İBNÜ’L-ESİR el-Kamil fi’t-Tarih |
|
HARİCİLERİN ABDULLAH
BİN EZ-ZÜBEYR'DEN AYRILMALARI VE YAPTIKLARI
HİCRİ
64.YIL
Bu
yıl içerisinde Mekke'ye gelerek Abdullah bin ez-Zübeyr ile birlikte Şam halkına
karşı savaşmış bulunan Hariciler oradan ayrıldılar.
Onların
Mekke'ye İbn ez-Zübeyr'in yanına gelmelerinin sebebi şuydu:
Ebu
Hilal'in öldürülmesinden sonra İbn Ziyad'ın üzerlerindeki baskıyı arttırması üzerine
bir araya toplanarak konuyu görüşmüşler ve Nafi' bin Ezrak onlara şöyle
demişti: "Allah size Kitab'ı indirmiş, cihadı farz kılmış ve hükümlerini
açık açık belirterek karşı delil göstermiştir. Zulüm ehli ise size kılıçlarını
çekmiş bulunuyor. Haydi, hep birlikte şu Mekke'de ayaklananın yanına gidelim.
Bizim görüşümüzde olduğunu görürsek birlikte cihad ederiz, görüşümüze aykırı
düşündüğünü görürsek O'nu Beytullah'tan uzaklaştırırız."
Bu
sırada Şam askerleri de İbn ez-Zübeyr'e doğru gitmek üzere yola koyulmuş
bulunuyordu .
Hariciler
yola koyulup İbn ez-Zübeyr'in yanına vardılar. Onların gelişleriyle oldukça
sevinen İbn ez-Zübeyr kendisinin onlarla aynı görüşleri paylaştığını söyledi,
onlar da bunu kurcalama yoluna gitmediler. Bu bakımdan Hariciler, Yezid bin
Muaviye ölüp Şam halkı Mekke'den dönünceye kadar O'nunla birlikte oldular ve
aynı saflarda çarpıştılar.
Daha
sonra bir araya gelip şöyle dediler: "Sizin dünkü davranışınız, sağlam bir
görüşe dayanmamaktadır. Siz belki de görüşünüzü paylaşmayan bir kimseyle
birlikte çarpışıyorsunuz. Halbuki O dün sizinle çarpışırken, babası da:
"Ah, Osman'ın intikamı, ah Osman'ın intikamı!" diye feryat ediyordu.
O'na gidin ve Osman hakkında soru sorun. Eğer Osman'dan uzak olduğunu söylerse
O sizin dostunuzdur; yok O'ndan uzak olmayı kabul etmeyecek olursa o takdirde
sizin düşmanınızdır. "
İbn
ez-Zübeyr'in yanına giderek bu konuyu sordular. Etrafına baktığında
arkadaşlarının az olduğunu gördü ve onlara şöyle dedi: "Siz bana namaz
kılmak istediğim bir sırada geldiniz. Şimdi gidin ve ben size haber gönderince
geliniz. "
Bunun
üzerine kalkıp gittiler. İbn ez-Zübeyr arkadaşlarına haber gönderdi ve onları
silahlı olarak etrafında toparladı. Hariciler yanına geldiğinde arkadaşları
etrafında ve başı ucunda yerlerini almışlardı, ellerinde de demir sopalar
bulunuyordu. İbn el-Ezrak arkadaşlarına şöyle dedi: "Bu adam sizin
muhalefet edeceğinizden korkuya kapılmış bulunuyor." Daha sonra Nafi' bin
Ezrak ile Ubeyde bin Hilal İbn ez-Zübeyr'in yanına yaklaştılar. Ubeyde Allah'a
hamd ettikten sonra şöyle konuştu: "Gerçek şu ki Allah Muhammed'i
kendisine kulluk etmeğe ve yalnız O'nun dinine bağlanmağa davet etmek üzere
peygamber olarak göndermiştir. O da bu davette bulundu ve Müslümanlar davetini
kabul ettiler. Onlar arasında, ruhunu teslim edinceye kadar Allah'ın kitabıyla
amel etti. Daha sonra Müslümanlar Ebu Bekir'i halife tayin etti, Ebu Bekir de
Ömer'i kendisinin yerine halife olarak gösterdi. Her ikisi de Allah'ın kitabı
ve peygamberinin sünnetiyle amel ettiler. Daha sonra Müslümanlar Osman'ı Halife
seçtiler. O karşılıksız olarak bazı kimselere araziler verdi. Yakınlarını
başkalarından üstün tuttu, işten anlamayan genç kimseleri valiliğe tayin etti.
Sopasını kaldırdı, kamçısını indirdi. Allah'ın kitabını paramparça etti. Haksızlığın
en görülmemiş olanlarını yaptı. Resulullah (s.a.v.)'ın kovduğu kimseleri
barındırdı, faziletçe ileride olanları yere çaldı ve onları mahrum bıraktı.
Allah'ın bütün Müslümanlara ganimet olarak vermiş olduğu malları alıp Kureyş'in
fasıkları ve Arapların ahlaksızları arasında paylaştırdı. O bakımdan bir grup
kimse üzerine yürüyerek öldürdü. İşte biz O'nu öldürenlerin dostları,
yandaşlarıyız. Affan'ın oğlundan ve yandaşı olan kimselerden de uzağız. Şimdi,
ey İbn ez-Zübeyr, sen bu konuda ne diyorsun?"
İbn
ez-Zübeyr onlara şunları söyledi: "Ben senin Peygamber (S.A.V.) hakkında
söylediklerini anladım. O senin dile getirdiğinden daha ileri, nitelediğinden
daha üstündür. Ebu Bekir ve Ömer için sarfettiğin sözleri de anladım. Gerçekten
bu sözlerin doğru ve isabetlidir. Osman için söylediklerini de kavradım.
Allah'ın yarattıkları arasında Osman bin Affan'ı ve O'nun durumunu bugün benden
daha iyi bilen hiç bir kimseyi tanımıyorum. Kendisine karşı çıkanların,
yaptıklarına İtiraz ettikleri ve bundan dolayı sigaya çektikleri zaman ben
O'nunla birlikteydim. Her konuda onların gerekçelerini teker teker çürüttü.
Daha sonra kendisi tarafından yazıldığını ve öldürülmelerini emrettiğini
söyledikleri bir mektubu ele geçirip geri geldiler. Osman onlara: ''Ben bunu
yazmadım. Dilerseniz yazdığıma dair delilinizi getiriniz, deliliniz yoksa ben
size yemin edeyim'' dediyse de onlar ne delil getirebildiler, ne de O'ndan
yemin istediler. Üzerine atılıp öldürdüler. Senin O'nun hakkında söylediklerini
işittim. O kesinlikle senin söylediğin gibi değildir. Bilakis O her türlü
iyiliğe layık bir kimsedir. Ben sizi ve burada hazır olanları Affan'ın oğlundan
yana olduğuma, O'nun düşmanlarının düşmanı olduğuma şahit tutuyorum. Allah da
sizden yana olmasın. "
Bundan
sonra dağılıp gittiler. Nafi' bin Ezrak el-Hanzali Abdullah bin esSaffar
es-Sa'di, Abdullah bin İbad, Hanzala bin Beyhes, Salit bin Yerbuoğulları'ndan
olan Mahılz'un çocukları Abdullah, Ubeydullah ve ez-Zübeyr -ki bunların hepsi
Temim'e mensuptu- Basra'ya geldiler. Diğer taraftan Bekr bin Vailoğulları'ndan
olan Ebu Talut, Ebu Fudeyk, Abdullah bin Sevr bin Kays bin Salebe, Yeşkurlu
Atiyye bin Esved, Yemame'ye gittiler. Bunlar Yemame'ye Ebu Talut ile birlikte
vardılar. Bundan sonra Hanifeli Necde bin Amir etrafında toplanmak üzere görüş
birliğine vardılar ve Ebu Talut'u bıraktılar.
Naf'i
ve arkadaşlarına gelince; onlar Ebu Bilal'in görüşünü kabul etmiş olarak
Basra'ya vardılar. Bir araya toplanarak cihadın faziletinden söz ettiler, Nafi'
ve başına geçtiği üç yüz kişi ayaklandılar. Bu ise halkın İbn Ziyad komutasında
hücum ederek Haricileri Bab es-Sicn'de bozguna uğrattıkları zaman olmuştu.
Onların ayaklanması sırasında halk Ezd, Rabia ve Temim ile uğraştıklarından
kimse onlarla meşgulolmadı. Nafi' ortaya çıkınca O'na tabi oldular. Diğer
taraftan Basra halkı Abdullah bin Haris etrafında görüş birliğine vardılar.
Halk Haricilere ilişmedi ve onlardan korktular. Nafi' 64 yılının Şevval ayında
(Mayıs-Haziran 684 M.) Ehvaz'a vardı. Basra'da geriye kalanlar ise -aynı gün
huruç yapılmasını isteyenleri hariç olmak üzere- İbn Ezrak'ın yanına gittiler.
Aynı gün huruç yapılmasını isteyenler arasında Abdullah bin es-Seffar, Abdullah
bin İbad ve onlarla birlikte olup görüşlerini paylaşan bir takım kimseler
vardı.
Nafi'
Haricilerden cihada çıkmayıp geri duran kimselerle dostluk yapmanın kendisi
için helal olmayacağını ve kendileriyle beraber gelmeyip geri kalanların
kesinlikle kurtulmayacağı görüşüne sahip olduğu için bu konudaki görüşünü
arkadaşlarına söyledi ve onları bunlardan uzak durmağa davet etti. Bunlarla
evlenmenin helal olmayacağım, kestiklerinin yenemeyeceğini, şahadetlerini kabul
etmenin caiz olamayacağını, onlardan din ilimlerinin öğrenilemeyeceğini,
miraslarının helal olamayacağını söylediği gibi, çocuklarının ve diğerlerinin
sorgusuz öldürülebileceğini veya öldürülemeyeceği görüşünü ortaya koydu. Ona
göre kendilerinin dışında kalan bütün Müslümanlar, Arapların kafirleri gibi
kafirdir. Onlardan ya İslam veyahut da ölüm kabul edilir, başka bir şey kabul
edilmez. Onun bu görüşlerini bir kısmı kabul etti, bir kısmı da kabul etmeyip
ayrıldı. Ayrılanlardan biri de Necde bin Amir idi. Necde Yemame'ye doğru gitti.
O'na Yemame'de bulunan Hariciler itaat etti ve Talüt'u bıraktılar. Nafi', İbn
İbad ve İbn ez-Saffar'a mektuplar yazarak onları beraberindekilerle birlikte bu
görüşlerine katılmağa davet etti. İbn es-Saffar mektubu kendisi okuduğu halde
arkadaşlarının dağılıp ihtilafa düşmelerinden çekindiği için onlara okumadı.
İbn
İbad ise mektubu alıp okuyunca şöyle dedi: "Allah O'nun canını alsın, ne
biçim bir görüş ortaya atmış! Eğer bunlar müşrik kimseler olsaydı Nafi' doğru
söylemiş ve ortaya attığı görüş de en isabetli görüş olur, onlara yapacakları
uygulama da Peygamber (S.A.V.)'in müşriklere yaptığı uygulama gibi olurdu.
Fakat O'nun söyledikleri doğru değildir. Bunlar şirkten uzaktırlar; ancak
nimetleri inkar etmişler ve ahkama uymamışlardır. Bu bakımdan bize ancak
onların kanları helal olabilir. Bunun dışında olan şeyler ise bizim için
haramdır."
Bunun
üzerine İbn es-Saffar şöyle konuştu: "Allah senden beridir, (uzaktır.)
çünkü sen konuyu oldukça dar tuttun. Aynı şekilde Allah İbn Ezrak'tan da
beridir, çünkü O da oldukça ileri gitti." Bunun üzerine bir başkası:
"Allah hem senden, hem de O'ndan uzaktır." dedi.
Böylelikle
Hariciler çeşitli gruplara ayrılmış oldu. İbn Ezrak'ın gücü arttı,
etrafındakiler çoğaldı ve Ehvaz'da haracı toplayıp güç toplamak üzere harcamağa
başladı. Daha sonra Basra'ya doğru Cisr'in yakımna varıncaya kadar yoluna devam
etti. Abdullah bin Haris O'nun üzerine Basralılardan olan Müslim bin Ubeys bin
Kureyz bin Rabia'yı gönderdi.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA