SAHİH-İ MÜSLİM |
HAC |
66- HEDİYELİK KURBANA
YOLDA SAKATLANMASI HALİNDE NE YAPılıR BABI
3203-377/1- Bize Yahya b. Yahya tahdis
etti, bize Abdülvaris b. Said,
Ebu't-Teyyah ed-Dubai'den
haber verdi. Bana Musa b. Seleme el-Hüzeli tahdis edip dedi ki: Sinan b. Seleme ile birlikte umre
yapmak üzere yola çıktım. Sinan beraberinde bir hediyelik kurbanı da sevk
ederek yola koyulmuştu. Ancak devesi yolda takatsiz ve bitkin düştü. O da onun
durumu dolayısı ile eğer bu hayvan yürüyemezse ben bunu nasıl götürebilirim
diye çaresiz düştü ve: Şehre varırsam mutlaka bunun hakkında iyiden iyiye
soruşturacağım dedi.
(Musa) dedi ki: Kuşluk
vaktine erdim. Batha'ya indiğimiz vakit Sinan: Haydi İbn Abbas'ın yanına gidip onunla konuşalım dedi. Ona
devesinin halini zikretti. İbn Abbas: Tam da bilene
geldin dedi. Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bir adam ile birlikte onaltı deve göndermiş ve develer hususunda ona vekalet vermişti. Adam yola koyulduktan sonra geri dönerek:
Ey Allah'ın Rasulü! Bu develerden yolda kalan olursa
ben ona ne yapayım? dedi. Allah Rasulü: "Onu
boğazla, sonra boynunda gerdanlık olarak takılmış bulunan ayakkabılarını kanına
boya, sonra o kanlı ayakkabıları hörgücünün yan tarafına bırak. Ondan sen de
seninle beraber yol arkadaşlarından herhangi bir kimse de yemesin. "
Diğer tahric: Ebu Davud,
1763
AÇIKLAMA: "Ebu't-Teyyah ed-Dubai" Ebu't-Teyyah'ın adı, Yezid b. Humeyd el-Basri olup Dubaya b. Kays b.
Salebe b. Ukabe b. Sa'b b.
Ali b. Bekr b. Vail b Kasıt
b. Heneb b. Aksa b. Ra'mi
b. Cedile b. Esed b. Rabia
b. Nizar b. Ma'b b. Adnan
oğullarına mensuptur. es-Semani dedi ki: Bu kabilenin
çoğunluğu Basra'ya yerleşmiştir. Basra'da onlara nisbet
olunan bir mahalle de vardı.
"Önüne katıp
sürdüğü bir deve ile yola koyuldu. Deve yolda takatsiz düştü." Buradaki
"ezhafe: takatsiz düştü" fiilinde hemze
fethalı, ze harfi sakin, ha harfi fethalıdır.
Muhaddislerin rivayeti böyledir. Bu hususta aralarınde.
bir görüş ayrılığı yoktur. Hattabi dedi ki:
Muhaddisler bunu böylece söylerler.
Doğrusu ve daha güzel
olanı hemzenin ötreli olarak "uzhifet"
şeklinde söylenmesidir. Çünkü deve ayağa kalktığı taktirde zehafe
de ezhafe de denilir.. Böylelikle Hattabi'nin
aslında bunu kabul etmeyişinin kabul edilebilir olmadığı, her iki söyleyişin de
caiz olduğu anlaşılmaktadır. Ezhafe ise aşırı
yorgunluktan, bitkinlikten durdu anlamındadır.
"Eğer bu hayvan
yürüyemezse bunu nasıl götürürüm diye çaresiz kaldı." Burada (çaresiz
kaldı anlamı verilen) "feayyiye" fiili el-Meşarik ve el-Metali' sahibinin zikrettiğine göre üç
şekilde rivayet edilmiştir. Birincisi cumhurun rivayeti olup aciz düşmek
anlamında "i'ya" den iki yeli olarak "ayyiye'' rivayetidir. Yani eğer bu hayvan yolda kalıp
yürüyemeyecek olursa buna nasıl bir uygulama yapacağı hususundaki hükmünü
bilmekten acze düştü demek olur. İkincisi şeddeli tek bir ye ile "ayye" şeklidir. Bu da birincisi ile aynı anlamda bir
söyleyiştir. Üçüncüsü ise ayn harfi ötreli, nun harfi kesreli bir şeye itina göstermek ve onu önemsemek
anlamında "uniye" şeklidir.
"Yürüyemezse"
yani bitkin ve bitab düşüp yerinde durur, ileri
gidemezse demektir. 'Ebu Ubeyd dedi ki: Bedevilerden
birisi, "ibda (bitkinlik, yürüyememek)" ancak tökezlemekle ve
topallamakla birlikte olur, demiştir.
"Eğer şehre varacak
olursam buna dair iyice soruşturma yaparım." Nüshaların birçoğunda "kadimtülbeled: şehre varırsam" şeklinde bazılarında
ise "kadimtülleylete: bu
"Edhaytu: Kuşluk vaktine erdim, eriştim." el-Metali
sahibi "edhaytu: kuşluk vaktine vardım,
eriştim" demektir demiştir.
İbn Abbas'a soru sorduklarında: "Tam bir bilene
geldin" demesi insanın ihtiyaç olması halinde kendinden bir dereceye kadar
överek söz etmesinin caiz olduğuna delildir. İbn Abbas'ın
bunu sözkonusu etmesi ise dinleyenin vereceği habere
gerektiği gibi itina göstermesi, kendisini dinlemeye onu teşvik etmesi ve bu
bilginin kesin bir bilgi olduğunu ona anlatması içindir.
"Ey Allah'ın Rasulü, Eğer bunlardan birisi yürüyemeyecek olursa ne
yapayım ... " bu buyruktan bir takım hükümler anlaşılmaktadır. Bazıları
şunlardır:
1. Hediyelik kurban eğer
yoluna devam edemeyecek olursa kesilmesi ve yoksullar gelip ondan alsınlar diye
orada bırakılması kap eder. Kurbanlık sahibinin ve kafilede onunla birlikte
bulunanların ondan yemesi haramdır. Yol arkadaşının kurbanlıkta onunla ortak
olması ile ortak olmaksızın yolculuk yapanlar bulunması arasında bir fark
yoktur. Onların kurbanlıktan yemelerinin yasaklanış sebebi ise bazı kimselerin
vakti gelmeden önce onu boğazlamaya yahut da onu kusurlu bir hale getirmeye
kalkışmasının önünü kesmektir.
İlim adamları yola devam
edemeyecek hale geldiği için kestiği hediyelik kurbanlıktan yemek hususunda
farklı görüşlere sahiptirler. Şafii der ki: Şayet bu kurbanlık nafile ise ona
istediği gibi muamele yapabilir. İsterse satabilir, kesebilir, yiyebilir,
yedirebilir ve daha başka şekillerde de tasarrufta bulunabilir. Onu kendi
haline bırakma hakkı da vardır. Bütün bunlardan ötürü ona bir şey düşmez. Çünkü
bu onun mülküdür. Eğer adanmış bir hediyelik kurban ise onu kesmesi gerekir.
Şayet telef oluncaya kadar onu bırakırsa onun tazminatını verir. Tıpkı bir
emaneti korumakta ihmalkarlık gösterip telef olması halinde olduğu gibi. Eğer
bu kurbanlığı kesecek olursa ona gerdanlık olarak taktığı ayakkabıyı kanına
bulayıp hörgücünün yan tarafına koyar ve deveyi olduğu yerde bırakır.
Böylelikle oradan geçip giden kimseler onun bir hediyelik olduğunu anlayıp
ondan yesin. Bunu hediyelik olarak gönderenin de onu sürenin de yularından
çekip götürenin de ondan yemesi caiz değildir. Zenginlerin ise ondan yemesi
mutlak olarak caiz değildir. Çünkü hediyelik kurbanlıklar yoksulların hakkıdır.
Başkalarının ondan yemesi caiz değildir. Onların yol arkadaşlarından olmayan
fakirlerin yemesi caiz olmakla birlikte beraberlerindeki yol arkadaşı
fakirlerin yemesi caiz değildir.
Yol arkadaşlarından
kasıt nedir? Mezhep alimlerimizin bu hususta iki görüşü vardır:
a. Bunlar hediyelik
gönderen kimse ile yemekte ve başka hususlarda birlikte olan kimselerdir.
Kafilenin geri kalanları onun yol arkadaşı sayılmazlar.
b. Daha sahih olan görüş
olup hadisin zahirinin, Şafii'nin ifadesinin zahirinin ve mezhep alimlerimizin
çoğunluğunun sözlerinin gerektirdiği anlamdır. Buna göre yol arkadaşlarından
kasıt kafilenin tamamıdır. Çünkü yol arkadaşlarını alıkoyan sebep o hediyelik
kurbanlığın yoluna devam edemeyişidir. Bundan dolayı ise Mfilede
bulunanların hepsi etkilenir.
Eğer kafiledekilere
ondan yemeyi caiz görmeyip çölde bırakılmasını kabul edersek o taktirde yırtıcı
hayvanlara yem olur. Bu ise malı boşu boşuna zayi etmektir denilirse biz de
şöyle deriz: Hayır! Bu yolla mal zayi edilmiş olmaz. Aksine çoğunlukla görülen
adet şudur: Çöllerde yaşayanlar ve başkalar hacıların konakladıkları yerleri
düşürülen şeyleri ve benzerlerini almak için takip ederler. Hatta bazen bir
kafilenin arkasından bir başka kafile dahi gelebilmektedir. Allah en iyi
bilendir.
"Yol
arkadaşları" anlamındaki "rufka" re
harfi kesreli olarak "rifka" diye de
söylenir. Bunlar iki meşhur söyleyiştir.
İbn Abbas (r.a.)'ın rivayet ettiği
hadiste "Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) on altı deve gönderdi" sonraki
diğer rivayette: "on sekiz deve denilmesi ile ilgili olarak her ikisinin
iki ayrı vak'a olması mümkündür. Tek bir vak'a olması da mümkün olabilir. Kasıt da on sekiz
olabilir. Çünkü on altı demekle fazlası nefyedilmiş olmaz. Çünkü böyle bir mana
çıkarmak mefhumi adet ile alakalıdır. Mefhumi adete göre ise uygulama yapılmaz. Allah en iyi
bilendir.
3204- .. ./2- Bunu bize
Yahya b. Yahya, Ebu Bekr b.
Ebu Şeybe ve Ali b. Hucr da tahdis etti. Yahya: Bize
İsmail b. Uleyye, Ebu Teyyah'dan haber verdi, derken diğer ikisi, tahdis etti, dedi. O Musa b. Seleme'den,
o İbn Abbas'dan rivayet
ettiğine göre Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bir adam ile birlikte on sekiz deve
gönderdi, deyip sonra da hadisi Abdulvaris'in hadisi
ile aynı şekilde zikretti ve hadisin baş tarafını da zikretmedi.
3205-378/3- Bize Ebu Gassan el-Mismaitahdis
etti ... Sinan b. Seleme'nin İbn
Abbas'dan rivayet ettiğine göre Züeyb
Ebu Kabisa kendisine şunu tahdis etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
onunla birlikte develeri gönderir sonra da: "Şayet aralarından herhangi
birileri yoluna devam edemeyecek olup öleceğinden korkarsan onu boğazla. Sonra
onun (gerdanlık olarak takılmış olan) ayakkabısını kanına bula, sonra da onu
hörgücünün yan tarafına koy. Ondan sen de yeme, yol arkadaşlarından herhangi
birisi de yemesin" buyururdu.
Diğer tahric: İbn Mace,
3105
Sonraki sayfa için aşağıdaki
link’i kullan:
67- VEDA TAVAFININ
VACİB OLMAKLA BİRLİKTE AY HALİ OLANDAN VÜCUBUNUN DÜŞTÜĞÜ BABI