|
|
Firuz,
kardeşi Hürmüz'e karşı zafer kazanıp hükümdar olunca, adaleti yaygınlaştırıp
halka güzel muamele etti. Son derece dindar olan Firuz tebaasına karşı bahtsız
ve uğursuz olmuştu. Hükümdarlığı döneminde birbirini takip eden yedi yıl
müddetle ülkesini kıtlık sarmış, nehir ve kanalların suları tamamen çekilmiş,
Dicle'nin suyu azalmış, ağaçlar kurumuş, ülkesinin dağ ve ovalarındaki ekinler
kuruyup sararmış, kuşlar ve vahşi hayvanlar ölmüş, bütün halk açlık ve şiddetli
sıkıntılara maruz kalmıştı. Bunun üzerine Firuz bir yazıyla halka kendilerinden
haraç, cizye ve hiç bir verginin alınmayacağını duyurdu. Sonra tekrar bir
yazıyla ahaliye, yanlarında stok edilmiş halde yiyecek maddesi bulunan herkesin
bunları diğer ihtiyaç sahipleriyle paylaşmalarını ve zengin fakir herkesin
kıtlık karşısında eşit ve bir olmalarını ilan edip bildirdi. Ayrıca her hangi
bir şehir veya kasabada açlıktan bir insanın öldüğünü haber aldığı takdirde,
ölen kişinin bulunduğu şehir veya kasaba halkını şiddetle cezalandırıp tenkil
edeceğini ilan etti. Firuz'un uyguladığı bu mükemmel siyaset neticesinde,
kıtlık yıllarında Erdeşir-Hurre'ye bağlı bir kasabada ölen kişi hariç, hiç
kimse açlıktan ölmemişti. Neticede Firuz dua edip Allah'a yalvardı ve duasının
kabul edilmesi üzerine kıtlık ortadan kalktı ve ülke tekrar eski bolluk
yıllarına kavuştu.
Nihayet
düşmanlarını kahredip yendikten, ülke ve halk canlanıp dirildikten sonra Firuz
bu defa Akhunlarla savaşmak üzere harekete geçti. Firuz'un gelmekte olduğunu
duyan Akhun hükümdarı İhşenvar (Ahaşnuvar ?) korkuya kapıldı. Bunun üzerine
adamlarından birisi ona: "Kollarımı ve ayaklarımı kes, sonra beni Firuz'un
geçeceği yol üzerine bırak. Aileme ve çocuklarıma iyi bak. Ben Firuz'un
çaresine bakarım." dedi. Hükümdar adamının dediğini yaptı ve onu Firuz'un
geçeceği yolun üzerine bıraktı. Daha sonra Firuz yoldan geçerken onu gördü ve
halini sordu, bunun üzerine adam: "Ben, hükümdarım İhşenvar'a: ''Senin
Firuz'a gücün yetmez'' dedim, o da beni bu hale getirdi. "Ben sana bu güne
kadar hiç bir hükümdarın geçmediği en kısa bir yol göstereceğim." dedi.
Firuz bu adamın sözüne aldandı ve onun kılavuzluğunda askerleriyle birlikte
yola koyuldu. Firuz askerleriyle beraber bir hayli mesafe katetti. Nihayet bu
adam geri dönemeyecekleri bir noktaya geldiklerinde durumunu açığa vurup işin
iç yüzünü onlara bildirdi. Bunun üzerine Firuz'un adamları: "Ey hükümdar!
Biz seni uyarıp sakındırdık, fakat dinlemediniz. Şu anda her hal-ü karda
ilerlemekten başka çaremiz yoktur." dediler. Bu durum karşısında
ilerleyerek düşmanları olan Akhunlara ulaştılar. Fakat bu sırada susuzluktan
ölmek üzereydiler; hatta pek çoğu susuzluktan ölmüştü. Firuz ve askerleri bu
duruma düşünce İhşenvar'a sulh teklifinde bulundular. Bu teklifte, Firuz ve
askerlerinin geri dönmelerine müsaade edilecek ve bir daha Firuz bu ülkeye
savaş için gelmeyecekti. Nihayet taraflar arasında sulh anlaşması yapıldı ve
Firuz sulhle ilgili bir belge yazıp imzaladıktan sonra ülkesine geri döndü.
Firuz
memleketine dönüp bir müddet kaldıktan sonra, hamiyet ve gayreti onu tekrar
İhşenvar'ın üzerine yürümeğe sevk etti. Vezirleri onun daha önce yapmış olduğu
sulh anlaşmasını bozmasının doğru olmayacağını söyledilerse de, sözlerine kulak
asmadı ve İhşenvar'ın üzerine yürüdü. Nihayet iki taraf birbirlerine
yaklaştıkları zaman, İhşenvar'ın emriyle ordugahının arkasında on arşın
genişliğinde ve yirmi arşın derinliğinde büyük bir hendek kazıldı, bu hendeğin
üzeri hafif tahtalarla kapatılıp üzerine toprak serpildi. Sonra İhşenvar ve
askerleri bu hendeğin gerisine çekildiler. Firuz, İhşenvar'ın geri çekildiğini
duyunca hezimete uğratacağına inanarak onun peşine takıldı, fakat Firuz ve
askerleri önlerinde hendek bulunduğunu bilmiyorlardı. Neticede Firuz ve
askerleri hendeğe düşüp öldüler. Bundan sonra İhşenvar, Firuz'un karargahına
gelip burada bulunan her şeyi ganimet olarak aldı; bu arada Firuz'un
hanımlarını ve mübezan mübezi de esir etti. Sonra Firuz'un ve onunla birlikte
hendeğe düşüp ölenlerin cesetlerini çıkarıp sandukalara koydurdu.
Bir
rivayete göre Firuz, İhşenvar'ın kazdırdığı hendeğin başına geldiği zaman
hendeğin üzeri örtülü değildi. Bu yüzden Firuz karşı tarafa geçmek için
hendeğin üzerine köprüler kurdurdu ve İhşenvar'ın askerlerinin bulunduğu tarafa
geçti, geri dönüşte faydalanmak için de geçtiği yere bayrak ve işaretler koydurdu.
Nihayet iki tarafın askerleri karşı karşıya geldiklerinde İhşenvar ortaya
çıkarak Firuz'a daha önce aralarında yapmış oldukları sulh anlaşmasını
hatırlattı ve ahdi bozmanın ceza ve tehlikesini bildirip onu uyardı, fakat
Firuz inadında direnip onun uyarısını reddetti. Bu arada Firuz'un adamları
araya girip onu caydırmağa çalıştılarsa da Enlz kararından vazgeçmedi; ancak
askerleri ne de olsa aralarında bir sulh anlaşması olduğundan savaşa karşı
isteksizlik gösterdiler. Nihayet Firuz'un savaşmakta direnmesi üzerine İhşenvar
aralarındaki anlaşma belgesini bir süngÜnün ucuna takarak havaya kaldırdı ve:
"Allah'ım! Bu anlaşma metninin icabı olarak ona cezasını ver, taşkınlık ve
azgınlığını kendi başına musallat kıl!" dedikten sonra hemen onunla savaşa
tutuştu. Neticede Firuz ve askerleri hezimete uğradılar ve geri döndüklerinde
hendek üzerine kurdukları köprülerin bulunduğu yeri şaşırıp hendeğin içerisine
düştüler. Firuz ve pek çok askeri burada öldü, İhşenvar ise onların mallarını,
hayvanlarını ve yanlarında bulunan her şeylerini ganimet olarak aldı ve böylece
bütün Horasan bölgesine hakim oldu. Bu sırada Firuz'un hezimete uğradığını
haber alan Fars ahalisinden Suhra adında saygı ve itibar gören birisi yanına
cengaver bir süvari grubu alarak harekete geçti ve durum hakkında bilgi
edinınek maksadıyla yola çıktı. Bir rivayette Firuz'un, İhşenvar'ın üzerine
yürüdüğü zaman yerine Sicistan bölgesinin sahip ve hakimi olan Suhra'yı halef
bıraktığı söylenir. Nihayet Akhunların hükümdarı İhşenvar ile karşılaşan Suhra
O'nu Horasan'dan sürüp çıkardı ve Firuz'un karargahından almış olduğu esirleri,
malları ve diğer şeyleri alıp ülkesine döndü. Suhra'nın bu başarısından dolayı
Fars halkı O'na son derece saygı gösterdiler; hatta onu hükümdardan sonra en
büyük kişi kabul ettiler. Akhunların ülkesi ise Toharistan idi. Akhun hükümdarı
taht kavgası yüzünden çıkan savaşta kendisinden kardeşi Yezdecird'e karşı
yardım isteyen Firuz'a Talekan'ı da bağışlamıştı.
Firuz'un
hükümdarlığı yirmi altı yıl, diğer bir rivayette ise yirmi bir yıl sürmüştür.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
YEZDECİRD İLE
FİRUZ'UN HÜKÜMDARLIKLARI DÖNEMİNDE ARAPLAR ARASINDA MEYDANA GELEN HADİSELER