Diğer taraftan Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): Eğer kurbanlık olmasaydı bunu umreye dönüştürecek ve ihramdan çıkmış
olacaklı. Bundan dolayı Ebu Musa'ya böyle yapmasını emir buyurdu. İşte her
ikisine farklı emir vermesinin sebebi bundandır. Sözünü ettiğimiz husus esas
alınmıştır. Doğrusu budur. Hattabi ve Kadi İyaz ise bunları kabul edilemeyecek
iki farklı şekilde tevil etmişlerdir. Allah en iyi bilendir.
"Ali Bunun için bir
hediyelik kurban hediye etti." Bununla hediyelik kurban satın aldı demek
istemiştir. Yoksa bu kurbanlığı topladığı zekattan değildi. Bu iki hadisde
Şafii'nin ve ona muvafakat edenlerin kanaatlerinin lehine delil bulunmaktadır.
Buna göre muallak (şartlı) ihram sahihtir. Bu da Zeyd'in ihrama giriş niyeti
gibi bir ihrama niyet eder. Böylelikle bu şekilde şartlı niyet eden kişi de
Zeyd'in durumunda olur. Eğer Zeyd hacc niyeti ile ihrama girmişse kendisi de
aynı şekilde hacc niyeti ile ihrama girmiş olur. Eğer umre niyeti ile girmişse
o da umre niyeti ile girmiş olur. Her ikisini de niyet ederek girmişse o
şekilde o da ihrama girer. Eğer Zeyd mutlak olarak ihrama girmişse bu da mutlak
bir ihram ile ihrama girmiş olur. Onu dilediği gibi hacc ya da umre hakkında
geçerli kabul eder. Zeyd'in sonradan tayin etmesine uygun bir tayin yapmak
zorunda değildir. Bu meselenin fıkıh kitaplarında pek çok ve meşhur fer'i
meselesi daha vardır ki ben bunları Şerhü'I-Mühezzeb'de toplamaya gayret ettim.
Hamd Allah'a mahsustur.
"Süraka b. Malik b.
Cu'şum: Ey Allah'ın Resulü! Bu bizim bu yılımıza mı hastır yoksa ebediyyen
böyle mi olacaktır dedi. Allah Resulü: Ebediyyen böyle olacaktır buyurdu.
Diğer rivayette ise:
"Süraka b. Cu'şum kalkıp: Ey Allah'ın Resulü! Bu bu sene bize mi hastır,
yoksa ebediyyen böyle mi olacaktır? dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) parmaklarını birini diğerine geçirerek: Umre haccın içine girmiştir
-iki defa tekrarladı- hayır bu ebediyyen ve ebediyyen böyle kalacaktır
buyurdu."
İlim adamları Bunun ne
anlama geldiği hususunda farklı görüşlere sahiptirler.
Bu görüşlerin en sahihi
aynı zamanda ilim adamlarının büyük çoğunluğunun kabul ettiği görüş olup şu
manadadır: Umrenin kıyamet gününe kadar hacc aylarında yapılması caizdir.
Bundan kasıt ise cahiliyye dönemi insanlarının hacc aylarında umrenin
yapılamayacağına dair iddialarını çürütmektir.
İkinci görüşe göre bu
Kıran haccının caiz olması anlamındadır. İfadenin takdiri de şöyledir: Umrenin
fiilleri kıyamet gününe kadar haccın fiillerinin içine girmiştir.
Üçüncü görüş ise umrenin
vacip olmadığını söyleyenlerin bazılarının yorumudur. Onlar derler ki: Bu
umrenin düşmesi demektir. Yani umrenin haccın içine girmesi, vücubunun sakıt
olması hakkındadır. Böyle bir açıklama zayıf ya da batıldır. Zaten hadisin
bağlamı da Bunun batıl olmasını gerektirmektedir.
Dördüncü görüşü de
Zahiri mezhebine mensub bazılarının tevilidir.
Buna göre hadis haccın
feshedilerek umreye niyet edilmesinin caiz olduğu anlamındadır. Bu da aynı
şekilde zayıf bir açıklamadır.
2936- Bize İbn Numeyr
tahdis etti, bana babam tahdis etti, bize Abdülmelik b. Ebu Süleyman, Ata'dan
tahdis etti, o Cabir b. Abdullah (r.anhuma)'dan şöyle dediğini rivayet etti:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte hacc niyeti ile ihrama
girdik. Mekke'ye geldiğimizde bize ihramdan çıkmamızı ve onu umre kabul
etmemizi emir buyurdu. Böyle bir iş bize çok ağır geldi. Bundan dolayı
göğüslerimiz daraldı. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bu husus ulaştı.
Acaba ona semadan ulaşan bir şey miydi yoksa insanlar tarafından ona
ulaştırılan bir şey miydi bilemiyoruz. Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Ey
insanlar! İhramdam çıkın. Eğer beraberimdeki hediye kurbanlıklar olmasaydı
sizin yaptığınız gibi yapardım." (Cabir) dedi ki: Bunun üzerine biz de
ihramdan çıktık, hatta kadınlarla beraber olduk ve ihramlı olmayanın
yaptıklarını yaptık. Nihayet Terviye günü olup Mekke'yi de arkamıza alınca hacc
niyeti ile ihrama girdik.
Diğer tahric: Buhari,
2437
AÇIKLAMA: "Nihayet
Terviye günü gelip Mekke'yi arkamıza alınca hacc niyeti ile ihrama
girdik." Bu hadisde, Şafii'nin ve ona muvafakat edenlerin şu görüşlerinin
lehine delil bulunmaktadır. Temettu haccı yapan ve Mekke de bulunan ama hacc
için ihrama girmek isteyen herkes için sünnet olan terviye günü ihrama
girmesidir. Terviye günü ise Zilhicce'nin sekizinci günüdür. Mesele daha önce
birkaç defa geçmişti.
"Mekke'yi arkamıza
alınca" yani Mina'ya gitmek istediğimiz zaman ihrama girince.
2937- Bize İbn Numeyr de
tahdis etti, bize Ebu Nuaym tahdis etti, bize Musa b. Nafi' tahdis edip dedi
ki: Terviye gününden dört gün önce umre ile Temettu yaparak Mekke'ye geldim.
İnsanlar: Şimdi senin haccın Mekke'mi olacak? dediler. Bunun üzerine Ata b. Ebu
Rebah'ın yanına girip ona fetva sordum. Ata dedi ki: Bana Cabir b. Abdullah
el-Ensari (r.a.)'ın tahdis ettiğine göre o Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ile beraberinde kurbanlık götürdüğü sene haccetmişti. O vakit yalnız
hacc niyeti ile (haccı ifrat) ihrama girmişlerdi.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "İhramınızdan çıkınız, Beyt'i tava! edin, Sa!a ile
Merve arasında say yapın, saçlarınızı kısaltın ve ihramdan çıkmış, ihram
yasakları size helal olmuş olarak devam edin. Nihayet Terviye günü gelince hacc
niyeti ile ihrama girin ve önceden yaptığınızı mut'a (Temettu haccının umresi)
kabul edin" buyurdu.
Ashab: Biz hacca ismen niyet
etmiş iken onu nasıl mut'a (Temettu haccı umresi) yapabiliriz ki? dediler.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Size emrettiğimi yapın. Çünkü
eğer ben beraberimde kurbanlık getirmemiş olsaydım size verdiğim emrin aynısını
yapacaktım. Ama hediy (kurbanlık) yerine ulaşıncaya kadar ihramda yapılması
yasak olan hiçbir şeyi yapmak bana helal değildir" buyurdu. Onlar da
emrolunanı yaptılar.
Diğer tahric: Buhari,
1568
AÇIKLAMA: "Bana
Cabir b. Abdullah el-Ensari (r.anh)'ın tahdis ettiğine göre o ... hacc etti. ..
Önceden yaptığınız umreyi (Temettu haccını) mut'ası (umresi) yapın." Şunu
belirtelim ki bu ifadelerde takdim ve tehir vardır. ifadenin takdiri şöyledir:
Önce yalnız hacc için niyet edip ihrama girdiler, Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) de: "Bu ihramınızı umre yapın ve umrenin gerektirdiği amelleri
yaparak ihramdan çıkın." işte haccın feshedilip umreye dönüştürülmesinin
anlamı da budur. ilim adamları bu fesih hakkında ihtilaf etmişlerdir. Acaba o
seneye özel olup ashab-ı kirama has mıydı yoksa hem onlar için hem başkaları
için kıyamet gününe kadar baki midir? Ahmed ve Zahiri mezhebi mensublarından
bir kesim bu özel olmayıp aksine kıyamet gününe kadar bakidir. Dolayısı ile
hacc niyeti ile ihrama girmiş ve beraberinde kurbanlık bulunmayan herkesin
ihramını umreye dönüştürmesi ve umre amellerini yaparak ihramdan çıkması
caizdir.
Malik, Şafii, Ebu Hanife
ve selef ile haleften ilim adamlarının büyük çoğunluğu: Bu o seneye mahsus ve
onlara özeldi. Ondan sonra caiz değildir. O senede onlara bu emrin veriliş
sebebi daha önce cahiliyenin uygulaması olan hacc aylarında umrenin haram
olduğu şeklindeki kanaatlerine muhalefet etmek içindi demişlerdir.
Bu büyük çoğunluğun
lehine gösterilebilecek delillerden birisi de Ebu Zer (r.anh)'ın bundan biraz
sonra Müslim'in zikredeceği şu hadis-i şeriftir: "Haccda mut'a (hacc
niyetini umreye dönüştürüp Temettu haccı yapmak) özel olarak Muhammed
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabına aitti."
Bundan maksadı ise haccı
feshedip umreye dönüştürmek ve umre yapmaktı. Nesai de de el-Haris b. Bilal'in
babasından şöyle dediğine dair rivayeti yer almaktadır: Ben, ey Allah'ın
Resulü! Haccın feshedilmesi bize özel midir yoksa genel olarak bütün insanlar
için midir? dedim. Allah Resulü: "Hayır bize özeldir" buyurdu.
Süraka'nın hadisinde
sözkonusu edilen: Bizim bu yılımıza mı hastır yoksa ebediYY2n böyle mi
olacaktır?" sorusuna: "Ebediyyen hep böyle olacaktır"
buyurmasının anlamı da şudur: -Daha önce açıklandığı gibi- hacc aylarında umre
yapmanın caizliği ebediyyen devam edecektir.
Bu hadislerin rivayet
yollarının toplamında varılan sonuç şudur: Hacc aylarında umre yapmak kıyamet
gününe kadar caizdir. Aynı şekilde Kıran haccı da bu şekildedir. Fakat haccı
feshedip umreye dönüştürmek o seneye mahsus bir özellikti. Allah en iyi
bilendir.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Nihayet terviye günü gelince hacc niyeti ile ihrama
girin ... Size emrettiğim gibi yapardım." Bu buyruk Şafii, Malik ve onlara
muvafakat edenlerin şu görüşlerinin lehine açık bir delildir:
İfrad haccı daha çok
tercih edilir ve ashabın çoğunluğu da hacc niyeti ile ihrama girmişlerdir.
Ashab'ın Temettu haccı yaptıklarını söyleyen ravilerin rivayetleri de sonunda
onlar Temettu haccı yaptılar anlamını kastettiği şeklinde tevil edilir. Nitekim
bu babın baş taraflarında bu husus böylece açıklanmıştı. Ayrıca bunda Mekke de
bulunup da haccetmek isteyen kimsenin hacc niyeti ile Terviye gününden itibaren
ihrama gireceği hususunda Şafii ve ona muvafakat edenlerin lehine de delil
ihtiva etmektedir. Bu meseleyi defalarca zikretmiş bulunuyoruz.
2938- Bize Muhammed b.
Ma'mer b. Rib'i el-Kaysi de tahdis etti, bize Ebu Hişam, el-Muğire b. Seleme
el-Makdumi, Ebu Avane'den tahdis etti, o Ebu Bişr'den, o Ata b. Ebu Rebah'dan,
o Cabir b. Abdullah (r.anhuma)'dan şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte hacc için niyet etmiş ve ihrama
girmiş olarak geldik. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize bu
niyetimizi umreye dönüştürerek ihramdan çıkmamızı emir buyurdu. (Cabir) dedi
ki: Onunla birlikte kurbanlık vardı, o bakımdan o bu hacc niyetini umreye
dönüştüremedi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
18- HACC VE UMRE
İLE MUT'A (TEMETTU HACCI) HAKKINDA BİR BAB