İBNÜ’L-ESİR el-Kamil fi’t-Tarih

3. CİLT

 

YEZİD'İN ÖLÜMÜNDEN SONRA İBN ZİYAD'IN DURUMU

 

HİCRİ 64.YIL

 

İbn Ziyad Yezid'in ölüm haberini azatlı kölesi Humran'dan almıştı. Humran İbn Ziyad'ın Muaviye bin Ebi Süfyan'a gönderdiği elçisi idi. Muaviye'den sonra O'nu Yezid'e göndermeğe başlamıştı. Humran bu haberi alınca bunu İbn Ziyad'a gizlice duyurmuş ve Şam bölgesinde insanların ihtilafından ve karışıklıklardan söz etmişti. Bunun üzerine İbn Ziyad, topluca namaza gelinmesi için seslenilmesini emretmiş ve halk da gelip toplanmıştı. İbn Ziyad minbere çıkarak Yezid'in ölüm haberini bildirdi ve bazı konularda O'nun ayıplarını sayıp döktü. Bunun üzerine el-Ahnef: "Gerçek şu ki, Yezid'in bizim boyunlarımızda bey'ati bulunuyordu." dedi. Ubeydullah bin Ziyad şöyle devam etti: "Ey Basralılar! Biz size hicret ettik ve burası bizim yurdumuz oldu. Ben de sizin aranızda doğdum. Ben sizin valiniz olduğum zaman savaşçılarınızın toplamı yetmiş binden ibaretken bugün yüz bindir. Ben sizin valiniz olduğum zaman amirlerinizin divanı doksan bin iken bugün yüz kırk bindir. Size zarar vermesinden çekindiğim her bir sanığı mutlaka yakalamış ve hapishanenize tıkmış bulunuyorum. Şimdi Yezid ölmüş ve Şam'da insanlar farklı farklı görüşler etrafında bölünmüş durumdadır. Bu gün sizler sayıca herkesten çok, ovası herkesten geniş, herkesten daha zengin, yurdu hepsinden daha vüs'atli durumdasınız. Bu bakımdan hem dininiz, hem de halkınız için hoşnut kalacağınız bir kimseyi seçiniz. Ben sizin razı olacağınız kimseyi kabul edecek ilk kişiyim. Şayet Şamlılar da sizin hem dininiz, hem de halkınız için razı olacağınız bir kişi etrafında toplanacak olurlarsa siz de bütün Müslümanların girmiş olduğu çerçevenin içerisine girersiniz. Bunu kabul etmeyip hoşlanmayacak olursanız, istediğiniz verilinceye kadar mücadelenize devam edersiniz, çünkü sizin hiç bir bölgenin insanlarına ihtiyacınız olmadığı gibi, hiç kimse de sizlerden müstağni kalamaz."

 

Bu konuşma üzerine Basra halkının hatipleri kalkarak şunları söylediler:

 

"Senin söylediklerini işitmiş bulunuyoruz. Bu konuda senden daha yeterli hiç kimseyi de bilmiyoruz. Haydi, hep birlikte sana bey'at edelim." Fakat İbn Ziyad: "Hayır, benim böyle bir şeye ihtiyacım yoktur." diye cevap vermiş, onlar bunu tekrarlayınca üç defa onların bu tekliflerini kabule yanaşmamış, ancak daha sonra elini vererek O'na bey'atte bulunmalarını kabul etmişti. Arkasından yanından ayrılıp ellerini duvara sürttüler ve şöyle dediler:

 

"Mercane'nin oğlu bizim kendisine hem birlikte, hem de birlikten kopmakta itaat edeceğimizi mi zannediyor?"

 

Basralılar İbn Ziyad'a bey'at edince, İbn Ziyad Kufelilere Amr bin Misma' ile Temimli Sa'ad bin Karha'yı göndererek onlara Basralıların yaptıklarını haber vermek ve onları da kendisine bey'at etmeye çağırmak üzere görevlendirdi. Bu iki şahıs Kufe'ye vardılar. İbn Ziyad'in Kufe'deki vekili Amr bin Hureys idi. Amr halkı toplayınca bu iki elçi Kufelilere bir konuşma yaptılar ve kendilerini durumdan haberdar ettiler. Bunun üzerine Yezid bin Haris bin Yezid eş-Şeybani -İbn Ruveym diye bilinen de bu kimsedir- ayağa kalkarak şunları söyledi: "Bizleri Sümeyye'nin oğlundan kurtararak rahata kavuşturan Allah'a hamd olsun. Şimdi biz kendisine bey'at mi edeceğiz? Kesinlikle hayır ve zaten böyle bir bey'at yaparsak bundan dolayı bizim bir üstünlüğümüz de söz konusu olmaz." Daha sonra halk peyderpey bu iki kişiyi terk edip gittiler. Yaptığı bu davranış da Yezid bin Ruveym'e Kufe'de daha bir şeref kazandırdı ve şanını yüceltti.

 

Bu iki elçi Basra'ya geri dönerek İbn Ziyad'a durumu bildirince Basralılar: "Kufe halkı O'nu görevden alırken, biz mi göreve getireceğiz?" demeye başladılar ve Basralılar üzerindeki otoritesi gittikçe zayıfladı. Öyle ki İbn Ziyad bir emir veriyor, fakat bu emir yerine getirilmiyor, bir görüş ortaya koyuyor, bu görüş reddediliyordu. Hata işleyen birisinin hapsedilmesini emrediyor, yardımcıları onun hapsedilmesini engelliyorlardı.

 

Daha sonra Basra'ya Temim'li Selime bin Züeyb el-Hanzali geldi. Çarşının ortasında elinde bir sancakla dikildi ve şunları söyledi: "Ey insanlar, yanıma geliniz! Ben sizleri hiç kimsenin çağırmadığı bir şeye davet ediyorum. Ben sizleri Mescid-ül Haram'a sığınmış olan kimseye davet ediyorum." Bununla Abdullah bin ez-Zübeyr' i kast ediyordu.

 

Bunun üzerine Basra halkı O'nun etrafında toplandı ve ellerini ellerine vererek bey'at etmeye koyuldu. İbn Ziyad durumu haber alınca Basra halkını toplayıp onlara bir konuşma yaptı. Kendisinin onlara karşı takındığı tavrı anlattı ve kendilerini razı olacakları kimseye davet ettiğini hatırlattı. Basra halkından bir takım kimselerin İbn ez-Zübeyr'e bey'at etmekle birlikte, diğerlerinin de başkasını kabul etmediklerini söyleyerek şöyle devam etti: "Şimdi ben sizlerin ellerinizi duvarlara ve evin kapısına sürttüğünüzü ve bir takım şeyler söylediğinizi haber almış bulunuyorum. Öğrendim ki vermiş olduğum emir uygulanmayıp geri çevriliyor, görüşüm kabul edilmiyor, benimle yardımcılarım ve istediğim şeyler arasına giriliyor. Diğer taraftan şu Selime bin Züeyb bölücülüğe çağırıyor, topluluğunuzu dağıtmak, sizi birbirinize düşürerek birbirinizin boynunu kılıçla uçurtmak istiyor."

 

Bunun üzerine Ahnef ve diğerleri: "Biz sana Selime'yi getiririz." dediler. Selime'yi alıp getirdiklerinde etrafındaki kalabalığın oldukça artmış olduğunu, gediğin genişlemiş bulunduğunu gördüler ve durum üzerine İbn Ziyad'ın yanına gitmekten vazgeçtiler. Bu sefer Ubeydullah askerlerin ileri gelen komutanlarını çağırarak kendisi ile birlikte çarpışmalarını istedi. Onlar şu cevabı verdiler: "Biz kalbimizin bize vermiş olduğu emri yerine getiririz." Kardeşleri de O'na şöyle söyledi: "Şu anda uğrunda çarpışacağın, yenilecek olursan da kendisine başvurup yardımcı kuvvet göndermesini isteyeceğin bir halife yoktur. Savaşın senin aleyhine sonuçlanması da muhtemeldir. Bizler ise bu kavim arasında mal mülk sahibi olmuş bulunuyoruz. Bunlar bize karşı zafer elde edecek olurlarsa bizi helak, bu malları da telef ederler ve geriye hiç bir şey kalmaz. "

 

İbn Ziyad bu görüşü uygun görünce Ezdli Haris bin Kays bin Sahba el-Cahdami'ye haber gönderdi ve O'nu huzuruna getirterek şunları söyledi: "Ey Haris! Babam bir gün kaçmak gereğini duyacak olursam sizi seçmemi tavsiye etmişti." Haris O'na şu cevabı verdi: "Benim kavmim senin babanı denediler. O'nun yanında herhangi bir yer bulmadıkları gibi senden de herhangi bir mükafat görmediler. Bununla birlikte sen bizi seçecek olursan ben seni reddetmeyeceğim. Ancak, sana nasıl eman vereceğimi bilemiyorum. Seni gündüzün çıkartacak olursam hem kendimin hem de senin öldürülmenden korkarım. Seninle birlikte gece oluncaya kadar kalayım, daha sonra kimsenin seni tanımaması için seni terkime bindireyim." Ubeydullah O'na: "Senin bu görüşün gerçekten çok güzel!" diye takdirlerini bildirdi. Haris akşama kadar O'nun yanında kaldı, gece olunca terkisine alıp götürdü.

 

Beytülmalde on dokuz milyon dirhem bulunuyordu. İbn Ziyad bunun bir kısmını kendisine bağlı olanlara dağıttı, geri kalanını da sakladı. Daha sonra bu, Ziyad ailesine kalmış oldu.

 

Haris Ubeydullah bin Ziyad ile yoluna devam etti. Halkın arasında İbn Ziyad ile birlikte geçerken halk da Hamralılardan korktuğu için etrafı koruma altına almışlardı. Her bir yerden geçtikçe Ubeydullah Haris'e, şimdi neredeyiz diye soruyor, Haris de ona söylüyordu.

Süleymoğulları'nın yurduna geldiklerinde: "Neredeyiz?" diye soran İbn Ziyad'a Haris: "Süleymoğulları arasındayız. " diye cevap vermiş, buna karşılık İbn Ziyad: "İnşaallah selamete eriştik." diyerek karşılıkta bulumnuştu. Naciyeoğulları'nın bulundukları yere vardıklarında yine İbn Ziyad: "Neredeyiz?" diye sormuş, Haris O'na:

 

"Naciyeoğulları arasındayız," diye haber vermiş, İbn Ziyad da: "İnşaallah kurtulduk." diye karşılık vermişti. Naciyeoğulları: "Sen kimsin?" diye sormuşlar, Haris: "Ben Haris bin Kays'ım" diye cevap vermişti. Naciyeoğulları'ndan birisi UbeyduIlah'ı tanıyordu. Bu kişi: "Vay Mercane'nin oğlu ha!" demiş ve attığı bir ok Ubeydullah'ın sarığına düşmüştü.

 

Haris Ubeydullah ile birlikte yoluna devam etmiş, sonunda O'nu Cahdamoğulları'nın olduğu yerde bizzat kendi evine götürmüştü. Haris'in evine vardıklarında İbn Ziyad O'na şöyle dedi: "Ey Haris! Sen gerçekten büyük bir iyilik yaptın. Şimdi sana söyleyeceğimi yap. Sen Mes'üd bin Amr'ın kavmi arasındaki yerini, şereflni, yaşını ve kavminin O'na ne derece itaat ettiklerini iyi biliyorsun. Ne dersin, beni alıp götürsen de ben O'nun evinde kalsam? ÇÜnkü O'nun evi Ezdlilerin tam ortasındadır. Şayet sen bunu yapmayacak olursan kavmin senin hakkında farklı farklı tavır alabilirler." Bunun üzerine Haris, İbn Ziyad'ı yanına aldı ve Mes'ud'un yanına gittiler. Mes'üd oturmuş, ayakkabısını tamir etmekle meşguldü, onların girdiklerini fark etmedi. Onları görünce her ikisini de tanıdı ve Haris'e şunları söyledi: "Beraberinde getirmiş olduğun bir kötülükten Allah'a sığınırım." Bunun üzerine Haris Mes'ud'a dedi ki: "Ben hayırdan başka bir şeyle senin yanına gelmedim. Sen de bilirsin ki senin kavmin Ziyad'ı kurtarmış ve O'na vefakarlıkla bağlı kalmışlardı. Bu bakımdan onların bu yaptıkları kendileri için Araplara karşı bir övünç vesileleri olmuştu. Daha sonra istişare sonucu ve kendi rızanızla Ubeydullah'a bey'at ettiniz. Bundan önce de bir bey'atiniz olmuştu." Bununla da cemaat bey'atini kastediyordu.

 

Mes'üd O'na şunları söyledi: "Ubeydullah uğruna kendi halkımıza düşmanlık etmemizi uygun görür müsün? Kaldı ki biz O'na yapmış olduğumuz iyiliklere rağmen, babasından ne bir mükafat, ne de bir teşekkür gördük." Haris şu cevabı verdi: "Gerçek şu ki bunu emin olabileceği bir yere ulaştırıncaya kadar kendi bey'atine vefakarlık göstermenden dolayı sana hiç bir kimse düşmanlık edemez. Artık senin evine girmiş olduktan sonra sen O'nu dışarı mı çıkartacaksın?"

 

Daha sonra Mes'ud'un emri üzerine kardeşi Abdulgafır bin Amr'ın evine girdi. Arkasından Mes'ud ile Haris ve kavminden bir grup kişi aynı gece atlarına binerek, Ezd Kabilesi'ni dolaştılar ve şunları söylediler: "İbn Ziyad kaybolmuş bulunuyor, O'nu göreceğinizden emin değiliz." Bunun üzerine hepsi silahlandılar, herkes İbn Ziyad'ı kaybetmiş olduğu düşüncesiyle: "O, olsa olsa Ezdliler arasında olabilir." diyordu.

 

Denildiğine göre Haris Mesüd'la konuşmamış, aksine Ubeydullah'a emir vererek yanına yüz bin dirhem almasını söylemiş, aldığı bu parayı Mes'üd'un hanımı olan Um Bistam'a getirip vermişti. Mes'üd'un hanımı Amf bin Haris'in kızı idi. Haris beraberinde Ubey-dullah ile birlikte gelerek Mes'ud'un hanımının yanına girmek için izin istemiş, O da izin vermişti. Mes'ud kadına: "Ben sana öyle bir iş teklifi ile geldim ki, sen bunu kabul edecek olursan hem bütün Arap kadınlarının efendisi olur, hem de çabucak zengin olursun." dedikten sonra durumu anlatmış. İbn Ziyad'ı eve alarak Mes'ud'un elbiselerinden birisini O'na giydirmesini söylemiş, kadın da Haris'in bu istediklerini yapmıştı. Mes'üd eve geldiği zaman O'nu kafasından yakalayarak dövmeye başlamış, bunun üzerine Ubeydullah ile Haris yanlarına çıkarak Mes'ud'a şunları söylemişti: "Bu kadın beni himayesine almış bulunuyor, bu da senin elbisendir. Senin yemeğin de şu anda karnımda bulunuyor." Haris de aynı şeylere tanıklık etti ve O'nu hoşnut edinceye kadar kendisiyle latife yaptılar. İbn Ziyad O'nun evinde Mes'ud'un öldürülüşüne ve Şam'a gidinceye kadar kaldı.

 

İbn Ziyad kayıplara karıştıktan sonra Basralılar emirsiz kaldılar ve kimi emir yapacakları konusunda anlaşmazlığa düştüler. Sonunda Kays bin Heysem es-Sülemi ile Nu'man bin Süfyan er-Rasibi el-Haremi'nin razı olacakları bir kimseyi kendilerine aday göstermek üzere anlaştılar. Kays Ümeyyeoğulları'na taraftar iken Nu'man Haşimoğulları'na taraftardı. Nu'man Kays'a: "Ben bu işe filandan daha layık kimseyi göremiyorum," diyerek Ümeyyeoğulları'ndan birisinin adını vermişti. O'nun Abdullah bin Esved ez-Zühri'nin ismini verdiği de söylenmiştir. Kays da bunun emir olmasını arzu ediyordu. Nu'man ise bu sözlerini Kays'ı aldatmak ve oyuna getirmek amacıyla söylemişti. Nu'man'ın bu sözleri üzerine Kays şöyle demişti: "Ben kendi görevimi sana devrediyorum ve senin razı olacağın kimseyi ben de kabul ediyorum." Daha sonra her ikisi de halkın huzuruna çıktılar ve Kays halka: "Ben Nu'man'ın seçeceği kimseyi kabul ediyorum." dedi.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

ABDULLAH BİN HARİS'İN BASRA VALİLİĞİ